-2-

2.9K 253 40
                                    

Şarkıyla dinlemek isterseniz : Little Mix - These Four Walls

25 Haziran

Louis ile beraber dün evliliğimizin birinci ayını kutladık. Bizim için, göl kenarına bir masa hazırlatmış. Etrafı süsletmiş ve harika yemekler söylemişti. Bu güzeldi. Her ne kadar giderken kavga etmiş olsakta, güzeldi. Ama keyifli değildi. Louis sıkıntılıydı ve benimde moralim bozulmuştu. Hala da öyle. Ve neden kendimi bu kadar kötü hissettiğimide bilmiyorum..

Louis, bana Troy'un hasta olduğunu söyledi. Bir an ne hastalığı olduğunu sormaya korkmuştum. Ama ben sormadan o söyledi. Kansermiş.. Tanrım bu berbat. Bunun için kendimi o kadar kötü hissediyorum ki.. Annemin ne halde olduğunu merak ediyorum.

Lou'ya bundan nasıl haberi olduğunu sordum. Bana, şaşırtıcı bir cevap verdi. Onu arayıp, babasının durumunu söyleyen annemmiş. Buna inanmak çok zor. Annem,bizden nefret ediyor. Özellikle Lou'dan. Bunu nasıl yaptığını bilmiyorum. Ama kendini bu konuda aşmış görünüyor.

Louis, babasının yanına Fransa'ya gidecek ve ben yine tek başıma kalacağım. Bundan şikayetçi değilim. Ama bende onunla gitmek istiyorum. Ona destek olmak, yanında durmak istiyorum. Hamileliğim buna engel olduğu için üzülüyorum. Burada, elim kolum bağlı oturmak berbat hissettiriyor. Annemi görmek istiyorum. Onun ne halde olduğunu bilmiyorum. Louis bu konuda bana tek kelime etmiyor.

Annem bize kötü şeyler yaptı. Kötü şeyler söyledi. Beni bıraktı. Ama ben hala onu düşünmekten kendimi alamıyorum. Benim desteğime ihtiyacı varmış gibi hissediyorum. Eminim öyledir ama ben gidemiyorum.

"Alicia?"

Louis, bana sesleniyor. Sanırım bugünlük bizim için bu kadar.

Elimdeki defteri koltuğun üzerindeki yastığın arkasına sakladım. Louis, odada uyuduğu için ve her an kalkabilir düşüncesiyle günlüğümü salonda yazdım. İlk defa sabah erkenden kalkmıştım. Böylece Lou'yu işte gitmeden görebilecektim.

"Efendim?" diye bağırdım.

Başımı, günlüğü sakladığım yastığın üzerine koydum ve koltuğa uzandım. Merdivenlerden adım seslerini duyarken gözlerimi kapattım. Bir kaç saniye sonra, o erkeksi kokusu burnuma geldi. Elini karnıma koyduğunu hissederken, gözlerimi araladım.

"Neden erkenden uyandın?"

Bunu cevabını bende bilmiyordum. Zaten gece fazlasıyla huzursuzdum. Sürekli Troy ve annemi düşünüyordum. Troy'un iyileşme gibi bir olasılığı olup olmadığını, annemin ne halde olduğunu düşünüp durdum. Ayrıca Lou'nun gidecek olması ve benim elim kolum bağlı bir şekilde evde oturacak olmam canımı sıkıyordu. Herşeye rağmen, o benim annemdi ve desteğe ihtiyacı vardı. Kocası ve benim üvey babam olan kişi hastaydı. Ve durumu hakkında tam olarak bilgiyede sahip değildim. Louis bana açıklama yapmamıştı. Ona sormaya çalıştığımdaysa bunu geçiştirmeyi başarmıştı. Yemeğimizi bahane etmiş ve konuyu kapatmıştı.

"Uyuyamadım."

Ona gülümsemeye çalıştım. Ne kadar başarılı olduğumu bilmiyordum. Karnımın üzerindeki elini tuttum.

"Sana söylememeliydim."

Başını iki yana salladı ve dudaklarını arasından birkaç küfür mırıldandı. Bunun için pişman olmasını istemiyordum. Yattığım yerden doğruldum ve onu kolundan çekerek yanıma oturmasını sağladım. Ardından omuzlarından destek alarak, kucağına oturdum. Bacaklarım iki yanında dururken, ona biraz daha yaklaştım. Karnım ne kadar büyümüş olsada, bu aramızdaki mesafeyi kapatmaya engel değildi.

I'm Nothing.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin