9

992 68 23
                                    

Aman Aman Aman kimler gelmiş. Bu zamandır nerelerdeymiş ? :D Nasılsınız KG okuyucuları! Sesiniz çıkmıyor 3 aydır.

Hemen buraya yazın neler yaptığınızı (": Biraz muhabbet edelimmm

O zaman sizi Kiraz ve Araf ile bırakıp kaçıyorum ben. Yıldızımı lütfen parlatın.

Bu arada, sizce sonraki bölümde neler olacak yorumlarınızı yazınız efenimmmm 🤍

O, gülümsemeye devam ederken kafasını olumlu anlamda salladı. "Benim köy güzeli. Nam-ı değer At Ağızlı Araf"

Beynim, karşımda bana sırıtan çocuğun dediklerini odaklamaya koyulmuşken, elim benden bağımsız bir şekilde tepki göstermeye başlamıştı bile.

"Allah seni kahretsin! Mal oğlu mal! Sabahtan beri açlıktan geberiyorum ben senin haberin var mı? YOK! Nereden haberin olacak ki senin?"

Sesim tüm köy meydanında yankılanırken, at ağızlı Araf koşmaya başlamıştı bile. "Köy Güzeli, sakin olup konuşabiliriz bence"

1.90 boyu ile bana seslenen Araf ile duraksadım. 1.50 boyum ile imkansızdı onu yakalamam. Asıl önemli konu şuan benim aç olmamdı.

Vücudumu yere attım. Açlıktan olsa gerek ağlamaya bile başlamıştım.

Aç ayı oynamaz aga! Yemek bir Türk kızının kırmızı çizgisidir. Yani düşünsenize söyle bir yaprak sarması, bol sarımsaklı mantı, adana dürüm..

"Sen ağlıyor musun?" Diyerek şaşkın bir adet Araf ile kesişti gözlerim. Olayın ciddiyetini hâlâ anlayamamış olsa gerek bu şaşkınlığı yaşıyordu. Cevap vermeyişim onu daha da endişelendirirken, hızlı adımlar ile yanıma geldi ve benimle birlikte yere oturdu.

"Özür dilerim, Köy güzeli. Ben bu kadar acıkacağını düşünmemiştim. Yolda Sabri abiye rastladım. Pazardan dönüyordu. Eşyalarına yardım etme ihtiyacı hissettim kendimde. Ondan geciktim. Efe'ye mesaj atmıştım aslında ama sana söylemeyi unuttu sanırım.."

Nesin sen? Superman mı.

Gözyaşlarım bi nebze azalırken, kendimi sakinleştirmeyi başarmıştım. "Sıkıntı yok kardeşim. Ver yemeğimi ben onu yiyip eve gideceğim. "

Araf'ın dudakları yana kıvrılırken, elindeki sarı sepeti sol koluna aldı ve benim sağ elimi çekip kendi sağ eline mühürledi.

"Seni güzel bir yere götüreceğim. Orada yiyelim yemeğimizi" diyerek yürümeye başladı ve doğal olarak ben de onunla ilerlemeye başlamış oldum.

"Elimi bırak. Bak gördüğün gibi ayaklarım var, yürüyebiliyorum." dememe rağmen At ağızlı Araf bana cevap verme tenezzülünde bile bulunmamıştı.

"Ne sırıtıyorsun lan? Yemin ediyorum ki senin gelecekteki karına acıdım şu andan itibaren. Bak hâlâ gülüyor. Tamam kanka en gamze sensin!"

Ben ona söylene söylene o da güle güle tamamlamıştık yolu. Tepe diye nitelendirdiği yere geldiğimizde ise yürümeye değer bir yer olduğunu da anlamış bulundum.

"Nasıl? Beğendin mi?" Diye sordu At ağızlı Araf. Mırın kırın ettim ama gözlerimden bile anlaşılıyordu hayran olduğum.

Abdulmuzzartip guruldamaya başladığı an, bitmişti tüm hayranlık. At ağızlı Araf, bu olaya kahkaha atarken ben, yemek derdine düşmüştüm.

Araf, sarı sepetten komposto ve ekmek arası hazırladığı şeyleri çıkarttı ve iki ekmekten birini bana uzattı.

Hayvan gibi yemiştim ama Abdulmuzzartip pek tatmin olmuşa benzemiyordu. O sırada önüme uzatılan diğer ekmek ile bakıştım. At ağızlı Araf, yarım ağız gülümseyerek kendi ekmeğini yememi istiyordu.

"Pek aç değilim. Senin karnın doysun benim için yeterli"

"Eyvallah"

"Eyvallah bizden"

İkinci ekmeği de bitirmiş şişmiş karnım ile arkama yaslanmıştım. Ne çok yemiştim be!

"Afiyet olsun" dedi Araf ve çöplerimizi toplayarak çöpe attı daha sonra o da benim gibi arkasına yaslandı.

"Oldu oldu. Ee anlat bakalım, yirmi gündür bana yazmanı gerektirecek ne vardı?"

"Muhabbet sohbet be köy güzeli. " dedi Araf cevap niteliğinde. Nedense mutlu gibiydi buralarda ya da ben öyle zannediyordum.

"Oğlum yanlış anlama ama, ya mis gibi Ege'de okuyorsun. Gitsene sen! Ne yapıyorsun bu köyde? Bak Allah var yakışıklı, boylu poslu da bir şeysin. Senin yaşındakiler paraya para demiyor İstanbullar'da. Ulaa hayaat!" Dediğim sıra Araf'ın gür kahkasını duydum.

"Haklısın. Şuan büyük şehirlere gitsem, daha eğlenceli olabilirdi ama köyü neden bu kadar küçümsüyorsun köy güzeli? Bence önyargı ile yaklaşıyorsun. Daha geleli yirmi gün olmuşken, hemen karar verme derim."

Ne edim Arafcım, abdulhamit ve mükremin ile mi gezeyim? İneklerin memesinden süt mü içeyim? Ne edim?

At ağızlı Araf'ın aklına bir şey gelmiş gibi öne eğildi. "Şşt, alo! Geriye çekil biraz."

Heyecanlı ve hevesli bir şekilde konuşmaya başladı. "Yarın sana köyü gezdirebilirim. Gidebileceğimiz çok güzel yerler var! Yarın tüm her yeri tanıdıktan sonra kararını ver. Eğer kalmak istemiyorsan söz veriyorum ki annenden senin şehire gitmen için bizzat ben izin alacağım."

Kulağa hoş geliyordu aslında ama tam bir cevap vermek istemiyordum. BEN JOKER HAKKIMI GULLANMAK İSTİYORUM MURAT BEY!

"Tabii Arafcım. Tabi canım kankam. Sen izin al yeter ki, ben seninle uzaya bile gelirim. Yarın sabah 6'da ben hazır olurum" demiş bulundum. Lan Kiraz, sabahın 6'da ne halt yiyeceksin acaba? Tavuk bile daha ötmüyor o saate be!

Araf güldü, güldü, güldü. Nam-ı değer At ağızlı Araf işte.

"Biz ona saat 8 diyelim be köy güzeli." Dedi. Tamam anlamında kafamı salladım.

"O zaman kalkalım. Yarın sabah seni almaya gelirim ben?" Dediğinde ise hızla ayağa kalktım.

"Tamam koçum. Sen sabah beni almaya gel. Sonra anamdan izin al. Ben evime döneyim."

O kadar emindim ki köyü beğenmeyeceğimden, yarını da sabırsızlıkla bekliyordum. Araf beni evin önüne kadar getirdi.

"Eyvallah Arafcım. Hadi sen de Arafta kalma daha fazla. Üşütme." Dedim.

Araf kahkaha attı. "Çok deli dolusun be köy güzeli. Yarını sabırsızlıkla bekliyor olacağım. İyi geceler.."

Ona kibarcıktan da olsa teşekkür ettim ve bizimkilere görünmeden eve girmeyi başardım.

05**: Çok güzel bir saat geçirdim. Bugün için teşekkür ederim. İlk başta seni biraz bekletsem bile.. İyi geceler Köy güzeli (:





Köy Güzeli (Texting) Where stories live. Discover now