19. Bölüm

379 35 17
                                    

Arın
Kabanıma iyice sarılıp oturdum banka. Hava çok soğuktu ve ben bu soğukta evi terketmiştim. Ama pişman değildim. Yine olsa yine yapardım. Annemle babam beni anlayana kadar da dönmeye niyetim yoktu. Beni olduğum gibi, ben olduğum için kabul edeceklerdi. Onlar için olmadığım biri gibi davranmak istemiyordum.

Telefonum çalınca, cebimden çıkarıp baktım. Annem arıyordu. Şu an onunla da konuşmak istemiyordum. Beni doktora götürüp, iyileştirmeyi umuyordu. Sanki hastalıklıymışım gibi...

Banka oturmuş denizi izlerken, birinin adımı seslendiğini duydum. Başımı kaldırıp baktığımda, birkaç adım uzağımda birini gördüm. Öylece bana bakıyordu şaşkın bir şekilde.

Birkaç saniye, yüzüne dikkatli bir şekilde bakınca, kim olduğunu anlayabildim. Ortaokulda platonik aşık olduğum kişiydi bu.

"Arın? Bu sen misin cidden de?" diyerek yanıma doğru yaklaştı yüzünde büyük bir gülümsemeyle. Başımla onayladım ben de gülümseyerek.

"Benim ben. Sen de Berkersin değil mi?" diye sordum.

"Evet. İlk kahramanın." dedi gülerek. Ben de gülümsedim sadece. "Ee ne yapıyorsun akşam akşam burada? Hem de bu soğukta?"

"Hava alıyordum." diye cevapladım. Aile sorunlarımı anlatmayı düşünmüyordum. Ama inanmadığı yüzünden belliydi. "Canım sıkkın biraz. O yüzden hava alıyordum." dediğimde, başıyla onayladı bu kez. "Sen ne yapıyorsun peki?"

"Ah şey, ben de işten çıktım da. Son toplantı biraz boğucu geçti. Hava almak için geldim ben de."

"Anladım." dedim ve ellerimi cebime koyup, etrafıma baktım. Vedalaşıp gitmeyi düşünürken, kolumdan tuttu.

"İşin yoksa bir şeyler içelim mi? Benim de canım sıkkın. Hem eski dostlar olarak takılabiliriz bu akşam." dediğinde, yutkundum. Ona artık aşık değildim. Kuzey'i seviyordum. Onunla bir şeyler içmekten bir şey çıkmaz diye düşünerek, teklifini kabul ettim. Ardından, deniz kenarındaki kafelerden birine girdik.

Cam kenarındaki bir yere oturduk. Birer kahve istedikten sonra sessizlik oldu aramızda. Kısa bir süre sonra kahvelerimiz gelince, bir yudum aldım. İyi gelmişti  daha şimdiden.

"Hiç değişmemişsin." dedi Berker, aramızdaki sessizliği bozarak. "Hâlâ o kırılgan ifade var yüzünde. Biraz da o ifadeden tanıdım seni."

"Değiştim. Epey değiştim hem de. 13 yaşındaki o çocuk yok artık."

"Ben onu kast etmedim aslında. Yani büyüsen de, bakışların hiç değişmemiş. Bunu inkar edemezsin Arın." dedi. Niye böyle konuştuğuna anlam veremesem de, bozuntuya vermemek için gülümsedim.

"Haklısın. Bazı şeyler değişmez." dedim ve derin bir nefes aldım. Konuyu değiştirmem gerektiğini düşünüyordum. "Ee? Hayatında neler gelişti?"

"Ne gibi mesela?" diyerek, kollarını masaya koyup, bana doğru baktı.

"Evli misin mesela?" diye sordum. Çok umursamıyordum ama konuyu değiştirmiş gibiydim.

"Evliydim. Ama geçinemedik boşandım."

"Zorla mı evlenmiştin?" dediğimde, başını olumsuz bir şekilde sallayarak güldü.

"Hayatımı değiştirecek bir olayı, zorla yapacak kadar da deli değilim." dedi ve bir yudum içtim kahvesinden. "İsteyerek evlenmiştim. Ama nedense evlenince anlaşamadık. Sevgiliyken gayet güzel giden bir ilişkimiz vardı. Evlenince büyü bozuldu. Hiç evlenmemeliydik belki de." dedi düşünceli bir şekilde.

"Belki de ilişkiniz evlilik için yeterli değildi." dedim ve ardından dediğimin farkına vardım. "Özür dilerim. Öyle demek istemedim..."

"Aslında haklısın. Biz birbirimizi iyi tanıdığımızı ve dünyanın en güzel aşkını yaşadığımızı falan düşünüyorduk. Ama birden büyü bozuldu." dedi ve sustu bir süre. "Neyse. Bunları boş verelim. Tatsız konular. Senin hayatın nasıl gidiyor?"

"İyi gidiyor. Normal yani. Bir ilişkim var."

"Senin adına sevindim. Umarım seni mutlu ediyordur." dediğinde gülümsedim. "Oo sen yanmışsın. Baksana düşününce bile yüzün gülüyor." dediğinde, gülümsemem büyüdü.

"Çok mutlu ediyor. Kuzey-" dedim ama hemen sustum. Resmen ağzımdan kaçırmıştım.

"Kuzey mi? Erkek ismi değil mi Kuzey?" dediğinde, içimden küfür savurdum. Böyle bir şeyi nasıl ağzımdan kaçırırdım?!

"Şey... Ben gitsem iyi olacak." dedim ve ayağa kalkıp hızla kafeden çıktım. Hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya çalışırken, bir el bileğimi sardı ve durdurdu beni.

"Dur Arın. Nereye gidiyorsun? Bana hiçbir şey anlatmak ya da açıklamak zorunda değilsin. Kiminle birlikte olduğun hiç önemli değil. Ama böyle gitme lütfen." dediğinde, bileğimi çektim elinden.

"Evet açıklama yapmak zorunda değilim. Ama gitmek zorundayım. Sonra görüşürüz." dedim ve yanından uzaklaştım.

'Sonra görüşürüz' demiştim ama bir daha görüşmeyeceğimi biliyordum. Geçmişten gelen hiç kimseyi istemiyor, gelecekte sadece Kuzey'le olmak istiyordum.

Kaos rüzgarları...

TWITCH (BxB)Where stories live. Discover now