Göktaşlarının Sırrı

163 11 5
                                    

Elizabet Şov gerçekten de çok kızmıştı. Masasının başında oturan uzun boylu subayın, onun bu kızgınlığını biraz eğlenceli bulması da bir işe yaramamıştı.

Elizabet öfkeyle başladı:

-Bana bakın, General...

-Yalnızca Tuğgeneral' Bayan Şov. Tuğgeneral Elıstreyr Letbric-Stüvırt, emrinizde.

-Şu saçma James Bond örgütünün şefi olduğunuza göre...

General yine kadının sözünü kesti, ama bu kez biraz gücenmiş görünüyordu.

-Öyle sanıyorum ki UNIT'e değiniyorsunuz... Birleşmiş Milletler Haberalma Örgütü, öyle değil mi?

-İşinize hangi adı verdiğiniz benim için önemli değil. Şunu açıklamak istiyorum ki, sizinle birlikte gizli ajan rolü oynamak hoşuma gitmiyor. Kembric'de çok önemli bir araştırma programı yürütmekteyim.

General önündeki dosyanın sayfalarını yavaş, yavaş karıştırdıktan sonra:

-Bilimsel niteliğinizin farkındayım, Bayan Şov. Göktaşları üzerinde uzman, fizikte, tıpta ve bir düzine kadar başka konularda uzmanlığa yakın dereceniz var. Tam da benim istediğim gibi birisiniz!

General arkasına yaslandı ve memnun bir tavırla düzgün kesilmiş bıyıklarını parmaklarıyle sıvazladı. Liz Şov, derin bir soluk aldı ve öfkesini kontrol etmek için büyük bir çaba harcadı.

-Kembric'deki laboratuvarımdan beni alıyorsunuz, hızlı bir arabayla buraya kadar getiriyorsunuz ve saçma bir casusluk örgūtünde çalışmamı istiyorsunuz! Allahınızı severseniz, neden beni seçtiniz?

General:

-Yardımınıza ihtiyacımiz var, Bayan Şov, dedi. Buradaki laboratuvar tesislerimizi kusursuz bulacaksınız.

-Peki laboratuvarınız ne işime yarayacak? Daha iyi cins, görünmez bir mürekkep mi bulacağım?

-Burada UNIT'in çalışmaları üzerinde yanlış kanıya sahip olduğunuzu sanırım. Biz gerçekten casus değiliz. Acaba durumu açıklamama izin verir misiniz?

Liz, kızgınlığına rağmen, burada yürütülen işleri merak ettiğini anladı.

-Pekala, burada ne işler görüyorsunuz?

General, bir saniye kadar konuşmadı. Konuşmaya başlamak için kelime seçmekte olduğu belliydi.

-Biz burada, garip... açıklanamayan işlerle uğraşıyoruz. Dünya üzerinde oluşabilecek her tūrlü olaya karşı koymaya hazırız. Hatta, gerekirse Dünya'mızın dışındaki olaylara bile karşı koyabiliriz.

Liz, şaşkınlıkla General'e baktı. General'in gerçekten de içten konuşmuş olduğunu anladığı zaman çok şaşırdı. İnanmadığını anlatan bir ifadeyle:

-Yani, dış dünyalardan gelenlerle mi? diye sordu. Üç başlı, küçük mavi Merihliler mi?

-Bu sabah çok erken saatlerde, Esseks üzerine elli kadar göktaşı yağmur gibi indi.

Liz'in bilimsel merakı hemen uyandı.

-İndi mi? Göktaşlarının çoğunluğu yeryüzüne ulaşamaz bile. Atmosferde tutuşup yanarlar.

General başını salladı.

-Doğru. Ancak bunlar atmosferde yanmadılar.

-Bilinenlerden daha mı büyük göktaşlarıydı?

-Tamamen tersine, oldukça küçük göktaşları. Üstelik, yirmi kilometre çapında, son derece sıcak, incecik bir huniden döküldüler... bu huninin varlığını kimse açıklayamadı.

Doktor Kim ve OtonlarWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu