GİRİŞ: "HAYAL"

717 63 5
                                    




ZİFİR – Giriş Bölümü

Her türlü yorumunuzu, eleştirinizi ve düşüncenizi bekliyorum. Oy vermeyi unutmayın lütfen. Diğer bölüm hazır bu yüzden yaklaşık 50 oy olduğunda bölümü ekleyeceğim.

Bölüm şarkısı: Sia – Angel By The Wings

Keyifli okumalar dilerim!

Aile, tıpkı hayat gibi, yaşanışı doğru hislerle doldurulmadığında sadece dört sıradan harften oluşan bir kelime olmaktan öteye gidemez. Doğup doğmamayı siz seçemezsiniz. Ama nasıl yaşayacağınızı siz belirleyebilirsiniz. Hangi ailenin içinde doğacağınızı da siz seçemezsiniz. Ama o aileyi nasıl yaşayacağınızı siz belirleyebilirsiniz.

Sadece aile değil, hiçbir kelime içlerine anlam yüklenilmedikçe basit harflerden oluşan basit bir kelime olmaktan öteye adım atamaz. Ama aile kelimesi diğerlerine benzemez. Örnek vermek gerekirse, aşk kelimesi gibi değildir mesela. Ya da mutluluk. Ya da acı. Sokakta yürürken köşenin birinde günün güzel bir sürprizi olarak, az önce evlenme teklifi almış bir kadının mutluluğunu hissedebilir, onlar adına sevinebilir hatta gidip tebrik edebilirsiniz. Ya da sokağın birinde bir annenin evladının ilk adımlarına tanık olduğunu görebilirsiniz.

Yine aynı sokakta, başka bir gün yürürken kaldırım kenarına yatmış, üşüyen ve tek bir metalik paraya muhtaç bir adamı gördüğünüzde, vicdanınızın adımını göğsünüzün ortasında hissedebilirsiniz.

Bizzat yaşıyor olmasanız bile insani güdülerin sizi kullanmaya iteklediği empati size aynı hissi paylaşma şansını verir.

Fakat aile böyle değildir. Çünkü tüm bu hisler aslında ailede doğar. Çünkü insan aileye doğar. İnsan aslında kendine, tek kişilik bir aile olarak doğar. Ve hissedebileceği tüm hisler ona doğumuyla sunulur. İlk adımı sendeleyerek atmak, koşuya diğer tüm koşuculardan geride başlamaktır.

Bir aileyi bırakın, kimseye sahip olmayan Hazal geriden gelenler sürüsünün alfalarından biriydi. Bir ailenin içinde olmanın, kendisine ait bir alana sahip olmanın nasıl hissettirdiğini asla öğrenmemişti. Yüzlerce çocuğun kaldığı, katı ve ilgisiz bir yetimhanede büyümek ona bazı şeyleri öğrenmemeyi öğretmişti ilk olarak. Burası insanlara göre başıboşlar cehennemiydi. Ona göre ise özgürlerin kader cenneti.

Her zaman ki soğuk duvarlar arasında, küçük yatağında yatarken kollarının arasına aldığı oyuncak ayısına daha sıkı sarılmaya başladı ve derin bir iç çekti. Çünkü biliyordu; bu ayı yetimhanedeki en sevdiği oyuncaktı ama ona ait değildi. Her çocuk bir oyuncakla sadece bir gün oynayabilirdi. Sabah olduğunda sıra başka bir çocuğa geçecek ve belki de saymayı bile bilmediği kadar uzun bir süreden sonra tekrar kollarına dönecekti.

Tüm çocukların güvende oldukları rüyalarına sığındıkları bir gecenin ortasında gözlerinin gerçekliğe açık olmasının sebebi de buydu Hazal'ın; oyuncak ayısıyla geçireceği tek bir geceyi uyuyarak harcamak istemiyordu. Oyuncak ayıyı yorganın içinden çıkardı ve tam karnının üzerine koydu. Geriye doğru kaydı ve sırtını eski, demir yatak başlığına yasladı. Bu sırada etrafında uyanık olan biri daha vardı.

Onunla aynı dili konuştuğuna inandığı tek çocuk olan Beliz diğer yataklardan sadece ince bir duvarla ayrılmış alanda yatak arkadaşıydı. Onun uyumadığını fark ettiğinde ise konuşmaya karar vermişti.

"Ne yapıyorsun, Hazal?"

Hazal Beliz'in gecenin derin sessizliğini delen fısıltısıyla irkildiğinde sıkıca oyuncak ayısına sarıldı ve sesin ona ait olduğunu fark ettiğinde derin bir nefes aldı. "Sen miydin? Korktum."

"Uyku tutmadı. Aç hissediyorum."

"Ben de."

İki çocuk da aynı dilin sessizliğini paylaşarak birbirlerine baktılar yataklarından. İkisi de aynı anda konuştu yeniden.  "Yemek hiç güzel değildi."

İkisi de bu yüzden yememişti. Dünya bir tarafı dipsiz bir uçurum, bir tarafı zirvesi sonsuza uzanan bir dağdır. Dünyanın bir yerinde anneler çocuklarına onların en sevdikleri yemekleri yaparken, bazı yerlerinde ise çocuklar karınlarındaki gurultuları kulaklarına ninni olarak takıp uyurlar.

Beliz bebeğinin yataktan düşmüş olduğunu fark edip hızlıca yere eğildi ve bebeğini kaldırıp yorganının içine geri yerleştirdi.

Hazal'ın bakışları bir yandan etrafı kolluyor, nefret ettiği bakıcılarının herkesin uyuyup uyumadığını kontrol etmek için yatakhaneye girişini takip ediyordu. Ona göre geceler hayal kurmak için yaratılmıştı. Hayalle geçmeyen her gece harcanmış sayılırdı, değil mi? Uyumak istemiyordu. Uyumak zorundaymış gibi hissetmiyordu.

Hazal ve Beliz birbirlerini fark ettiklerinden beri neredeyse tüm gecelerini bu şekilde geçiriyorlardı. Tüm yetimhaneyi ayağa kaldıracak bir yaramazlık yapıp aynı alanı paylaşmak konusunda bakıcılarını ikna etmeyi başarmışlardı. Bazen oyuncaklarıyla oynuyorlardı ama çoğu zaman konuşuyorlardı.

Bu yetimhaneden dışarıya pek fazla çıkmayan küçük bedenlerinin içinde büyüttükleri diyarlara defalarca kez ayak basmalarını sağlayan hayal güçlerini yataklarının ortasına, odayı ısıtacak bir kilim gibi seriyorlardı. Bir çocuğun hayal gücünden daha yaratıcı, daha zorlayıcı, yetişkinleri daha küçük düşürecek ve güçsüz hissettirecek hiçbir şey yoktur. Bu yüzdendir yetişkinlerin hayal kurmayışı. Büyümenin ardından kazandıkları güçsüzlüğü hatırlamak istemezler.

Hazal bir anda aklına gelen bir düşünceyi çocuk olmanın verdiği telaşla küçük dudaklarının arasına çarptı. "Beliz buradan hiç gidecek misin?" Bu soru ikisinin küçük dünyasına hızlı bir şekilde çarpmıştı.

Beliz omuz silkti. "İstiyorum. Ama sensiz gitmeyeceğim."

Hazal yatakta yan döndü ve dirseğini yastığa yaslayıp başını elinin içine dayadı.  Küçük kızın gözleri umudun ışığıyla doldu. Onların geceden odalarının ayı ve yıldızları birbirlerini besledikleri umutlarıydı. "Birlikte mi gideceğiz dersin?"

Beliz küçük kızın içini ısıtacak bir dostlukla gülümsedi. "Tabi ki birlikte gideceğiz! Sensiz hiçbir yere gitmem ben."

Hazal tek arkadaşının onu ardında bırakmayacağını söylemesinin verdiği güven hissiyle, gülümsemenin nadiren değdiği dudaklarına güzel ve ılık bir gülüş yerleştirdi ve gülüşünün sesi çıkmasın diye küçük parmaklarını dudaklarına bastırdı.

Hazal fısıldadı. "Dışarıyı merak ediyorum. Kuralların arkasını." Yetimhane görevlilerinin belirli aylarda onları getirdiği gezilerde koydukları sınırlardan bahsediyordu. Gidebilecekleri yerler sınırlıydı, fazlasına izin verilmezdi.

Beliz'in küçük parmakları bebeğinin saçlarını okşamaya başladığında dudaklarından mırıldayan kelimeler boşaldı. "Şimdilik hayal edelim. Ama söz, gidip göreceğiz."

Hazal gülümseyerek ve inanarak cevap verdi. "Hayal ettiğimiz kadarını yapabiliriz. Göreceğiz."

ZİFİRWhere stories live. Discover now