1.5

180 14 132
                                    

Selam bebeklerim, civcivlerim.
Nasılsınız, umarım iyisinizdir!
Sizi seviyorum, bayyi! Ayrıca bu bölümü, hasta olan Esrosuma hediye babında atıyorum, seviyom seni kuzum!

***

Gecenin ilerleyen zamanlardında, neredeyse artık oyunun sonlarına geliyorduk. Defalarca oynamış ve gülme krizlerine girmiştik. Emre ve Ferdi gerçekten de oynayamıyorlardı.

Ceren, Deniz ve Arga, birbirlerinin anlattıklarını şak diye biliyor ve bizimkiler onlara ağzı açık bakıyorlardı. Ardından kızlar onlara söylenip, bir bok beceremediklerini söyleyerek oyuna devam ediyorlardı.

Gerçi bizde de durum pek farklı değildi. Altay ve Mert inanılmaz bir rezillikteydiler, ama bunu seyretmek benim açımdan oldukça komikti. Sadece Ceylan oyunlarda, gördüğüm kadarıyla o kadar hırslıydı ki, onların bilemeyişine deli oluyor ve şekilden şekile giriyordu.

Sema'nın da ondan farkı yoktu, ama o Ceylan'a nazaran daha normaldi. Zaten genel olarak Sema da hafif bir vurdumduymazlık da söz konusuydu. Ceylan biraz fazla kasıyordu, yaşından dolayı oyunları bu kadar kafaya takışı komikti.

Talıydı.

Bense normaldim işte, normal normal oynuyordum. Fakat ben artık sıkılmaya başlamıştım, çünkü bir süre sonra bayıyordu oyun. Ya da ben yaşlanmıştım, bilemiyorum şimdi o da olabilir.

Zaten neredeyse bitmek üzereydi, diğerleri de hafiften sıkıntı hallerine girmişlerdi. Şu anda sıra Ferdi'lerdeydi, o yüzden tüm dikkat onlardaydı.

Benim ise dikkatim, tamamen yanımdaki kızdaydı. Keşke sadece ikimiz olsaydık, oyun o kadar sarmıyordu ki, birazdan Ceylan'ı da alıp yan odalardan birine kaçacaktım. Çok özlemiştim onu.

Aklıma gelen düşünceyle, pis pis sırıttım fakat bu sırıtışı saklamaya çalışarak, elimi masanın altına, kendi bacağıma koydum, ardından usul usul yanımdaki kızın bacağına doğru uzattım parmaklarımı.

Eşofman tarzı bir şort giydiği için, elim çıplak teniyle sıfır kilometre olarak temastaydı. Ben önce tepkisini bekleyerek öylece durdum, bakışları anında bana dönmüştü.

"Napıyosun?"

Fısıltısına, fısıltımla karşılık verdim.

"Sıkıldım?"

Dudaklarının kenarı hafifçe yukarı doğru kıvrılırken, benimkilerin de onunkilerden farkı yoktu. Ardından parmaklarımı hafifçe hareket ettirerek tenini okşamaya başladım.

Yüz hatlarındaki kasılmayı görmek, gözlerimde emindim ki kocaman bir parıltıya sebep olmuştu. Tek okşamamla bile, yüz hatlarının gerilişi, o kadar hoş geliyordu ki, anlatamazdım bu hazzı.

Etkileniyordu.

"Dur, yapma. Ya Samet, oyuna odaklansana."

Beni uyarış şekli, o kadar hoşuma gitmişti ki keyifle otuz iki diş sırıtıp, onu umursamayarak, ellerimi biraz daha bacak arasına doğru ilerlettim. Milim milim ilerletiyordum, fakat her ilerleyişimde parmaklarımı tenine sürtüyordum.

O benim bu hareketimle bacaklarını istemsiz birbirine bastırırken, ben buna izin vermemiştim ve çoktan parmaklarım kumaşın üzerinde yerini almıştı.

Bacak arasında.

Gözlerim direkt olarak ondaydı ve anbean yüzündeki değişimleri görebiliyordum. Bu hareketimle önce dudakları aralanmış ardından ise, gözleri koyulaşmıştı.

"Bir sorun mı var fıstığım?"

Bu sorumla kaşlarını çatmıştı, "Dalga mı geçiyorsun ya..." fakat sesi, kızgın bir tondan ziyade, tahrik olmuş bir tınıdaydı. Yüksek değildi, diğerleri duymasın diye bana doğru, fısıldayarak konuşmuştu.

Sarhoş, Samet AkaydınWhere stories live. Discover now