KURT

1.3K 183 5
                                    

Hadis 14: Abdullah İbni Mes'ûd radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Yalnız şu iki kimseye gıpta edilir: Allah'ın kendisine ihsan ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse, Allah'ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse." [Kaynak: Buhârî, Müslim, Tirmizî]

Hadis 15: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır." [Kaynak: Buhârî, Müslim, Tirmizî]

^

"Bazı zamanlar bunca emek ne içindir diye düşünürüm. Burada geçirdiğimiz zorluklarla dolu onca yıllarımız, yüzlerce çabamız, binlerce gözyaşımız... Hepsi ama hepsi kısacık sürecek olan dünyevi yaşantımıza verdiğimiz ağırlığın bir tezahürü değil midir? Acaba atalarımızın saf adaletini bu topraklara getireceğiz diye kendimizi mi avutmaktayız? Hak için diye söylerken aslında nefsimizin oyununa mı gelmekteyiz?

Düşünürüm... Daha dinimi bile rahatça yaşayamıyor olmamı düşünürüm. Bazı vakitler merkezde çalıştığım için namazımı kazaya bırakmak zorunda kaldığımı... Bu durum içimi yakmakta olan bir kor gibiyken buradaki mücadeleme hakkın razı gelmesini nasıl beklerim?

İnsanoğlu zorluklarda güç bulur, bilirim. Peki ya amacımıza ulaşır, bu toprakların fethine mazhar olursak? Bizden sonra bizim kadar zorluk yaşayacağını düşünmediğimiz neslimizi düşmanın, en çok da nefislerinin oyunlarına karşı nasıl tembihleyebiliriz? Onları altının çekici etkisinden, nefsi arzularının ağır pençesinden ne suretle kurtarabiliriz?

Sistemler kurabilir, neslimizin kurallı şekilde yaşamaları sağlayabiliriz. Hatta ve hatta hanlar, hamamlar, koca koca mescitler inşa edebiliriz. Her biri bir noktada işe yarar diye düşünür, minik bir dal parçası boyunda hesaplar güderiz. Bu hesaplarımızın neslimizin önünde yeni engeller oluşturduğunu; insana verilmeyen değerin sisteme veyahut diğer mallara verilmesinin nesli tehlikelerini hiç ama hiç düşünmeyiz.

Eğer bizler sepetimizde bulunan elmalardaki çürük sayısını adalet üzere azaltamaz, hele hele de birbirinden farklı kültüre sahip milletlerle birlikte yaşarken neslimize adaletle sahip çıkamaz isek yaptığımız sistemin bozulması çok da uzun sürmez. Her bir han, her bir hamam neslimizin nefislerini şişiren birer yapı olarak kendini gösterir. Dünyevi hayata olan ağırlık ile çürük elmaların sayısı ani bir hızla artar. Sonunda neslimiz düşmanın bizansvari oyunları içinde yok olur gider. İşte o zaman, inşası on yıllar süren her bir emeğimizi kendi elleriyle yıkan yeni bir nesil çıkar ortaya. Atalarının mücadelelerini kulaktan dolma bilgilerle yere seren nesiller. Ata toprağında yaşayan ama düşmanlarımızın ruhuna; adaletsizliğine, hırsızlığına, arsızlığına kısacası her tür haksızlığına sahip olan, kanla alınan bu toprakları çıkarları uğruna altın ile değişen nesiller...

Pek zordur hakkı gözeten bir insan olabilmek. Bu uğurda eline, diline, beline sahip olabilmek. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın düsturu üzere ona değer vermek, tıpkı bir kılıç gibi sabırla onu işlemek. Pek zordur...

Be hey hırçın dalgalarında bile bereket olan, dikenleri ardında sevimli bir yüze sahip olan bu topraklarda ustalıklarıyla, adaletleriyle ve dahi Turabozan karakterleriyle nam salmış atalarım. Söyleyin; mücadelemiz hak mıdır? Yoksa kısacık ömrümüzü avutmak için kurduğumuz bir sistem mi?"

Ailesinin çadırındaydı. Annesi, ağabeyi ve kardeşi hararetli şekilde birbirleri ile sohbet ederlerken o düşünceliydi. Düşmanlarına karşı oynadığı, her biri taşı paha biçilemez değerde olan satranç oyununda, satranç tahtalarından biri olan obasını düşünüyordu.

ÇEPNİ TuğrabozanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin