DİLEM (Tamamlandı 🪻)

papatyahikayeleri tarafından

64.3K 4.6K 8.3K

Sevmeyi bilen, incitmeden, kırmadan seven adam, merhameti, şefkati ve sevgisiyle sarmalayacaktı canından çok... Daha Fazla

🍂Giriş🍂
🍂Bölüm~1🍂
🍂Bölüm~2🍂
🍂Bölüm~3🍂
🍂Bölüm~4🍂
🍂Bölüm~5🍂
🍂Bölüm~6🍂
🍂Bölüm~7🍂
🍂Bölüm~8🍂
🍂Bölüm~9🍂
🍂Bölüm~10🍂
🍂Bölüm~11🍂
🍂Bölüm~12🍂
🍂Bölüm~13🍂
🍂Bölüm~14🍂
🍂Bölüm~15🍂
🍂Bölüm~17🍂
🍂Bölüm~18🍂
🍂Bölüm~19🍂
🍂Bölüm~20🍂
🍂Bölüm~21🍂
🍂Bölüm~22🍂
🍂Bölüm~23🍂
🍂Bölüm~24🍂
🍂Final: Bölüm~25🍂
🍂Özel Bölüm🍂
Duyuru: Mavi Karanlık

🍂Bölüm~16🍂

1.6K 152 247
papatyahikayeleri tarafından

🌾
•••••

*Sadece iki kişi sizi gerçekten anlar:
Biri seninle aynı durumu yaşamış olan...
Diğeri seni çok sevmiş olan...

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Mirza'dan:
•••••••••••••

Hastane... hepimizin birden fazla duyguyu aynı anda yaşadığı bembeyaz duvarlarla çepeçevre sarılmış mekan...

Umut... korku... iyileşme umudu ve ölüm korkusu. İkisini de tattırmayı çok iyi başarıyordu bu soğuk ve beyaz koridorlar. Kimisinin umudunu yeşertiyor, kimisinin hayat çırağını bir daha yanmamak üzere söndürüyor. Hiç acımadan...

Bugün biz de buradaydık. Ben ve Ahsen. Tıpkı yıllar önce olduğumuz gibi. Yıllar önce buradayken hayatımızın en kötü ve sarsıcı haberiyle baş başa kalmıştı minik vücutlarımız.

Fakat bugün öyle olmamalıydı. Bir kez daha bu hastaneden umutsuzluk kırıntılarını omuzlarımızda taşıyarak çıkamazdık. Bu sefer olmamalıydı.

Bugün burada olmamazın nedeni bir umuda tutunmaktı. Leyal için, sevdiğim kadın için hayatının temeli olan o umut bugün onu hem sevindire, hem de hüzünle sarabilirdi.

Doktor kontrolunden çıkmıştık. Son tatkikler yapılmış doktor her şeyin normal olduğunu, Leyal'in ameliyat için hazır olduğunu söylemişti. Heyecanı elle tutulur cinsten olan sevgilimse deyim yerindeyse yerinde duramıyordu. Ayaklarını sallıyor, tırnak etlerini koparıyordu dişleriyle.

Son olaraksa hemşireler Leyal'i ameliyata hazırlamak için götürmüşlerdi. Tahminimce beş on dakika içinde gelmeleri gerekiyordu.

"Abi, çok gerginim. Her şey güzel olacak değil mi?" Ahsen'in stresli sesi kulaklarıma dolduğunda istemsizce iç çektim. Şu an tek temennim her şeyin iyi olmasıydı.

"Olacak tabii çiçeğim. Her şeyin en iyisi olacak." Onu omuzundan kavrayarak sarıldığımda bana karşılık vermişti. Saçlarına birkaç öpücük bırakarak söylediğim şeylerse daha çok olmasını istediğim şeylerdi. Zira düşünmek bile istemediğim kötü senaryolar Leyal'in iyice yıpranmasına neden olacaktı ve ben böyle bir şeyi asla istemiyordum.

"Leyal'i getiriyorlar." Diyerek benden ayrılan kız kardeşimin ardından ben de hızla arkamı dönmüş, tekerlekli sandalyeyle hemşireler eşliğinde gelen Leyal'i görmüştüm. En savunmasız, en masum haliyle bile çok güzeldi.

Yanımıza vardıklarında Leyal hemşireden biraz durmasını rica etmişti. Bense hemşire birkaç adım geri çekilince dizlerimi kırarak eğilmiş, boyumu tekrekli sandalyede oturan güzelimin boyuyla sabitlemiştim.

"Mirza," dolu dolu olan gözleri yüzünden sesi de boğuk çıkmıştı. Bu haline içim giderken hafif öne atılarak dudaklarımı alnına bastırmıştım. Kokusunu içime çekerken alnına da sevgimi mühürlemek ister gibi öpmüştüm.

"Güzelim." dedim daha sonra yanağında parmaklarımı dolaştırırken.

"Merak etme sakın, her şey güzel olacak. Ameliyat da iyi geçecek. Eski sağlığına kavuşacaksın." Kenarda durmayı tercih eden Ahsen de dediklerim sonrası gözyaşlarına hakim olamamıştı.

"Olacak değil mi? Ben yine eskisi gibi görebileceğim?" sesindeki endişe canımı sıkıyordu.

"Olacak tabii. Rahat ol, seni burada güzel haberle bekliyor olacağız." dediğimde başını olumlu anlamda sallamak dışında bir şey dememişti.

"Gidelim Leyal hanım." hemşirenin tekerlekli sandalyenin arkasına geçmesiyle ben de eğildiğim yerden kalkmış, son kez sevdiğim kadının saçlarının arasına öpücük kondurarak ameliyathanenin içine doğru ilerlemelerini izlemiştim.

Kız kardeşimin gelerek bana sarılmasıyla anında kollarımı ona dolamış, derince iç çekmiştik ikimiz de. Allahtan tek dileğim bugün buradan mutlu haberlerle çıkmaktı...

Yelkovan akrebi kovalıyor, zaman bir şekilde akarak gidiyordu. Benim için asırlar kadar uzun geliyordu bu süre. Nasıl gelmesindi ki zaten? Sevdiğim kadın, canımın parçası, en değerli hazinem ameliyat masasındaydı. Olduğu ameliyatsa bundan sonraki tüm yaşamını etkileyecek cinstendi.

Yaktığım sigaranın dumanını içime çektim. Sonraysa esefli soluklarımla birlikte grimsi dumanı da dışarıya bıraktım. Leyal ameliyata girdikten on beş bilemedin yirmi dakika sonra hastane koridorlarının beyaz duvarları üstüme üstüme gelmeye başlamış, dayanamayarak kendime bir anda bahçeye atıvermiştim.

Aslında ay tenli sevdiğime sigarayı bırakacağımla ilgili söz vermiştim. Ve bu sözü tutmak için her geçen gün kendimi kısıtlıyordum sigara konusunda. Fakat ameliyata girdiği bu süreçte sigara ateşine sigara yakar olmuştum. Aşırı gergindim, korkuyordum. Korkularımı sigara arkasında saklamaya çalışıyordum. Sigara elbette bir kaçış değildi, fakat kafamı bir şekilde dumanlandırmanın da başka yolu yoktu.

Düşüncelerimin umut dolu sokaklarında gezerken çalan telefonum beni gerçek hayata döndüren etken olmuştu. Arayan kişinin kimliği anında kaşlarımın düz bir çizgi halinde çatılmasına neden olmuştu.

"Efendim." diyerek açtım buz gibi soğuk ses tonumla telefonu.

"Dava açacakmışsın." amcamın alayvari ses tonu sinirden dişlerimi birbirine sıkmama neden olmuştu. Elimde varlığını koruyan izamariti çöpe attığımda derince nefeslenmiştim.

"Evet, koskoca Yakupoğlu mirasını sana ve oğluna yedirecek halim yok. Hele babamın onca emekleri var iken o mirasta." Dedem ve babaannemi yaklaşık iki küsür sene önce kaybemiştik. Önce dedemi, sonraysa babaannemi.

Amcam olacak şerefsiz Vural beyse dedemin var olduğunu bildiğim vasiyetine rağmen kalan mirasın bölünmesini istemiyordu. Bu konudan da haberdar olmamı sağlayan kişi dedemin emektar avukatı ve arkadaşı Habil amca olmuştu.

Dedem hayatı boyunca ticaretle uğraşan zengin bir adam olmuştu. Hem babam hem de amcam olacak o adam onun yolundan devam ettirmişlerdi mesleklerini. Babam araba satışı yolunu seçmişti.

Dedem ömrünün son beş yılında çalışmayı bırakarak mal varlığını İstanbul'da evlere, mekanlara, arabalara yatırmış ve vasiyet yazarak bunun ölümünden sonra çocukları arasında bölünmesini istemişti. Gençliğinde oğullarına maddi açıdan desteği sadece eğitim için yapmış, kendi işlerini, evlerini kendilerinin yapması gerektiği düşündüğünde olduğu için bu yola baş vurmuştu kendisi.

Vasiyetin içeriğini bilen tek kişi olan Habil amcanın söylediklerine göre orada her şey amcam ve babamın varisleri olarak ben ve Ahsen arasında eşit olarak bölünmüş şekildeydi. Babamın evin büyük oğlu olarak gençliğinde dedemin çalışma hayatına çok yardımlar ettiğini de söyleyen yine emekdar avukatımızd Habil amcaydı.

"Kemal öldü, mirası sana verecek halim yok. Boşuna uğraşma Mirza." Amcamın bağırması sol elimi yumruk gibi sıkmama neden olmuştu.

"Burak mı yiyecek o zaman tüm mirası? Yok öyle dünya, siz hakkınız olanı, biz de hakkımız olanı alacağız. Mahkemede görüşürüz amca." cevap vermesini beklemeden telefonu suratına kapatmıştım. Zira benim vasiyetten haberdar olmadığımı düşünen amacam bir şekilde kazanacağını düşünüyordu. Fakat ben babamın bunca yıllık emeğini bir kere bile mezarını ziyaret etmeyen sözde kardeşine yedirmezdim. 

Sinirle telefonu cebime soktuğumda bir sigara daha yakmıştım. Aklımdan son olanları çıkarmaya çalışarak tekrar Leyal'in durumuna odaklanmaya çalışmıştım...

Gergince tekrar hastaneye girdiğimde Ahsen bekleme koltuklarından birinde oturarak elinde tuttuğu pet bardaktaki kahveden yudumluyordu. Bakışları dalgalıydı. Gözlerini bir noktaya dikmiş, öylece düşünüyordu.

"Ne düşünüyorsun çiçeğim?" yanına yaklaştığım gibi ben de oturmuş, kolumu omuzuna atmıştım.

"Leyal'i düşünüyorum abi, bunca geçen yılı. İlk kez onu gördüğüm gün. Sınıflarına geçmiştim. En arkada tek oturuyordu. Hiç düşünmeden gidip yanına oturmuştum. Çok güzel gözükmüştü gözlerime: ışıl ışıl yanan bal gözleri, kalçasına kadar uzanan sarının en güzel tonundaki saçları. Kalbi de çok güzelmiş meğerse, o gün ilk bakıştan anlamasam da zamanla bunu çok iyi anladık. Acılara ev sahipliği yapan koca yüreği merhametinden de asla ödün vermiyor." Anlattığı her kelime içimde garip duyguların uyanmasına sebep olurken benim de gözlerimin önünde istemsiz olarak onu evimin mutfağında pasta yapmaya çalışırken gördüğüm ilk hali belirmişti.

"Ve de çok güçlü..." kardeşimin laflarına kuvvet vererek eklediğim tek cümleyle Ahsen başını ağır ağır kaldırarak annemden aldığı yeşillerini babamdan aldığım maviliklerime dikmişti.

"Haklısın... çok güçlü." dedikten sonra başını omuzuma yaslayarak vücuduma sokulmuştu.

Ben de başımı onun başının üstüne yasladığımda çaresizce güzelimin ameliyattan çıkmasını beklemeye devam etmiştik. Zaman kendine has akarında her zamanki gibi akmaya devam etse de nedensizce bir dakikanın getirdiği süre bir yıl kadar uzun geliyordu bana. Çok zormuş canından çok sevdiğinin, nefesin olan kadının bıçaklar altından çıkmasını ve ameliyat sonucunu beklemek.

Saniyeler dakikaları kovalamış kırk bilemedin kırk beş dakikayı daha geride bırakmıştık. İç çekişlerimiz birbirini kovalarken ameliyathanenin açılan kapısı ve doktorumuzun dışarı çıkmasıyla biz de ayağa fırlamıştık..

"Durumu nasıl doktor bey? Ameliyat iyi geçti değil mi?" nefessiz kalmış insanın havaya muhtaçlığı gibiydi benim şu an doktorun dudaklarının arasından çıkacak iki çift olumlu kelimeye olan ihytiyacım.

"Sakin olun. Ameliyat beklediğimizden de daha olumlu geçti." Gözlerimi derince kapatarak iç çektim. Gözlerim tekrar açıldığında yanaklarımdan damlalar birer birer süzülmeye başlamıştı.

"Yani şimdi sağ gözü eski görme sağlığına kavuştu mu?" Ahsen de benim gibi ağlayarak sormuştu sorusunu.

"Şimdi Leyal hanım uyuyor. Gözünüyse sardık. Birkaç saat vücudunun dinlenmesinden sonra uyanacak ve sargıyı açacağız. Her hangi bir olağan dışı durumla karşılaşmazsak eğer, evet sağ gözümüz eski görme sağlığına kavuşacak." doktor beyin dediklerini onaylamaktan başka çaremiz olmadığında doktor hafifçe gülümseyerek yanımızdan uzaklaşmıştı.

"İlk aşamayı atlattık çok şükür. İnşallah sargılar açıldığı zamanda da bir sorun olmaz." Ahsen'in sesi kulaklarımı doldurduğunda yine bir bekleme dalgasıyla sarsılacağımızı bir kez daha anlamıştım. Ama olsundu. Sonunda iyi haberler alalım da ben bir ömür bile beklemeye hazırdım. 

"Olmayacak." diye fısıldarken içimden inşallah demeyi de ihmal etmedim. Allahın izniyle bugünü sağ salim atlatacak, mutlu bir şekilde evimize geri dönecektik.

"Gel güzelim kantine inelim. Hem bir şeyler atıştırırız, hem de bekleme açısından zaman doldurmuş oluruz." diyerek kız kardeşime seslendiğimde belli belirsiz başını sallamıştı.

"Çok iyi düşündün abi. Gidelim." dediğinde elimle onu omuzundan kavramış, kendime çekerek kulaklarının altına zar zor gelen kısa ama canlı kahve saçlarının arasına ufak bir öpücük kondurmuştum.

Kantine indiğimizde boş masalardan birine oturmuştuk. Daha sonra ben kalkarak büfeye yaklaşmış iki adet kaşarlı tost ve iki orta şekerli kahve almıştım. Aldıklarımı tepsiye yerleştirerek bana uzattıklarında ben de önce ödemeyi yapmış ardından tepsiyi de alarak yerime geçtim. Bir sandviç ve bir kahveyi kardeşimin önüne bıraktıktan sonra yerime oturmuştum.

Genellikle sessiz geçen yeme faslına yaklaşık yarım saat zaman harcamıştık. Yemeklerimiz bittiğinde tekrar yukarı çıkmış, bekleme koltuklarına kurulmuştuk. Ahsen o arada eşi Serhat'ı aramış, yeğenim Yiğit Efe ile ilgili konuşmuştu.

Yine asırlar gibi geçen sürenin ardından üç-dört saat akıp gitmişti. Artık Leyal'in uyanmasıyla ilgili hemşirenin bilgilendirmesiyle onun yatırıldığı odaya geçmiştik hemen ikimiz de. İçeri girdiğimizde doktorumuz Suat bey Leyal ile konuşuyordu. Leyal gözlerinde sargı, hastane yatağının başlına yaslı olacak biçimde yarı oturur pozisyondaydı.

"Kendini nasıl hissediyorsun Leyal?" doktorun sesiyle Leyal belli belirsiz başını yukarı kaldırmıştı.

"İyi hissediyorum Suat bey. Biraz başımda ağrı var o kadar." Doktor cevap akrşısında onaylar yanıtlar vermişti.

"Genel olarak durumun iyi. Ameliyat beklediğimizden de sorunsuz geçti. Birazdan iki gözünde de olan sargılar açılacak. Sargı açıldıktan sonra sen bize sağ gözünün görme durumuyla ilgili bilgilendirme yapacaksın." demişti Suat bey tane tane anlatarak.

Doktorun söylediği her kelimede bedenim titreme hızı daha çok artıyordu. Olumsuz düşünceleri beynimden tamamen çıkarmaya çalışıyordum. Allahın izniyle her şey iyi olarak da devam edecek ve Leyal'in iyileşme yolculuğunda ilk ve en büyük adımı bugün başarıyla tamamlayacaktık.

"Peki sol gözüm?" nahif ses tonuyla sormuştu sorusunu Leyal.

"Eğer birazdan her şey düşündüğümüz gibi olumlu sonuçlanırsa çok beklememize gerek kalmadan birkaç hafta sonraya diğer ameliyatın randevusunu yazacağım. Şimdi müsadenle sargıları açmak istiyorum." Doktor ellerini sargıya uzattığında Leyal buna izin vermemişti.

"Durun, ya gözlerimin önü yine kapkaranlık olursa, ya yine göremezsem..." acı çeker gibi çıkan ses tonu gözlerimin çeşme misali dolup taşmasına neden olmuştu. Allahım, lütfen onu tekrar aynı acılarla sınama. Lütfen...

"Merak etme kızım. Öyle bir şey olmayacak." Doktor bey Leyal'in tepkisi karşısında derince iç çekmiş ve başını kaldırarak bize bakmıştı. Ardından babacan bir tavırla Leyal'i sakinleştirmeye çalışmıştı.

Ahsen de benden farksızdı. Dudakları titriyor, gözlerinden damlayan yaşlarla gözlerini bir saniye bile olsun karşıdan ayırmıyordu.

"Tamam o zaman. Açalım sargıyı." dediklerinden sonra elleriyle üstüne atılan battaniyeyi sımsıkı kavradığı gözümden kaçmamıştı. Az daha sabret güzelim benim, birazdan bitecek kaç zamandır seni yoran bu işgencenin büyük bir kısmı. 

Doktor usulca başın arkasında kavuşan sargıyı kavramış, birkaç kere başın çevresinde döndürerek açmıştı. Genel müdahele gözün içine yapıtılığı için göz etrafında ya da yüzünde açık yara yoktu. 

Sargının açılması bittiğinde Leyal hala gözlerini sımsıkı kapatmış açmıyordu.

"Hadi kızım, aç artık gözlerini de ver bize şu mutlu haberi." doktor da Leyal'in durumunu anlamış olacak ki çok sakin ve babacan bir tavırla yaklaşıyordu.

"Korkuyorum, ya yine göremezsem." inler gibi çıkan sesini duyduğumda dayanamayarak öne doğru atılmış, yatağın boşluk kısmına kurularak Leyal'in battaniyeyi kavrayan ellerini tutmuştum.

"Korkma birtanem, korkma. Aç hadi gözlerini de karanlık dünyamızı aydınlat." dediğimde başını hızla iki yana sallamıştı olumsuzca.

Doktor ağızını açarak bir şeyler demek istediğinde elimle işaret yapmıştım konuşmaması için. Zira ben konuşacaktım onunla.

"Bana güveniyor musun Leyal?" dedim sakin çıkması için özen gösterdiğim ses tonumla. Sakin olmak aslında çok zordu böylesi bir durumda.

"Evet, güveniyorum." diye mırıldanmıştı. Sesini zar zor duymuştuk.

"O zaman sana söz veriyorum ki her şey güzel olacak. Yeniden aydınlığa kavuşacaksın. Hadi güzelim, aç artık gözlerini." dediğimde nihayet başını olumlu anlamda sallamıştı.

Tir tir titreyen kirpikleri çok korktuğunun habercisi olsa da yavaş yavaş göz kapaklarını yukarı doğru kaldırmaya başlamıştı.

Derine nefeslendim ben de tıpkı karşımda oturan ürkek bir ceylandan farksız kadınla.

Göz kapakları tamamen yukarı kalktığında yüzünü buruşturmuştu. Önce birkaç saniye gözlerini kırpıştırmıştı. Heyacandan ölecek gibiydim. Zira verdiği tepkilerden görüp görmediğini anlayamıyordum. Fakat o öldüğüm bal gözlerini görüyordum.

"Mirzaaa..." diye bir anda bağırarak ağlamaya başladığında korkum tüm hücrelerime yayılmıştı iki saniyede. Allahım hayır, görmüyor muydu acaba diye düşünmek istemesem de aklıma çöreklenmişti, kötü düşünceler verdiği tepkiler sonucu.

"Görüyorum. Allahım görüyorum..." hıçkırarak yüksek sesle ağlamaya başladığında kaç dakikadır tuttuğumu bile hatırlayamadığım nefesimi serbest bırakmıştım.

"Ahhhh, çok şükür Allahım. Çok şükür." gözyaşlarına attığı kahkahalarda karıştığında gözlerini odanın her tarafında turlatmıştı.

"Görüyorum, tekrar görüyorum." gülüşü solmazken kollarını hızla yukarı kaldırarak boynuma doladığında ben de hemen beline sarılarak onu kendime çekmiştim. 

"Ahsen, canım arkadaşımm..." bana sarılı olduğu halde ellerini de kardeşime uzattığında Ahsen gülerek ellerini kavramıştı sevdiğim kadının.

"Canım benim, çok şükürler olsun." ikisinin de mutluluk gözyaşları ve kahkahaları odayı doldurduğunda hemşire kızın da gözleri dolmuştu.

"Çok teşekkür ederim Suat bey, sizin sayenizde tekrar görme sağlığıma kavuşuyorum." Leyal sarılmamıza son verdiğinde bu kez bakışlarını doktor beye çevirmişti. 

"Teşekkür edecek bir şey yok, bunu hepimiz başardık. Tebrik ederim." doktorun söyledikleriyle Leyal daha da gülümsemişti.

Bense içimden yüzlerce kez şükürler ediyordum yüce Allaha.  Çok şükürler olsun ki, bizi bir kez daha aynı yarayla imtihan etmedi...




********************************************

01.03.2023

16. bölümüz de bitti.

Sevgili okurlar, kurgunun en can alıcı bölümlerinden biri olduğu için bir hayli zorlardım yazarken.

Emeklerimin karşılığı olarak ufak yorumlarınızı ve votelerinizi eksik etmeyin lütfen.

Sağlıcakla kalın, çok öpücükler.

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

1.8M 130K 30
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
775K 31K 44
Kapak: @MasalByk Vasiyet adı altında yapılan evliliğin geçmişin karanlık günlerine yolculuğunda, kimsesizlikten üşürken AŞK'la tanışan ZUHAL Sert kiş...
24.5K 3.7K 27
NOT:ÇALINTI VEYA EN UFAK BİR KOPYALAMA DURUMUMDA AVUKAT KUZENİM VE ABLAM TARAFINDAN GEREKEN TÜM YASAL İŞLEMLER YAPILACAKTIR... KURGUMUN HİÇ BİR KURU...
930K 51.5K 40
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...