Balın

Door eflalhatun

1.2M 73.4K 14.4K

●abi kurgusudur● Dimòniu ismi ilk olarak bu kitapta kullanılmıştır! İblis anlamına gelir. Senelerce kız çocu... Meer

⋆tanıtım⋆
0.1
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
ÖZEL BÖLÜM - 1
ÖZEL BÖLÜM - 2
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
100K !!
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
ÖZEL BÖLÜM - 3
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1

0.2

45.6K 2.4K 425
Door eflalhatun

Medya : Koroğlu beyleri ve Balın

Yazar

Aldığı komutla oturduğu koltuktan hızla kalkan Yiğit, gri sehpanın üstüne bıraktığı telefonunu alarak ekranı açtı. Yaşadığı bu tuhaf olayın etkisiyle elleri titriyor, yanlışlıkla başka birini arıyordu neredeyse. "Tamam sakin ol sakin ol!" diye mırıldandı. Fakat hala aynı titreme geçmemiş aksine onu daha da telaşlandırmıştı.

Bir kaç dakika sonra, babasının ismini buldu kişilerinde. Üstüne tıklayarak kulağına yaklaştırdı. Bir kaç çalıştan sonra kendisini ısrarla arayan oğluna bağıra bağıra bağıra açtı telefonu Eray bey. Sinirli soluğunu bırakarak dudaklarını oynattı.

"Karargahta olduğumu biliyorsun Yiğit, ısrarla aramayın demedim mi?" babası haklıydı. O bir asker olduğu için zırt pırt rahatsız edemezlerdi ki bunu hepsi çok iyi biliyordu. Fakat durum şu an çok acildi. "Özür dilerim baba ama acil bir durum var. Eve gelemez misin?"

Biraz önceki sinirli halinin yerini meraka bırakan Eray bey, oğlunun titreyen sesiyle ters bir şey olduğunu fark etmişti zaten. Kaşları çatıldı, kendisini bekleyen askere başıyla çıkmasını işaret edip siyah deri koltuğuna oturdu. "Anlat." dedi keskin sesiyle.

Yiğit kendini toparlamak istercesine derin bir nefes çekti ciğerlerine. İçinde bulunduğu durumu kırk yıl düşünse aklına gelmezdi. "Kapımıza bir kız çocuğu bırakıp kaçtılar. Şu an telefonda anlatmak saçma geliyor olabilir sana o yüzden eve gelmek zorundasın."

Eray bey, şaşkınlıkla duyduğu şeyleri sindirmeye çalıştı. Ne demişti oğlu? Kapımızın önüne bir kız çocuğu mu bıraktılar? Şaşkınlığından bir kaç saniyede kurtulup, havalanmış kaşlarını indirdi. "Annen nerede?" yiğit kafasını uyuyan kızın saçlarını okşayıp hayal alemine dalmış annesine çevirdi.

Bu görüntü kalbini tekletmişti. Öyle güzel duruyorlardı ki, yıllardır hayalini kurdukları kızlarıydı sanki bu ufak kız. Gülümsedi "Yanımda, çocukla ilgileniyor."

Eray beyin içi titredi. Karısının kız çocuğu hasretini biliyordu. "Anneni yalnız bırakma hemen geliyorum!"

🛐

Yiğit Korolğlu

Telefonu suratıma kapatan babamı hiç umursamadan kalktığım koltuğa geri çöktüm. Genelde insanların suratıma telefonu kapatmasından nefret eder geri arayarak en yaratıcı küfürlerimi sıralardım fakat bu kişi babam olunca bir tarafım yemiyordu. Öne doğru hafif eğilerek dirseklerimi dizlerime yasladım.

Karşımdaki görüntü dünyalara bedeldi. Annem ufaklığın o eşsiz suratına dalmış saçlarını okşuyordu. Üzülmesini istemiyordum bu yüzden polis için ısrar etmiştim. Doğru olanda buydu zaten. Ufaklığı göreli saatler olmamıştı fakat annem ona hemen bağlanmış gibiydi.

"Çok güzel değil mi?" diye sordu fakat benden bir yanıt bekliyormuş gibi değildi. Daha çok kendi kendine konuşuyordu sanki. "Çok güzel..." dedim yüzümdeki minik gülümsemeyle.

O kadar güzel bir kız çocuğuydu ki, eğer kız kardeşim olsaydı bırak onu bir başkasına vermeyi, evden dahi çıkartmazdım herhalde ben. İnsanlar nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu ki?

"Keşke" dedi yutkunarak, "keşke kız kardeşiniz olsaydı, tıpkı bunun kadar güzel ve minik" ağlamaktan gözleri şişmiş, yanakları ve neredeyse olmayan burnunun ucu kızarmıştı. Altın sarısı saçları uzandığı gri yastığın üstüne saçılmıştı, tıpkı bir peri kızı gibiydi.

"Anne yerde?" dedi gözlerini açarken, masmavi gözleri gözlerimle takılınca nefes alamadım. Bu kız gerçek miydi yoksa biz halüsinasyon mu görüyorduk şu an? "Anne yerde?" diye tekrar sorunca kendime geldim.

Bizden korkmamıştı, genelde sevmeye çalıştığım çocuklar hep korkar kaçardı benden. "Ne diyor?" dedim anlamayarak. Beş çocuk büyüten annem mutlaka biliyordu ne istediğini.

"Annesini soruyor." dedi düşen suratıyla. Biraz önceki mutlu ve hayalperest halinden eser yoktu. Gerçekliğe dönmüş olmalıydı. Ya ailesi bulunup onlara verilecek ya da çocuk esirgeme kurumuna gönderilecekti.

İkimizde şu an bunu çok iyi biliyorduk. "Anne gelecek ufaklık, şimdi biraz beklemen gerek." dedim yatıştırıcı sesimle. "Anne!" dedi tekrar ağlamaya başlarken, içli içli ağlaması boğazımın düğümlenmesine sebep olmuştu. Elim ayağım birbirine dolanırken annem onu kucağına almış sakinleştirmeye çalışıyordu.

Aradan geçen on dakikada ortalığı birbirine katmış sesiyle evi inletmişti. Annemin kucağından inmiş evin kapısına doğru koşmuştu, kapı kilitli olduğu için rahattık ayrıca boyu da yetmezdi kapının koluna. Yanına ulaşınca minik ayaklarıyla kapıyı tekmelediğini görünce gülesim gelmişti. Tutup yiyecektim şimdi ama benden korkabilirdi.

"Açıy pis! Anneyy!"

Eğilerek ayağını daha fazla acıtmasın diye kucağıma aldım. Bir anda yükselince şaşkınlıkla çığlık atmış ağlaması durmuştu. Şaşkınlıkla etrafına bakarken bir elini tişörtümün yakasına bir elini de koluma atmış sıkı sıkı tutunmuştu. "Ben deyv oydum. Bak bak deyv" gözlerini açmış, tatlı tatlı konuşuyordu.

Daha fazla dayanamayarak yanaklarını kocaman öptüm. Biraz önce ağlayan ufaklık şimdiyse öptüğüm için utanmış ve kıkırdamıştı. Bu halina kahkaha atıp daha da sardım kollarıma. Burnuma gelen pamuk şeker kokusu onu yeme istediğimi daha çok arttırıyordu.

"Ne güzel bir şeysin sen böyle, ha güzellik? Yiyeyim mi şimdi seni ham yapayım mı?" kafasını hızla sağa sola sallayarak reddetti beni. "Hayıl yeme meni yemee!" haline kahkaha atarak götürdüm içeriye geri. Annesini saniyede unutmuş, benimle sohbete dalmıştı. "Ama birazcık yiyeyim, çok acıktım." kafasını sağa sola sallayarak reddetti yine beni. "Omaj meni yeme!"

Ben kucağımda haline tebessüm ederken annem oturmuş bizim tatlı sohbetimizi izliyordu. Kafamı miniğe çevirdiğim sırada, kollarımdaki dövmelere baktığını gördüm. O kadar ilginç bir şeymiş gibi bakıyordu ki, yeni bulduğu keşfini izleyen bilim adamları gibiydi. Tabi gerçi çocuk olduğu için bilememesi normaldi canım. "Ne oldu küçük hanım, beğenemediniz herhalde dövmelerimi?" sarı kaşlarını çatarak kolumu tutan elini göğsüme yasladı.

"Men çütüt hayım deyilim bi çele çotaman oydum bak bak! İşmimde bayın!" bu kez dediklerini anlayınca annemle kahkahamız birbirine karıştı. Fakat ufaklık suratıma kötü kötü baktığı için susmak zorunda kaldım. "Demek isminiz balın büyük hanım, ne güzelmiş ismin benimde ismim olabilir mi?" ona büyük hanım dememden dolayı olsa gerek tekrar gülümsedi. Annesini bu kadar çabuk unutmasını beklemiyordum açıkçası ama bu işimize gelmişti.

"Seni sevdi" dedi annem gülümseyerek. "Baksana daha demin hüngür hüngür ağlıyordu şimdi sohbet ediyor seninle." dedi gülümsemesi biraz daha büyürken. İçim kıpır kıpır oldu.

Hayatımdaki ilk kez bu kadar küçük bir insanla sohbet etmeyi başarmıştım sanırım. Üstelik benden korkmamıştı. "Balın hanım?" dedim sevgiyile. Hala dövmelerimi inceleyen gözleri bana kaydı yavaşça. "Hı?" dedi kocaman açtığı gözleriyle. "Ye oldu?" gözlerimi sıkı sıkı yumup açtım, kendimi sakinleştirmem gerekiyordu yoksa akşam yemeği niyetine yiyecektim bu kızı.

Elimi karnına hafifçe bastırarak konuştum. "Burası acıkmış mı?" sorduğum soruya utançla başını eğdi. Neden utandığını anlamamıştım. "Eveyt" kısılmış sesiyle ve eğdiği başını boynuma sakladı. Annemde benim kadar şaşkındı, ne olduğuna ikimizde anlam verememiştik.

Bir hışımla ayağa kalkan annem "Akşam yemeği neredeyse hazır olur, küçük hanımın karnını doyururuz birazdan" dedi ve hiç beklemeden mutfağa adımlarını yöneltti. Annem mutfağa girer girmez çalan kapı yüzünden kucağımda Balınla ayağa kalktım. Muhtemelen babamlar gelmişti eve.

Boynuma sakladığı başını hala kaldırmayan ufaklık "Anney deldii!" diye bağırmış kucağımdan inmek için kendini neredeyse yere atmıştı. Telaşla sıkı sıkı tutup yere indirdim onu. "Ani hareket etme ufaklık bir şey olacak yoksa!" beni dinlemeden kapıya koşunca arkasından bakakaldım bir süre. Resmen beni bir tarafına takmamıştı.

"Balın koşma!" bir kaç adımda yanına varıp üstten kilitlemiş olduğum kapıyı açtım. Yerinden durmayıp bir o yana bir bu yana kapıyı açmamı bekleyen Balın bacağıma tekme attı.

"Hadiçenee!" şaşkınlıkla kafamı eğdim, bana sinirli olduğunu düşündüğü fakat hayatımda gördüğüm en tatlı suratla bakıyordu. "Ne kadar da sabırsızsın sarışın." sırıtarak açtığım kapının ardında boğa gibi duran üç kızgın surat ve kendisine dev gibi gelen üç adamı gören Balın hızla bacaklarımın arkasına saklandı.

Korkmuş olsa gerek, gözleri kocaman açılmış ve dolmuştu. Kapının önünde dikilmeye devam edenlerin arasından en küçük abim gözlerini iri iri açmış bir bana bir Balına bakıp bakıp duruyordu.

"Lan sen ne ara doğurdun!?"

🛐

▪️Bu iki üç bölüm biraz geçiş bölümü gibi olacağı için kısa kısa zaten bu yüzden hemen yazıp atıyorum asıl bölümler daha uzun olacak, sevgilerle.

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

93.2K 5K 33
Size bir gün gelip on yedi yılınızın çöp olduğunu ve çektiğiniz acıların boşa olduğunu söylüyorlar. Ne yapardınız? Kendimce en mantıklı olanı yaptım...
1.2M 81.4K 58
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
881K 61.2K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.7M 56.9K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...