28. B Ö L Ü M

18.8K 572 16
                                    

Bakma Verda, bakma, bakma...

Kendimle savaşımı kazanıp aynı şekilde merdivenleri çıkmaya devam ettim. Odama girdiğimde dağınıklığı sinirlenmeme yetmişti. Bıraktığım gibiydi aslında yatak örtüsü hiç bozulmamış dolabın bana ait olan kısmı hiç açılmamıştı. Ama halı kaymış, birkaç kıyafet yerdeydi.

Asıl beni şaşırtan odaya ilk girişteki berjerlerin yanında iki tane valiz vardı. Şaşırarak valizleri açtım. Bir tanesinde kıyafetlerim vardı diğeri boştu. Biri benden önce kıyafetlerimi toplamıştı. Kim yapar ki bunu?

Bars...

Kabullenmiş miydi yani gitmek istediğimi? Beni seviyor sanmıştım ne yapar ne eder yine bırakmaz sanmıştım. Ağlama isteğiyle doldum taştım. Kendimi gerçekten salak gibi hissediyorum. Bırakıp gitmeyi şov haline getirmemeliyim, ortada bana karşı bir sevgi yok.. Tek başınasın Verda.

Boğazımda ki yumru acı veriyordu. Dolan gözlerimi silip boş olan valizi alıp yatak odasına girdim. Kalan birkaç eşyamı toparlarken kapının açılma sesini duydum.

Bars'ın geldiğini düşünerek işimi daha hızlı yapmaya çalıştım. Ama sürüklenerek gelen birini fark edince duraksayıp kapıya döndüm.

Ayaklarını sürüyerek gelen Vildan'dı. Yüzüne bir kumaş parçasını tutuyordu. Saçları karışmış, cildi soluk, gözleri kıpkırmızıydı. Daha önce hiç görmeseydim korkup çığlık atardım o kadar kötü haldeydi ki..

Bana bakıp yatağın ucuna geldi. Kumaşı yüzünden hiç çekmiyordu.

"Verda. Onur'u gördün mü?" Dedi.

Onur Vildan'ın en küçük oğluydu. 7 yaşındaydı. Ne dediğini anlamadım. Onun garip hallerinden korkarak bakıyordum.

"Onur'u gördün mü?" Deyip kumaş parçasını açtı. Kanlar içinde çocuk tişörtüydü.

Aklımda bir sahne canlandı.

Mert'in Aran'a mesajı...

Mert Aran'la Vildan'ın küçücük oğlunu öldürmüştü.

"Küçücük bedeninden bir kanlar akıyordu bir görsen.." Dedi.

Nefesim boğazımda kaldı. Normal de Vildan'ı pek sevmezdim. Hiç ısınamamıştım ama bu yaşadığı bambaşka bir şey. Vildan delirmişti. Bu görünüşün bu dediklerinin başka anlamı yoktu.

O an duraksayıp içinde bulunduğum hale baktım. Vildan evlat kaybetmişti benim gibi. Ama sevmediğim kadın gerçek bir anneydi. Evladı için üzülen hatta onun için deliren anneydi. Ya ben? Ne varlığına sahip çıkabildim ne acısını yaşadım. İçimde bir can yaşayıp öldü ben hiç yoktum. Belki de ilk defa berbat insan olduğumu anladım.

Düşüncelerim beynime sızı olarak girdi. Bunları hissederken hiç nefes almamışım gibi nefes almaya çalıştım. Elimi göğsüme koyup acıyan kalbimi sakinleştirmek istedim. Vildan bir yandan acıyla konuşurken ben hızlıca valizi doldurmaya başladım. Bir süre sonra alabildiğimi alıp valizlerle dışarı çıktım.

Kapının önünde durdum. Bir insanın canı bu kadar acır mı? Bu histen ne kadar kaçabilirim ki. İlk başlarda kendi kendime 'o kadar da ağır şeyler yaşamadın, bir şey varsa atlattın gitti' derdim ama ben bir evlat kaybettim. Benim bebeğim öldü. Yine de yasımı bu konakta yaşamak istemediğim için valizleri alıp hızla babamın yanına gittim.

Babam bıraktığım yerde ayakta beni bekliyordu. Baktığımda evin bütün erkekleri burdaydı. Normal de bu saatlerde işte olmaları gerekirdi. Bir gariplik olduğu belli Mert onlarında karşısına çıkmış olmalı.

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin