Gecenin Senfonisi

بواسطة standros

252K 16.2K 1.9K

Topraklar ikiye ayrıldı; Karanlık ve Aydınlık Taraf olmak üzere. İki krallıkta, birbirlerine yasaktı. Anlaşm... المزيد

1.Bölüm-Tanıtım.
2.Bölüm-Karanlık Ölü.
3.Bölüm-Hatırla!
4.Bölüm-Yükselen Alevler.
5.Bölüm-Ateşten Doğan.
6.Bölüm-Sonun Başlangıcı.
7.Bölüm-Kraliçe.
9.Bölüm-Neusa.
10.Bölüm-Yangına Ortak.
11.Bölüm-Ateşten Buza
12.Bölüm-Farklı Olanlar.
13.Bölüm-Birlikte Ölürüz.
14.Bölüm-Tende Kayboluş.
15.Bölüm-Savaşçılar Akademisi.
16.Bölüm-Mesaj
17.Bölüm- Kâbus
18.Bölüm-Öpücük
19.Bölüm-Benimle Yan
20.Bölüm-"Ayrılık"
21.Bölüm-Kuyruk
22.Bölüm-Krallık
23.Bölüm-Peri Kızı
24.Bölüm-İntikam
25.Bölüm-Veda
26.Bölüm-Hain
27.Bölüm- Balık Adam Kızartması
28-Ölü Kadın
29-Başarı
30-Veda
31-Final Part 1
32-Final
Sonsöz

8.Bölüm-Sönen Yıldız.

8.8K 616 45
بواسطة standros

Arkadaşlar şeytan olayları olsa da bu kesinlikle bir melek hikayesi değil, kafa karışıklığınız olmasın.

-


Islak saçlarımdan akan damlalar, yüzüme doğru bir tokat misali damlarken vücudumu suyun içinden çıkarttım. Vücudumdan akan su parçacıkları, zemini ele geçirirken aynanın karşısına geçip kendime doğru baktım.Birazdan çıkacak sesi bastırması için suyu açtım.Elimi yumruk yaptıktan sonra karşıda ki aynaya geçirdim, cam parçacıkları tenime acı verici bir şekilde saplanmıştı. Acı karşısında yüzümü buruşturup, çığlık atmamak adına yanağımın içini ısırdım.

Lavabonun içine dökülen bir parça camı alıp bileğime doğru götürdüm. Camı, bileğime bastırarak 0,1,3,4 ve 5 rakamlarının sembollerini koluma kazıdım. Büyüler,rakamlar ve semboller vasıtasıyla yapılırlardı. Her bir rakamın ve sembolün özelliği vardı.

0 sayısı, potansiyel varoluşun başlangıcı olarak kabul edilirdi. Varoluş, kutsaldı. 1 sayısı ise Tanrı'yı ifade ederdi, inanışlara göre bu sayı Tanrı'nın yeryüzünde ki yansımasıydı.3 sayısıysa insanın oluşumundaki ateş, su ve toprak ile tanrının oluşumundaki ruh, can, bedeni temsil ediyordu. 4 sayısı; Kainatı kaostan düzene geçiren dört temel gücün ifadesiydi. Beş ise; İnsanın ve üzerinde yaşadığı dünyanın sembolüydü.

Kutsal olarak kabul ettiğimiz rakamların sembolleri, kara büyünün temellerini oluşturuyordu. Hepsinin bir başlangıç hikayesi vardı aslında. Uzun zaman önce, dünyamız seçimle başa gelen insanlar tarafından yönetiliyordu. Taraflar yoktu, kıtaların isimleri vardı. Bakan Hector Calderon ve Büyü alanında çalışmalar yapıp, tüm ilimlerini öğrenmiş olan Neusa Roden'ın tanışması felaketin başlangıcıydı. İkisininde gözleri hep yükseklerdeydi, tek istedikleri tüm kıtaları ele geçirip bir kişi tarafından yönetilmelerini sağlamaktı. Neusa ve Hector, şeytanın alfabesini kullanarak onu dünyaya çağırdılar ve şeytanla bir anlaşma yaptılar. Şeytanın anlaşmalarında önemli olan iki şey vardı; ruh ve kan. Tüm anlaşmalar, bunun üzerine kuruluydu. Neusa ve Hector, öldüklerinde ruhlarını şeytana vereceklerine dair söz vermişti ve bir anlaşma imzalamışlardı. Sistemin temelini kanın oluşturmasının tek sebebi; anlaşmanın şeytana hizmet etmesiydi.

Şeytanın verdiği güç ve yetkiyle, insanları kontrol altına aldılar. Tanrı'ya inancı sağlam olanlar, etki altına girmese de diğer kesimin çoğu onların kölesi oldu. Çıkan savaşı Neusa ve Hector kazandı fakat daha sonra birbirlerine karşı olan savaşları başladı. İkisininde gözü tek kişilik yönetimdeydi. Çıkan savaşı ikisi de kazanamayınca Taraf'ları oluşturmaya karar verdiler. Karanlık Taraf'a Neusa, Aydınlık Taraf'a ise Hector geçti. Anlaşmayı kan ile onayladılar, hiç bir güç bu anlaşmayı bozamazdı; bizim dışımızda.

Şeytan'ın kazancı bilinenin aksine sadece iki tane ruh değildi. Şeytan, Tanrı'nın yarattığı evrenin düzenini değiştirmiş, yeni sistemle ona bir savaş açmıştı. Bana kalırsa Güneş ve Ay'ın ayrılma sebepleri, Tanrı'nın yarattığı düzenin bozulmasının ilk sonucuydu, devamıysa yakında belli olacaktı.

Kanların birbirine karışmaması maddesi fazlasıyla önem taşıyordu. Taraflara kan anlaşmasıyla geçiş yapılmasının en büyük sebebi; şeytana hizmetti. Taraf seçen herkes, ölümden sonra ki yaşamında kendini şeytana adıyordu. Kimse isyan edemezdi çünkü yeterli güçleri yoktu. Kara büyüyle oluşturulmuş taraflar, sıradan bir insan tarafından yıkılamazdı.

Anlaşma da iki kanın birbirine karışmaması en önemli maddeydi. Çünkü Aydınlık Taraf ve Karanlık Taraf, güçlükle ikiye ayrılmıştı. Şeytan'ın anlaşmasına ters düşen bir durum olursa, felaket başlayacaktı. Adrian ve ben, iki yasaklı tarafın kanlarının birleşmesi sonucunda doğmuştuk. Biz, kara büyüyle yapılmış tarafları kaldırıp, dünyayı yeniden eski haline çevirmek için vardık.

Annem bana küçükken hep benim doğumumum Tanrı tarafından gerçekleştirildiğini söylerdi. Ona kalırsa ben, Tanrı'nın yeryüzünde ki yansımasıydım. Şeytan'a ve ona tapan herkese karşı gelecek, sistemleri kaldıracaktım. İki kanda kara büyünün etkisi altına alınmıştı, büyüyle uğraşmanın sonucu tehlikeliydi. Kontrol edemezsen, olağanüstü durumlar ortaya çıkardı; benim gibi. Yeteneklerimin neden Şimşek ve Fırtına olduğunu bilmiyordum, tek bildiğim lanetin kırılması sonucu olduğuydu.


Sembolleri koluma çizdikten sonra beklemeye başladım. Kara büyü için gerekli sembolleri çok az kişi bilirdi ama babam bana öğretmişti. Yıllar boyunca, kara büyüde ki semboller ve rakamların anlamları üzerinde çalışmıştım. Bu sembollerin benim kanım üzerinde bir egemenliği yoktu tek istediğim, Andromeda'nın nerede olduğunu bulmaktı.

Yeşil irislerim, kendini beyazlığa bırakırken parmaklarımı kanıma buladım. Ellerim, titremeye başladığında duvara bir şeyler karaladım. Transtan çıktıktan sonra, yazdığım yazıya baktım.

Bronkwill Caddesi, Numara;8.

Andromeda, benimle yerini paylaşmak istemeseydi onu asla bulamazdım. Herşeyden önce bir büyücü olduğu için, kan yoluyla iletişimimiz mümkün oluyordu. Aslında büyücü dediğimiz şey; şeytanın alfabesini ve sembolleri bilip, kullanabilen kişilerdi. Tehlike arz ettikleri için hepsi Kraliyet tarafından öldürülmüştü; Andromeda dışında. Kolumu suyun altına sokup yıkadıktan sonra semboller, yerlerini hafif kızarıklığa bırakmışlardı. Büyük ihtimalle birazdan tamamen kaybolurlardı çünkü kanım, büyüyü kabul etmiyordu tıpkı vücudum gibi.

-

Duvara kan ile yazdığım yazıyı silmiştim. Kolumda ise kızarıklıktan en ufak bir iz yoktu. Siyah saçlarımı yukarıdan toplayıp, siyah deri taytımın üzerine askılı bir bluz giyinmiştim. Zımbalı ceketimi, askılı bluzümün üzerine geçirdikten sonra spor ayakkabıları giyindim. Annemin verdiği hançeri, göğsümün içine sokup son kez kendime doğru baktım. Andromeda'nın anlaşmasına sadık kalacak ve birini öldürecektim. Ellerim ilk kez kana bulanmayacaktı, bu kadar gerilmemeliydim.

Keşke unutma büyüsünü kendi başıma yapsaydım, bunlara gerek kalmayacaktı. Kendime güvenemediğim için Andromeda'ya gitmiştim çünkü tehlikeliydi. Tüm geçmişimi unutabilirdim, riski alamadım. Normalde kimseye lanetimi söyleyemezdim fakat Andromeda, büyüyü hazırlarken bilerek zihnimin derinliklerine girmişti. Lanetimi öğrendikten sonra, zihnimin derinliklerinden o bilgiyi alıp kendine saklamıştı.  Andromeda, gördüğüm en güçlü büyücüydü, onunla asla oyun olmazdı.

Odadan çıktıktan sonra, Adrian'ın bulunduğu odanın kapısını tıklattım. Asla kendinden taviz vermeyen güçlü sesi eşliğinde ''Gir.''dediğinde, içeriye girdim. Siyah pantolonunun üzerine hiç bir şey giyinmemişti, zayıf fakat güçlü olan vücudu nefesimi kesiyordu. Beyaz teni, güneş kadar parlakken,gözlerinde ki karartılar teninin ışığını söndürmeye yetiyordu.

Adrian Castelain.

Tüm yaşanan olaylara rağmen kalbimde ki en büyük sızının sebebi oydu. Ona olan sevgime anlamda hiç bir zaman karşılık vermemişti. Alevden elleri, buzdan kalbimin sınırlarını yakarken, onun kalbinde ki alevlerin yanına dahi yaklaşmama izin vermemişti. Herşeye rağmen asla çözemediğim tek kişiydi. Çok fazla konuşmazdı çünkü sessizliğin daha fazla şey anlattığına inanırdı, bazen gözlerinin içi aşkın tonlarına bürünürken bazen ruhu çekilmiş bir bedenin aynası gibi bakardı. En duygu yüklü kelimeler bile dudaklarından düz bir sesle çıkardı. Kalbimin duvarlarını yıkmış, kokusunu tenime sindirmiş, bedenimle bir bütün olmuştu. Sadece bedenimle diyebilirdim çünkü dudaklarına kondurduğum öpücükler asla teninin ilerisine gidememiş, ruhuna ulaşamamaştı. Tüm bunlara rağmen Adrian Castelain, kalbimin sınırına en yakın kişiydi.

''Nereye gidiyorsun?''diye sordu düz bir sesle.

''Herşeyi hatırladım, bana günlüğümü vermen gerekiyor.''

''Sana nereye gittiğini sordum, Astrid.''diye bağırdığında gür sesi odanın içinde yankılanmıştı. Vücudum sesinin darbelerinin etkisinde titrerken, kalbim beni merak ettiğini düşünerek atışlarını hızlandırmıştı.

''Kraliçe Andromeda, bana büyüyü yapan kişi.''dediğimde dudakları bir kaç saniyelikte olsa aralanmıştı. Gözlerinin önünde ki bariyerler yıkılmış, şaşkınlık duygusunu bana sunmuştu.

''Nasıl?!''

''Bilmiyorum ama öğreneceğim. Kan anlaşmasına uymama ihtimalimi göze alarak, lanetimi kendine sakladı.''dediğimde derin bir nefes verdi.

''Astrid, senden unutturma büyüsünün karşılığında ne yapmanı istedi?''

''Bir düşmanını öldürmemi.''

''Andromeda'nın tek düşmanı kim biliyor musun?''diye sorduğunda kafamı olumsuz anlamda salladım.

''Andromeda'nın tek düşmanı  Andreas Castelain. Andreas, Andromeda'nın yolladığı biri tarafından öldürülürse ne olur biliyor musun peki? Siktiğimin savaşı başlar!''

''Neden düşmanlar?''

''Andromeda bir zamanlar Aydınlık Taraf'ın prensesiydi. Andreas ile evlenirse kraliçe olacaktı, Andreas bunu kabul etmeyince soluğu burada aldı. Annen, Andromeda'yı fazlasıyla seviyordu bu yüzden Fernando onun kraliçe olmasını sağladı.''

''Sikeyim!Ne yapacağız, lanetimi öğrenmem gerekiyor Adrian.''dedim, doğruydu lanetimi öğrenmem lazımdı.Fakat asla Andreas'ı öldürmezdim, ona değer veriyordum. Kendimi öldürmek bile daha kolay gelebilirdi.

''Ben biliyorum.''dediğinde şaşkın bir şekilde ona doğru baktım.

''Seni bir yere götüreceğim.''dediğinde kafamla onayladım. Üzerine V yakalı, siyah bir tişört giyindikten sonra cebinden bir anahtar çıkartıp odanın kapısını açtı. Onu takip etmeye başladım. Asansöre girdiğimizde, gözünü güvenlik kilidine doğru tuttu. Kat numaralarının sağ tarafında, sonsuzluk işareti baskılı düğme çıktı. Adrian, düğmeye bastığında asansör aşağıya doğru inmeye başladı.

Asansör durduğunda ikimizde dışarıya çıktık, Adrian hızlı adımlarla karşımızda ki deriden yapılmış kapıya doğru ilerledi. Kapının hemen yan tarafında, parmak izi tanıyıcı vardı.

''Parmak izini okut.''dediğinde ona anlamsızca baktım.

''Senin için yapılan bir oda, senin parmak izin gerekiyor.''dediğinde kafamla onayladım. Benim için yapılmış odadan haberim dahi yoktu. Parmaklarımı, okuyucunun üzerine koyduğumda kapının kilidi açıldı. İçeriye girdiğimizde, kalbimin atışları kulaklarımda yankılanmaya başladı.

Bej renginde ki duvarın üzerinde, usta bir ressamın elleriyle çizilmiş bir resmim vardı. Resmin boyutu fazlasıyla büyüktü, bir duvarı kaplıyordu. Ay'ı arkama almıştım, saçlarım gecenin siyahına karışmıştı. Saçımın dalgaları, vücudumu sararken yeşil gözlerim tıpkı bir zümrüt gibi parlıyordu. Dolgun dudaklarım, vişne çürüğü renginde çizilmişti. Gür ve siyah kirpiklerimin gölgesi, elmacık kemiklerimin üzerine düşmüştü. Yanaklarımda, hoş bir pembelik vardı.

''Kim çizdi bunu?''diye sordum şok içinde. Adrian yine hiç bir şey demeden, odada ki tek eşya olan büyük dolabı açtı. İçinde kıyafetlerim, takılarım ve günlüğüm vardı.

''Bu odayı eşyalarını korumak için yaptım. Sen yokken eşyalarına bende dahil olmak üzere kimsenin dokunmasını istememiştim. Bu yüzden odayı senin parmak izinle açılabilecek şekilde ayarladım.''dediğinde gülümseyip, boynuna atladım. Yaptığım şey belki de çok saçmaydı, biliyordum. Yine de kalbimi hükmü altına almış adamın, şehveti anımsatan kokusuna ihtiyaç duyuyordum. Kollarının arasında olmayı fazlasıyla özlüyordum. Bana karşı olan soğuk bakışlarını kaldıramıyordum, ben yanarken o karşımda buz misali duruyordu. Beni yakan, onun yangınıydı.

Elleri,havada asılı kaldığında bana sarılmasını tüm kalbimle diledim. Kolları, bedenimi her an parmaklarının arasından kayıp gidecekmişim gibi sararken tuttuğum nefesimi boynuna doğru üfledim.

''Teşekkür ederim.''diye fısıldadım kulağına.

''Sana bir şey söylemem gerek Astrid.''dediğinde ondan ayrılıp gözlerine meraklı bir şekilde baktım.

''Kan anlaşmasına uymayan kişilerde iki tane güç gözüküyor, bunun sebebini hiç düşündün mü?''dediğinde onaylarcasına kafamı salladım.

''İki aykırı kan, iki aykırı özellik. Özelliklerin sebebini henüz bilemesem de, benimde ikinci bir gücüm var.''dediğinde anlat dercesine elimi salladım.

''İnsanların düşündüğü şeylerin simgelerini görebiliyorum.''

''Nasıl yani?!''

''Çok fazla değil, karşımdaki kişinin düşünceleri çok yoğunsa ne düşündüğünün bir simgesini görebiliyorum. Senin lanetini gördüm, Astrid. Bunun için o kadına gitmene gerek yok.''

''Benim lanetim ne,Adrian?''dediğimde benden uzakta kalan bir yere doğru gitti. Ellerini yumruk yapıp, odanın içinde gezinmeye başladı.

''Her güç kullanışında, ölüme bir adım daha yaklaşıyorsun. Önceleri gücünün bir sınırı yoktu, şimdiyse fazla kullandığında kanamalar başlıyor eğer devam edersen kanamaların sadece dıştan değil içten de olacak, öleceksin.''dedi duvara yumruğunu geçirirken. Gözlerimden aşağıya süzülen bir damla yaş, tenimi yakmıştı.

''Nasıl kaldıracağız?''diye sordum.Acaba Adrian'ın laneti de benim gibimiydi? Keşke benimde akıl okuma gibi bir özelliğim olsaydı, onun söylemesine gerek kalmadan öğrenirdim.

''Hiç bir fikrim yok küçük yıldız ama ölmene izin vermeyeceğim.''dedikten sonra beni kollarının arasına alıp, belkide de ilk defa saçlarıma öpücükler kondurdu. Az önce yaşayabileceğim en güzel dakikaları yaşamıştım, bundan sonra ölsem de hiç sorun olmazdı. Mutluluğum ve az önce öğrendiğim şok edici gerçekler, ayaklarımın altında ki zemini sallanıyor gibi hissetmeme sebep olmuştu.

''Başım dönüyor, yere yatabilir miyiz?''dediğimde kafasıyla onayladı. Bedenim güçlü kollarının arasında büzülürken, kokusu tüm ciğerlerimi istila etmişti. Gözlerimi kapatırken hayal meyal hatırladığım son cümlesi, kalbimin durmasına sebep olabilecek şiddetteydi.

''Benim en büyük lanetim ne biliyor musun Astrid? Gözümün önünde sönüp giden küçük bir yıldızın, kendi evrenimi aydınlatan tek ışık olması.''

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

21K 1.7K 45
DİKKAT! Bu roman, ScifiTR Okuma Listesinde yer almaktadır. Taht Oyunları ve Yüzüklerin Efendisi serilerini seviyorsanız bu seri tam da size göre. Yir...
ŞANTAJ KÖLESİ (2.SEZON) بواسطة Otistik

الخيال (فانتازيا)

29.9K 384 23
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...
Avery: Koruyucu بواسطة Zeynep

الخيال (فانتازيا)

579K 49.5K 69
°Wattys 2020 Paranormal kategorisi kazananı. -Avery serisinin ilk kitabıdır. °Tamamlandı. & Ölüm ve yaşam, dünya üzerindeki ateş ve su gibidir. Su...
5.7K 514 43
*Wattys2023 Yarı Finalisti **WattpadMysteryTR Paranormal ve Korku Dolu Anlar okuma listesinde İlk kitap olan Yar-Sub Çatlıyor tamamlandı. 2. kitap Gö...