-4-

3K 266 107
                                    

Sevdiğim bir bölüm olmadıml. Zaten isteyerek yazmadım. Bu bölümü defalarca yazdım, sildim. İyi okumalar.x

26 Haziran

Louis gitti. Birkaç saat önce çocuklarla beraber havaalanına gittik. Onun uçuş vakti gelene kadar, yanından ayrılmadık. Bunun bu kadar zor olacağını düşünmemiştim. Veda etmek, kolay değildi. Uçağın kalkacağını haber veren anonstan sonra ben hayattan kopmuş gibi hissettim. Louis, gülümseyerek gözlerimin içine bakarak bana veda etmeye başladığında ona tek kelime edemedim. Evet, onun gitmesini istiyordum ama neden bir yanım bunun olmamasını istiyordu? Babası için gitmek zorundaydı. Neden hala bununla savaşıyordum ki?

Ne kadar sürdü bilmiyorum ama ona çok uzun bir süre sarıldım. Onu bırakmak istemedim. O benim kulağıma birşeyler fısıldarken ben ağladım. Ağlamamalıydım ama kendimi tutamadım. O geri dönecekti. Bunu biliyorum. Yinede zor geliyordu işte. O elinde bavuluyla havaalanında ilerlerken güçlü durmakta zorlanıyordum. Arkasını dönüp bize elini salladığında ben Zayn'in omzuna ağlıyordum.

Gitmeden önce çocukları tekrardan tembihledi. Bana iyi bakmaları konusunda onları uyardı. Bu konuda hiç şüphem yoktu. Lou'nun gözden kaybolduğu dakikalarda çocuklar beni teselli etmek için her türlü aptallığı yapmışlardı. Onlardan başka kimse bana bu kadar iyi bakmazdı. Bundan eminim. Ama her ne olursa olsun insanın en yakını uzağa gittiğinde içinde ki duyguyu söküp atamıyor ya da bununla baş edemiyor.

Louis gittikten sonra çocuklarla bizim eve geldik. Ben birkaç parça eşya aldım ve tekrardan evden ayrıldık. Louis olmadan bu ev gerçekten berbattı. Bir an önce dönmesini istiyordum. Üstelik sadece birkaç saat önce yanımızdan ayrılmasına rağmen.. Ve ne zaman geleceği belli olmamasına rağmen.

Şuan Harry'nin odasındayım. O uyuduğumu sanıyor ama ben bunu pek başaramıyorum. Dinlensem iyi olur ama Louis bana haber vermeden gözüme uyku girmeyecekti. Onun Fransa'ya gittiğini duymak istiyordum. Belki ondan sonra rahat bir uyku çekerdim. Yorgundum ve hemen uyuyacağımı biliyordum. Uykumla savaşıyordum.

Harry hariç diğer çocuklarda evlerine gitmişlerdi. Akşam dışarıda hep beraber yemek yemek için anlaşmıştık. Eğlenceli olacağa benziyordu. Tabi Lou'dan haber alır almaz. Bir de babasını merak ediyordum. Ne durumda olduğunu düşünmekten kendimi alamıyordum. Annemi de merak ediyordum ama onu aramaya cesaretim yoktu. Onca şeyden sonra aramak istemiyordum. Nasılsa Louis bana Troy hakkında bilgi verirdi.

Acaba annemin benim desteğime ihtiyacı var mıydı? Sanmıyorum. Öyle birşey olsaydı beni arardı. Aramadığına göre beni gerçekten istemiyordu. Zaten buna alışmıştım.

Sanırım daha fazla yazmak istemiyorum. Aklım hala Louis'de ve ben birşeyler yazabilmek için kendimi zorlamalıyım. Şuan bunu istediğimi sanmıyorum.

Defterin kapağını kapatıp onu çantamın içine attım. Harry'nin odasında herhangi bir yere koyarak günlüğümü tehlikeye atamazdım. Harry görse bile okumazdı, biliyorum ama yinede görmesini istemiyordum. Bu benim özelimdi ve kimsenin bilmesini istemiyorum. Lou'nun bile.

Oturduğum yerden kalkıp pencereye doğru ilerledim. Kendimi iyi hissetmiyordum ve Lou'nun sesini duymaya ihtiyacım vardı. İngiltere ve Fransa arasında fazla mesafe yoktu ve çoktan inmiş olması gerektiğini düşünüyordum. Saat ikiye geliyordu. Sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim. Odada tıkılıp kalmak yerine Harry'nin yanına inmeye karar verdim. Telefonumu elime alıp odadan çıktım.

Salona girdiğimde Harry, televizyon izliyordu. Ayaklarını sehpaya uzatmıştı. Yavaş adımlarla yanına doğru ilerledim. Benim geldiğimi fark etmiş olacak ki kafasını çevirip bana baktı. Ona gülümsedim. "Uyuduğunu sanıyordum." dedi. Başımı iki yana salladım. "Uyuyamadım." Gidip yanına oturdum. Kolunu omzuma attı ve bende başımı onun omzuna dayadım.

I'm Nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin