BIELA | tk

Par TaeTaesRules

357K 40.8K 21.5K

''Efsanelere göre Biela, tüm sürülerin ortak yaşamı olarak kullandığı Arimon Ormanı'nda gözden uzak bir biçim... Plus

tanıtım
1| yeni arkadaş
2| eşsiz koku
3| kurtlar
4| feromonlar
5| aitlik izi
6| ''çok güzelsin.''
7| mühür zamanı
8| buluşma
9| gerçekler
10| ''şimdi biz sevgili miyiz?''
11| ''o sadece benim deltam...''
12| kurdun çağrısı
13| görüşme
14| saldırı
15| av mevsimi
16| kontrol
17| istek
18| öfkeden doğan güçler
19| gerçek deltanın uyanışı
20| intikam
21| istenmeyen mühür
22| ''beni(m)sin artık''
23| ebeveynlik içgüdüleri
24| bebeğin çağrısı

25| FİNAL

3.3K 343 122
Par TaeTaesRules

arkadaslar???? selam ya ahahaha😁

bu kim dediginizi duyuyom su an. bir senelik bir yks arasindan sonra geri geldim. beni veya ficlerimi hatirladiginizi dusunmuyorum ama here i am🗿

valla yksye calistik bi bok olmadi hayir anlamiyom heyecan falan da yapmadim amk niye olmadi anlamadim ama yapck bi sey yok olmayinca olmuo buna sukur🗿

bu arada arkadaslar ydtye son 3 dakika kala yetistim💀💀💀 az daha koca sene bok yoluna gidiyodu korkudan ter icinde kaldim. bi de saganak yagmur vardi o yagmurda semsiyesiz kosturdum beni sakinlestirdiler yetistin diye falan agliyodum amk ŞANGŞAMGŞANGĞSNGĞSGMĞSGMİ

anyways sonuc olarak SONUNDA BİTTİ WAR IS OVER fic yazmayi ozlemisim ama baslayinca hic yazamadigimi fark ettim. baya paslanmisim o yuzden alisana kadar idare etmeniz lazm arkdslar malsf

bu da final bolumu zaten. boku cikmadan bitirmek en iyisi yazmak istersem ozel bolum de atarim oh mis YETER BIELA BİTSİN ARTİK YETER

neyse cok konustum arkdslar, lutfn yorumlari eksik etmeyin diger ficlere de yb yazmam lazim beni gaza getirin nolur (istek degil ihtiyac)

hepinizi seviyorum, iyi okumalar!

•••

"Bebeğim, uyan..."

"Mmhm, azıcık daha..."

Jeongguk eşinin mırıldanmalarına karşın kendini tutamayıp güldü. Son zamanlarda karnı burnunda olan biela, uykusuzluktan baygın düşmek üzereydi. Sancıları iyice artmıştı; bebek kendini gerek hala alışamadıkları güçleri, gerekse babasına yaşattığı acılar sayesinde ailesine belli ediyordu. Taehyung, ilk defa uzun soluklu bir uyku çekmişti. Jeongguk bunu bozmak istemiyordu, fakat artık eşinin uyanması gerekiyordu.

Çünkü 16 saattir uyuyordu.

Evet, şaşırtıcı olduğu bir gerçekti. Taehyung o kadar uzun süredir uyuyordu ki Jeongguk endişeden dolayı yarım saatte bir gelip onun nefes alıp almadığını kontrol ediyordu. Eşinin bu uykusunun artık son bulması gerektiğini düşünen Jeongguk, en sonunda onu uyandırmaya karar vermişti.

"Taehyung hadi çiçeğim. Çok fazla uyudun, yeter bu kadar." Taehyung sızlanarak Jeongguk'a doğru ellerini uzattı. Pofuduk kulakları geriye doğru dikleşmiş, kuyruğu havada asabi bir biçimde sallanıyordu. Jeongguk onun huysuzluğunun sebebini anladığında yavaşça onun yanına uzandı. Taehyung, eşinin sıcaklığını hissettiği anda kaşlarını çatmayı bırakmış ve kocaman karnının izin verdiği kadar ona sokularak elleriyle göğsüne tutunmuştu. Deltanın sıcaklığı ve yoğun kokusu onu ve bebeği hemencecik sakinleştirmişti. Kuyruğu hızlı hızlı sallanmayı bıraktı, kulakları ise aşağı doğru eğildi ve Taehyung rahat uykusuna devam etti.

Neyseki bu çok uzun sürmemiş, Jeongguk derin bir nefes alıp "Bir gün beni şirinliğin yüzünden öldüreceksin." dedikten sonra onu kucaklayarak oturur pozisyona geçmişti. Bu ani hareketlilik ve sarsıntı, Taehyung'u uyandırdı ve ellerini refleksle karnına sarıp "N'oluyor?" diye mırıldandı. Jeongguk bir eliyle sırtını destekleyip, bir eliyle bacaklarının altından tutarken yanağına sulu bir öpücük bıraktı ve "Seni yıkamaya götürüyorum. Ancak öyle ayılırsın." dedi ayaklanırken.

Taehyung uyku sersemi yüz ifadesiyle dudaklarını büzdü ve "Ya ben ne güzel uyuyordum. Neden beni uyandırdın? Sıcacık yatağımdan kalktım senin yüzünden." dedi. Jeongguk ise ufak banyoya girip küvete doğru ilerlerken "Sızlanma bakalım. Eşimi ve çocuğumu özledim. Biraz da bana ilgi göster." dedi ve onu sandalyeye bıraktıktan sonra küveti hazırlamaya koyuldu.

Bu sırada hafiften kendine gelmeye başlayan Taehyung bir eliyle gözünü, bir eliyle de karnını okşarken eşini izlemeye başladı. Hamileliğinin son ayında olan biela, her konuda oldukça hassastı ve eşinin bütün ilgisine muhtaçtı çünkü bebek onu iyice zorlamaya başlamıştı. Taehyung her yönden oldukça zorlu bir süreç geçiriyordu. Bebeğin ona verdiği sancılar ve duygu patlamaları yetmezmiş gibi, bir de ortaya bielanın libidosu çıkmıştı. Biela son üç aydır, sanki karnında halihazırda bir bebek taşımıyormuş gibi rahattı ve ikinci bir bebek hayali kuruyordu. Elbette bu hayalleri kuran Taehyung değildi. O hamileliğin zorluklarıyla mücadele etmekten başka bir şeye odaklanamıyordu. Bu düşüncelere sahip olan kurttu. O, tavan yapan libidosuyla Taehyung'u iyice zorluyor ve dengesizleştiriyordu.

"Küvet hazır! Neredeymiş benim bebeklerim. Gelin bakalım." Jeongguk cıvıl cıvıl sesiyle eşine döndü ve onu kollarından tutup ayağa kaldırdı. "Jeongguk gerçekten buna gerek yok. Yüzümü yıkasam ayılırım."

"Olmaz." Dedi Jeongguk. "Ilık duş iyi gelir. Hem zaten terlemişsin, güne ferah başlayalım." Ardından eşinin üzerindeki tül geceliği hızlı hızlı çıkardı. Her ne kadar biela son zamanlarda tavan yapan azgınlığı yüzünden deltayı baştan çıkarmaya çalışsa da, Jeongguk son dokuz aydır eşine karşı hiçbir yeşil ışık yakmamıştı. Önceliği bebeğin ve eşinin sağlığı olan Jeongguk, bebek doğana kadar eşine cinsel anlamda yaklaşmamak adına kendine bir söz vermişti. Ne kadar zor olsa da, bu sözü tutmakta oldukça inatçıydı. Bu da bielanın sinirlerini daha çok bozuyordu.

Sonunda birlikte küvete girdiklerinde, Jeongguk bacakları arasında oturan bielayı sabunla köpürtmeye başladı. Bu sırada biela bir eliyle eşinin bacağına tutunmuş, diğer eliyle de iyice şişen karnını okşuyordu. "Jeongguk," diye mırıldandı. "Sence ne zaman doğacak?" Jeongguk küvetteki suyla eşini durularken "Bilmem." Dedi. "Ne zaman isterse o zaman doğar."

"Ben beklemekten çok sıkıldım. Artık kucağıma almak istiyorum."

"Ben de, ama hazır olduğu zaman gelecek bebeğim. Çocuğumuzun olması gerekenden erken doğmasını istemeyiz, değil mi? O ne zaman doğacağını biliyordur herhalde."

"Doğru." dedi Taehyung. Kulakları aşağı doğru eğikti ve dudakları büzülmüştü. Jeongguk gülümseyip onu belinden nazikçe tutarak göğsüne yasladı ve kendine iyice yapıştırdıktan sonra ellerini onun karnına yerleştirdi. Taehyung eşinin varlığıyla çepeçevre sarmalanmanın verdiği huzurla ona daha da yaslandı ve başını boyun girintisine yerleştirip gözlerini kapattı. "Üzme kendini güzelim. Zaten son aydayız bak, neredeyse gelmek üzere. Çok yakında kucağımıza alacağız."

"Sabırsızlanıyorum." dedi Taehyung. Yüzüne bir gülümseme yerleştirdi ve eşine biraz daha yaslandı.

"Taehyung! Çok kocaman olmuş!" dedi Jimin arkadaşının karnına hayranlıkla bakarak. Bu sırada Taehyung sarılmayı bölüp bir koluyla içerisini göstererek "Gel hadi." demişti. Jimin içerisini inceleyerek adımladı ve ikili koltuğa yöneldi. "Odanın düzenini mi değiştirdin?" diye sordu iyice yayılırken. Taehyung onun arkasından gelip koltukta yanına oturduğunda "Yani ufak bir şeyler yaptım tabii. Gerçi fark edince Jeongguk'la fena bozuştuk. Neymiş efendim hamileymişim, hareket etmemeliymişim. Oldu! Süs bebek gibi oturayım o zaman sürekli."

"E canım benim haklı çocuk." Dedi Jimin. "Son aydasın artık, azıcık dikkat et kendine. Tamam ilk aylarda spordur harekettir önemli de. Artık her an doğabilir bu çocuk, biraz götün yerinde dursun."

"Aman Jimin sen de, ne ara Jeongguk'a hak verir oldun? Hani düşmanındı senin?" Bunun üzerine Jimin koltukta yan dönüp "Hala öyle!" dedi öfkeyle. "Arkadaşımı benden çaldığı için götüne tekme atmak istiyorum hala. Ama kocan olduğu için elden bir şey gelmiyor maalesef."

"Neyse ne." Dedi Taehyung. Şiş karnının izin verdiği kadarıyla koltukta yan dönmüş ve Jimin'e hınzır gözlerle bakmıştı. Bu bakış, onun başka şeyler konuşmak istediğini gösteriyordu. Bu Jimin'in tedirgin olması için bir işaretti. "Yoongi'yle durumlar nasıl?" Bunun üzerine Jimin "Ne durumu? Ne diyorsun?" diye sordu. Taehyung ise gülümsedi ve onu dürttü. "İşte bilirsin, bir şeyler var mı diye soruyorum. Bayağı bir yakınsınız ya hani." Taehyung'un etrafta gezinem gözleri ve sallanan gövdesiyle Jimin gözlerini şokla açtı ve Taehyung'un onu dürten elini itttirdi. "Sana inanamıyorum! Götünden şeyler uydurmaya başladın iyice! Hamilelik sana yaramamış bak halüsinasyonlar görmeye başladın. Ne yakınlığı?!"

"Konuyu saptırma salak! Biliyorum ben sizin gizli köşelerde kırıştırdığınızı, açık açık söyle!" dedi Taehyung arkadaşını çimdikleyerek. Jimin gözlerini irileştirip "Hain! Nasıl böyle bir şey söylersin!" diye çemkirmeye başladığında Taehyung onun kafasına vurdu. "Sus be! Çocuk mu var karşında! Gördüm işte kıkır kıkır gülüşüyordunuz! İnkar etme!" Jimin acıyan kafasını ovuştururken ona çekingen bir bakış attı ve oflayıp "Nerede gördün ya..." dedi ufak bir sızlanmayla. Taehyung ise şişkin karnını tutup arkadaşının kızarıp bozaran suratına gülmekle meşguldü. "Benim her yerde gözlerim var akıllım! Benden kaçabileceğini mi sandın sen?! Dökül şimdi, sevgili oldunuz mu?"

"Olmadık be! Çirkef manyak! Öğrenene kadar peşimi bırakmazsın sen!"

"Bırakmam tabi salak! Detaya gir, ne kadar yakınsınız, ne zaman oldu, her şeyi bilmem lazım."

"Psikopat..." diye fısıldadı Jimin. Taehyung hiç oralı olmamış, karnını ovarken irileştirdiği gözleriyle arkadaşının en ufak detaya inerek ilişkilerini anlatmasını bekliyordu. "Ya işte şu manyak herif sizi esir aldığı sıra Yoongi ormana geldi. Benimle konuşmak istediğini söyledi ve sürüden biraz uzaklaştık. Sonra da yerinizi bildiğini söyledi, ben de hemen atladım tabii ama benden bir şey istediğini söyle-"

"Aman Tanrım ahlaksız teklif mi yaptı?!" diye çığırdı Taehyung. Jimin şokla ona baktığında Taehyung bir elini çenesinin altına yerleştirdi ve "Gerçi Yoongi yapmaz öyle şey-"

"Ay Taehyung salak mısın delirtme beni! Bak hamilesin diye bir şey yapamıyorum ama saçını başını yolarım bu gidişle! Ne anlatıyorsun acaba!" Jimin utançtan morarmış suratıyla arkadaşına bağırırken, bu durum Taehyung'un umrunda bile olmamıştı. Aksine Jimin'i utandırmaktan öylesine mutluydu ki sabah uyanır uyanmaz hissettiği üzüntüyü çabucak unutmuştu.

"Ya sus be! Çok konuşma da anlat! Ne istedi?"

"O ruh hastasının ve önceki deltayla bielanın geçmişini öğrenmek istedi. Ben de anlattım. Sonradan öğrendim ki bu da gitmiş Jeongguk'a anlatmış. Sizi nasıl buldu da kurtardı anlamış oldum."

"Ay Jeongguk'um, kahramanım benim ya nasıl da hemen yetişmiş görüyor musun?" Taehyung elleriyle karnını okşarken gülümseyip sürüye kontrole giden eşinin hayalini kurmaya başladığında Jimin gözlerini devirdi ve "Ay aşk böyle bir şey mi ya? Bir anda işi gücü bırakıp mal gibi onu düşünmeye başladın." dedi. Taehyung da ona gözlerini devirdi. "Sen anlamazsın, Yoongi'yle gizli gizli oynaşmak yerine iak diye dudağına yapışsaydın anlardın ama."

"Ya sen manyak mısın?! Hala oynaşmak diyor kafayı yiyeceğim bak Taehyung döverim seni cidden!" Taehyung büyük kahkahalarla gülmeye devam ediyordu. Arkadaşının öfkeden ve utançtan mosmor olması ama bebek yüzünden onu dövememesi çok komikti ona göre. Normalde şimdiye Jimin'le saç baş girişmiş olurlardı.

Onların sevgi dili böyle bir şeydi.

"Çok komik! Kıçımın kenarı! Bebeği doğur da gör sen nasıl tekmeliyorum senin o götünü! Hadsiz!" Ona çemkirmeye devam eden Jimin, Taehyung'un kahlahasının yavaş yavaş solmaya başladığını fark etti ve "N'oldu?! Böyle kalırsın işte! Beni hafife almayacaksın oğlum, böyle ahım tutar işte."

Jimin'in hala fark etmediği şey, bebeğin gelmek üzere olduğuydu. Neyseki Taehyung bunu, bütün vücuduna elektrik verilmiş gibi hissettiren o sancıların girmesiyle anlayabilmişti. Tek sorun, acıdan konuşamamasıydı. Jimin'in kolunu tuttu ilk önce. Jimin ona "Ne var?" dediğinde hala işin ciddiyetine varamadığı belliydi. Taehyung vücuduna giren başka bir sancıyla etrafa pespembe bir toz bulutu yaydı. Bu normalde çevresindekileri etkisi altına alan bir özelliğiydi. Fakat şu an çektiği acı, kokuyu çok keskin ve boğucu bir hale getirmişti.

Jimin, sonunda arkadaşının onunla şakalaşmadığını fark edebilmişti. Korkuyla ona yaklaştı ve yanaklarını tutup başını kaldırdı. "Taehyung? Bebek mi geliyor? Sahiden mi?" diye sordu telaşla. Taehyung yutkunup onun kolunu koparacak kadar sert sıkmakla çareyi bulmuştu. Jimin'in gözleri korkuyla irileşti ve koltuktan kalkıp "Tamam, tamam dur! Dur!" dedi. Fakat Taehyung'un daha fazla sabrı kalmamıştı. Boğazından hırıltılı bir inleme çıktı ve hemen ardından "Duruyorum zaten!" diye çığlık attı.

Jimin ellerini saçlarından geçirdi ve etrafta koşmaya başladı. "Ne yapacağım?! Ne yapacağım?! Su! Taehyung dur! Su getiriyorum!" Taehyung koltukta geriye yaslanıp eliyle karnını tutarken "İstemiyorum!" Diye çığlık attı bir kez daha. Sonrasında gözlerinden yaşlar akarken "Yardım et!" dedi. Fakat faydası yoktu. Jimin bir omega olsa da doğuma hiç girmemişti. Bu işleri bu zamana kadar hep büyükanne üstlenmişti. Taehyung bu haldeyken onu büyükanneye götürmesi mümkün değildi. Onu tek başına bırakıp yardım da çağıramazdı çünkü kokusu gittikçe yoğunlaşıyor ve onu boğuyordu. Başka birisinin eve girme riski çok yüksekti.

"Taehyung lütfen derin nefesler al tamam mı?" dedi Jimin gözlerinden yaşlar akarken; bu hem korkudan, hem de Taehyung'un evi esir alan toz bulutundan kaynaklanıyordu. "Hadi beraber nefes egzersizi yapalım, sakin ol. Yanındayım." dedi ve onun bir elini sıkı sıkı tutup diğeriyle sırtını destekleyerek onun koltukta daha rahat bir pozisyona geçmesini sağladı. Bu sırada Taehyung onun elinden güç buluyor ve kıracakmış gibi sıkıyordu. "Nefes al... Nefes ver... Aynen böyle, devam et... Sakin sakin... İşte bu, harikasın devam et böyle... Al, ver, al, ver- ağlama! Ağlama n'olur ağlama! Tamam şşşt geçecek. Halledeceğim, halledeceğim lütfen ağlama..."

Jimin bütün bunları, gözlerinden akan yaşlara rağmen söylüyordu. Hiçbir planı yoktu. Onu bırakamaz veya acı çekerken kucağında taşıyamazdı. Taehyung her şeyden önce bir erkekti. Bebeğin doğabilmesi için karnının kesilmesi gerekiyordu. Fakat bunu yapabilecekler hiçbir steril malzeme yoktu, her şeyden önce Jimin arkadaşını tecrübesizliğinin kurbanı yapamazdı. Bu riski alamazdı.

Bu sırada Taehyung, yaşadığı olağanüstü acının etkisindeydi. Bebeğin en üstün ırk oluşu halihazırda hamileliği zor kılmıştı, fakat doğumun bundan daha da zor olacağı kesinleşmişti. Vücudunda tek bir su damlası kalmayana kadar terlemiş gibiydi ama hala sıcaklıyordu. Kasıklarından başlayıp bütün vücuduna yayılan keskin sancılar onu öldürüyordu. Daha fazla dayanamayacağı kesindi.

Bu yüzden, biela onlar için büyük bir iyilik yaptı ve Taehyung'un bedeninin kontrolünü ele aldı. Artık Jimin'in karşısındaki arkadaşı değil, kurduydu. Jimin merak ve korkuyla onu izlerken, biela bembeyaz ve parıldayan gözlerini açtı ve titreyen dudaklarını, büyük bir çığlık için araladı. Bu çığlık; Jimin'in, arkadaşının elini bırakmasına ve kulaklarını tıkamasına sebep olmuştu. Fakat biela bu çığlığı atarken amacı acısını ifade etmek değil, eşine ulaşabilmek için güç toplamaktı. Ani çığlıkla enerji yüklenen bedeni hareketlendi ve biela gözlerini tavana dikip zihnen, mühürle bağlı olduğu eşine kendini duyurmak için çabaladı.

Çabası elbette sonuçsuz kalmadı. Mühürlü eşler birbirlerini zihin yoluyla duyabilir ve hissedebilirlerdi. Halk pazarında dolaşıp esnaf kontrolü yapan Jeongguk dakikalardır hissettiği o tedirginlik hissini, en sonunda eşinin zihninde yankılanan "Jeongguk yardım et!" çığlığıyla anlamlandırabilmişti. Kontrolün ortasında bedeni büyük bir sarsıntı geçirdi, eşinin acısını o anda hissetmiş ve bir anlığına kontrolü kaybetmişti. Fakat içinde ulumaya başlayan deltanın verdiği kuvvet ve enerji, onu bir anda ayaklandırmış ve etrafındaki adamlarına hiçbir şey söylemeden koşmaya başlamıştı. Halk, liderlerinin niye koştuğuna anlam verememişti, fakat Jeongguk bunu açıklayamayacak kadar telaşlıydı.

İlk hedefi meydanda oturacağını söyleyen Yoongi'ydi. Yoongi, arkadaşının kan ter içinde kendisine geldiğini görmüş ve telaşla ayaklanmıştı. Hızını alamayan Jeongguk ona çarpıp ikisini de son anda tutmuş ve "Bebek!" Diye bağırmıştı. Yoongi elbette şok içerisindeyken bu dediğine anlam verememişti fakat Jeongguk'un sonraki söyledikleri, yeterince açıklayıcıydı. "Bebek! Geliyor! Yardım! Büyükannemi getir!" dedi ve Yoongi daha ona cevap veremeden eve doğru koşmaya başladı. Bu sırada Yoongi "Siktir ya! Ne yapacağım şimdi?" diye sordu ve ellerini saçlarının arasından telaşla geçirdi. Büyükannenin nerede olduğunu bile bilmiyordu.

Bu esnada Jeongguk, çoktan yolu yarılamıştı bile. Kurdunun ona verdiği enerjiyle o kadar hızlı koşuyordu ki artık önünü görmemeye başlamıştı. Yaklaştıkça eşinin yaydığı kokuyu alıyor ve daha da telaşlanıyordu, Taehyung'un saçtığı pembe toz bulutu çoktan ormanı kaplamıştı bile. Jeongguk yaklaştıkça eşinin ağır kokusunu daha da alıyor, onun bağırışlarını duymaya başlıyordu. Sonunda şelaleye vardığında evlerini gördü ve son enerjisini de daha da hızlanmaya harcadı.

"Taehyung!" Jeongguk'un bağırışı evin içinde yankılanmıştı. Jimin hızla kafasını o yöne çevirirken karşılaştığı delta, göz yaşları içerisinde gülümsemesini sağlamıştı. Sonunda, tek başına değildi. Jeongguk'un da doğumdan anlamadığı aşikardı, en azından burada onun yükünü hafifletebilir, eşine destek olabilirdi.

"Jeongguk..." diye fısıldadı Taehyung, takati kalmamıştı. Ağrıları o kadar yoğundu ki bedenini hissedemiyordu. Gözleri hala normale dönmemişti, bu sefer bebek mavisi rengini almıştı. Jeongguk bir solukta eşinin yanına vardı ve terden suratına yapışan saçlarını yüzünden çekip alnını öptü. "Buradayım, canımın içi. Geldim, korkma. Yanındayım aşkım. Sakin ol, yanındayım." Jeongguk bir yandan eşinin saçlarını öperken mırıldanıyordu. Jimin sonunda rahat bir nefes vermiş ve geri çekilip onlara alan tanımıştı.

Bu sırada Jeongguk sol eliyle onun elini kavradı, diğer eliyle de onun tüylü kulaklarını rahatlaması adına okşamaya başladı. Taehyung'u her zaman mayıştıran bu hareket, bir süre rahatlamasına yardımcı olmuştu. Jeongguk onun terden ıslanmış yanaklarına ve suratına onu rahatsız etmeyecek kadar hafif öpücükler bıraktı. "Derin nefesler al, büyükanne birazdan burada olacak çiçeğim. Birazcık sık dişini tamam mı? Hm, güzelim benim. Hayır! Hayır tamam yok bir şey ağlama. Ağlama, hayır, bitecek. Geçecek çiçeğim hadi biraz daha dayanalım tamam mı?"  Tekrardan ağlamaya başlayan Taehyung, işleri zora sokmuştu.

Aradan dakikalar geçti, Taehyung'un yaydığı toz bulutu gittikçe onları nefessiz bırakıyor, ağlamaları şiddetlendikçe gözleri renk değiştiriyordu. Jeongguk bile artık onu sakinleştiremezdi. Aksine, eşini sakinleştirmesi gereken adam, bir çocuk gibi ağlamaya başlamıştı. Taehyung'un sakinleşmediğini gördükçe hıçkırıyor, daha da ağlıyordu. Jimin ise ikisinin ağlamalarını gördükçe daha da üzülüyor, bir an önce büyükannenin buraya gelmesi için dualar ediyordu.

O sırada, duaları kabul olmuşçasına bir anda eve dalan büyükanne "Yavrum!" diye bağırmıştı. Taehyung beklediği kişinin sesini duyduğu an vücudu büyük bir rahatlamayla gevşemişti. Artık, bu acının bitmesine hazırdı.

Büyükanne hemen onun yanına gelmiş ve Jeongguk'u kolundan çekiştirip "Kalk." demişti. Jeongguk hemen kenara çekildiğinde büyükanne çantasını koltupa bırakıp yanına oturmuş ve Jimin'e dönmüştü. "Bana bir kova su getir, hemen!" Jimin telaşla mutfağa koşarken büyükanne etrafa bakındı ve "Burada olmaz." dedi. "Jeongguk, Taehyung'u kaldırıp yatağa götürmemiz gerek. Yardım et çabuk." dedi ve Jeongguk anında Taehyung'u kucaklamak için eğildi. Taehyung şimdi eşinin kucağında yatak odasına götürülüyordu. Sancıları hala aynı şekilde devam ediyor, bebek adeta dışarı çıkmak için onun karnını deşiyordu.

Sonunda Taehyung yumuşak yatağına yatırıldığında, büyükanne çantasını kenara bırakmış ve içinden malzemeleri çıkarırken "Normal doğum mümkün değil, biliyorsunuz. Mecburen karnını açmam gerek yavrum." Jeongguk her ne kadar bunun olacağını bilse de, korkmadan edememişti. "İyi olacak mı? Riskli değil, değil mi?" Büyükanne ona döndü ve "Değil. Ama bu bebek türümüzün en güçlüsü. Biraz zorlanacağız."  dedi. Ardından onu sırtından kapıya doğru ittirip "Çık şimdi. Hemen başlamam gerek." diye ekledi.

Bu Jeongguk için şok ediciydi. "Ne?! Ama ben eşiyim, benim kalmam gerek! Destek olurum, bir şey yaparım belki?" Büyükanne, kısıtlı zamanları olmasına rağmen çene çalan deltanın yüzüne tokadı yapıştırmak istedi. Fakat duruşunu bozmadı ve "Jeongguk, benim sinirlerimi zorlama evladım. Sana çık diyorsam, çık." dedi. Jeongguk, bununla birlikte zorlamamış ve Taehyung'a yaklaşıp alnını öptükten sonra "Yanındayım." deyip istemeye istemeye dışarı çıkmıştı.

Bu sırada içeri kovayı taşıyan Jimin Jeongguk'un yanından geçerken "Korkma." demişti ona. Jeongguk'un bakışlarını üzerinde hissettiğindeyse ona hiç dönmeden "Büyükanne ne yapacağını bilir." demiş ve kucağındaki kovayla odaya girmişti.

"Getirdim."

"Güzel, koy şuraya. Başlıyorum, hazır mısın Taehyung'um?" Dedi kadın kollarını sıvadıktan sonra. Buruşmuş elleri arasında koyu yeşil bir yaprak tutuyordu. Taehyung acılar içinde kıvranırken ona "O ne?" diye sordu. Büyükanne ise gülümseyip ona yaklaştı ve yaprağı onun burnuna sürttü. Taehyung'un yüzünü buruşturmasını izlerken de cevapladı. "Seni bayıltıyorum. O kadar acı çekerken bir de canlı canlı kesilmeye dayanamazsın. Uyandığında kucağında bebeğiniz olacak yavrum korkma. Bana güven ve kendini sal." Taehyung, büyükanneyi dinlerken vücudunun ağırlaştığını hissetmiş ve gözlerini kırpıştırmaya başlamıştı. Sancıları sanki azalmış gibiydi, aslında hala acı hissi vardı fakat Taehyung bayılıyordu. O yüzden bu acıya karşı duyarsızlaşmaya başlamıştı.

Taehyung, bebeğine kavuşma umuduyla gözlerini kapattığında, artık bedenini salmış, bayılmıştı. Bunu fark eden Jimin arkadaşına doğru eğilip saçlarına bir öpücük bırakmıştı. "Umarım iyi geçer." dedikten sonra da odadan ayrılmaya yeltendi. Fakat onu durduran, koluna tutunan büyükanneydi. Jimin ona sorgulayan bakışlar attığı sırada, büyükanne "Benimle kalıyorsun evlat. Bu işleri öğrenmek için geç bile kaldın." dedi ve Jimin'in şokla ona bakmasına sebep oldu. "Ama büyükanne-"

"Aması maması yok! Artık çok yaşlıyım Jimin. Sırf Taehyung bana güvendiği için buraya kadar geldim ama artık bunu tek başıma yapamıyorum." Jimin'in kararsızlığını ve korkusunu hisseden yaşlı kadın gülümseyip onun yanağına elini koydu. "Korkma, Taehyung'u ve bebeği incitmeden bu işi halledeceğiz. Ama yardımın lazım. O yüzden korkmayı bırak ve elini çabuk tut." dedikten hemen sonra sterilize bir halde buraya kadar getirdiği aletleri çıkardı ve derin bir nefes aldı.

"Başlayalım."

•••

"Neden hala çıkmadılar? Şimdiye çıkmaları gerekirdi değil mi?" diye sordu Jeongguk telaşla bahçede volta atarken. Bu sırada Yoongi ve Hoseok yan yana oturmuş bebeğini kucağına almak üzere olan arkadaşlarını izliyorlardı. Yoongi "Korkma." dedi. "Büyükanneyi tam zamanında getirdik. Muhtemelen bebek güçlü bir tür olduğu için sorun çıkartıyordur." Jeongguk şokla ona döndü. "Çok iç açıcı bir konuşmaydı, sağ ol! Sorun niye çıkartsın?! Çıkartmaz, başka bir şey oldu. Kesin bir şey var, söylemiyorlar!"

"Abart biraz daha istersen." dedi Hoseok gözlerini devirip. "Sürünün yarısı içeride resmen, el birliğiyle bir tane çocuk doğurtturuyorlar daha ne istiyorsun? Biraz sakin mi olsan acaba? Bir şey olsa şimdiye söylerlerdi."

Hoseok dediklerinde haklıydı. Jeongguk, büyükanne onu kovduktan sonra durmamış ve doğum yaptırmayı bilen birkaç tanıdığını daha eve getirmişti. Bu kişiler tam olarak annesi, kendi ebesi ve bir ara ebelik yapmış doktor Kim Seokjin'di. İçeride Taehyung'la ilgilenen tam 5 kişi vardı. Buna rağmen saatlerdir oradaydılar. Normal doğum olmadığı için Taehyung'un ne durumda olduğunu bilmiyordu ve Jeongguk kafayı yemek üzereydi. Kafasında tonlarca senaryo kurmuştu ve bu senaryoların sonu hiç de iyi bitmiyordu.

Bir buçuk saat önce evin etrafında koyu mor, zararsız bir hortum oluşmuştu. Bunu Taehyung'un yaptığı aşikardı. Fakat asıl alışık olmadıkları şey, evin etrafına birden hayvanların doluşmasıydı. Tavşandan tutun geyiğe kadar onlarca hayvan bir anda buraya gelmişlerdi. Taehyung hayvanları severdi evet, fakat onlarla özel bir bağı yoktu. Bu, bilindik değildi. Hayvanlar da tıpkı onlar gibi evin etrafına yayılmış, sanki gelecek iyi haberi bekliyor gibilerdi.

"Oğlum!"

Babasının sesi, Jeongguk'u düşüncelerinden bir süre uzak tutmuştu. Babasının ona doğru koştuğunu fark edip gülümsedi ve ona doğru ilerleyip kollarını açtı. Birbirlerine ulaşan ikili, sıkıca kucaklaşmıştı. Saçları kırlaşmış delta oğluna baktı ve "Sizinle gurur duyuyorum." dedi. "Mükemmel ebeveynler olacaksınız. Size inanıyorum." Jeongguk bunun üzerine gülümsedi ve çenesini babasının omzuna yasladı. "Umarım, sadece Taehyung'un ve bebeğimizin iyi olduğunu bilmek istiyorum. Bundan başka bir şey düşünemiyorum şu an."

"Korkma oğlum. İyi olacaklar." Adam oğluna baktı ve yüzünü manidar bir gülümseme ele geçirdi. "Bana birini hatırlatıyorsun." dedi. Jeongguk kaşlarını çatıp anlamaya çalıştığında ise bekletmeden "Beni." diye cevapladı. "Senin doğumunda da aynen böyleydim. Annenin çığlıklarını dinleyip korkudan ecel teri döküyordum. Korkunç bir deneyimdi, ama değerdi. Sonunda seni elde ettik, bütün acılara ve korkulara değdin oğlum. Bebeğinizi kucağınıza aldıktan sonra aynen bunu düşüneceksiniz. 9 ay boyunca yaşadıklarınızı sanki hiçbiri olmamış gibi unutuvereceksiniz."

"Umarım dediğin gibi olur baba."

Tam da bu konuşmanın üzerine, kimsenin beklemediği bir şey olmuş ve dışarıda bekleyen hayvanlar birden hareketlenmeye başlamıştı. Tavşanlar etrafta zıplıyor, köpekler uluyordu ve geyikler otlamayı bırakmış eve bakıyordu. Bu garipti. Hoseok ayaklanıp "Ne oldu bu hayvanlara ya?" diye sorduğunda Jeongguk babasından ayrıldı ve telaşla "Bilmiyorum. Bir şey olmuş olabilir mi?" dedi.

Evet bir şey olmuştu. Fakat Jeongguk bunu yanlış yorumluyordu. Yüreğindeki korku gittikçe artıyor, onu boğuyordu. Bir habere ihtiyacı vardı. Bunu hissetmiş olan büyükanne, saatler sonra evden dışarı çıkmış ve Jeongguk son sürat ona koşarken yüzündeki gülümsemeyle "Doğdu!" demişti.

İşte bu, oradaki herkes için güzel haberdi. Hoseok ve Yoongi bağırarak birbirlerine sarılırken, baba Jeon artık 'dede' olduğunu fark etmenin yarattığı hisle baş başaydı. Bu gerçekten garip bir histi. Fakat oğlunun; büyükanneyi kucaklayıp döndürürkenki halini izlerken gülümsedi ve kendine bir söz verdi. O, kendi babası gibi olmayacaktı. Torununa mükemmel bir dede olacaktı.

Bu sırada Jeongguk ve büyükanne çoktan odanın önüne varmıştı bile. Fakat Jeongguk, heyecandan giremiyordu. "Taehyung iyi mi?" diye sordu korkuyla. Büyükanne gülümseyip torununun yanağını sevdi ve "Hem de nasıl. Bebeği yıkarken uyandı. İkisi de çok sağlıklılar Jeongguk. İçini rahat tut ve ailenin yanına git." Jeongguk, bu sözler üzerine tekleyen kalbini hissetti ve derin bir nefes alıp kapıyı açtı.

Oradaydılar. Taehyung, kucağında tuttuğu sarmalanmış bebeğe içi gider gibi bakıyor, gözlerinden akan yaşlara rağmen kocaman gülümsüyordu. Kulakları, kapının sesiyle dikleşti ve kafasını kaldırdığı an eşini gördü. Şimdi asla ağlamayı bırakamayacaktı işte. Dudakları aşağı doğru bükülürken "Jeongguk.." diye fısıldadı. Jeongguk ise saatlerdir tuttuğu göz yaşlarını onları görmesiyle bir anda bırakmış ve yanlarına yaklaşmıştı. İlk önce elleriyle Taehyung'un yüzünü kavradı ve "Her şeyim." diye fısıldadı. Taehyung'un ne kadar zorlandığını, karnındaki yarığın şu an ne kadar acıdığını hissediyordu ve bundan sonra onu iyi hissettirmek için her şeyi yapacaktı.

İkisi de birbirlerine o kadar odaklanmıştı ki, odada bulunan herkes, onları rahatsız etmemek için ses bile çıkarmadan çıkmıştı fakat fark etmemişlerdi.

"Jeongguk, çok korktum. Onu doğuramayacağım diye, yaşatamayacağız diye çok korktum."

"Şşşt, tamam sakin ol bebeğim. Sorun yok. Yanındayım, bebeğimiz de yanımızda. Hep beraberiz, hiçbir sorun yok. Sakinleş." dedi Jeongguk. Ardından onun dudaklarına yumuşak, içten bir öpücük bıraktı. "Seni o kadar çok seviyorum ki..." dedi ardından. Gözleri bile Taehyung'a olan sevgisini göstermeye yeterdi. Parıl parıllardı. Taehyung gülümsedi ve "Seni çok seviyorum." diye karşılık verdi. Ardından "Tanışmak için hazır mısın? Seni bekliyor." dedi kucağındaki bebeğine bakarken.

"Hazırım." Jeongguk, hiç olmadığı kadar hazırdı hem de. Gözlerini eşinden ayırdı ve kollarını açıp "Gel bakalım..." dedi Taehyung onu kucağına bırakırken. Kolları, hayatında karşılaştığı en ağır şeyi taşıyormuş gibi zorlanmıştı. Halbuki bu küçük bebek, tüy kadar hafifti. Onu ağır yapan, Jeongguk'un evladı olduğunun bilincinde olmasıydı. Kucağında kendi yavrusunu taşıyor olmanın verdiği duygulardı ona ağır gelen.

Ömrü ve gücü yettiği sürece gururla taşıyacağı bir ağırlıktı bu.

Jeongguk, tek eliyle onu tutarken, boştaki eliyle hafifçe onun yüzünü açtı ve onu gördü.

Hayatında görebileceği en güzel şeylerden biriydi. Pembe-beyaz, dünyalar güzeli bir bebekti. Ufacık burnu, ince dudakları vardı. Yüzü Jeongguk'a benziyordu. Yanaklarında; Taehyung'un tam potansiyelini gösterdiği zamanlarda ortaya çıkan bıyık şeklindeki uzun çizgilerden vardı ve parıldıyordu. Hafiften çıkmış kahverengi saçlarının arasında pembe kısımlar da vardı. İşin garibi, bebek yeni doğmuş olmasına rağmen gözlerini hemencecik açmıştı. Ve direkt olarak babasına bakıyordu. Jeongguk, onun gözlerini gördüğü an bir çocuk gibi ağlamaya başladı.

Bir gözü kendisi gibi yeşil, diğeri de Taehyung gibi pembeydi.

"Taehyung, o... O çok güzel." diye fısıldadı Jeongguk. "Rüya gibi." Taehyung gülümsedi ve Jeongguk'un saçlarını okşarken "Tıpkı sana benziyor. Senin kadar güzel, zarif." dedi. Ardından onun göz yaşlarını sildi. Jeongguk onun elini tutup avuç içine öpücükler bıraktı ve "Asıl sana benziyor. Senin gibi tıpkı, peri... Taehyung gerçekten inanamıyorum, bizim bebeğimiz şimdi bu değil mi?" diye sordu.

"Öyle, çok güzel bir kızımız var artık."

"Bir de kız mı? Tanrım, ağlamaktan bayılabilirim her an. Hep bir kızım olsun isterdim."

"Şapşal." dedi Taehyung gülerken. Hemen ardından aklına gelen şeyle ona döndü. "Kolunda bir hareketlilik fark ettin mi hiç?" diye sordu. Jeongguk başta ne dediğini anlayamasa da, bebeğin yattığı kolunda kıpırdanmalar hissetmişti. Kaşlarını çatıp "Evet?" dedi. "Ne bu?" Taehyung ise gururla gülümsemişti. "Kuyrukları var. Tıpkı benim gibi. Ama altı tane."

Jeongguk daha ne kadar ağlayabileceğini kestiremiyordu. Taehyung'un kuyruktan bahsetmesiyle aklına kulakları gelmişti ve kafasına çevirmişti gözlerini hemen.

"Aman Tanrım! Senin gibi kulakları da var! Şuna bak, pofuduk pofuduk. Taehyung dayanamayacağım. Isırmamak için zor duruyorum." Jeongguk gözlerinden yaşlar akarken durmadan onun güzelliği hakkında konuşuyor, sonra da onu küçük küçük öpüyordu.

"Cennet gibi kokuyor. Evlat kokusu böyle bir şey mi?"

"Sen gelene kadar ne kadar çok kokladım bilemezsin. O kadar ferah kokuyor ki bağımlısı oldum." dedi Taehyung. Ardından "Ona bir isim vermeliyiz." dedi heyecanla.

"Ne koyacağız ki? Hiç düşünmedik?"

"Bilmiyorum-" hemen ardından aklına gelenle birlikte Jeongguk'un koluna tutundu ve "Buldum!" dedi. Jeongguk eşinin dikişine rağmen hareketlendiğini görüp karşısından kalkıp onun yanına yerleşti ve "Hareket etme güzelim. Canın acır. Ben yanına gelirim." dedi pembe saçlarına öpücükler kondururken. Bu sırada bebek babalarını izliyor, kendince kollarını kıpırdatıyordu. Jeongguk ve Taehyung ona dikkat kesilirken, bebek iki elini de güçsüzce havaya kaldırmıştı. Taehyung ona işaret parmağını uzattığında, bebek onu anında kavramış ve sızlanmıştı. Bu sefer de Jeongguk boşta kalan eline parmağını uzatmıştı. Bebek artık iki babasının da parmaklarını tutuyor, belli olmasa bile gülümsemeye çalışıyor, ufak tefek sesler çıkartıyordu.

"Bundan sonra adı Vien olsun." dedi Taehyung bir anda. Jeongguk ona dönüp "Sen nasıl istersen. Ama, anlamı ne?" dediğinde Taehyung kızlarına bakarken gülümsedi. "Hayatım boyunca hep eksiktim, dışlanmıştım, aranandım, tehlikeli olandım. Aile özlemi çektim, elbette büyükanne ve Jimin benim ailem. Ama gerçek bir aile nasıl olur hep merak ettim. Ebeveyn olmanın hayalini kurdum. Baba olmak, bir çocuk dünyaya getirmek... Hiçbir zaman gerçek olmayacağını düşündüm. Ama sen hepsini gerçek yaptın, bana bir aile verdin. Uğruna savaşabileceğim her şeyi önüme koydun."

Jeongguk'un onu büyük bir aşkla izleyen gözlerine bakıp devam etti. "Senin de birçok konuda eksiğin olduğunu biliyorum. Biz birbirimizi tamamladık. Kızımız da birbirimizi tamamladığımızın bir göstergesi, bizim mucizemiz. Vien, tamamlanma demek. Biz artık bir aileyiz, bir bütünüz. Bu yüzden ona bu ismi verdim."

"Çok güzel düşünmüşsün." dedi Jeongguk. Ardından Taehyung'un alnına kendi alnını yasladı ve gözlerini kapattı. Kucağındaki kızından aldığı güç, onu sanki yepyeni biri haline getirmişti.

Gerçekten, tamamlanmış hissediyordu.

"Seni çok seviyorum, Taehyung. Bana kızımızı verdiğin için teşekkür ederim."

"Seni çok seviyorum. Aile hayalimi gerçekleştirdiğin için teşekkür ederim."

Artık sadece eş değillerdi. Kucaklarında onları izleyen küçük kız çocuğu, onları tamamlamış, onlara güç vermişti. Onlar artık bir aileydi.

SON

EVETTTTT nasiliz bakalim duygulari dusunceleri ficin overall ortalamasini artik ne soylemek istiyosaniz buraya alalim:

surekli bu ficten nefret ettigimi soyluyorum ama etmiyorum. su anda duygusalim bi tik. bitirdigim ikinci ficim ve cursed housedan sonra bu cok iyi geldi.

erkek bebis isteyen kim varsa burdan kusura bakmasin :( fici yazmaya basladigimdan beri icimden kiz geciyodu, en guclu tur olacagi icin boyle bir sey yapmak istedim girl boss olsun falan. bi ara icimden erkek gecti ama kizla devam etmek daha iyi geldi sanki. bir daha boyle mpregli cocuklu fic yazarsam erkek cocuk yazicam arkdslar uzulmeyin!!!

(ozel bolum gelir muhtemelen bilmiyom bir seyler daha yazabilirim kucuk vieni buyuturuz🥺)

biela her zaman aklinizda bir yerde kalir umarim. kucuk ahri cakmasi taehyungumuzu ve dag ayisi jeonggukumuzu unutmayin olur mu♡

sizi seviyorum, yeni ficlerde gorusmek uzere♡♡

"Kim Taehyung; bedeninde de ruhunda da bir meleğin zarafetini taşır..."

—pio

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

226K 22.7K 36
jeon jungkook'un başı, ruh eşliğine inanmayan omegasıyla dertteydi. #1 taekook! - 28.2.24 #1 bangtan! - 10.06.24?
83.3K 8.4K 18
Gözde omega Jungkook, arzuladığı alfanın kıyafetlerini çalarak kendini tatmin ederken ,kıyafetlerini çaldığı alfa Kim Taehyung'a yakalanır...
1.2M 124K 32
[omegaverse] Sokakta gördüğü sarhoş Alfa'yı evine alan Jeongguk, onun kim olduğundan habersizdi |SemeTae| Alfa Taehyung Omega Jeongguk ~texting + te...
226K 9.4K 38
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!