2. Bölüm

137 26 63
                                    

Bölümler İtalya'nın bir yerlerinde geçiyo ama nerelerinde bilmiyorum

İyi okumalar 


***


"Sizce ölmüş müdür?" Başımdaki şiddetli ağrı ve bir yerlerden kulağıma dolan seslerle uyandım.

"14 saattir bu halde yatıyor, bence kesin ölmüştür." Seslerin nereden ve kimden geldiğini bilmiyordum. Rüya gibi geldi çünkü Jaehee ve babası dışında çevremde Korece konuşulmayalı oldukça uzun zaman geçmişti.

"Ne dersiniz sopayla dürtelim mi?" Genç bir kızın sesiydi bu. Kardeşlerimden biri olabileceğini düşündüm. Kesinlikle bu bir rüyaydı.

"Size koltukta yatan yabancıları rahatsız etmemeniz konusunda ne demiştim?" Niye bilmiyorum ama bu ses tanıdık geldi. Daha önce hiç duymadığıma emin olduğum bir sesti ama yine de tanıdık geldi.

"Otele sürekli evsizleri toplayıp duruyorsun. Huzurumuz kaçıyor." Öldüğümle ilgili tahminde bulunan sesti bu. Otelde miydim? Otellerimden birinde olmalıydım beni tanımış olmalıydılar.

"Huzurun kaçıyorsa biriken üç aylık otel ücretini ödeyip gidebilirsin Beomgyu. Seni otelimde zorla tutan yok." Otelimde. Benim otelim değildi yani ve gerçekten de etrafım Koreliler ile çevrilmişti. Annemin tanıdıkları olduğunu düşünerek panik yaptım. Acilen toparlanıp gitmem gerekiyordu.

"Çocuklar çıkıp biraz yüzelim diyorum. Kim benimle gelir?" Beomgyu olduğunu öğrendiğim sesin sorusu üzerine bir gürültü koptu.

"Kaç tabii!" Gürültülerin ardından bütün şamatanın aksine bir anda her yer sessizleşti. Kulaklarım çınlıyordu ama insan sesindense bu sesi tercih ederim.

Gözlerimi açmaya çalıştım, bu bile bana zor geldi.

"Uyanmışsın." Bana tanıdık gelen sesin sahibi gözlerimi araladığımda karşımdaydı. Gün ışığı ve olduğum yerin fazlaca aydınlık olması beni rahatsız etti ve başta baktığım yeri göremedim bile. Doğrulmaya çalıştığımda kolumda nazik bir baskı hissettim.

"Yerinde olsam hareket etmeye çalışma-" Sözünü sızlanmam böldü. Haklıydı. Her yerim ağrıyordu ve daha olduğum yerden destek almaya kalktığım anda omzuma ve başıma aynı anda ağrı saplandı.

Gözlerimi düzgünce açarak karşımdaki kişiye odaklanmaya çalıştım. Temiz ve yakışıklı diyebileceğim bir yüzdü. Bana zarar verebilecek gibi görünmüyordu ama beni yıkıp geçebilecek biri gibiydi de aynı zamanda. Nerede olduğumu ve onun kim olduğunu bilmiyordum. Tek düşündüğüm şey temkinli yaklaşmaktı.

"Neredeyim ben?" Etrafıma bakmaya çalıştım. Otelde olduğumu sanıyordum ama bir evin salonunda gibiydim.

"Otelimdesin. Otelimin lobisinde." Pek oteli andırmıyordu ama buna takılmamam gerekiyordu. Özellikle lobiden ziyade oturma odasında olmamı şu an düşünmemem gerekiyordu. " Dün gece kapıya gelip bayıldın." Ensesindeki saç tutamlarını karıştırıp hafifçe gülümsedi. "Uyuya da kalmış olabilirsin." Buna şaşırmazdım. Bazen kahve içerken masada uyuduğum oluyordu. "Ne oldu sana böyle? Savaştan çıkmış gibisin." Bir savaş verdiğim doğruydu.

Yüzü endişeli görünüyordu. Ses tonu da öyle. Tanımadığım kişilere güvenmemem gerektiğini biliyordum. Babamın sonunu getirmişti böyle insanlar. Fakat bir bardak su ile üzerime eğilip doğrulmama ve su içmeme yardım ettiğinde karşı koyamadım. Suya ihtiyacımın bile olduğunu bilmiyordum.

"Teşekkür ederim." Canımı acıtmadan doğrulmama yardım ettiğinde güçlü olması beni şaşırtmıştı. Ondan daha kiloluydum muhtemelen ama koltuk altlarımdan tutarak arkama yaslanmama yardım etmesi uzun sürmemişti.

Yolunu Kaybedenler OteliDove le storie prendono vita. Scoprilo ora