cipa | larry ✓

Von winterflowerkth

188K 17.2K 30.8K

"o giderse ölürüm baba! onu götürme..." hıçkırıklarının arasında babasının önünde çökerek yalvardı. bu hali k... Mehr

red lips
i'm a man
anything could happen
battlefield
too close
breakaway
so cold
never been hurt
blood on my name
eyes on fire
bloodstream
let her go
give me love
madhouse
don't let me go
glory and gore
king and the lionheart
make everything louder
lego house
explosions
burning desire
buzzcut season
everybody wants the rule
another love
yellow flicker beat
stop crying your heart out
recovery
love death birth
centuries
your love
beating heart
harry
without a world
the monster
west coast
haunted
seven nation army
tennis court
wait for a minute
love me like you do
wrong
holy ground
story of my life
i put a spell on you
you and i
bad things
here comes the rain again
something's gotta give
misty mountain
ordinary world
kiss me slowly
final
özel bölüm

counting stars

3.8K 376 437
Von winterflowerkth

"Konuşmalıyız."

"Hayır. Konuşmamalıyız."

Önündeki, büyük harflerle iktisat yazan kitabın kapağını kapattı ve hızla çantasına koydu.

"Niall. Bu benim suçum değil. Biliyorsun." dediğimde nihayet başını kaldırıp bana bakmıştı.

Tüm ders boyunca benden en uzak köşeye oturmuş yüzüme bile bakmamıştı. Hatta diğer insanlar da aynı şekilde davrandığı için artık kendimi bir tür görünmez yaratık olarak düşünmeye başlamıştım.

"Umrumda değil." dedi ve yerinden kalkıp çanta askısını kolundan geçirdi.

"Sevgilinin beni daha fazla utandırmasını istemiyorum. O yüzden benden uzak dur."

Elini omzuma koyup sertçe ittiğinde merdivenlerde tökezleyerek arkamdaki sıraya tutundum.

"Hatta bu üniversitedeki herkesten uzak dur."

Amfide kalan son birkaç kişide bana acırcasına baktıktan sonra- evet malum olaydan sonra herkes bana bu şekilde bakıyor -yalnız kalmıştım.

Benden nefret ediyorlar. Herkes benden nefret ediyor. Kimsenin karşı koymaya cesaret edemediği her türlü hastalığa ve siyasi güce sahip bir manyak onlara benim yüzümden zorbalık yapıyor. Evet. Kesinlikle benden nefret ediyorlar. Bu haksızlık. Tanrı aşkına, hukuk okuyorum! Böyle bir olaya sessiz kalamam!

***

Kampüs başkanı Bayan Rose Handwrich'in kapısının önünde son konuşma provamı yapıp iki parmağımla minik bir yumruk oluşturarak ahşabı tıklattım. Gir sesini duyduğumda derin bir nefes alıp kolu indirdim ve içeri bir adım atıp kapıyı kapattım. Oldukça genç olan Bayan Handwrich beni görünce rahatsızca yerinde kıpırdanmıştı. Bu ayrıntıyı önemsememeye çalışarak konuşmaya başlamak için boğazımı temizledim.

"Merhaba Bayan Handwrich. Ben..."

"Louis Tomlinson."

Bu ilk değil. Sanırım okulda fazla ünlüyüm.

"Evet. Bu benim."

Kadının rahatsız edici dikkatli bakışları üzerimde gezinirken yeniden kendimde boğazımı temizleme gereği hissetmiştim.

"Buraya gelme sebebim..."

"Biliyorum. Ve yapamam."

Kaşlarım anlamsızca çatılırken ağırlığımı tek ayağımın üstüne verip kollarımı birleştirdim.

"Odamı değiştirmenizi talep ediyorum. Ve siz bu talebimi değerlendirmek zorundasınız. Aksi taktirde hakkınızda şikâyette bulunabilme özgürlüğümü kullanacağım."

Söylediklerimi duymamış gibi sandalyesini biraz geri itti ve çalışma masasındaki çekmecelerden birini açıp içini karıştırdı. Bir kağıt çıkarıp bana doğru uzattığında beklemeden aldım.

"Nedir bu?" dedim yazıları okurken.

"Harry Styles'tan ayrı bir odada kalmak istediğini biliyorum. Seni bir başka odaya yerleştirebilirim. Ama onu senden uzak tutamam."

Sandalyesinde arkasına yaslanırken yeniden kağıda baktım. En alttaki İngiltere Baronu mührü yeterince açıklayıcıydı.

"Bay Christopher oğlu ne isterse yapıyor. Ve oğlu seninle kalmak istiyor. Bunu sağlamak onun için hiçbir çaba sarf etmeye gerek kalmayacak kadar basit olacaktır."

Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Bu yaşadıklarım beni hukuktan soğutuyordu. Cidden. Her an fakültemi değiştirebilirim. Belki de güzel sanatlar falan okumalıydım.

"Üzgünüm." dedi kadın ben kağıdı geri koyarken.

Sinirli bir kapı çarpmayla odadan çıktım.

"Vay canına! Çok sertsin adamım."

Arkamda alaylı kahkahalar duyduğumda koridorda durup o tarafa döndüm. Yüzümü görünce iki, birinci sınıf olduklarını düşündüğüm çocuklar gülmeyi bırakmıştı. Gözlerinde tuhaf bakışlarla arkamdaki yeri izlerlerken yeniden o tarafa döndüm. Onun vampir gücü olduğunu biliyordum. Ancak vampir hızını şu anda kesinleştirmiş oldum. Sadece üç saniye önce yüzüm bu tarafa dönüktü. Birkaç adım ilerideki çıkış kapısından gelmiş olabileceğini tahmin ederek arkamdaki çocukları izleyen yeşil irislerine baktım.

"Nerelerini sert bulduğunuzu anlatmak ister misiniz?"

Kaşlarım çatılırken, Harry ben sanki tam önünde değilmişim gibi omzuma değerek yanımdan geçti. Gözlerimle onu takip ederken vücudum onlara dönmüştü. Çocuklar tepkisizce Harry'nin tehditkâr hareketlerle yanlarına yaklaşmasını beklediler.

"B-biz..." dedi esmer olan elini havaya kaldırarak.

Çocuk bir saniyeliğine gözlerini bana çevirip az önce çıktığım odanın kapısına baktı.

"Odanın kapısını sert çarptığı için öyle söyledim. Bu bir şakaydı dostum."

Çocuk bana heyecanla bakarken onaylamamı bekliyor gibiydi. Harry aralarındaki kısa mesafeyi kapatmadan elini çocuğun omzuna koyup sıktı. Elinin gücünü yeterince anlamamı sağlayan sesler çocuğun yüzünün buruşmasına sebep oldu. Çocuk Harry'nin sıktığı omzundan aşağı doğu eğilirken onlara yaklaşmak için bir adım attım.

"Kıpırdama Louis."

Harry'nin emir veren boğuk sesi yerimde durmama sebep olmuştu.

"Öncelikle ben senin dostun değilim."

Çocuk omzunun acısıyla inlerken onu onaylamıştı.

"Ve erkek arkadaşım da sizin eğlenceniz değil."

"Özür dileriz." dediler aynı anda.

Harry elini indirdiği an çocuk omzunu tutarak yere doğru eğildi.

"Onun Louis olduğunu fark etmedik üzgünüz. Arkasından görmüştük."

Az önce sessizce arkadaşının bir tür sorguya çekilmesini izleyen çocuk çok yanlış bir şey söylemişti. Nasıl bilmiyorum ama sanırım Harry'i biraz olsun tanımıştım ki onun bir başkasının benim ismimi seslenmesine kızacağını biliyordum. Ve öyle de oldu. Sadece birkaç saniyelik düşünme süresinde derin nefesler alıp aniden yumruğunu çocuğun suratına indirdi. Bu durum kesik bir nefes almama sebep oldu. Harry hızla çocuğun boynunu sıkmaya başladığında o tarafa doğru koştum. Elimi Harry'nin koluna sarıp dikkatini çektiğimde öfkeli yüzünü bana çevirdi.

"Bir şey yok Harry. Sakin ol."

İfadesi şaşkına döndüğünde artık daha rahat görünüyordu. Hafifçe okşadığım kolunun altındaki kaslar oldukça sertti. Çocuğu bıraktığı an dizlerinin üstüne düştü. Harry hala kolunda duran elimi izlerken iki çocuk hızla toparlanıp koşarak gözden kayboldular. O hala bunu önemsemiyordu. Yanlış bir şey yapmışım gibi hissettiğim için elimi geri çektim. Kollarını kıvırdığı gri tişörtünün çıplak bıraktığı gül dövmesine bakarken yutkundu. Koluna neden bir gül dövmesi yaptırdığını düşünmeden edemedim.

"Kampüs başkanının odasında ne işin vardı Louis?"

Ani sorusu paniklememe sebep olurken yalan seçeneklerimi gözden geçirmeye çalıştım. O; her şeyi bilen, süper mega güçlü, takıntılı ve aklındaki hiçbir sorunun cevapsız kalmasına izin vermeyen bir CIPA hastası. Yani pek fazla seçeneğim de yok.

"İstediğin zaman gelip odanı değiştirebileceğini mi sanmıştın?"

Yüzüme yaklaşıp sorarcasına bakarken kesinlikle bir cevap vermememin daha mantıklı olduğunda karar kıldım. Yani ona öylece sadece şansımı denedim dersem bu onu biraz kızdırabilir.

"Odaya dön Louis."

Başımı hızla sallayıp arkamı döndüm. Onun yanından koşar adımlarla uzaklaşırken rahat bir nefes alabilmiştim.

***

Odanın kapısının açılma sesi duyulana kadar çalışma masasında oturmuş projelerimi tamamlamaya çalışıyordum. Harry'nin ağır hareketleri bedenini yanıma taşıyana kadar başımı kaldırıp ona bakmamıştım.

"Aç mısın?" dedi elindeki paketi havaya kaldırarak.

"Yemekhanede bir şeyler atıştırmıştım."

Arka tarafımda duran sandalyeyi tekerleklerinden sürükleyerek yanıma getirdi ve oturdu. Uzun parmakları kese kağıdının uçlarını açarken gözlerimi, dudaklarını yaladığı diline indirdim. Bu hissin geçen gece tam da benimkilerin üstünde olduğu düşüncesi yutkunmama sebep olurken işaret parmağım istemsizce dudaklarımın üstüne gitti.

Renkli makaronlardan birini paketten çıkarıp bana uzattı. Mavi makaronu alırken elimi tuttu ve yüzüme yaklaştı.

"Tıpkı gözlerin gibi."

Geri çekildiğinde elini yeniden pakete sokup sarı olanı aldı. Kese kağıdının içinde görünen yeşil makaron dikkatimi çektiğinde elimi oraya uzattım ve o hareketlerimi merakla izlerken paketten çıkardım. İki parmağımın arasında hafifçe tutarken dirseğimi masada dinlendiriyordum.

"Tıpkı gözlerin gibi." dedim, onu tekrarlayarak.

Elindeki sarı olanı bırakıp ona doğru tuttuğum yeşili aldı. Dudakları keyifle kıvrılırken makaronu dişlerinin arasına almıştı.

"Yarın dersin var mı?"

Başımı sağa sola sallayarak masanın ilerisindeki sırt çantama uzandım. Normal şartlarda böyle bir şey için hiç kimseden izin almak zorunda olmadığım gerçeği sinirlerimi zorlarken bunu yapmazsam daha kötü şeyler olabilir diye düşünüyordum. İkiye katlanmış ve biraz da kırışmış etkinlik afişini çantadan çıkardığımda dikkatle kağıdı izliyordu. Masanın üstüne koyup tamamen açtığımda kaşları çatılmıştı.

"Bahar şenlikleri."

Rengârenk, çiçekler ve kelebeklerle süslenmiş kağıttaki başlığı okurken yüzünü buruşturmuştu. Bu tarz şeylerin ona uygun olmadığını biliyordum.

"Yarın sabah başlayacak ve akşama kadar sürecek. Bu eğlenceye katılmayı düşünüyorum."

Küçük bir kahkaha atmadan önce elindeki makaronu bırakmış ve avuçlarını birbirine sürterek kırıntılardan kurtulmuştu.

"Çok cesursun." dedi gülümseyen yüzüyle.

Ben hala onun ilk kez duyduğum kahkahasını düşünüyordum. Tuhaf bir çekicilik vardı.

"Sen daha bu sabah odanı değiştirmesi için, kampüs başkanına çaresizce yalvarmak gibi bir hata yaptıktan sonra gitmene izin vereceğimi mi sanıyorsun?"

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

7.9K 1K 10
Yıldız'ın, Ay'a olan aşkı...
73.6K 6.2K 21
Jeon Jungkook boşanmak istedi, Min Yoongi dinledi. Jeon Jungkook yeniden onunla olmak istedi, Min Yoongi gitti.
207K 21.6K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
16.4K 2.4K 19
Okulun popüler, seksi, etrafa daima neşe saçan omegası okuldaki içine kapanık, farklı türden inek, korkunç derecede ruhsuz görünen alfayla? Olacak iş...