Aklın ve Kalbin Miladı

256 148 0
                                    

Isabel LaRosa-Older

Mavi-Lacivert lateks

Sena Şener-Affetmem


"Her zaman kalbine güvenemezsin güzel kızım; bazen kalbin kendi kırıklarını sana öyle bir batırır ki, hiç nefes alamayacağını sanarsın, kalbin seni yönetmeden sen kalbini yönetmelisin. Yoksa ömür boyu o lanet organ seni kendine kurban eder.

Cebindeki bıçağı almak oldukça kolay olmuştu. Temaslar insanı gafil avlardı, tam da şu an ki gibi.

Bıçağın sivri ucunu gömleğinin açık olan birkaç düğmesinin içinden göğsüne ilerletmiştim.

Bacağıma dokunan elleri gezindiği yeri yangın yerine çevirerek siyah elbisemin dekoltesinde gezindi. Ne yaptığına bir anlam veremiyor, bıçağı göğsünde ilerletmeye devam ediyordum

Şu an onun kucağında bunu yapmam ise ayrı bir ironiydi.

Dekoltemin biraz üstündeki bıçağı eline aldığında, dudaklarında tehlikeli bir gülüş belirdi.

Bıçağı oraya koyduğumu ben bile unutmuştum.

B12 ilaçlarımı aksatırsam böyle ortada kalırdım işte.

Elindeki bıçağın soğuk kısmı tenimi ürpertmişti. Bileğim de gezinen bıçak beni tedirgin etmiyor, aksine heyecanlandırıyordu.

Gerçekten benim karşımda güçlü bir rakip olmasını seviyordum.

Babam hep 

"Hayatta dostlarından çok rakiplerini iyi seçmelisin kızım. Çünkü güçlü bir rakip sağlam bir dosttan çok daha fazla şey öğretir." derdi.

Karşımdaki adam ise yıllardır benim aradığım rakip hem de aradığım aşktı.

Hastane de ellerimi sıkıca tutan kişi Akın Keskin'di. Hastane kayıtlarını araştırmak yalnızca yarım saatimi almıştı.

Babam, bana her şeyden önce bir itibar ve güçte bırakmıştı.

Geçmişimizde elimi tutan kişi şu an elindeki bıçağı bileğimde gezdiriyor, diğer eliyle de kucağındaki yerimi sağlamlaştırıyordu.

Ben de diğer elimdeki uzun sayılabilecek olan tırnaklarımla ensesini hafifçe okşuyordum.

Bir elimiz tutku, diğer elimiz sondu.

Ve ben iki elimi de bizim sonumuza sürüklemekten gocunmayacaktım.

Bileğime gelmesini umursamadan seri bir hareketle elindeki bıçağı alıp kucağından kalktım.

Akın yapacağım şeyi muhtemelen tahmin etmişti. Onu öldürmeyeceğime de nedense emin gibi duruyordu.

İri bedeni koltukta yerini gözler önüne sererken gözleriyle beni baştan aşağı memnuniyetle süzüyordu. Ayağa kalkacağı sırada elimdeki bıçaklardan birini ona doğru salladım.

"Yaklaşırsan elimdeki bıçak yalnızca ecelin olacak Akın Keskin, sakın yaklaşayım deme."

Gözlerini kısıp bana baktığında gözlerimiz nedense özlemle bakıyordu ve ben bunu anlayamıyordum.

"Sen zaten benim sonum olacaksın. Sonumun elinde ecel mi var?"

"Bu hoşuma gitti."

Dediklerine pek kulak asmadan kapıya doğru ilerledim.

Kapıya birkaç adımlık mesafede durduğumda, bir gözümü kısıp elimdeki bıçağı salonun ortasındaki darta nişan aldığımda uzak sayılabilecek bir mesafede de olsa tam 12'den vurmuştum.

SAATİN GÖSTERDİĞİ DOĞRUWhere stories live. Discover now