|20|• Bulunmak Ya Da Bulunmamak

55K 1.9K 149
                                    

Bölüm Şarkısı: BTS- Spring Day
~
*Yiğit.

"Babanız sizi odasında bekliyor, efendim."

Parmaklarım sıkıntıyla saçlarımın arasından geçtiğinde sakin olmaya çalıştım. Derin bir nefes alıp verdiğimde, kendime mukayyet olmamı, aksi takdirde daha kötüsü ile karşılabileceğimi zorlukla zihnime kabul ettirdikten sonra oturduğum koltuktan kalktım.

Her defasında sonu kavga ile biten tüm konuşmalarımız aklıma geldiğinde, ayaklarımın geri geri gitme isteğini hoş karşıladım.

Dışarıdan oldukça lüks ve refah görünen hayatım, hiç de öyle değildi. Kendi içimdeki çıkmaz sokaklarda, bir duvara dayanmış birinin beni kurtarmasını istiyordum.
Dipteydim. Sevdiğim kadına acı çektirecek kadar aşağılık ve ona sevdiğimi söyleyemeyecek kadar korkak ve cesaretsizdim.

Geldiğim bunca yol, aştığım bunca zorluk ve yakaladığım bunca başarı bana şans eseri gibi geliyordu.

Günden güne kendime olan inancımı ve saygımı kaybediyor, tüm yaşadıklarımı alçakça bir duygu içinde izliyordum.

Onu özlediğimi kendime bile itiraf edemiyor ve bu duygunun içinde yanıp tutuşuyordum.

Sahi kaç gün olmuştu?
Onu görmediğim, kokusunu içime çekemediğim, sesini duymadığım ve iri, mavi gözlerine bakmadığım kaç gün olmuştu?

Gülüşünü gördüğümde, cennette gibi hissediyordum. Her hali, kızgınken, dalgınken, bir şeyi düşünürken, ama her hali güzeldi.

Şarkı dinlerken işaret parmağını çenesine, aynı ritimde vurmasını seviyordum. Yeni bir kitap aldığında kokusunu içine çekmesini seviyordum.

O gün, ona o sözleri sarf etmeseydim şimdi daha farklı olabilirdi.

Babamın odasına vardığımda istemeyerek kapıyı çaldım. Yaşının getirmiş olduğu o kısık ve hırıltılı sesi içeriden duyulduğunda derin bir nefes alarak kapıyı açtım ve odaya girdim.

Büyük yatakta küçücük kalmıştı. Onu öyle gördüğümde, kaçınılmaz sonun yaklaştığını biliyordum.

Babam Mehmet Baturalp, yatak kenarlarından destek almaya çalıştığında koşarak yanına gittim ve ona yardım ederek oturmasını sağladım. Zar zor nefes alırken, yüzümdeki o üzüntüyü saklamak için büyük çaba sarf ettim.

Gözümde büyüttüğüm ve hiç güçten düşmeyeceğini düşündüğüm babam, iyice küçülmüş, bir çocuk haline gelmişti.
Zaman olağanca hızıyla geçiyor ve ben kaybetmeye devam ediyordum.

"Lale ile konuştun mu?" diye sordu, asla açmasını istemediğim o konuyu tekrarladığında. Kaşlarımın çatılmasına engel olamayacak kadar hassas olduğum bu konuyu, tartışmaktan yorulmuştum.

"Neden bu kadar acele ediyorsun baba?" Sesimdeki öfkeyi kontrol edemedim. Şu birkaç aydır sinirlerim oldukça yıpranmıştı. İçimdeki boşlukta yalpalıyor, kendime bir çıkış yolu arıyordum. Her defasında aynı kapana sıkışıyor ve başıma gelecekleri kabullenmekten ileri gidemiyordum.

"Yiğit.." dedi babam zar zor nefes alıp verirken. "Neden acele ettiğim ortada oğlum. Artık benim için her şey bitti. Ölmeden önce oğlumun evlendiğini görmek istiyorum."

Babama verdiğim değer ölçülemezdi. Bugüne kadar hiçbir isteğine karşı çıkmamış, kararlarına saygı duymuştum. Ama son isteği ile yaptığım şeyden hâlâ pişmanken, onun daha fazlasını istemesini kaldıramıyordum.

"Lale ile nişanlan dedin, yaptım baba. Ne olur benden daha fazlasını isteme." Babamın hiddetleneceğini bilsem de kararımdan vazgeçmek gibi bir niyetim yoktu. Çünkü ilk kez kendi bildiğimin peşinden gitmek istiyordum.

Özel 'Asi'stan Where stories live. Discover now