Kaderin Kırmızı İpliği

476 50 25
                                    

İyi okumalar.

.
.
.
.

Bir Japon inanışına göre Tanrı, ruh eşi ve bir gün evlenecek olan çiftleri, serçe parmaklarından, görünmez kırmızı bir iplikle bağlarmış. Kaderin kırmızı ipi inancında, ipin bağlı olduğu yerler ya da hikâyeler değişse de, değişmeyen tek şeyin iki insanın kaderinin birbirine bağlaması ve asla kopmamasıdır.

Taehyung ve ben birbirimiz için yaratılmış ve Tanrı tarafından bize bahşedilen bu kırmızı ip ile birbirimize bağlanmıştık. Kader bizi ayırmamış, yüzyıllar sonra tekrar buluşturmuştu.

Şimdi ise beraber anılarımızı tekrar yaşayacaktık.

Açıkçası kendimi pek hazır hissetmiyordum ve buraya alışmaktan korkuyordum.

Ayna sanki gün geçtikçe bizi buraya hapsediyormuş gibiydi. Buradan çıkmak zorundaydık.

"Taehyung buradan bir an önce çıkmalıyız."

"Ne oldu Jeongguk?"

"İçime kötü bir his düştü de. Bir an önce bitirip çıkalım buradan."

Eski kulübenin oraya geldiğimizde Taehyung elimi bıraktı ve bana baktı.

Ona döndüğümde bir süre büyülenmiş gibi ona baktım. Rüzgarda uçuşan kahverengi saçları, yeşil gözleri ve kırmızı dudaklarıyla adeta bir masaldan fırlamış gibiydi.

"Taehyung..."

"Efendim sevgilim?"

Sevgilim demesiyle kızarıp önüme döndüm ve gözlerimin önüne düşen saç tutamlarını kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Ben yapabileceğimden emin değilim."

Ellerini omuzlarıma koyup beni kendine çekti ve sıkıca sarılıp alnıma bir öpücük kondurdu.

"Biz nelerin üstesinden geldik Jeongguk. Bunu mu halledemeyeceğiz? Hem seninle olan anılarımızı tekrardan yaşamak çok güzel olacak."

"Kaderin bizi tekrar birleştirmesi gerçekten güzel."

Gülümseyip başımı kaldırdım ve parmak uçlarıma çıkıp dudaklarını minikçe öptükten sonra koşarak kulübeye ilerledim.

Gölün kenarındaki küçük kulübeye vardığımda içeriden çıkan babamla duraksadım.

Bunca zaman bir babam olmamıştı ama şimdi tam karşımda yıllar önce bana babalık yapmış ve kim bilir arkamdan ne kadar ağladığını bilmediğim babam karşımdaydı.

Koşarak yanına gidip ona sarıldım.

Hayal bile olsa, gerçekten o olmasa bile o kadar iyi hissettirmişti ki. Şimdiye kadar hiç fark etmemiştim ama bir babanın şefkatli kollarına ne kadar da ihtiyacım varmış.

Aynanın dışında bir babam yoktu. Annem ile ben çok küçük yaşta iken ayrılmışlar daha sonrasında vefat etmiş sanırım

Ama dışarıda benden haber alamadığı için çok endişeli bir annem de vardı. Bir an önce buradan çkkmalî ve geri dönmeliydim.

"Jeongguk, mon fils, où sont les myrtilles que je t'ai demandées?"
(Jeongguk, oğlum senden istediğim yaban mersinleri nerede?)

Babamdan ayrılıp ona baktım.

"Où est ton panier ? Combien de fois cela se produit-il, mais vous continuez à perdre les paniers que je vous ai donnés."
(Hani senin sepetin? Bu kaçıncı ama sürekli sana verdiğim sepetleri kaybediyorsun.)

Tale Of The MirrorWhere stories live. Discover now