Bölüm 19

1.2K 126 85
                                    

Bölüm 19

" Gözlerimi kapatmışım bir ışık arıyorum. Halim Kays misali ben Mecnun'a acıyorum."

" Tanrı, güneşi her gün yeniden doğurarak, bizi mutsuz kılan her şeyi değiştirmemiz için zaman tanıyor bize. " Diyordu gece yatmadan önce okuduğum Paulo Coelho'nun Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım isimli kitabında.

Sabah kalkar kalkmaz ilk işim perdeleri açıp güneşe bakmak olmuştu. Bütün dünyayı aydınlatan güneş gibi benim dünyamı da aydınlatacak bir ışık arıyordum. O ışık belki de hep vardı. Ben Nazlı'nın hayatımda parıldamasıyla gözlerimi kapatmıştım sadece. Babamda bunun farkına varmış olmalı ki önce gözlerimi açacak sonrada çıkmaz sokaklarıma aydınlık olacaktı.

Birkaç saat odamda oyalandıktan sonra öğle vaktine doğru çıktım odamdan. Evde her şey normal gibi görünüyordu. Oturma odasının penceresinden dışarı baktığımda babamı bahçedeki çiçekleri ile uğraşırken gördüm. Annem bahçe işlerinde babama yardım ediyor küçük kardeşim sokak kapısının önünde mahalledeki çocuklarla top oynuyordu. Kısa bir süre onları izledim. Birden her sabah kalktığımda yapılacak ilk işim olan Nazlı'ya günaydın mesajı atmayı unuttuğumu fark ettim. Tekrar odama yönelip yatağımın içinde telefonumu bulduktan sonra ilk mesajı Nazlı'nın attığını görünce içimi önemsenmenin verdiği bir mutluluk kapladı. " Sana da günaydın Güneşim. Kusura bakma yeni uyandım." Yazarak sabah aklıma gelen ilk şeyin o olduğunu belirten bir ifadeyle bende ona mesaj gönderdim.

Evdekilerin çokta kahvaltıyı yaptıklarını mutfaktaki sıcaklığı kaybolmuş çay demliğinden anladım. Kendime yeniden çay demleyip küçük bir kahvaltı sofrası hazırladım. Kahvaltıdan önce babamla karşılaşmamış olmak içimi biraz rahatlatmış, üzerimde bir hafiflik oluşturmuştu. Korkunun ecele faydası yoktu ama babamla karşılaşmayı ne kadar erteleyebilirsem benim için o kadar iyi olacağını düşünüyordum.

Aslında gerçeklerle ne kadar erken karşılaşırsak bizim için o kadar iyi olacaktı. Belki de bize huzursuzluk veren şey gerçeklerle yüzleşmek değil onlardan kaçmak olmuştu. Bir koşu yarışmasında isen ve koşmaktan çok yorulmuşsan, dinlenmek için biraz daha erken varmalısın bitiş çizgisine. Bunun içinde biraz daha hızlı koşman gerekir.

Kahvaltımı yapıp üzerimi değiştirdikten sonra babama görünmeden dışarı çıkmanın yollarını arıyordum. Pencereden bir süre ortalığı süzdükten sonra babamın da bahçe işlerine yoğunlaştığını hissettiğim bir an yavaşça çıktım bahçe kapısından. Serkan ve Hakan'la buluşup o gün akşama kadar sokaklarda dolaştık. Serkan evdekilere çoktan durumu söylemiş bunu bize eğlenceli bir biçimde anlatıyordu. Bende ağlanacak halime güler vaziyette ona eşlik ediyordum. Bu gereksiz neşeyi eve dönünceye kadar sürdürecek babamın karşısına çıktığımda sonlandıracaktım.

Gerçeklerden kaçılmayacağını okunan akşam ezanı ile biraz daha benimsedim. Okunan ezan akşam vaktinin geldiğini ve evlere gitmemiz gerektiğinin habercisiydi. Benim için ise babamla yüzleşmenin.

Babam benden beklentisinin dışında davranışlar alıyordu hep. Nazlı hayatıma girdikten sonra bu davranışlarım çoktan çıtasını aşmış. Devamsızlık yüzünden sınıf tekrarı yapmam da bardağı taşıran son damla olmalıydı.

Merdivenleri çıkarken iç sesim " son duanı et artık " diye sesleniyor. Yaptığım yanlışların bedelinden çok, babamın benden umudunu kestiğini belirtecek sözler sarf etmesi beni korkutuyordu. Kapıyı açıp eve girdikten sonra elimi yüzümü yıkama maksadıyla lavobaya yöneldim. Beni gören kardeşim;

isra - Aşk'a YürürkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin