Günahkar Dokunuş (Tamamlandı)

נכתב על ידי blacklove2022

2.3M 8.1K 845

Romantizm içinde #11 ❤ İlk görüşte aşka inanır mısınız? Peki aşkınız için neleri göze alırsınız? Mesela hayal... עוד

SENDE TUTUKLU KALDIM ın yeni uyarlaması
bölüm 3
bölüm 4
bölüm 5

bölüm 2

87.4K 1.7K 122
נכתב על ידי blacklove2022

*********

NAZLI

Çok güzel bir rüya gördüm. Hayallerimin erkeğiyle karşılaşmıştım. Biliyorum oydu işte, tam tamına her şeyiyle benim için özenle yaratılmış kişiydi. Onun masmavi gözlerinde kaybolmuş yolumu bulamazken, birinin bana seslendiğini duydum.

"Nazlı!" Yasemin'in sesiydi bu. Ardından Ayça'nın sesi yankılandı kulaklarımda;

"Nazlı!"

Neden her yer karanlıktı ki? Göz kapaklarım neden kapalı benim? Yavaşça gözlerimi araladığımda bu güzel rüyadan uyandığım için pek de mutlu değildim. Huysuzca söylenmeye başladım;

"Ne oldu? Ne güzel rüya görüyordum. Neden uyandırdınız sanki?"

Karşımda onu görmeyi kesinlikle beklemiyordum. Hele bana endişeli bir halde bakmasını hiç. Ben hâlâ hayal mi gerçek mi diye düşünürken;

"İyi misin Nazlı?" diye sordu telaşlı bir şekilde.

O an yaşadığım şaşkınlık, sonrasında kızlar arasında alay konusu olmuştu. Başımı aşağı yukarı sallarken uzandığım bankın üzerinden doğruldum. Neler olduğunu anlamak için hafızamı yokladım. Ne yani? Az önce yaşananlar gerçek miydi? Kızlara baktım, ikisinin de yüzünde kocaman bir sırıtış vardı. Belli ki bu etkileyici adamdan benim gibi onlar da hoşlanmıştı. Çekinerek ve utanarak Aras'a bakmaya çalıştım. Elimi uzatsam, dokunmaya kalksam yok olur muydu acaba? Gözlerimi ovuşturma isteğimi bastırarak nihayet onun gerçek olduğuna kanaat getirdim. Gerçekti, her şeyiyle gerçekti ve benim karşımda duruyordu. Saçmalamaya başladığımın farkındayım ama inanın o anki mutluluğumu tarif edecek kelime bulamıyorum.

"Olmaz böyle, hastaneye gitmemiz gerek," dedi.

Daha birkaç dakika önce tanıştığı biri için fazla evhamlı davrandığını düşünürken, benim boş boğaz arkadaşım Ayça;

"Endişelenecek bir durum yok, Nazlı fazla heyecan ve panik halindeyken bayılır. Çok fazla başına gelmez ama biz alıştık bu duruma," diye atıldı ortaya. Arkadaşıma seninle sonra görüşeceğiz cinsinden bir bakış fırlattım. Onun pek de umurunda değil gibiydi. Bu defa Aras'a çevirdim başımı. Çok ciddi görünüyordu, sanki Ayça'yı duymamış gibi;

"Yine de bir doktora görünmelisin," dedi bana. Konuşmadan önce boğazımı temizledim.

"Gerek yok, ben gayet iyiyim." Kaşları çatıldı. Kızmıştı ama kızmak bile yakışıyordu ona.

"Hayır, Nazlı," diye itiraz etti Hemen doktora gidiyoruz."

Ne oluyor ya? Ne laftan anlamaz, dediğim dedik biriydi böyle. Ama ne yalan söyleyeyim benim için bu derece endişelenmesi ve beni düşünmesi çok hoşuma gitmişti. Kızların ve benim şaşkın bakışlarımız arasında elimi tuttu ve yürümeye başladı.

"Hemen şimdi mi?"

"Evet şimdi."

O anda kalp atışlarım ve nabzım saniyede bir milyon hızlanmıştı. Hastaneye gittiğim için değil tabi. Elim onun elinin içindeydi. Bütün bedenimi bir sıcaklığın kapladığını hissettim. Nefesim hızlandı ve boğazım düğümlendi. Yürüyemiyordum, ayaklarım beni götürmüyordu. Allah'ım sana geliyorum. İlk defa bir erkek elimi tutuyordu hem de ilk görüşte âşık olduğum kişi. Sanırım çok hızlı ilerliyorduk. Birazdan da bana evlilik teklif edermiş. Aman Allah'ım ben neler düşünüyorum böyle. Bu kadar heyecanı benim zavallı kalbim kaldıramazdı ki. Ayaklarımın beni daha fazla taşıyamayacağına kanaat getirdim ve kendimi bırakmadan önce, Aras dedim titrek sesimle ve tekrar kendimi karanlığa bıraktım.

Bu defa gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım. Hem de son derece lüks bir odaydı. Arkadaşlarım uyandığımı görünce, anında başıma üşüştü;

"Nazlı iyi misin arkadaşım?" diye sordu Yasemin.

"Bu defa bizi çok korkuttun," diye ekledi Ayça.

Onlara cevap vermek yerine odaya bakındım ve gözlerim onu aradı. Kahretsin yoktu işte. Gitmişti. Yasemin düşüncemi anlamış olacak ki;

"Merak etme dışarıda doktorla konuşuyor," diye açıklama yaptı. Bütün vücudum gevşedi o anda. Demek gitmemişti, hâlâ buradaydı. Ben ne ara bu kadar şanslı biri oldum bilmiyorum. O an kalkıp içimden çocuklar gibi hoplayıp zıplamak geliyordu.

"Ayyy Nazlı çok yakışıklı biri, senin için ne kadar endişelendiğini görmeliydin." Ayça'nın yorumu yüzümde güller açtırdı. Yasemin atladı hemen;

"Çok kibar ve karizmatik biri. Yeminle, adam yıkılıyor resmen."

Bu yaşadıklarım bir rüya olmadığı için yüzlerce kez şükrettim içimden. Onlar yorumlarını yaparken kapı açıldı ve içeriye yanında hemşire ve doktorla beraber Aras girdi.

"Uyanmışsın."

Yüzündeki bütün endişe bir anda silinmiş, yerini gülümsemeye bırakmıştı. Ona hayranlıkla bakmamak insanın elinde değildi. Çünkü şu an odada bulunan bütün bayanlar olarak, hemşire de dâhil Aras'a dikmiştik gözlerimizi. O ise bu kadar ilgiye alışık olacak ki, gayet rahat duruyordu karşımızda.

"Sana iyi olduğumu söylemiştim," diye homurdandım. Sanki yıllardır onu tanıyormuşum gibi. Aramızda bir metre mesafe kala durdu. Mavi gözleri bedenimde dolandı.

"İyi olduğunu görebiliyorum ama yine de gereken bütün kontroller yapılacak Nazlı."

Ona hayretle baktıktan sonra doktora döndüm;

"Doktor bey ben gayet iyiyim, bütün bunlara hiç gerek yok."

Orta yaşlardaki doktor ellerini beyaz önlüğün cebine soktu ve;

"Endişelenecek bir durum yok Nazlı Hanım. Birkaç test yapılacak o kadar," dedi.

Tam bir buçuk saat sonra hastanenin kapısının önündeydik. Nihayet işimiz bitmişti. Benim ise yüzümden düşen bin parçaydı. Hastane köşelerinde zamanımızı boşuna harcamıştık ve arkadaşlarımla bana tanınan süre ne yazık ki dolmuştu. Bu nedenle elbise alamadan eve gitmek zorundaydık. Bunun suçlusu da tabi ki Aras'tı.

"Ne kadar sağlıklı olduğumu gördün işte," diyerek somurttum. "Bunca şeye hiç ama hiç gerek yoktu."

"İçimin rahat olması için, iyi olduğunu bilmem gerekiyordu."

Gözlerimi devirmeden edemedim. Bu ne evham canım.

"Bir de sana yok yere, borçlanmış oldum."

Elbise paramı versem bile hayatta karşılamazdı hastane masrafını. Kaldı ki geldiğimiz hastane İstanbul'un en güzel ve pahalı hastanelerinden biriydi. Sigorta hastanesi ne güne duruyordu sanki ya da devlet hastanesi. İşte kızmam için bir sebep daha. Duraksadığını anlayınca ben de durdum ve nedenini anlamak için ona doğru döndüm. Kızgın bir yüz ifadesi taşıyordu bana bakarken. Ruh hali nasıl da değişiyordu öyle. Ben ne dedim ki şimdi?

"Bana borçlu falan değilsin Nazlı." Sesi çok sert çıkmıştı.

Beni korkutacağını sanıyorsa çok yanılıyor. Ellerimi belime koyup karşısında dikildim;

"Ne münasebet. Hastane masrafları ne kadar tuttuysa hepsini sana geri ödeyeceğim. Bunu asla kabul edemem."

Benim bu halim hoşuna gitmiş olacak ki dudakları yukarıya kıvrıldı. O anda güldüğünde çok daha genç göründüğünü düşündüm. Sakince yürümeye devam etti. Az önceki kızgın adam o değilmiş gibi neşeli görünüyordu.

"O halde benimle yemeğe çıkman gerekiyor."

Adımlarımı ona uydurmaya çalışırken "Nedenmiş o?" diye üsteledim.

"Çünkü borcunu ancak bu şekilde ödeyebilirsin."

"Sen hep böyle dediğim dedik ve inatçı biri misin?"

"Çoğunlukla."

"Ah bir de ruh halin çok çabuk değişiyor."

"Yanılmıyorsun."

"Ne kadar da dürüstsün," diye dalga geçtim.

"Sen de olağanüstü birisin Nazlı." Durdu ve bana ışıl ışıl gözlerle baktı.

Onun bu bakışlarından utanarak, birkaç metre ilerimizde yürüyen kız arkadaşlarıma çevirdim iri yeşil gözlerimi. Şu an ikisi de meraktan çatlıyor olmalıydı. Yanaklarım pembelere boyanırken,

"Bunu bilemezsin beni daha tanımıyorsun bile," diye söylendim.

"Tanışacağız Nazlı."

Bana kimse onun gibi bakmadı. Benim üzerime kimse onun gibi titremedi. (Annem ve babam dışında çünkü bana ve ablama çok düşkünler. Biz birbirine fazlasıyla bağlı bir aileydik.) Benimle kimse böyle konuşmadı. Yakışıklılığı dışında kendine olan güveni de etkilemişti beni. Ben onun gibisini tanımadım ve ondan başkasını da tanımak istemiyordum.

"Pekala kabul." Bunu ben mi söyledim?

Yüzüme inanamıyormuş gibi bakınca, kıkırdamaya başladım. Sanırım bu kadar kolay kabul edeceğimi düşünmemişti. Bu hali çok hoşuma gitmişti.

"Kimseye borçlu kalmayı istemem," diyerek kısa bir açıklama yaptım. Burnumu kaldırmış ve kendime güçlü bir kişilik imajı kazandırmıştım böylelikle. Kimi kandırıyorum ki ben, onu tanımak için can atıyordum.

Akşam yemeğe çıkmak için sözleştik. Tabi Yasemin ve Ayça'nın da bizimle beraber gelmesini şart koştum. O da kabul etti. Yeni tanıştığım adamın tekiyle, hem de akşam akşam dışarıya çıkacak değildim yani. Aras ne kadar güvenilir biri gibi görünse de, ben o kadar cesur değildim. Babam bu konuda çok hassastır. Okuldan eve, evden okula gidip gelen bir kızdım ben. Onlardan izinsiz hiçbir yere adımımı atamazdım. Yakın arkadaşlarımın aileleri de böyle olduğu için bana doğal geliyordu bu durum. Tam da olması gerektiği gibi yani. Eve giderken akşama ne giyeceğim telaşı sardı beni. Anahtarımla kapıyı açtığımda annem mutfaktaydı.

"Ben geldim," diye seslendim.

O da mutfaktan seslendi. "Hoş geldin kuzum."

Kızlara salonda oturmalarını işaret edip, hızlıca odama girdim ve ablamın dolabını karıştırmaya başladım. Mezuniyetinde giydiği dizlerine kadar uzanan mor renkli elbiseyi sonunda bulmuştum. Altına giydiği ayakkabı ve çantasını da aldım, aceleyle elimdeki çantanın içine dikkatli bir şekilde koydum. Aslında böyle şeyler yapmak hiç bana göre değildi. Ne de olsa ben kendi halinde, güvenilir, asla yalan söylemeyen, dürüst biriydim. Yani çevremdeki insanlar beni öyle tanımlıyordu. Şu an kendimi tanıyamıyordum ama yaşadığım adrenalin fazlasıyla hoşuma gitmişti.

Kötü bir şey yapmıyorsun, rahat ol Nazlı, diyerek kendi kendime moral verdim. Eminim şu an Yasemin ve Ayça annemden izin alma meselesiyle ilgileniyorlardı. Odadan çıktığımda annemle konuşan kızlara bakıp göz kırptım. Bu hareket, görev başarıyla tamamlandı mesajıydı. Ayça da bana göz kırpınca sevinç çığlıkları atmak geldi içimden. Demek izin işini halletmişlerdi. Vakit kaybetmeden uçarak yanlarına gittim.

"Nazlı geceliklerini ve diş fırçanı aldın mı yavrum?" Benim düşünceli annem.

"Aldım anneciğim."

"Çok geç yatmayın kuzum daha okulun kapanmasına dört gün var. Kaytarmak yok ona göre."

Kucağına oturup, tombiş yanaklarından sulu sulu öptüm annemi. "Sen merak etme annem. Geç yatmayız, yarın da okula vaktinde gideriz tamam mı?"

Evden çıktığımızda hâlâ olanlara inanamıyordum. İlk defa anneme yalan söylemiştim. İlk defa onun haberi olmadan bir işe kalkışacaktım. İnşallah elime yüzüme bulaştırmam diye iç geçirmeden de edemedim. Ayçaların evine de uğradık ve onun ailesinden de izni kopardık. Okulun son haftası olduğu için bizi kırmamaları büyük şanstı doğrusu. Plana göre bu akşam Yaseminlerde kalacaktık. Bu arada Yasemin yalan konusunda doğuştan yeteneklidir. Valla ayakta uyutur insanı, o derece yani. Annesine bin bir yalan söyledikten sonra üçümüz beraber evden çıktık. Dolmuşa bindik ve büyük bir alışveriş mağazasına girdik. Üzerimizi değiştirmek için en iyi yer buranın tuvaletiydi. Üçümüz de yanımızda getirdiğimiz elbiseleri giymeye koyulduk. Ayça'nın kıyafeti siyahtı ve kloş bir şekilde dizlerine kadar uzanıyordu. Yasemin ise mavi bir elbise giymişti. Ayça'ya göre daha kısa bir elbise tercih etmişti. Üçümüz de harika görünüyorduk. Hemen birbirimizin saçlarını yapmaya koyulduk. Sonuçta dışarıda akşam yemeğine ilk defa çıkıyorduk ve doğal olarak güzel görünmek istiyorduk.

"Ayy bizi nereye götürecek acaba?" Meraklı Ayça'ya gözlerimi devirerek baktım.

"Çok hevesli görünmeyin kızlar," diyerek uyardım onları.

"Giyim kuşamına bakılırsa, zengin birine benziyordu. Eminim lüks bir yere gideceğiz." Beni bir yerlerine taktıkları yoktu anlaşılan.

Aklıma bile gelmemişti nereye gideceğimiz. Onu tekrar görecek olmanın heyecanı ile o kadar meşguldüm ki. Sanki bu dünyadan kopmuş gibiydim. Kızlar meraklı konuşmalarına devam ederken, ikinci el cep telefonumu çıkarıp Aras'a bulunduğumuz yerin adresini mesajla bildirdim.

Anında cevap geldi. "On beş dakikaya oradayım."

"On beş dakikaya gelecekmiş," dedim panikle.

Yasemin hemen makyaj çantasını açtı ve içinden çıkardığı farı ve allığı yüzüne sürmeye başladı. Şu anki komik halimiz görülmeye değerdi. Kadınların meraklı bakışlarına aldırmadan son kontrollerimizi yapıp dışarıya çıktık. Söylediğinden iki dakika daha erken gelmişti. Süper ötesi bir araba önümüzde durduğunda kızlarla birbirimize şaşkınca bakakaldık. Siyah bir Bentley. Vay canına.

Aras camı indirdi. "Buyurun bayanlar."

Neyse ki kendimizi toparlayıp arabaya bindik. Yemin ederim böyle bir arabaya daha önce ne bindim ne de gördüm. Yasemin'in dediği gibi, fazlasıyla zengin biri olmalıydı.

"Merhaba," dedim.

Bana çevrilen gözler, mutlulukla parlıyordu.

"Merhaba Nazlı." Akabinde dikiz aynasından bakarak kızlara seslendi.

"N'aber kızlar?"

Arka koltukta oturan Yasemin ve Ayça hep bir ağızdan konuştular.

"İyidir. Çok heyecanlıyız ama."

Başımı çevirip arkaya baktım ikisi de büyülenmiş gibiydi.

"Neden acaba?" diyerek gülümsediğinde bembeyaz dişleri dikkatimi çekti.

Ayça atladı hemen "Neden olacak, buraya gelinceye kadar ne maceralar yaşadığımızı bir bilsen. Sonuçta ilk defa bir dümen çevirdik."

Sesimi yükselterek "Ayçacığım bu ayrıntılara gerek olmadığına eminim arkadaşım." Allah'ım bu kızlar beni rezil edecekler.

Aras bana bakıp gülümsedi. Bense utanarak başımı pencereye doğru çevirip etrafı seyre koyuldum. Adını sanını bilmediğim ve paramız yetmeyeceği için asla gelemeyeceğimizi düşündüğüm bir mekâna götürdü bizi. Restoran bomboştu, tabi o zaman anlam verememiştim bu duruma. Üzerinde de durmadım zaten, çoktan aşk sarhoşu olmuştum çünkü. Kızlar için ayrı bir masa hazırlattırmıştı.

"Keyfinize bakın bayanlar. Alkollü içecek dışında istediğinizden yiyip içebilirsiniz," diye onlara uyarıda bulunmayı ihmal etmemişti.

Baş başa olacağımız masaya oturduğumuzda ona gözlerimi kısarak baktım. Zeki adam hemen anladı ne demek istediğimi.

"Bizimle geleceklerini şart koştun, bizimle oturacaklarını değil," diye açıklama yapınca, sevimli görüntüsüne gülümsedim. Demek ki isterse sevimli olabiliyormuş.

"Onu da şart koşsaydım eminim sen yine bir yolunu bulurdun."

Bu sefer bana çapkınca gülümsedi. İç çekmemek için zor tuttum kendimi. Yemeklerin siparişini verdik. Garson yanımızdan ayrılınca ona çıkıştım.

"Bana öyle bakmayı keser misin lütfen!"

"Olmaz," dedi ciddi ses tonuyla "Sana bakmayı seviyorum. Çok güzelsin Nazlı," demez mi?

Karşısında kırmızılara boyandım. Başımı eğdim, bu kadar açık sözlü olmak zorunda değildi. Yanaklarımın kızardığını fark etmemesi için, bakışlarımı ondan kaçırarak, etrafa gelişi güzel göz gezdirdim.

"Böyle utangaç olman hoşuma gidiyor."

"Lütfen böyle konuşma." Ona bakamıyordum bile. O derece kızarmıştım.

Elini uzattığında masanın üzerindeki elimi tutmak istediğini anladım ve hemen kucağıma çektim elimi. Bozulup bozulmadığını göremedim. Açıkçası ona bakmaya cesaretim yoktu. Etrafa bakınmayı sürdürerek;

"Neden burada bizden başka kimse yok?" diye sordum. Hem konuyu değiştirmek istedim hem de merak etmiştim. Kaşları çatıldı. Gerilmiş gibiydi.

"Böyle olması çok daha iyi."

İki kaşımı birden kaldırdım; "Açıklaman çok mantıklı."

Derin bir nefes alıp verdi. Dudakları düz bir çizgi halini aldı. Keyfi kaçmıştı anlaşılan.

"Evet, Nazlı Yalçın. Liseden mezun oluyorsun, bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?" Konuyu değiştirme sırası ona geçmişti.

Soyadımı da nereden biliyordu? Liseden mezun olacağımı da.

"Hakkımda bilgi topladığına göre, ne yapmayı düşündüğümü biliyor olman gerek."

Gözlerini kısarak baktı bana. Sonra başını hafifçe yana eğdi. "Belki senin ağzından duymak istiyorumdur."

Allah'ım o kadar seksi görünüyordu ki şu anda.

המשך קריאה

You'll Also Like

2.4M 38.2K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
43 4 1
Ben sözümü tuttum Yekta Adar, söz tutamayışıma rağmen; Sense verdiğin her sözü tutmana rağmen tutmadın bana verdiğin son sözünü. Zaten sonra da sen...
825K 34.6K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
858K 16.8K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...