0-ölüm defteri

2.1K 242 611
                                    

Merhaba canlar hoş geldinizzzz💖

İlk bölüm ile herkese keyifli okumalar dilerimm🧚

Herkes Ölüm Defteri'ni bilirdi.

İzlememiş ya da okumamış olsalar da böyle bir evrenin varlığından herkes haberdardı. Kimi zaman bu evrenin yanlışlıkları konuşulur, kimi zaman da suçluların öldürülmesine hak verilirdi. Herkesin bu konuda ufak da olsa bir fikri olurdu.

Bir ölüm defterine sahip olana kadar fikrimin ne kadar önemli olacağını, L ya da Kira'yı desteklememin neleri değiştireceğini -Kira'yı severdim-, bu evrenin gerçekleşme ihtimallerinin doğuracağı sonuçları ve kendimi yarı fantastik bir dünyanın içinde bulma olasılığımı düşünmemiştim.

Ah, çok çarpıcı bir giriş olduğundan sizi şaşırtmış olmalıyım. O zaman her şeyi baştan alıyor ve korkularınızı yatıştırarak benim ölüm defterimin düşündüğünüz defter olmadığını anlatmaya ve biraz da kendimden bahsetmeye başlıyorum.

Adım Jeon Jeongguk. Yirmi iki yaşında, kendi başına hayatta kalmaya çalışan, bilgisayar mühendisliği okuyan ve üniversitemdeki dost düşman herkesin ortak paydada buluşarak beni soğuk nevale olarak tanımlayacağı biriyim.

Hakkımda söylenenleri takip edemeyecek kadar umursamaz bir yapıya sahibim. İnsanların ne konuştuğu, ne düşündüğü ve ne hissettiğini ilgi alanıma girmez. Kendi halinde, kendini düşünerek yaşayan ve zorda kalmadığı sürece birileriyle iletişim kurma çabasına girmeyen birisiyim.

Öyleydim yani.

Hayatımı ve insanların hayatına karışmama prensibimi bozan şey beklenmedik bir şekilde elime geçen, dışardan bakınca hiçbir şeye benzemeyen o defter olmuştu.

İnsanlarla iletişime geçmeyi sevmeyen yanım sağ olsun eksikliği kapatmak için eşyalarla konuşmayı ve onlarla duygusal bağ kurmayı seviyor; eskicilerde, sahaflarda, butiklerde fazlasıyla zaman harcıyordu. Bazı eşyalarla aramda görünmez bir bağ olduğuna inanan biriydim her zaman. Bu bağ ilk gördüğüm anda kuruluyor ve ondan vazgeçemeyecek hale gelmemi sağlıyordu.

Durumum iyi olduğu halde kirada yaşadığım eski evi bırakıp başka bir eve geçemememi açıklayan en basit özet de buydu. Yaşadığım yere ilk gördüğüm anda bağlanmıştım. Üstelik özel bir odada yaşadığım ve evin diğer odalarını başka öğrencilerin -garip kişiliklerin- yaşamasına rağmen bırakamadığım bir yerdi. Ev bana ait bile değildi!

Aramızdaki bağ kopmadan, yeni bir yer keşfedip oraya bağlanmadan taşınamazdım küçük odamdan. Bunu kabullenmiş ve ev arkadaşlarımı umursamadan kendime özel bir yuva kurmuştum. Onlar da beni kabullenmişti çoktan. Aynı evde yaşadığımız halde beni sadece eve girip çıkarken görüp o saatlerde de yabancıymışım gibi davranmaya alışmışlardı. Düzenimizi bir şekilde sağlıyorduk. Yirmi üç metrekarelik dünyamda mutluydum.

Elime geçen ve 'Modern Eros' lakabını almamı sağlayan deftere geri döndüğümüzde ise onunla bir sahafta karşılaşmıştım. Yığılmış yüzlerce kitabın arasından inanılmaz bir çekim hissetmiş, kitapların hepsini yararak onu bulmuştum.

İnsanı çeken bir görünüşü yoktu. Basit bir ajanda gibi duruyordu. Kahverengi kapağı eskimiş ve yer yer ağarmıştı ama bu defteri almadan buradan çıkamayacağımın bilincindeydim. Görünmez bir el kalbimi deli gibi sıkmış ve parmak uçlarıma kadar terleterek inanılmaz bir heyecan duymamı sağlamıştı. Benim olmalıydı. Benim olmadan bu sahaftan çıkamazdım.

Modern Eros | TaekookOn viuen les histories. Descobreix ara