39. Bölüm

2.1K 116 8
                                    

2015/ Pusat'ın 20 yaşı

"Abim geldi!" Sedef koştura koştura abisinin kucağına atladı. Pusat ailesini ziyaret etmek için Ankara'ya dönmüştü. "Sedef'im." Kardeşinin şakağına yumuşak bir öpücük kondurdu. 

Bahçeye annesi ile babası da geldi. Annesi hızlıca oğluna sarıldı. Pusat ise annesine erişebilmek için eğilmek zorunda kalıyordu. Sıra babasına gelince önce hazır ola geçip bir asker selamı verdi. "Aslan oğlum benim." Babasıyla da hızlıca sarıldılar. Annesinin ela gözlerinden damlayan yaşlara döndü. "Anne neden ağlıyorsun?" Annesi yaşlı gözlerle gülmeye başladı. 

"Çok özledim seni." Sonra oğlunun koluna girip onu eve götürmeye başladı. "Sen geleceksin diye sütlaç yaptım." Pusat'ın şimdiden dibi düşmüştü. İçeriye geçip hemen sofraya oturmuşlardı. 

Sedef bir oraya bir buraya koşturup duruyordu. "Abi biliyor musun? Ben okula başlayacakmışım." Pusat, Sedef'i bacağına oturttu. "Büyümüş mü benim güzelim?" Sedef en çok abisini severdi. "Büyüdüm!"

Pembe yanaklarından sertçe öptü Pusat. "Valize mi atsam acaba ben seni? Bu yanaklardan mahrum kalmak çok zor." Sedef tatlı kahkahalar atıyordu. 

Uzun bir akşam geçirdiler birlikte. Pusat, Sedef'i uyutup tekrar odaya döndü. "Anne, bir şey mi oldu?" İkisi de fazla durgun görünüyordu. "Cevap versenize!" Anında gerilmişti. Çabuk sinirlenirdi. "Oğlum, bizim sana bir şey söylememiz lazım." 

Pusat'ın endişeyle dizi sallanmaya başlamıştı bile. "Sedef, hasta..." Duyduğu şeyi sindirmeye çalıştı. "Ne?" Annesi ağlamaya başlayınca konuşmaya babası devam etti. "Beyninde tümör varmış. Kötü huylu bir tümörmüş. Tedavi olmaya başlayacak." 

Pusat'ın kulakları uğuldamaya başlamış, duyduğu şeyler oturduğu yerde başının dönmesine neden olmuştu. "N-ne saçmalıyorsunuz?" Eliyle kafasına vurdu. 

Herkes susmuştu o an. Kimse ses çıkarmıyordu. Annesi içli içli ağlıyorken Pusat ne yapması gerektiğini asla bilmiyordu. "Okula gideceğini sanıyor." Şimdi anlamıştı neden bu kadar erken yaşta okula gittiğini. Meğer gideceği yer okul değil, hastaneydi. 

Bu yükün ağırlığı ile o gece Pusat için sabah olmamıştı. 

Günümüz

Yaklaşık bir haftadır yataktan çıkamıyordum. Didem'in yazdığı ilaçlar fazla ağırdı ve bundan dolayı psikolojik açıdan çökmüştüm.

Pusat ile bir haftadır konuşmuyorduk. Gerçek anlamda onu unutabilecek miydim bilmiyordum ama onu şuan çok özlüyordum.

Son söylediklerim belki de onu çok kırmıştı. Odamdan içeriye sakin ve sessiz bir şekilde Ayça girdi. "Abla?" Elinde bir tepsi sarmayla ayakta bekliyordu. Tepsiyi komodinin üzerine koyup yatağımın kenarına oturdu. Elini yastığıma yayılmış saçlarıma götürdü. "Biraz yemek yiyelim mi?" 

Yüzümü buruşturdum. "Midem bulanıyor. Sonra yerim ben." Üzülmesin diye gülümsedim ama hemen yüzü düşmüştü. "Eski ablamı özledim." Gözleri yavaş yavaş doldu. "Hep iyimser olan, sarmayı seven, çabuk utanan ablamı özledim." Elinin tersiyle gözünden damlamak üzere olan yaşı sildi. "Her şeyde beni koruyan, güçlü ablamı özledim." 

Bir şey diyemiyordum. "Ayça, dönmek ister misin?" Kafasını kaldırdı. Sanki gözleri parlamıştı. Dönmek istiyordu. "Tedavi oluyorsun." Omuz silktim. "Yoruldum. Olmuyor, birinin kalbini kırmaktan korkuyorum." 

Ayça yüzümü okşadı. "Didem abla çok kızar sana." Kızacaktı. "Ayça, ikimizde çalışıyoruz. Oradaki öğrencilerime bir şeyler öğretmek için Şırnak'a gittim ben. Yine gideceğim." Yutkundum. "Ne olursa olsun." 

Köy Hayatı Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin