~5.Bölüm~

4.2K 404 62
                                    

İnsan söylediği sözün mahkûmu,
Söylemediği sözün hâkimidir.
(Hz. Ali)

"Rahat bırakın lan artık bu kızları!"diyen Hamza'ya döndü gözlerim.

"Yoksa ne olur?"der demez Hamza, Çağlayan'a kemikli bir yumruk attı. O yumruğu ben yemiş olsaydım herhalde şimdi komaya girerdim.

Bundan geri kalmayan Çağlayan da Hamza'yı çok kötü yumruklamıştı. Daha sonra Yağız ve adını bilmediğim, Çağlayan'ın diğer arkadaşlarıyla Hamza'nın arkadaşları birbirine girdi.

Hayatımda ilk defa bir erkek kavgasına bu kadar yakın şahit olmuştum ve üzücü olan ise bu kavganın benim yüzümden çıkmış olmasıydı.

Sonunda kavga hocaların ve birkaç üst sınıfın erkekleri sayesinde sonlanmıştı. Bununla birlikte piknik de bitmişti. Gitmeden önce Çağlayan bana öylesine kötü bakmıştı ki ilk defa ondan bu kadar tırstığımı hissetmiştim.

Ayrıca yüzünde hiç yara izi görememiştim. O kavgadan sonra nasıl bu kadar sağlam çıkmıştı, aklım almıyordu bir türlü! Oysa Hamza'nın kaşı ve dudağı patlamıştı. Bu çocuk dokuz canlı mıydı?

Ertesi gün okula gittiğimizde dekan odasına çağrılmıştık. Bu sefer üçümüzün arasında Gülistan da vardı.

Çağlayan, Gülistan'dan özür dilemişti Muhammed hocanın ısrarıyla. Ve bunu sırf beni sinir etmek istediği için yaptığını söyleyip daha da şaşırtmıştı bizi. Beni kışkırtmak için mi kardeşime sarkmıştı yani?

Bir kez daha uyarı aldıktan sonra ayrılmıştık odadan. Dekan hanım özellikle beni uyarmıştı. Eğer bir kez daha şikâyet alırsa bursumun tehlikeye gireceğini söyledi. Beni şaşırtan şey ise Çağlayan'a hiç laf etmemesiydi. Hâlbuki en suçlu olan o değil miydi? Tabi zengin öğrenciyi elinden kaçırmak istemiyordu haliyle. Ön yargılı davranıyor olabilirdim, ancak şu anki tablo tam da bunu gösteriyordu.

***

Bir sonraki gün derslikten içeri gireceğim sırada ayakkabı bağcıklarımı yapmak için diz çökmüştüm. Kalktığımda biri bana sertçe omuz atmıştı. Yine kim miydi diye tahmin etmeye gerek yoktu. Tabi ki de Çağlayan'dı!

"Sen var ya..." Canımın acısıyla ağzımdan çıkan sözleri son anda fark edip durdurmuştum ancak Çağlayan'ın durmasına engel olamamıştım ne yazık ki. O kadar sessiz söylememe rağmen nasıl duyabilmişti beni?

Arkasına dönüp "Evet, ben var ya ne, ne söyleyecektin?"dedi gayet sakin konuşarak.

Onu görmezden gelip amfiye yönlendirdim adımlarımı ama kolumu sertçe tutup kendisine çekmesiyle göğsüne yapıştım bir anda.

Piknikte beni öyle bir düşürmüştü ki kolumun acısı hala tazeydi ve aynı kolumu sıkması hem canımı yakıyor hem de rahatsız ediyordu. Ayrıca ikimizi günaha da itiyordu.

"Sana bir soru sordum!"

"Kardeşim lütfen kolumu bırakır mısınız? Bu yaptığınız hiç doğru değil!"

"Önce bana bir cevap ver!"

"Kolumu bırakırsanız size cevap veririm."

Elini yavaşça geri çektiğinde aramıza uygun mesafeyi koyup kolumu ovdum hızlı hızlı. Acımasız adam! Kolum limon değil ki bu kadar sıkarsın!

Çağlayan'ın kolumdan yüzüme doğru akan bakışları arasında boğazımı temizledim ve cevap verdim.

"Ben..."

"Evet?"

"Lütfen tekrar kızmayın. Sadece duymak istediğiniz için söylüyorum."

"Tamam kızmayacağım. Hadi söyle!"

SAFA VE MERVE (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin