Zamanın Efendisi

229 42 89
                                    

⚫⚫⚫

Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.

⚫⚫⚫

Beş gündür, tam beş gündür hiç yüz yüze gelmemişti Klaus ve Steve. Klaus arada bir yemekle Steve'in yanına çıksa bile Steve onun adım seslerini duyar duymaz banyoya girip o gidene kadar çıkmıyordu oradan, onun yüzünü görmeye tahammül edemiyordu artık. Ona her baktığında, her aklına geldiğinde kendisiyle bir kedinin fareyle oynadığı gibi oynadığı geliyor ve bu şekilde kendisini yiyip bitiriyordu beynindeki parazit.

Klaus ise Steve için fazlasıyla endişeliydi. Yemeklerini yemediği gibi, içindeki enerjiye bile bakmasına müsaade etmiyordu. Klaus da bu genellikle o geceleri uyurken gizlice odaya girip hem onu seyrediyor hem de içindeki enerjinin ne kadar büyüdüğünü kontrol ediyordu. Sorun ise enerjinin tahmin ettiğinden de hızlı büyümesiydi. Klaus'un tek tesellisi makinenin son aşamasına gelmeseydi. Her şey için daha geç olmadan bitirecekti bu işi.

Saat gecenin yarısında Steve'in çoktan uyuduğunu emin olan Klaus sessiz adımlarla onun odasına geldi. Tahmin ettiği gibi Steve uykuya dalmıştı. Kumral adam onun yanına gidip tek dizinin üzerine çöktü ve sola dönük olan yüzünü yavaşça sağa döndürüp parmak uçları ile beyaz, pürüzsüz teni okşamaya başladı. Diğer elini de Steve'in göğsüne koyup gözlerini kapattı. Sarışının içindeki enerji o kadar çok büyümüştü ki Klaus hızla elini Steve'in göğsünden çekip derin derin nefesler çekmeye başladı.

"Sen bu acıya nasıl dayanıyorsun?" Gözleri yaşlarla dolarken başını Steve'in elinin üzerine koyup kokusunu çekti içine. Birkaç damla yaş gözlerinden döküldüğünde Steve'in eli kımıldamıştı. Klaus hızla yüzünü geri çekip yüzüne baktı; kaşları çatılmış, dudakları hafifçe aralanmış, saçından birkaç damla ter akmaya başlamıştı. Klaus bunları olacağını uzun zamandır bildiği için onun sarı saç tutamlarını geriye iteleyip alnına büyük bir öpücük bıraktı. Bunu her gece yaptığında Steve'in biraz bile olsun rahatladığını görebiliyordu.

Onu daha fazla rahatsız etmemek için yavaşça ayağa kalkıp odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Son üç gündür hiç uyumadan makine ile uğraşıyordu. Bedeni ve zihni her ne kadar çökmüş olsa da bunu umursamadan istikrarlı bir şekilde devam etti makineyi yapmaya.

Tekrardan makinenin yanına giderken bir anda bedenine sarılan kollar ile irkilerek durdu. Hemen ardından onun nefesini hissettiğinde gözlerini kapatıp ellerini karnının üzerindeki ellere koydu. "Seni çok özledim. Bu kadar yakınımda olup özlemimi giderememek canımı yakıyor."

"Bunu bir de bana sor. Daima bu hissi yaşadım, Klaus."

"Gidip makineyi bitirmeliyim." Klaus hiç istemeyerek de olsa ellerini onun ellerinden çekip büyük bir tebessümle gerisine döndü ve sağ elini onun yaralı sol yüzüne koydu. "Az kaldı, yakında bitecek." Başka bir şey demeden hızlı adımlarla çalışma odasına giderken gerisine dönüp bir kez daha baktı fakat gitmişti. İçine titrek bir nefes çektikten sonra yavaş adımlarla çalışma odasına ilerledi.

roman ✘ gay • steve rogersDove le storie prendono vita. Scoprilo ora