15. Bölüm

13.6K 613 105
                                    

Gözler ikimiz arasında gidip gelirken herkes şaşkındı. Babam öylece bana bakarken nefesimin kesildiğini hissettim.
- N-nasıl? Sen... Sen öldün.
- Üzgünüm... Öyle bilmen gerekiyordu.
- A-ama kollarımda öldün sen.

Ben şoka girmiş bir şekilde ona bakarken adım attı.
- Gelme!
- Mihrimah-
- Gelme dedim! Karan söyle gelmesin.

Karan yanıma geldiğinde dolu gözlerimle baktım.
- Karan öldü o. Şehit oldu, gözlerimle gördüm!
- Anlatmasına izin versek?

Ilımlıca sorduğu soru karşısında çaresizce baktım.
- Hadi güzelim. Bak o da iyi bir durumda değil.

Yandan ona baktığımda gerçekten de iyi olmadığını gördüm. Yaraları yüzünden zor ayakta dururken bizimkiler destek oluyordu. Bu içimi daha çok acıtırken kafa salladım.
- Güzel. Şimdi öncelikle buradan çıkmalıyız tamam mı?

Tekrar kafamı salladığımda Diken önden giderken biz de Karan'la peşinden gidiyorduk. Arkamızdan da Çaylak, Sarı ve o geliyordu. Niğdeli zaten dışarıdaydı.

Kontrollü bir şekilde çıkmıştık sonunda. Helikopterle buluşacağımız yere giderken hiç konuşmadık. Helikopter henüz gelmediği için ona döndüm. Fazla darbe almış duruyordu. Gözlerim dolarken bakışlarım gözlerini buldu. Dikkatle bana bakıyordu.

Yine aynı sessizlikle helikopter yolculuğunu da tamamladık. Onu hatsaneye götürmek üzere ambulansa alırlarken biz de arkasından Karan'ın arabasıyla geliyorduk.
- Balkon güzelim?
- Hı?
- Biraz daha iyi misin?
- Sanırım. Karan... Çok yara almış...

Sonunda dayanamayıp ağlarken arabayı sağa çekti. Eskiden babamda bulduğum huzuru şimdi Karan'da bularak rahatça ağladım. Ağlayıp rahatlamıştım. Karan gözlerimi silip saçlarımı öpmüştü. Ardından tekrar hastane yoluna devam etmiştik.

Hastaneye vardığımızda müşahede odasında olduğunu öğrendik. Bizden biraz sonra ise Egemenler gelmişlerdi.
- Mihri amcam...

Kafamı sallayarak konuştum. Kendimi tutamıyor yine ağlıyordum.
- Yaşıyormuş Egemen...

Sıkıca sarılmıştık. En çok o biliyordu babamdan sonra ne hâle geldiğimi.
- İyi mi?
- Yaraları vardı. Egemen ben... Ben yanına bile yaklaşamadım. Gelme dedim ona. Çok üzmüşümdür onu.
- Amcam sana kırılır mı hiç? Hem ağlama bak görürse kızar.

Doktorun odadan çıkması ile Egemen'den ayrıldım.
- Hastanın yaralarına müdahale edildi. Akşama çıkabilirsiniz. Geçmiş olsun.

Giden doktorun ardından odaya girmeye çekinsem de Egemen'in iteklemesi ile girmiştim. Kapıyı kapatarak ona döndüğümde ne yapacağımı bilemedim. Gözlerim yine dolarken yanına yaklaştım.
- Doldurma hemen pınarlarını.

Nasıl da özlemiştim sesini. Tereddütle açtığı kollarını boş bırakmayarak sarıldım. Yeniden bulduğum babama doya doya sarıldım.
- Nasıl özlemişim bu kokuyu... Güzel kızım benim.

Geri çekildiğimde yanına oturur vaziyetteydim.
- Ağlama nolursun. İçim gidiyor.
- Üzüntüden değil ki. Mutluluktan ağlıyorum.
- Olsun hiç ağlama.

Yanağıma koyduğu eline yaslandım.
- Sormayacak mısın?

Kafamı olumsuz yönde salladım.
- Vatan önce gelir biliyorum. Bu yüzden sormayacağım.
- Seninle gurur duyuyorum Mihrimah'ım.

Yaralarına dikkat ederek göğsüne yatırmıştı. Saçlarımla oynarken diğer elini sıkı sıkı tuttum. Varlığının gerçekliğini kendime kanıtlar gibi.

YAZARDAN

Baba kız içeride hasret giderirlerken Karan ve Egemen de kapıdaydı. Mustafa albay da gelmişti sonrasında. Belli bir süre bekleyip ardından kapıyı çalarak içeriye girdiler. Babasının göğsünde uyuya kalmış Mihrimah, tıpkı bir bebek gibiydi. Yüzünde çocukların masumluğu ile babasının elini tutarak uyuyordu.

AYANA ( Bir Asker Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin