11

758 59 14
                                    


Merhaba, çok kısa konuşacağım.  okumak istemeyenler geçebilir.

Uzun zamandır yoktum aslında. Sürekli ders çalışıyorum diyebilirim. Malum sınavlar ): Öylesine bir bölüm atmak istedim. Umarım beğenirsiniz. (:

"Allah senin gibi tavuğu kahretsin! Mal! Sabahın yedisinde daha inek bokunu yememiş, ötüp duruyor. Ama dur sen! Seni bugün keseceğim oğlum!"

Elimdeki bıçak ve üzerindeki pijama takımı ile köyün içinde tavuk arıyordum. Sabahın yedisinde öten Mükremin ile tüm dengem birbirine girmişti ve artık dayanamayarak elime aldığım bıçak ile kendimi meydana atmıştım.

Hayır, sabahın yedisinde daha inek bokunu yememiş, sen niye ötüyorsun vicdansız?

Biraz ilerimde gördüğüm mükremin ile yüzüme sahte bir tebessüm kondurdum ve "ALLLAAAAAAAAAH!" Diyerek tavuğa doğru koşmaya başladım. Beni gören gariban mükremin, o korkuyla uçmaya başladı. "TUTUN LAN O TAVUĞU! ALOOOOOOO! TAVUĞU TUTUN AMCAAAA! LAAN TAVUK GİDİYOR ALOO!"

Amcaların bana değişik bakışları ile birlikte daha da hızlanmış, Mükremin'in yanına ulaşmıştım ki gariban tavuk o korkuyla ağaca uçmuştu. Bir iki dakika kadar soluklandıktan sonra kafamı ağaca doğru çevirdim ve konuşmaya başladım. "Mükremin, in oradan. Oturup konuşalım. Eğer anlaşırsak seni kesmeyeceğim, söz!"

Mükremin dediklerimin aksine, beni takmamış ötmeye başlamıştı. "Öyle mi? Tamam lan! Geliyorum oraya! Yaktım oğlum seni!" Diyerek ağaca tırmanmaya başladım. Uzun ve dikenli ağacın aksine hiç-bir şey beni yıldıramaz izlenimi ile tavuğun yanına ulaştım. Zafer gülümsemesi ile baktığım mükremin, hem benim yüzümdeki sinsi gülümseme hem de elimdeki bıçağı görünce kendini aşağıya attı.

"LAAAAAAN! MÜKREMİN SEN NİYE BÖYLE YAPIYON YA! YA SEN NİYE BÖYLE PİSLİK BİR TAVUK OLDUN YA! TERBIYESIZ TAVUK!"

Ben ağacın tepesinde ona bağırırken o beni tınlamayarak geldiği yoldan geri gitmişti. Ağaçtan ineceğim sıra elimin acısı ve ağacın yüksekliği buna engel olmuştu. Gözlerim panik ile açılırken, bu kadar saçma bir nedenden dolayı buraya çıktığım için kendime kızdım.

"Afferin Kiraz! Afferin! Bir tavuk sevdası yüzünden bu haldesin! Afferin sana!"

Ben kendime kızarken, duyduğum ayak sesi ile bu duruma son vermiş, kafamı aşağıya doğru sarkıtmıştım. Siyah kaşa göze sahip, karizmatik bir amca ağacın yanında durmuş, bana bakıyordu.

"Merhaba amcacım. Nasılsın?" Demiş ve ağacın koluna yaslamıştım sırtımı. Amca, deli görmüş insan edası ile bana bakıyordu. "Sağ ol kızım da sen ne arıyorsun ağacın tepesinde hele de bana bakayım!"

Ne diyem amca, Mükremin yüzünden mi diyem!

Gülümsedim ve konuşmaya başladım. "Hiç amca, manzaraya bakmaya çıktım. Vallahi de güzelmiş köyün manzarası ya, harika!"

Amca, buna inanmamış olacak ki, itirazlarını sıralamaya başlamıştı. "Arkandan kovalayan birileri varmış gibi niye koşuyordun az önce peki? Yeme beni kızım. Bana kara Cevdet derler burada. Adamın gözünden anlarım ben. Hele de bakayım bana ne diye çıktın sen o ağaca?"

"Kara Cevdet amca, o tavuk sabahın yedisinde başladı ötmeye. Ben de kafama koydum keseceğim diye. Sonra ben bıçak aldım ve köyde onu aramaya baş-"

Kara Cevdet? Araf'ın babası olan Kara Cevdet. Kara Cevdet Araf'ın babası. Araf kara Cevdet'in oğlu.

Kafama dank eden bu düşünce ile susmuş, karşımdaki adamı detaylı bir incelemeye almıştım. Araf gibi uzun boylu biriydi bu amca. Ayrıca yüzü de Araf'ı andırıyordu. Çekine çekine o malûm soruyu sordum.

Köy Güzeli (Texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin