Hayal-2"Soner Bey?

719 51 34
                                    


"Soner Bey o adam mı cidden?" diye kendi kendime konuşurken,Figen'in yanımda olduğu aklımdan uçup gitmişti.Şuan da beynimde dönen tek kelime 'Soner' kelimesiydi.E ben onu kendime inandıramaz,güvendiremezdim ki! O adama bana başta gıcık olmuştu bi'kere! Ayrıca yaşlı insanlar bana her zaman daha çabuk ikna edilir gelmişti.Şimdi yirmili yaşlarda,bugün bana sert davranan ve önünde rezil olduğum adamı inandırmaya çalışacaktım?.İnanmazdı,nokta.Ya ben bugün o adamın karşısına çıplak ayak,rezil olmuş vaziyette çıktım,nasıl inansın?

Birazcık olduğunu düşündüğüm şansımda bu gerçekle yok denecek kadar az kalmıştı.Eksilere doğru yol bile almıştı işin açığı.

Yarın pılımı-pırtımı toplayıp gideyim ben en iyisi,ya da ben mesleği falan unutup buradaki işime devam mı etsem? Maaşıda fena değil...Hem yatak yeri,yemeği-içmeği de var..Oh mis Hayal! Daha ne istiyorsun.Kendi kendimi gaza getirme çabalarımı bir kenara bırakıp tekrar Figen'e döndüm.Yüzündeki alaylı sırıtmayla hala bana bakıyordu.

"Ayakkabım?" diye sormam gereken en gereksiz soruyu sormuştum.Ama düşüncelerimden haberdar olmayan Figen için gayette normal bir soru olduğu yüz ifadesinden belliydi.

"Yarın alırsın,"

"Tamam o zaman," dedim derin bir nefes alarak."Ben odama gideyim bari."

"Sadece bu günlük ha!" dedi ben mutfaktan çıkınca."İlk iş günün diye yapıyorum bu kıyağı"

"Aman," dedim sadece kendimin duyabileceği sessizlikte "incilerin döküldü"

Merdivenlerden inip odama attım kendimi.Tek kişilikti,küçüktü ama bir odada olması gereken her şey vardı.Eski odam daha büyükte olsa buradaki eşyalar daha asil ve kibar duruyordu.Eee zengin işi...Tek kişilik kahverengi ahşaptan yapılma yatağım,odanın ortasına serilmiş tüylü mor halım,yine kahverengi ahşaptan olan dolap ve makyaj masam.Duvarlara kaplanan krem,üzerinde küçük mor çiçeklerin olduğu duvar kağıdım..Tek kötü yanı pencerenin tavana yakın ve küçük olmasıydı.Bir nevi bodrum katında olduğu için normal bir şeydi;ama odanın karanlık olması içimi fena daraltıyordu.

Üzerimde beni gün boyu rahatsız eden eteği bir çırpıda çıkarıp;kırmızı üstüne siyah kalplerin olduğu pijamama altını ve askılı siyah atletimi giydim.Dağınık saçlarıma da bir-iki tarak sürüp gevşek at kuyruğu şeklinde topladım.Sanki yatmaya değilde,gezmeye gidiyorum! Ama ne yapayım,dağınık bıraksam terletiyor ve uyumama engel oluyordu!

Lila renginde olan pikemi kaldırıp içine girdim.

Saat daha erken olmasına rağmen uyku basmıştı beni.İlk defa bu kadar erken uyuyacaktım...Yenilikler,yenilikler....

**

Bir yerden düşüyor hissiyle aniden uyandım.Odadaki loşluk,saatin daha erken olduğunu gösterse de ben uykuma geri dönemeyeceğimi anlamıştım.Çünkü dün akşam gereğinden fazla erken uyumuş,şimdide uykumu almış olmanın verdiği rehavetle uyanmıştım.Bazen istediği kadar uyuyan insanlara özenirdim.Aslında bazen değil,hep özenirdim.Çünkü ben günde 7 saatten fazla uyuyamayan biriydim.Ne kadar zorlarsam zorlayayım bu hep böyle kalmıştı..

Saate baktığımda daha 3 falandı.

Eh,yatak keyfide güzel olurdu şimdi.Gözlerimi,yeni uyanmanın verdiği yorgunlukla kapattım.Sanki uyuyacak gibiydim,ama uyumayacağımı,düşüncelerim içinde boğulacağımı biliyordum.

Bu oyuna kalkışmakla hata mı etmiştim? Aslında mantıken düşündüğümde güzel sonuç elde edeceğimi sanıyordum.Tabi bu patronumun elli değil yirmili yaşlarda olmasıyla sekteye uğramıştı.Karşısına çıkıp 'siz daha gençsiniz,gezip dolaşmak yerine patronluk niye?' diye sormak istiyorum.Benden hiç hoşlanmadı da.Zaten öyle 'yok bana aşık olsun,yok beni paralara boğsun' falan istemiyordum.Hatta böyle bir yaklaşımda bulunursa,ki hiç sanmıyorum,ondan uzak dururdum.Hatta işi-mişi unutup giderdim bile.İsteyeceğim son şey buydu sanırım.

Hayal'im-Askıda-Where stories live. Discover now