Lanetli Çocuk

538 63 14
                                    

İyi okumalar.

.
.
.
.

"Başlayalım o vakit aynanın hikayesinden?"

Başımı sallayıp çay fincanını bıraktım ve dikkatle teyzeyi dinlemeye başlamıştım.

"Çok eski zamanlarda, Fransa'da ihtilalin olduğu dönemden bahsediyoruz, Kral'ın yanında onun sağ kolu, elçisi olan bir Koreli Kont vardı. Kimse onun geçmişini, oraya nasıl gittiğini bilmezdi. Arkasından çok dedikodu yapılırdı fakat o buna aldırmadan kralın gözünü boyamaya devam ederdi.

Gel zaman git zaman bu kontun bir oğlu oldu. Bu oğlan çok yanlış bir zamanda doğmuştu. Sarayın halk tarafından basıldığı o kara gün bu çocuğun bir mucize olarak gönderildiğine inanılmıştı. Doğduğunda bile dünya güzeli olacağı belli olan bu çocuğun saf ve masum görünüşü herkese umut vermişti.

Babası çocuğu da alarak saraydan kaçmıştı. Halk her yerde onları ararken baba bir nehirin yanında çocuğuna son bir kez bakıp boynundaki kolyesini ona takarak onu nehre bırakmıştı. Köylüler ise kontu öldürerek onu nehre atmışlar ve nehri kana bulamışlardı.

Çocuk ise bir cadının evinin önünde sazlıklara takılı kalmıştı. Cadı mantar toplamadan dönerken bu çocuğu fark etmişti. Sepetini yere bırakarak çocuğu nehirden aldı. Etrafına şen saçarak gülen, yemyeşil gözleri neşe ile parlayan, hiçbir şeyden haberi olmayan bu çocuk cadının kalbini ısıtmıştı. Böylece cadının büyülerini miras bırakabileceği bir mirasçısı olmuştu.

Çocuk büyüdü, 20 yaşına geldi. Dünyadaki en yakışıklı oğlan olan bu çocuk kalbini birine kaptırmıştı. Gönlünü kaptırdığı bu kişi onlara yakın olan köyde oturan yaşlı bir balıkçının oğluydu. Evet oğlu. İsmi Jeongguk olan bu gençte bizim çocuğa boş değildi. Zamanla birbirlerine bağlanan bu gençler artık ayrılmaz bir ikili olmuşlardı.

Bir gün ormanda piknik yaparlarken kralın askerleri etraflarını sardı.

O dönemlerde eşcinsellerin tek bir sonu vardı, idam.

Askerler her ikisini de kollarından tuttukları gibi şehre, en azılı suçluların bulunduğu Azkan Hapishanesine götürmüşlerdi.

Kara haber çabuk yayılır çocuğum. Bu haber cadının evine bir meteor gibi düştü.

Lanet gerçekleşmişti. Babasının suçları yüzünden olan bu masum çocuğa olmuştu.

Zamanında babası kara büyü ile uğraşırmış ve bir kara büyücü ile anlaşmış. Fransız hükümetinin devrilmesi ve kendisinin başa geçmesi için bir kara büyü kullanmasını istemiş fakat karşılığında oğlu lanetlenecekmiş

Büyü yapıldı. Lanet ise şöyleydi:

Çocuk 20 yaşında imkansız aşkı yüzünden ölecekti.

Yapılan büyü işe yaramadı ki çocuğun babası nehrin soğuk sularına gömüldü. Fakat lanet gerçekleşti.

Cadı idam günü meydana gitti. Oğlunu darağacına götürülürken izledi. Kral cellada işareti vermişti ki cadı bir ayna çıkardı ve gökyüzüne tuttu. Hava açık olmasına rağmen bir şimşek çaktı. Herkes gökyüzüne bakmaya başladı, geri darağacına baktıklarında ise ne yeşil gözlü gençten ne de cadıdan bir eser kalmıştı."

Teyzeyi öksürük tutunce hemen kalkıp yanına gittim ona su uzattım. İçti ve bana baktı.

"Teşekkür ederim Jungkook."

Bir saniye adımı nerden biliyordu?

"Rica ederim."

"Evet kaldığımız yerden devam edelim. Cadı laneti bozabilmek için bu güzel çocuğu bir aynaya hapsetmişti. Ne kadar acı değil mi? Laneti bozabilmek için onu lanetlemişti. Sadece gerçek aşkı onu o aynadan kurtarabilirdi. Bu imkansızdı çünkü gencin tek aşkı darağacında asılmıştı. Evet işte bu kadar. Aynanın hikayesi böyle."

Aynaya bakıp kaşlarımı çattım.

"Anlıyorum gerçekten acı bir hikayesi varmış. Ama gerçek olsa bile o çocuğun hâlâ orada yaşıyor ihtimali kaç ki?"

"Orada zaman ilerlemez. Yaşı ilerler fakat görünüşü değişmez."

Bu aynada dikkatimi çeken bir şeyler olmuştu. Hikayesi ile birlikte ise daha dikkat çekici hâle gelmişti.

"Onu almak istiyorum."

"Saatin karşılığında sana onu verebilirim."

Büyükannem saatin parasıyla kendine bir şeyler alabilirsin demişti. Başımı sallayarak onayladım ve aynayı aldım.

"Çocuğun ismi neydi?"

"Taehyung. Kim Taehyung."

Söylediği ismi tekrar ettim ve aynaya baktım.

"Ona iyi bakacağım."

"Şüphem yok Jeongguk. Oğluma iyi bak."

Gerçekten bu kadın korkutucuydu. Aynayı alarak dükkandan çıktım ve içime biraz temiz hava çektim.

.
.
.
.

Eve geri geldiğimde aynayı büyükanneme  göstermeden odama çıkardım ve valizime koydum.

Büyükannem yanıma gelip saati ne yaptığımı sordu. Sattığımı söyleyip parasıyla da oyun aldığımı söyledim. Kafama vurup bana kızmaya başladı. Parayı harcadığıma değil oyun aldığıma kızıyordu.

"Neyse hadi acıkmışsındır. Yemek yiyelim."

Başımı sallayıp kalktım ve aşağı inip büyükanneme masayı hazırlamasında yardımcı oldum. Masa hazır olunca ikimizde masaya oturup yemeğimizi yemeye başladık.

Tale Of The MirrorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin