HİDDARUN *Düzenlenecek*

Af Hidden_Assassin

89.7K 10.2K 15.8K

Wattys 2018 "Dünya Kuranlar" kazananı! Bir evren hayal edin: İçerisinde düzinelerce galaksinin bulunduğu, re... Mere

Hiddarun Düzenlenmiş Hali İle Sizlerle Olacak!
🌛Herraden - Hiddarun Rehberi🌜
🐾Canlılar Rehberi
🌠Evren ve Gezegen Rehberi
0- Herraden ve Hiddarun Nedir? Neden Ayrıdır?
1- Yeni Bir Gün
2- Hiddum'da Bir Kale
3- Şölen Hazırlığı ve Sırlar
4- Prenssoy'un Talimi
5- En Güzel Gün
6- Seyahat ve İftiralar
7- Korkular, Cesaret ve Karar
8- Karanlık Gece
9- Elveda Alabanos
10- Üç Gecelik Yolculuk
11- Gidenler ve Beklenmeyenler
12- Mavi, Yeşil ve Pembe
13. Gelenler ve Tepkiler
14. Mavi İzler (part -1-)
14. Mavi İzler (part -2-)
15. Harfler ve Yıldızlar
16. İlklerin Töreni ~Part-1~
16. İlklerin Töreni ~Part-2~
16. İlklerin Töreni ~Part-3~
17. Yeni Arfa Yolculuk -part 1-
17. Yeni Arfa Yolculuk -part 2-
18. Şah Saray
19- Ruhların Işığı
- Alabanos'ta Yeni arf -
20. Gerçek Güç part-1-
20. Gerçek Güç part-2-
21- Ona Güven
22- Doğru
23. Birlikte
24. Kanat, Üçen ve Göz -part 1-
24. Kanat, Üçgen ve Göz -part 2-
25. Rafların Arasında -part 1-
25. Rafların Arasında -part 2-
26. Zafere Götürecek Plan
27. Alışmak
28. Kanatların Dansı
29. Önemli Bir Sır
30. Kanat Kanada -part 1-
30. Kanat Kanada -part 2-
31. Grinin Fısıltısı
32. Dövüş Yolunda
33. Yumruk Yumruğa
34. Kabusların Efendisi
35. Birleşen Parçalar
36. Yanılmak
37. Yıldız Işığının Altında
38. Küre Efsanesi
39. Tera'nın Gözyaşları
40. Plan -part 1-
40. Plan -part 2-
41. Kabullenmek
42. Ödeşme
43. Mavinin Esiri
44. Panzehir Olmak
45. Kadere Kanat Çırpmak -part 1-
45. Kadere Kanat Çırpmak -part 2-
46. Bedel Ödemek -part 1-
46. Bedel Ödemek -part 2-
47. Kurtarıcı -part 1-
47. Kurtarıcı -part 2-
48. Kader -part 1-
48. Kader -part 2-
48. Kader -part 3-
49. Dönüşü Olmayan Yol
Yankılanan Ağıtlar
50. Final -part 1-
50. Final -part 2-

20. Gerçek Güç part -3-

777 145 140
Af Hidden_Assassin

Ormanın Amenia'ya oldukça yakın kuzey sınırında rüzgâra eşlik eden ok sesleri yankılanıyordu. Eran, en yakın medeniyet olan Andarun Kalesi'nden oldukça uzakta kendisini gücüne kaptırmış durumdaydı. Ne kadar süredir buradaydı bilmiyordu ama Nebulio batıdaki dağlara yönelmiş, gölgesi iyice uzamıştı.

Ne kadardır burada olduğunun bir önemi de yoktu, bir tane bile sülin avlayamamıştı. Bu gidişle kaleye eli boş dönecekti. Etrafına bakındı Eran, mor kürklü pukkalar ağaçların en tepsindeki dallara tırmanmışlardı, yerde çığıran böcekler dışında bir hayvan da yoktu. Etrafta biraz dolaşıp av hayvanı arasa da bulamamıştı. Sonunda bir sülin bulana kadar telekinezi gücüyle antrenman yapmaya karar vermişti. Üstelik burada kimse onu rahatsız edemezdi.

Bedenindeki gücü zihniyle odaklamak konusunda çocukluğundan beri oldukça yetenekliydi. Gözlerini yumup derin bir nefes aldı, bu sefer ne kadar geliştiğini kendi gözleriyle görmek istiyordu. Odaklandı. Damarlarında akan kana eşlik eden enerjiye odaklandı. Parmak ve kanat uçlarından, kılcal damarlarından taşıyordu enerji. Zor olan şimdi başlıyordu. Bu enerjiyi kontrol edip yönlendirmeliydi. Çatılan kaşlarının ardından gözlerini açtığında göz rengi daha önce olmadığı kadar parlak renkte kırmızıya dönmüştü. Etrafındaki en küçük hareketi dahi görebilecek kadar hassas bir görüş yeteneği bahşediyordu kırmızı rengi. Bütün gücünü ellerine odakladığında kırmızı rengine spektrumdaki diğer renkler de eşlik etmeye başladı. Gözleri kâinattaki bütün renklerden bir parça taşıyordu artık. Ağaçların ardını dahi görebiliyordu. Elleri ve gözleri, Eran'a göre sahip olduğu bütün yetenekleri bu iki organa borçluydu.

Kanatlarını bedenine yaklaştırıp yayını sol eline aldı. Yerde duran kütüklerden birini gözüne kestirdi, sağ eliyle enerjisine odaklanarak boyu kadar kütüğü telekinezi gücüyle havaya fırlattı. Kütük tepesindeki ağacın dallarını kırıp yapraklarını dökerek son sürat havaya yükseliyordu, kütüğün peşinden uçmaya başladı. Kanat çırparken bir yandan sadağındaki okları yaya yerleştirdi. On beş kanat açıklığı uzağındaki kütük ıslık sesiyle üzerine saplanan her ok darbesiyle küçük büyük parçalarına veda ediyordu. Saniyeler içinde sadağındaki bütün okları fırlatmıştı Eran, kütük hala tek parça havaya yükseliyordu. Yeterli değildi.

Havaya yükselirken enerjisinin daha da arttığını hissetti. Hedefini yere düşürmeden önce parçalarına ayırmak istiyordu. Belindeki küçük bıçakların bir kısmını bütün gücüyle fırlattı. Bıçaklar döne döne kütüğe saplandığında hedefi çatırdayarak parçalanmıştı. Eran kahverengi kanatlarını çırpmayı bırakıp yere konunca talaştan bir konfeti yağmıştı tepesine. Şimdi tatmin olmuştu.

Yere düşen molozlar arasında silahlarına baktı, oklar parçalanmış bıçaklar kullanılamaz hale gelmişti. Arflar içinde ne kadar da güçlenmişti Prenssoy Eran! Gar'hun'un az önce yaptığını görmesini isterdi. Elindeki yayı bir kenara fırlattı, okları olmadan yay bir işe yaramazdı. Neyse ki küçük bıçakları ve kılıcı vardı. Gerçi bıçaklarından da kala kala üç tane kalmıştı. Sülin avlamak için bıçaklarını fırlatabilirdi. Bıçakları bitince uçup kılıcını kullanırdı. Kılıcı bile olmasa güçlü elleri ve kemik bıçakları olan kanatları her zaman yanında olacaktı. Sülin gibi çevik bir hayvanı uçarak yakalamak oldukça zor olsa da Eran bunu da başaracağına emindi.

Avlayacağı hayvanı düşürürken yirmi kanat açıklığında bir kıpırtı hissetti. Hala her renkte parlayan gözlerini sesin geldiği yöne çevirince kanatlarını bedenine yaklaştırarak uçmaya hazırlandı. Son sürat koşan bir sülin sürüsü ağaçların ardından geçiyordu. Beklediği fırsat sonunda gelmişti. Havaya yükselip bıçaklardan birini eline aldı. Koşan hayvanlardan en irisine doğru fırlattı.

Şiddetli bir rüzgâr esince attığı bıçak sülinin boynuzunu teğet geçip ardındaki ağaca saplanmıştı. Hayvanlar Eran'ı fark edince hızlarını daha da arttırıp etrafa kaçıştılar. Gözüne kestirdiği en iri sülini avlayacaktı Eran, sarmaşıklarla kaplı dalların ardına sıçrayan hayvanı uçarak kovalamaya başladı. Bu sarmaşıklar ona rüyasını hatırlatsa da durmayacaktı, İro'ya bir ziyafet sözü vardı.

Sülinin uzun kulakları sırtına yapışmış, son sürat ağaçlar arasında zıplayarak Eran'dan kaçmaya çalışıyordu. Eran ise sıklaşan ağaçlar arasında ani manevralarla uçup ikinci bıçağı fırlatmaya hazırlanıyordu. Hayvan hayatta kalmak için koşarken ikinci bıçak sağ kulağını sıyırmıştı. Canı yanan sülin tökezlese de koşmaya devam etti. Kulağındaki yaradan sızan kan, beyaz kürkünü boyuyordu. Eran aralarındaki mesafeye rağmen kanın metalik kokusunu alabiliyor, sülinin hızlı soluklarını duyuyordu. Elindeki son bıçakla avlama oyununa son verecekti. Son bıçağı fırlatmadan önce kanatlarını bedenine yaklaştırıp odaklandı. Bütün gücünü elinde toplatınca bıçağı fırlattı. Havada burgular çizerek ilerleyen bıçak korkunç bir hızda hedefini vuracakken sülin son anda kaçış yönünü değiştirmesiyle oyun son buldu. Bu kez av kazanmıştı.

Eran yön değiştiren sülini fark ettiğinde ağaçlardan birine çarpmaktan tüy payıyla kaçabilmişti. Yere konmak zorunda kalınca yanından koşup kaçan sülinin kabarık kuyruğunu zar zor görmüştü. Dizlerinin üzerinden kalkıp üzerindeki tozları silkelerken süline sövüyordu. Yenilgiyi hazmetmek belli ki zaman alacaktı.

Sülini kovalarken nereye uçtuğuna dikkat etmemişti. Geriye dönüp avının peşinden gidemeyeceğini fark etti. Geldiği yönün neresi olduğunu söylemek epey güçtü. Her yerde aynı ağaçlar, aynı sarmaşıklar vardı. Etraf oldukça karanlık ve pis kokuyordu. Üstelik sülinin birden yönünü değiştirip onu kovalayan Eran'a koşması içinde şüphe uyandırmıştı. Bir avın avcısından kaçması gerekirdi. Bir tuhaflık vardı.

Göğü kaplayan dikenli sarmaşıklar yüzünden uçarak dalların tepesine çıkamazdı. Yürümeye başladı. Yürüdükçe rüzgâra karışan tiksinç koku burnunu sızlatan aromasını arttırıyordu. Odaklanıp etrafı tarayacak enerjiyi toplamak için bir kenara geçmeye karar verdi. Yorulduğunu hissetse de odaklanıp etrafına baktı. Biraz uzakta binlerce sinek uçuşuyor, sineklerin ardında ise canlı olup olmadığını anlayamadığı bir şey kıpırdaşıyordu. Tuhaf bir ses sinek vızıltısı arasında kayboluyordu. Mide öz suyunu ağzına davet eden koku ve sineklerle yakınlarda bir leşin olduğunu fark etmişti Eran. Leş varsa tam olarak göremediği şey leşi kemiren bir aslan ya da daha kötüsü olabilirdi. Bir an evvel buradan uzaklaşmalıydı. Bulutların ardındaki Nebulio ve göğü kaplayan sarmaşıklar yüzünden orman rüyasındaki gibi karanlıktı. Kalbinin hızlandığını hissediyordu Eran, paniklememeliydi. Uçup gitmeye karar verdi. Kanatlarını çırptığı sırada inanılmaz bir rüzgâr esti.

Aniden esen rüzgârla uçuşan sineklerden bir tabur doğrudan Eran'a savrulmuştu. Nereden geldiğini anlayamadığı bu esinti yüzünden kocaman açtığı gözlerine sinek ve toz hücum edince gözlerini yumdu. Acıyla inlerken uçuş dengesini kaybedip yere düştü. Elleriyle gözlerini ovuştururken ayağa kalkmayı denedi. Gözleri hala kapalıyken yüzüne temas eden tiksinç kokulu nefesle kalbi daha da hızlandı. Gözlerini açınca siyah yüzünde zümrüt gibi bakışlarını üzerine diken maktonla karşılaştı. Sülinin ani yön değiştirişini şimdi anlamıştı. Bir önceki avcısından daha kudretli bir avcının varlığını sezmişti küçük av. Şimdi ise Eran, maktonun yeni avı olmuştu.

Daha önce bir maktonu bu kadar yakından görmemişti Eran, ne yapacağını bilemiyor bir av psikolojisiyle hareketsizce karşısındaki avcıya bakıyordu. Eran onu fark edene kadar kendisini ustaca gizlemişti makton, denildiği kadar sinsiydi. Yırtıklarla dolu gece karası kanatlarını bedenine yaklaştırıp Eran'a yöneldi. Eran da sessizce kılıcına uzandı. Doğru hamleyi yaparsan alt edemeyeceğin düşmanın yoktur, derdi Gar'hun. Şimdi Eran, hayatta kalmak için doğru hamleyi bulmalıydı.

Makton zehir dolu pençelerini çıkartıp Eran'a saldırma hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyordu. Karşısındaki avın gücünü biliyor gibi hareket ediyordu canavar, dikkatli ve sinsice. İlk hamleyi makton yaparsa Eran'ın hiç şansı yoktu. Odaklandı, maktonun bedenine baktı ve saldırmak için en doğru noktayı aradı. Hayvanın uzun boynundaki yara izlerin fark edince aklına gelen yeni fikirle elini kılıcının kabzasından çekti. Makton iki sıra kapkara dişlerle dolu ağzını açarak kükredi. Son hızıyla Eran'ın üzerine atladı.

Eran telekinezi gücünü kullanarak maktonu havada durdurmuştu. Aralarında bir kanatlık mesafe bile yoktu, canavar zehir dolu pençelerini havada savurarak Eran'a ulaşmak için can atıyordu. Bütün enerjisiyle kendisinin iki katı bir maktonu havada tutmak kütük uçurmaya benzemiyordu. İnanılmaz bir güç sarf ediyordu Eran, odaklanmayı bırakırsa maktonun zehir dolu pençesinden alacağı tek bir darbeyle işinin biteceğini biliyordu. Bütün gücüyle canavarı savurup uçup kaçmaktan başka kurtuluşu olmadığını fark etmişti.

Odaklandı, içindeki bütün gücün akıp havaya karıştığını hissetti. Ciğerlerini kavuran haykırışı eşliğinde önündeki maktonu altı kanat açıklığı geriye savurmayı başardı. Canavar ağaçları devirip yere düşerken uçmaya koyuldu. Doğru hamleyi yapmıştı. Şimdi kanatlarına kuvvet uçup kaçmalıydı.

Ani manevralarla sarmaşıklardan savrulup ağaçları geride bırakıyordu. Oldukça yorulmuştu Eran. Ardındaki maktonun onu kovalayıp kovalamadığını bilmiyordu. Kurtulduğunu düşünmeye başladığı anda bedenine çarpan ağırlıkla yere çakıldı. Toparlanıp ayağa kalktığında ona çarpanın az önce savurduğu makton olduğunu gördü. Canavar öfkeyle kükrüyor, kapkara boynuzlarını etrafta savurarak Eran'a doğru koşuyordu. Eran ise çok yorulmuştu, maktonu tekrar savuracak enerjisinin kalmadığının farkındaydı. İkinci kez doğru hamleyi bulması gerekecekti. Bugün o kütükle antrenman yapmasaydı şimdi kaçmak için bir şansı olacaktı. Keşke demeyi bir kenara bıraktı. Silahları vardı, bütün gücüyle silahlarını kullanacaktı. Maktonun öfkeli çığlığına karşılık kılıcını çekti. Gar'hun'un öğrettiği kılıç savuruşu hamlesini denedi. Bu sefer canavar Eran'ın üzerine atlamak yerine doğrudan üstüne koşup bir pençe salladı. Kılıcı canavarın kanadında bir kesik oluştururken zehir dolu pençe Eran'ın sağ omzuna saplanmıştı. Acı dolu bir çığlık ormanda yankılanırken makton aldığı yaraya rağmen tek bir ses çıkarmadan sivri dişlerini kılıca geçirip uzağa fırlattı. Gücünü silaha vererek saldırmak yanlış bir hamleydi.

Makton zehri yüzünden dakikalar sonra halüsinasyonlar görmeye başlayacak, korkunç bir acıyla can verecekti. Eğer şanslıysa makton bu acıları yaşamadan önce onu öldürüp yemeye başlayacaktı. Burada bu şekilde ölmek istemiyordu. Gördüğü rüya aklına geliyordu. Hayır, ölmeyecekti. Kanatları vardı. Nerede olduğunu bilmese de uçarsa nöbetçilerden biri onu görüp kurtarabilirdi. Bütün gücünü kanatlarına verip uçmaya çalıştı. Aldığı darbe yüzünden kanat çırptıkça canı yanıyor, gözleri kararıyordu. Havaya yükselmesine fırsat bulmadan maktonun yeni darbesiyle savruldu, dikenli sarmaşıklara dolanarak yere düştü. Bütün gücüyle uçmayı denemek de yanlış bir hamleydi.

Üşüdüğünü hissetti Eran, zehir düşündüğünden hızlı yayılıyordu vücuduna. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Hava mı kararıyordu yoksa gözleri görüşünü mü yitiriyordu bilmiyordu. Titriyor, acıyla inliyordu. Elleri, kanatları, bütün bedeni dikenli sarmaşığa dolanmıştı düşerken. Parçalanan zırhında çıplak kalan her yerden kan sızıyordu. Ormana lanet okudu, maktona, silahlarına ve kanatlarına da lanet okudu. Gördüğü rüyaya, güçsüz bedenine... Rüyasının aksine acı azalmak yerine her saniye artıyordu. Bütün gücüyle çırpınmayı, kanat bıçaklarıyla dikenli sarmaşıkları kesmeyi denedi ama nafile...

Bir rüzgâr esince yanı başındaki cesedin kokusu burnuna doldu. Aldığı leş kokusu bilincini toparlamasına yardım ederken acı hissini tekrar tekrar yaşamasına neden oluyordu. Makton ise avının kaçamayacağından emin olduğu için ağır ağır Eran'ın yanına yürüyordu. Canavarın yüzündeki korkunç ifadeyi okumakta zorlanmadı Eran. Ben kazandım, zümrüt renkli gözlerin ona söylediği kelimelerdi bunlar.

Öfkeyle yerinde kıpırdasa da kaçamayacağını biliyordu Eran. Birazdan öleceğini de biliyordu ama kabullenemiyordu. Tıpkı rüyasındaki sesin dediği gibi; silahları ve kanatları onu yarı yolda bırakmıştı. Şimdi bir sarmaşığın içinde nefessizlikten değil de avcısı makton yemeği olarak can verecekti. Ses ona kalbini dinle demişti, dehşetle atan kalbinde duyduğu tek şey bedenine kan pompalamak için çırpınan bir organın sesiydi. Kalbini dinle diyerek neyi kastetmişti bilmiyordu. Bilse bile bir önemi yoktu. Karşısındaki sinsi canavar birazdan onu parça parça midesine gönderecekti.

"Gerçek güç ancak kalpten gelir."

Eran duyduğu sesle gözlerini açıp etrafına bakındı. Bir an rüyasında duyduğu yaşlı kadının sesi kulaklarında çınlamıştı. Kimseyi göremeyince zehir yüzünden hayali sesler duyduğunu düşündü. Burada leş kokusu ve maktondan başka kimse yoktu. Asla bir kral olamayacaktı. Asla Hiddarunların Herraden zulmünden kurtulduğu günleri göremeyecek asla hayallerine kavuşamayacaktı. Ölmeden önce doğrulup kara kanatlı maktona uzun uzun baktı. Eğer ruhlara inansaydı ölüm ruhunun maktona benzediğini düşünürdü. İro, Gar'hun, diğer prenssoylar ve kaledeki herkes... Eran yokken neler yapacaklardı. Peki ya o pembe kanatlı kız, Amenia...

Tam o sırada çalıların ardından koşarak gelen birini gördü Eran. Zehrin etkisiyle gördüğü bir halüsinasyon olduğunu düşündü. Maktonun da durup aynı yöne bakmasıyla gördüğü şeyin hayal olmadığını anlamışı. Gelen her kimse öyle parlaktı ki Eran gözlerini kısmak zorunda kalmıştı. Sarı ve pembe ışıklar ormanın yeşil gölgelerini dağıtmıştı. Gelen kişi onlara doğru koşuyor koştukça şıngır şıngır metal sesi geliyordu. Belki de ölüm ruhudur bu, diye düşündü Eran.

Işıktan rahatsız olarak gözlerini yuman maktonun yanında gelene bakmaya devam etti. Zehir bütün hücrelerine ulaşmıştı, kıpırdayamıyordu, kararan görüşüne rağmen gelen kişiye bakmaya devam etti. Koşarak gelenin pembe kanatlarını fark etti ilk önce sonra pamuk renkli tenindeki kızıl saçlarını, uzun uzun baktığı pembe gözlerini... Yoksa o pembe kanatlı kız olabilir miydi?

"Çabuk, kaç buradan! Git, uç hemen kaç!" halüsinasyon görmediğini fark etmişti Eran. Gelen Amenia'dan başkası değildi. Eğer biraz daha yaklaşırsa maktonun tek hamlede kızı öldüreceğini biliyordu.

Amenia ise duyduğu sese aldırmadan maktonun yanındaki yaralı Hiddarun'un yanına koşmaya devam etti. Makton Eran'ın sesiyle yeni bir avı olduğunu düşünüp kanatlarını germişti bile. Üzerine doğru süzülen maktonu görünce koşmayı durdurdu Amenia. Olduğu yerde çivilenmiş gibi dona kaldı. Derin bir nefes alıp gözlerini yumdu. Ne yapacağını bilemiyordu, tek istediği yaralanan genç adama yardım etmekti.

"Amenia!"

Eran'ın çığlığıyla gözlerini açtı Amenia. Amenia... Ormanda yankılanan ses eşliğinde yüzündeki korku dolu ifadeyi sildi. Ellerini hızla üzerine gelen canavara uzattı. Amenia... Ses yankılandıkça içinde büyük bir enerji hissetti Amenia. Pembe gözlerinde sarı hareler oluşmuş, kanatlarının arasından altın renkli parıltı yayılmaya başlamıştı. Amenia... Avuçlarını açtı, makton bütün hızıyla yerdeki toprağı havaya kaldırırken göz gözü görmez oldu.

Toz dağıldıkça altın parıltı olaya ışık tutmuştu. Amenia'nın elleri maktonun boynuzlu alnında, kocaman açılan pembe-sarı gözleri canavarın zümrüt renkli gözlerine kenetlenmiş bakıyordu.

"Dur!" Eran'ın zar zor duyduğu Amenia'nın incecik sesiyle koca canavar kıpırdamayı kesmişti.

Bir Eria, şifa gücüne sahip olan Herraden ırkı, hayvanlara hükmedebilir miydi? Eran zehir yüzünden hayal gördüğünü şu anda maktonun onu parçalamakla meşgul olduğunu düşünse de pembe kanatlı kız az önce bir maktonu durdurmuştu.

Amenia, içindeki gücü kullanıp maktonu biraz sakinleştirebilmişti. Altın parıltıya eşlik eden pembe ışıltıyla tekrar canavara seslendi.

"Git." Makton uysal bir hayvan gibi Amenia elini üzerinden çekince ağaçların arasına sıçrayıp gözden kayboldu.

Kritik bir bölüm sonuyla herkese merhabalar! Nasılsınız umarım iyi ve mutlusunuzdur.

Ben merak doluyum. Hele hele sizler bu bölümü okurken neler hissettiniz çılgınca merak ediyorum 😄😄😄 Kimler olaylara nokta atışı tahminler yaptı? Kimler tamamen ters köşe oldu acaba? Yorumlarınızı esirgemeyiniz.

Bu bölüme kadar geldik, ve hikayeyi daha aktif yazarak sizlere sunmaya çalışıyorum. Buraya kadar okuyanlardan bir ricam var. Bu kadar bölümü okuduysanız bir yıldız da siz bahşedin🌟🌟🌟, bir fikir de siz yazın ✒✒✒kimler buraya kadar sabırla okudu öğrenmiş olayım 😅.

Oy ve yorumlarını esirgeyenlere de sağlık olsun. Gözlerinize sağlık demek istiyorum.

Bölümü okurken zihninizde canlanan müziği, şarkıyı buraya yazabilirsiniz 🎵🎶🎵🎶

Tatiliniz güzel geçsin. Bol bol kitap okumayı ihmal etmeyin. Kitap okuma etkinliğimiz olan Orion a SafAri_SC dostumun hesabından ulaşabilirsiniz. Bir bakın derim.
🌌Orion ile hayal gücün parlasın!🌌

Yeni bölüm haftaya cuma bu saatlerde huzurlarınızda olacak. Sağlıcakla kalın🌟🌟🌟🌟🌟

Fortsæt med at læse

You'll Also Like

705K 16.6K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
194K 12.7K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...
23.5M 1.4M 77
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
68.9K 3.3K 30
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...