İKİNCİ BÖLÜM: "YABANCI"

611 56 13
                                    


Yorumlarınız benim için önemli, bir tanecik oy atıp, sonrasında düşüncelerinizi paylaşmayı es geçmezseniz sevinirim! Bölüme karşı beğeninizi, emeğime saygınızı görmüş olurum <3 Keyifle okumanızı umuyorum!

Instagram adresimi takip etmeyi unutmayıın, bana her zaman oradan ulaşabilirsiniz! ZİFİR ile ilgili paylaşımlarım oluyor :) zeynep_bozik


İKİNCİ BÖLÜM: "YABANCI"

(bu bölümde tanıtım bölümünde okuduğumuz sahneye dönüyoruz fakat sonra sahne devam ediyor,  aynı dille yazılmadığını,  neden farklı olduğunu okuyunca göreceksiniz.)

Ellerim zemini, tutabilecekleri bir şey gibi çaresizce kavramaya çalıştığı sırada dizlerim sert zemine çarptı. Dizlerimden yukarıya, tüm kemiklerimin içine sızan bir acı tırmanmaya başladığında avuç içlerimi mermer zemine yaslamayı başararak düşüşümün dengesizliğini aşmayı başarmıştım. Dudaklarımın arasından kesik kesik kaçan nefesim önüme düşen saçlarımı her şeyi benim için yavaş çekime alan bir etkiyle dalgalandırırken sakin kalmaya çalıştım.

Şimdi, önümde uzanan, siyah beyaz karelerden oluşan mermer zeminin üzerinde uzun ve büyük bir gölge görebiliyordum. Bana doğru uzanıyordu. Gölge hareket etmiyordu. Ölü bir bedenin gölgesi bile terk ederdi bedeni. Sahibi durmuş olmalıydı. Yüzümün önünü saran dağılmış saçlarımın arasından tek görebildiğim bu karaltıydı.

Başımı kaldırdım, bakışlarımla yavaş yavaş karaltıyı takip ettim ve başladığı yere doğru yönelttim. Aralanmış dudaklarım ve o dudaklarımın üzerinde seken kesik nefesimin süslediği yüz ifademin ilk karşılaştığı şey karanlıktı. Saf karanlık. Lekesiz, dipsiz bir karanlık. Simsiyah bir çift göz.

Sesim küçük bir kız çocuğunun annesizliğinin tüm duyguları gibi güçsüz ve titrek çıkarken, ona "Sen kimsin?" diye sormayı başarabilmiştim.

Gözleri öyle koyu bir tonda ve siyahtı ki, şaşkınlığımdan başka bir nokta seçemiyordum bakışlarıma. Adam gözlerinden başka hiçbir şeyine bakmamış olduğum adam öne doğru bir adım attı ve o uzun gölgesi bedenimi tamamen örttü. Kendimi simsiyah ve zırh kadar ağır, demirden bir örtünün altında kalmış gibi hissettim. Nefeslerimin her biri sanki bir anda o örtünün ilmeklerinden biri olmaya başladılar. Adam elini uzattı. Ve dudaklarının arasından kendini tanıtmak için tek bir kelime çıktı.

"Zifir." Ve ben o an bile, nasıl bir zifirin içerisine çekilmek üzere olduğumu aslında bilmiyordum...

Bir süre kızgın bir demir parçası kadar can yakıcı, sertleşmiş hali kadar ağır bir his bedenimin etrafını sararak içime dolmuştu. Olduğum yerde, görünmez bir el boğazıma yapışmış ve her uzvumu bağlamış gibi durdum. Kendime gelmeye çalıştım. Sıkışan göğüs kafesime kafa tuttum ve ona inat daha derin nefesler çektim içime.

Üzerime sinen yabancı tutukluğu ve ıssızlığı üzerimden silkeledim ve hızlı bir şekilde ayağa doğrulduğumda bana bakan ve şarjörü mermi dolu bir bir tabancayı andıran bakışlara dik dik bakmaya başladım. Bakışlarım ise içimdeki hırçınlığa yeterli gelmeyince ona doğru yürümeye başladım. Öne doğru attığım iki adımla beraber iki yanımdaki iri yarı adamlar tarafından durdurulup kollarımdan yakalandığımda karşımdaki adama doğru bağırdım. "Ne istiyorsun?"

Yüzüme düşen karışmış saç tutamlarımı başımı sallayarak dağıtmaya ve yanlara çekmeye çalıştım ama saçlarımın daha çok dağılmasına sebep olduğumda kaşlarımı çatarak daha da huysuzlaştırdığım bakışlarımı aralarından, görebildiğim kadarıyla onun gözlerine dikmeye devam ettim. Bana doğru yürümeye başladı. Ellerini siyah kumaş pantolonun cebine yerleştirdiğinde sırtını, tüm dünyanın efendisiymiş gibi güçlü bir tavırla doğrulttu ve her bir adımı topuğuyla yerde tok sesler bırakıp, bu sesler duvarlar arasında yankılanacak şekilde yürümeye başladı. Tam önümde durduğunda dudaklarının kenarında şeytani ve günahkar bir gülümsemenin nefes bulduğunu gördüm. Elinin birini cebinden çıkardı ve yüzüme doğru kaldırdı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 08, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ZİFİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin