DİLVAN

بواسطة helin_q

3.9M 189K 197K

Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin g... المزيد

Tanıtım
B-1 GELİN
B-2 İSTANBUL
B-3 AVİN MİRŞAD
B-4 MECBUR OLAN SENSİN
B-5 ÖFKE
B-6 DEĞİŞMEYEN ŞEYLER
B-7 SEVİLMEMİŞSİN
B-8 SON İKAZ
B-9 OKUL
B-10 OKUYAMAZ
B-11 KISKANÇLIK
B-12 SENİ İSTİYORUM
B-13 HESAP
B-14 BEN KÖTÜ BİRİ DEĞİLİM
B-15 BENİM KARIM
B-16 MEM ARARAT
B-17 BEKLENMEYEN MİSAFİR
B-18 LEVLA
B-19 HAYAL KIRIKLIĞI
B-20 SİLAH
B-21 HASTANE
B-22 MİSAFİR
B-23 PİŞMANLIK
B-24 ÖZGÜRSÜN AVİN
B-25 KARAKOL
B- 26 BERAV
B-27 Düğün
B-28 KARGAŞA
B-29 SANA İNANIYORUM
B-30 MEZUNİYET
B-31 GERÇEK
B-32 KAYBETME
B-33 ÖLÜMÜN KIYISI
B-34 GEÇMİŞ OLSUN
B-36 HATA
B-37 YÜZLEŞME
B-38 KUSURLU
B-39 VAZGEÇMEM
B-40 GÜVERCİN
B-41 YENİ HAYATLAR
B-42 ÖLÜM GİBİ
B- 43 YILLAR SONRA
B-44 RONAV MİRŞAD
B-45 DAVET
B-46 GEÇMİŞ
B-47 HÜKÜM
B-48 İLK ADIM
B- 49 YENİ BAŞLANGIÇ
B-50 BEKLENEN MUTLULUK
B- 51 DÜĞÜN
B-52 YENİDEN
B-53 BERDEL VE KARAR
B-54 MUCİZE
B- 55 FİNAL

B-35 SİYABEND & ZANA

66.2K 3.3K 4.4K
بواسطة helin_q

Medya Avinle Maran'ın oynadığı dans

Hello aşkolar 🌸

Umarım iyisinizdir.

Bölümün gecikme sebebi ben değilim koyduğum sınır niyeyse bir türlü aşılmadı çok demeyin okunma sayısına göre arttırıyorum diğer bölümün oy sınırı dolmamasına rağmen bölüm atıyorum bence sizde biraz bana yardımcı olun:)

Ha bu arada bu önemli bir not okumadan geçmeyin.( TikTokta benim ya da kitap adına hesaplar açılıyor lakin iki video paylaşıldıktan sonra hesap öyle bırakılıyor lütfen aktif bir şekilde kullanmayacaksanız benim ve kitabımın adını kullanmayın çünkü böyle çok hesap var en azında nicki değişin rahatsız oluyorum böyle yarım bırakıp gidiliyor  benim adım ya da kitabın adı orda kalıyor.. lütfen yanlış anlamayın🥰

Wattpad hesabım- @helin_q
TikTok hesabım- helin_q6
İnstagram hesabım- diyartöre6

Takip etmeyi unutmayın.

—-
Sınır- 1,8K oy =4K yorum

Avin avucuna sıkıştırılan kağıtla kaşlarını çatarken, kendisine dik dik bakan kaynanasıyla bakışlarını çevirdi. Kağıdı eline veren kıza bakmak için lakin kimin verdiğini göremedi.

"O ne yenge?" Avin usulca başını salladı. Henüz ne olduğunu kendisi de bilmiyordu eve gidince ilk işi bu kağıda bakmak ama şu an bakacak durumda değildi.

"Bırak şimdi neyin ne olduğunu o kızı anan benim kocama mı istedi?" Duyduğu ses tonuyla tüyleri ürperen genç kız çekinerek yengesine baktı.

Bu ses yengesine mi aitti?

"Şey yenge-"

Avin hafif yükselttiği sesiyle görümcesinin lafını kesti. Şu an neyin ne olduğunu anlamıştı hiç emin olmadığı kadar emindi, kaynanası ve Havin inadına o kıza bu kadar samimi davranıyorlardı.

"Tamam ben anlayacağımı anladım." Omuzlarını kaldırıp kendi havasına bürünerek avuçlarına iki tane küçük mum alarak çemberin arasına katıldı.

Zana ortada oturmuş genç kızlar ise yöresel kıyafetlerini giymiş gelinin etrafında geniş bir çember oluşturmuşlardı. Ellerinde mumlar ve kınayla şarkıya eşlik ederek etrafında dönmeye başladılar...

Yaşlı kadınlar ise oturmuş, genç kızları izliyordu. Havin ve Ezmira ayakta durmuş genç kızların  arasına katılmamış, durmadan bir şeyler konuşup duruyorlardı. Arada Ezmiranın bakışları Avini yokluyordu.

Avin ise duruşunu bozmadan eğlenmesine bakıyordu.

Kızlar aynı anda zılgıt çaldığında yaşlı kadınlar da onlara eşlik etti. Kına tam gaza devam ediyordu. Şarkı ikinci  kez bittiğinde Avin Zana'nın önüne çömeldi genç kızın duyacağı şekilde konuştu.

"Avucunu sıkı sıkı kapat." Zana denileni yaptığında Avin başını çevirip, arkasında duran kaynanasına baktı. Şahnaz hanım Siyabendin annesi sayılıyordu ve kaynanalık görevi ondaydı.

Az önceki kısık olan sesini herkesin duyacağı şekilde keyifle yükseltti Avin. "Gelin hanım avucunu açmıyor kaynana." Şahnaz hanım üzerine düşen görevi yaparak çantasından çıkardığı kutuyu Avine uzattı.

Herkes merakla Avine ve elindeki kutuya bakıyordu.

"Şahnaz çok şanslı gelini hem güzel hemde akıllı."

"Boşuna avukatlık okumadı maşallah her haline."

Kulaklarına çarpan seslerle Şahnaz hanım bozuntuya vermeden duruşunu biraz daha düzeltti göğsü bir an kabarmıştı.

Avin kutuyu alıp kapağını açarak içindeki yüzüğe baktı. Parmakları arasında duran işlemeli yüzüğü avucuna aldığında ağırlığını fark etti. Şahnaz hanım cimri bir insan değildi bunu anlamıştı.

Zana avuçlarını açtığında Avin yüzüğü parmağına taktı. "Cimri değillermiş." Dedi kimsenin duyamayacağı kısık sesiyle. Hemen ardından zılgıt sesleri tekrar yükseldi ve gelinin ellerine kına yakılmaya başladı..

Zana avuçlarını açtığında Avin dikkatli şekilde avuçlarının ortalarına kınayı sürdü. Genç kızlar heyacanla izliyordu Zana ise heyacanını bastırmaya çalışıyordu bugün ve yarın kalpten gitmezse daha da gitmezdi.

Avin kına sürme işlemini bitirdiğinde kızlar oynak bir şey açıp Zana'yı ortaya alarak hep beraber oynamaya başladı.

Kadınlar ise avcı misalı kızları gözünü kestiriyorlardı. Bu her zaman böyleydi kalabalık bir toplulukta çoğu anne oğluna kız bakardı gözüne kestirdiğini de oğlunun aklına sokardı. Karşı taraf kabul ederse bir şeyler gelişirdi etmezse o öyle kalırdı.

Kına gecesi bittiğinde herkes konaktan çıkıp gitmiş, Mirşadlar tek kalmıştı Derbas konağında. Zana elleri kınalı şekilde Avinle Jorinin arasında dururken Şahnaz hanım ise dünürü ile yarınla ilgili konuşma yapıyordu.

"Siyabend ne yapıyor." Sevdiği adamı sormamak için bir hayli tutmuştu kendini ama daha fazla dayanamamıştı.

"Biz konaktan çıkarken bi hayli heyacanlıydı." İmalı bir bakış atan Avin gülerek Zana'ya takıldı. "Yarın akşam da böyle heyacanlı olursanız."

Zana kızaran yanaklarını içten ısırarak gülmeye çalıştı. Aşırı utanıyordu şu an yarın akşam neler olur hayal bile edemiyordu, zira aklına bir şeyler geldikçe kalbine sert darbeler iniyordu.

"Sen yapma bari." Tatlı ifadesi karşısında Avin dudaklarını büzdü. Zana'nın karşısına geçip yüzünü avuçlarına aldı.

"Umarım yüzün hep böyle güler Zana senin gibi genç kızlara gülmek çok yakışıyor." Zana samimi bir gülümseme ile sıkıca sarıldı Avine..

Kısa sürede tanışmalarına rağmen, Avinle iki yakın arkadaş gibi olmuşlardı. Avinle elti olduğu içinde ayrı mutluydu.

"Teşekkür ederim Avin." İkisi birbirinden ayrıldığında Şahnaz hanım kızlarına ve gelinine döndü.

"De hayde bizde gidelim yarın düğün var." Avin ve kızlar Şahnaz hanımı takip ederek konaktan çıktı arabalardaki yerlerini aldıklarından araba Mirşad konağına doğru hakaret etti.

Şahnaz hanımın şüpheli bakışları gelinin  üzerindeydi, kına başlamadan önce avucuna sıkıştırılan şeyi merak ediyordu.

Arabanın içini saran sessizlik Şahnaz hanımın sorusuyla  son buldu.

"O kız sana ne verdi?" Bakışlar Avine dönerken genç kadın elindeki telefonu kapatıp kaynanasına baktı. Beklediği soruyla karşı karşıyaydı.

"Hiçbir şey mendildi." Aklına gelen ilk yalanı söyledi. Oysa kendisi de ne olduğunu bilmiyordu. Merak ediyordu ama açıp bakma fırsatı olmamıştı.

"Emin misin?" Dedi hala bakışları Avinin üzerindeydi. Kendi gözleriyle görmüştü küçük bir kağıt parçasıydı.

"Eminim." Bakışlarını çekip tekrar telefona baktı. O kağıtta her ne yazılıyor ise önemli olmalıydı. Odasına çekildiğinde ilk işi o kağıda bakmaktı...

Araba konağın önünde durduğunda, arka kapı açıldı önce Şahnaz hanım, ardından da kızlar arabadan indi. Avin Havinin yanına geçti önüne bakıp yürürken kısık sesle dudaklarını araladı.

"Ezmirayla aranızın bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum." Havin keyifle güldü sanki bu konuşmayı bekliyormuş gibiydi.

"Bilmediğin çok şey var." Dudaklarındaki manalı gülüş Avin tarafından görülürken Havin biraz daha keyiflendi. "Ezmirayla çok iyiyiz arkadaştan öteyiz."

Avin avlunun ortasına gelirken kaşlarını kaldırıp indirdi way be der gibi  bir ifade belirdi suratında..

"Allah bozmasın." Diyerek Havini gerisinde bırakıp merdivenleri tek tek çıktı. Çardağa geldiğinde dağınık olan ortalıkla yorgun bir nefes verdi. Erkekler yiyip içip gitmişti.

Alaz,Hejar,Deran ortalığı toplarken Maran babasıyla durmadan bir şeyler tartışıp duruyor bu durum gergin bir ortama neden oluyordu.

Avin bakışlarını çekip yukarı çıktı. Bir an önce kağıtta yazılan neyse öğrenmek istiyordu. Odaya geldiği gibi ışıkları açıp çantasını koltuğa bıraktı elbisesinin cebine koyduğu kağıt parçasını çıkarıp okumaya başladı.

"Bana yardım edecek tek kişi sensin Avin abla lütfen bana yardım et beni yakmalarına izin verme." Kaşları derince çatıldı kağıdı tekrar okudu. Genç bir kız ondan yardım mı istiyordu bakışları küçük yazıya değdi gözlerini kısarak okudu. "Şilan."

Düşünmeye başladı. Şilan kimdi nasıl bulacaktı hiçbir fikri yoktu. Kağıdı çantasına koyarken kendini zorlamaya çalıştı düşünmeliydi yardıma ihtiyacı olan Şilanı bulmalıydı.

Derin bir nefes verip kendini toparlamaya çalıştı. Şu an istese de bir şey yapamazdı yarın ilk işi Şilanın kim olduğunu öğrenmesi daha sonrasında ise yardım etmesi gerekiyordu.

Geceliğini almak için dolaba ilerleyeceği sıra da odanın kapısı sertçe açıldı. İrkilerek kapıya döndüğünde iki çift öfkeli gözle karşılaştı.

"Ezmira kim Maran?"

"O kağıtta ne yazılıyor?" Aynı anda sorularını yönelten karı koca birbirine sert bakışlar atıyordu. Maran kapıyı kapatıp karısının yanına vardı.

"Kim sana neden kağıt verdi ve o kağıtta ne yazılıyor Avin?"

"İlk ben sordum Maran ağa Ezmira kim!" Bakışları değişen genç kadın gözlerini kısarak bakıyordu kocasına..

"Nerden çıktı?" Sert sesi ve bakışları gram yumuşamıyordu. Az önce annesinin konuşması onu fazlasıyla germişti. Aklına saçma sapan şeyler getirmemeye çalışıyordu...

Avin adım adım kocasına doğru ilerlediğinde Maran kaşlarını derince çatıp geriye doğru adımladı. Ne yapmaya çalışıyordu bu kadın yine mi kafayı yemişti?

"Bana doğruyu söyle Mirşad Ezmira kim?" Sesi yanı sıra bakışları da fazlasıyla sertti kadının...

Maran'ın yüzünde alaylı bir sırıtış geçti. Dudakları keyifle aralandı. "Beni kıskandın mı?" Avinin yüz ifadesi değişti anlamsızca baktı ne alakaydı kıskanmak?

Allah vardı kına da Havin ve Şahnaz hanım o kızın içine girecekti. Yabancı biri görse Ezmira gelin Avin ise el kızı sanırdı sinirini bozan şey aslında buydu.

Avin kocasının üzerine yürümeye devam ederek az önceki soruyu cevapladı. "Hayır." diyerek çürüttü adamın sözlerini dili ne kadar inkar etse de gözleri bunu açıkça belli ediyordu.."Senin için bir şey ifade etti mi o kız?"

Maran'ın sırtı duvara değecekken son anda durduğunda Avin kocasının dibine kadar girdi. Yüzünü kocasının yüzüne yaklaştırdı nefesi adamın dudaklarına çarpıyor yutkunmasına neden oluyordu.

Maran başını yavaşça sağa sola hareket ettirdi. "Benim için önemsiz biri." Avin tek kaşını kaldırdı. Tereddütle sorusunu yöneltti.

"Eminsin?" Maran gözlerini karısının kehribar gözlerinden almadan emin şekilde başını salladı. Avin neden inanmamakta ısrar ediyordu?

"Hiç olmadığım kadar adını bile duymak istemediğim biri." Sesi yanı sıra bakışlarında bile belliydi samimiyeti yalan söylemiyordu. Ezmirayı görmeyi bırak adını  bile duymak istemiyordu.

Avinin bakışları hiç olmadığı kadar sert ve uyarı doluydu. Nedensizce bunları söyleme gereği duymuştu.

"Başka bir kadının adı değmesin dudaklarına."Parmak uçlarının üzerine yükselip dudaklarını Maran'ın kulağına yaklaştırdı. Maran ise şaşkınlık içinde Karısının tepkilerini izliyordu.

Avine bir şey olmuştu ama tam olarak ne olduğunu anlayamıyordu adam... Uzun bir aradan sonra karısını ilk defa böyle görüyordu.

"Başka bir kadın düşmesin aklına." Alt dudağını ezerek  başını geriye çekip sert bakışlarını Maran'ın yüzüne sabitledi. "Şayet düşerse seni ihanetinde boğarım Maran."

Söylediklerinden hiç olmadığı kadar ciddiydi...

Maran hayretle baktı kadına bunu nasıl düşünebilirdi. Aklı da kalbi de Avine aitti bırak başkasının adını almayı dönüp bakmazdı bile..

Maran başını yavaşça hareket ettirdi. Daha sonra azalan öfkesiyle sorusunu yöneltti. "Kağıtta ne yazılıyordu?"

Avin söyleyip söylememek arasında kararsızdı. Tek başına bir işe kalkışırsa sonuçları nelere yol açar bilemiyordu. Bir yanı söyle derken bir yanı söyleme diyordu.

Kendisine dik dik bakan ve sessiz kalan karısıyla tek kaşını kaldırdı. "Avin!"

Avin dönüp gideceği sırada Maran ani bir hareketle karısının bileğinden tutarak sırtını duvara yasladı. Az önceki pozisyonları değişmiş bu sefer Avin Maran'ın göz hapsine girmişti.

"O kağıtta ne yazılıyor?" Tekrar sorduğu soruya merakla cevap bekledi adam. Avin gitmeye yeltendiğinde Maran her iki elini duvara yasladı. "Gidemezsin bana bir açıklama yapmadan."

Avin dilini dudaklarının üzerinde gezdirmeye başladığında, Maran'ın bakışları dudaklarına kaydı. Adem elması yavaşça hareket ederken başını sallayarak kendine gelmeye çalıştı.

Anında bu kadının etkisine kapılıp gitmekten nefret ediyordu.

"Maran bırakır mısın beni üzerimi değiştirip uyuyacağım yarın düğün var?"

"Avin!" Sert sesi kadının kulaklarını rahatsız ederken Avin yüzünü buruşturdu. Hayır neden normal bir tonda konuşmuyordu. Şart değildi bağırması.

"Önemli bir şey yok bir kız benden yardım istedi o kadar." Maran sorgulayan bakışlarını karısının yüzünde gezdirmeye devam etti.

"Kim?"

"Boş versene benden yardım istemiş senden değil." Ellerini kaldırıp kocasının yapılı  göğsüne yasladı geriye itmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. "Maran bırakır mısın?"

Maran ısrar etmedi çünkü biliyordu ısrar ederse hiçbir bok öğrenemezdi Avin söylemek isterse söylerdi. "Peki öyle olsun."

Avin ısrar etmeyen adamın göğsüne ellerini biraz daha bastırdı itmeye çalıştı ancak Maran hala aynı pozisyonda duruyordu. Bakışları değişmiş az önceki öfkesi buhar olup uçmuş gözlerinde ise başka bir ifade belirmişti.

"Hadi bırak." Maran dudaklarını Avinin dudaklarına sürterek sessizce fısıldadı.

"Seni özledim." Yoğun duygu barındıran sesi Avinin kulaklarına dolduğunda genç kadın sertçe yutkundu yanaklarında hissettiği sıcaklıkla dudağının içini dişledi.

Oda özlemişti kocasını....

Maran'ın yüzünde geniş bir gülümseme yerini alırken, Kadının bakışlarında anladığı kadarıyla oda özlemişti... 

Etkileyici sesiyle fısıldadı adam kadının dudaklarına. "Ne güzel ikimizde özlemişiz birbirimizi." Dediğinde Avin ellerini Maran'ın bir omuzlarına koydu.

Aklını bulandıran saçma sapan düşünceler vardı. Kocasının ellerinin arasından kaçmasından korkuyordu. Omuzlarının üstüne ellerini bastırdı. Avuçlarının içinde biriken terlerden arınmasını sebep olan beyaz gömleği kocasının eşsiz bedeninden de arındırmak istedi.

Usulca omuzlarında dolanan küçük eller Maran'ın gömleğinin düğmelerine değdiğinde sonunda kocasının yüreğini oynatmayı başarmıştı Avin.

Genç adam bütün gece yeşil kaftanın üstünde yeşile çalan kehribarların şimdi bir aleve boyandığını anlamıştı.

Gözlerinden kopup göğsüne düşen gözler teninin açığa kavuşturdukça harlanıyordu sanki.

Pantolonun içinde kalan son düğmeyi açmak için çabalayan karısına yardımcı oldu önce. Gömleği pantolonunun içinden çıkardı ama son düğmenin ayrılmasına izin vermedi.

Ensesinden tuttuğu Avin'ini dudaklarıyla esaret altına aldı. O hafif ala boyanan dudakların rengini çalmak istedini de yeni anlıyordu Maran.

Kavradığı üst dudağını bir zafere ulaştırmamak, alt dudağını bir galibiyete uğramamak için ikisini de ağzının içine aldı. Dudaklarının arasında büzüşen et parçalarını ne kadar emse o kadar Avin'in bir parçasını daha esir almak istiyordu.

Ensesinden sırtına indirdiği eli altında hissettiği tül rahatsız ediyordu onu. Uzun parmakları saçlarının altında kalan ama sırtının ortasında omurgasını üstünde bir yılan gibi kıvrılması gereken fermuarı aradı.

Aradığını bulamayan uzun parmakları karısının gerdanına çıkarken çenesinden tuttuğu kadını hafif geri savurdu. Dudaklarını esir almamış gibi kadını itmesiyle kendisi üstüne yürümüş ardından gelen iniltiyle aklı başına gelmişti.

Usulca serbest bıraktığı dudakların arasına sızdırdığı diliyle artık bu gecenin sahibi onlar olmuşlardı.

Dilleri birbirinin damaklarını talan ediyor sonra tekrar birbirine kavuşuyordu.

Soluklarının kesildiği noktada dudaklarını koparmak zorunda kalmışlardı. O an sessiz bir şekilde anlaşırlarken ikisi de ayakkabılarına yönelmişti.

Maran kendi ayakkabısını, Avin ise tek kemerli topuklularını çıkarmak için acele ediyordu.

Avin dizlerinin üstünden kalkmadan Maran bacaklarını kurtarmıştı siyah kumaştan. Genç kadın doğrulduğunda karşılaştığı vücutla şenlendirmişti gözlerini.

Elleri koltuk altından başlayıp bel oyuntusundan aşağı inen fermuarı kavrarken Maran kadar aceleci değildi.

Adamın gözlerinin içine bakarak yaptığı hareketler bir anda donuklaştı.

"Kollarımı kaldırsam da sen çıkarsan? Çünkü zor oluyorda böyle."

Maran hiç bir tepki vermeden genç kadının kalçalarının etrafından bindallının kumaşını avuçlarına toplarken Avin'in yavaşlığına içten içe sinirleniyordu.

Elbiseyi hafif kaldırırken de karısının kehribar gözlerine bakmıştı.

"Giyerken de yardım isteseydin keşke"

Kollarını havaya kaldırmadan omuz silken genç kadın "Sürprizi kalmazdı." diye ekledi.

Yeşil bindallıdan da kurtulduktan sonra artık hızlanmışlardı. Birbirlerine yasladıkları bedenleri ısınmaya başlıyor temaslarıyla yakıyordu tenlerini.

Genç kadının sırtında dolandırdığı ellerini kalçalarına indirirken omuzlarında o naif dokunuşların bir kedi patisine döndüğünü hissetmişti.

Kalçalarının arasına sıkışan iç çamaşırını umursamadan okşadı genç kadını. Maran yatağa varmadan pes edip kucakladığı kadınla sertleşen erkekliğini bir an önce tanıştırmak istiyordu.

Bu sefer farklı olmalıydı.

Beline doladığı bacakların arasından erkekliğini genç kadının sıcak kuyusuna sürerken beklemenin artık ikisi için de gereksiz olduğunun farkına varmıştı.

Usul usul girdiği kuyuda kadının ufak inlemelerine odaklanamıyordu. Karısının kalçasını kendi hareketlerine uydurduğu şekilde savururken inlemeleri odayı doldurmuştu.

Alıştırdığı kuytudan hafif geri çekilirken genç kadını yukarı kaldırmış artık küçük bedeni komple kontrol altına almıştı.

Bu seferki temasları daha sert olurken karısının kekemeleri dolduruyordu kulaklarını.

Küçük boynunu yukarı kaldırmış gözlerini izleyen kehribarlara dönerken bir kere daha tekrarladı temaslarını.

O kuytunun ısısını daha iyi hissetmeye çalışırken karısının gözlerindeki şuhluğa hayran olmuştu.

"Bu çok fazla!" diyen sesi duyduğunda gülümsemişti.

"Daha iyi değil mi?"

"Değil!"

Adamın boynuna sardığı kolları sayesinde hafif güç alırken kendini yukarı kaldırmaya çalışmıştı Avin. Bütün bedeni Maran'ın esareti altındayken verebileceği tepkiler az kalıyordu.

"İndireyim mi?"

Gözlerini yumdu Avin.

Çok başkaydı bu duygu ama şimdi, bu kadarını hissedince bedeni daha farklı duygulara esir olmuştu. Alışmaya başladığı bu hayat her gün farklı bir tempoya sürüklerken bu onu çok dolu hissettirmişti.

Başıyla Maran'ı onayladığında gözlerinde oluşabilecek bir hayalkırıklığını görmemeyi tercih etti.

Ayakları yere temas ettiğinde gözlerini

açmadan bedeni ters çevrildi.

Maran ters çevirdiği karısının kopçasını açarken sütyeni atığı yerde diğer iç çamaşırına yönelmişti.

Dudaklarını genç kadının omzuna sürterken fısıldadı.

"Yatak sonra önce ayakta."

Sabah odanın içine sızan güneşle gözlerini araladığında dudakları nedensizce iki yana kıvrıldı. Başını yan tarafına çevirdiğinde uyuyan kocasıyla yüzündeki tebessüm gülümseye döndü.

Çarşafı iyice bedenine sararak  dudaklarını kocasının yanağına bastırdı. Maran usulca gözlerini açarken karşılaştığı kehribar gözlerle yüzünde geniş bir gülümseme belirdi.

"Günaydın." Avin aynı şekilde karşılık verdikten sonra kocasını dürttü.

"Hadi kalk geç kalmayalım düğün var."

Maran tek gözünü açıp karısına baktı. "Ne giyeceksin?" Avin gülerek göz kırptı. Asla söylemeyecekti giydiğinde görmesi lazımdı.

"Birazdan görürsün hadi uykucu herif kalk." Maran yerinden doğrulup karısının dudaklarına masum bir öpücük kondurdu.

Daha sonra tekrar uzandı. Uykulu sesiyle söylendi. "Dün gece çok çalıştık biraz daha yatalım kalkarız."

Avin ayıplayan bakışlar atıp başını yastığa gömdü.
-

"Hanımım yemekler hazır." Şahnaz Hanım başındaki şalı düzenletirken mutfağa göz atıyor eksik olan şeyleri sıralıyordu. Bugün hiçbir eksiklik istemiyordu.

"Tamam Fadime eksik hiçbir şey olmasın servisleri yaparken de dikkat etin." Kadınlar elleri önünde yaşlı kadının kesin emriyle anladıklarını belirtir şekilden başlarını eğdiler.

"Yardıma gelecek kadınlar gelmedi mi daha?" Yüz ifadesine göre sesi fazlasıyla sertti. Bugünü sorunsuz şekilde bitirmek istiyordu.

Kimsenin ağzına laf vermeyecek dillere destan bir düğün olacaktı. Bugüne kadar Mirşadların hiçbir düğünü sıradan olmamıştı bu da öyle olacaktı kusursuz işlenecekti her şey...

"Birazdan burda olurlar hanımım." Yaşlı kadın tamam dercesine başını sallayarak mutfaktan çıkarken kadınlar tekrar işlerinin başına döndü.

O gün nihayet gelip çatmıştı  Siyabend Mirşad yıllardır hayalini kurduğu mutluluğuna bugün kavuşuyordu. Az hayal kurmamıştı az acı çekmemişti sonu ise güzel bir şekilde bağlanmıştı. Mutluydu hem de hiç olmadığı kadar...

Güneş daha doğmadan konaktakiler ayaklanmış düğünleri için gerekli olan hazırlıkları yapmaya başlamışlardı.. Yemekler hazırlanmış içecekler koli koli mutfağın bir köşesine koyulmuştu...

Herkes bir telaş içinde kusursuz şekilde hareket ediyordu. Bugün yaşayacakları yorgunluk tatlı bir yorgunluk olacaktı..

Sabah edilen kahvaltıdan sonra yarım kalan işlerde halledilmiş herkes derin bir nefes almıştı. Herkes hazırlanmak için odasına çıkarken Maran ve Avin herkesten önce çıkmıştı.

Avinin sabah geç inmesi Şahnaz hanımı rahatsız etmiş, yaşlı kadın içinden tutmadan uyarısını yapmıştı. "Bugün düğün var ona göre biraz hızlı hareket et." Avin ise bu mutlu günde tartışma çıkarmamak için tamam demekle yetinmişti.

Maran yine her zaman ki gibi takım elbise giyerken, Avin ise düğün için özel olarak diktirdiği kaftanı giymişti.

Beğeni ve kıskançlık dolu bakışları bir saniye olsun kadının üzerinde eksilmedi. Bir insan nasıl olurda kendine her şeyi yakıştırırdı.

Avin makyaj işlemini bitirdikten sonra elindeki sürme kalemini masanın üzerine bırakıp altınlarını çıkardı. Odaya gelmeden önce kaynanası tarafından bir tane altın set verilmişti düğünde takması için.

"Ya ben bu altın kemeri takmasam olmaz mı?" Yüzünü hafif buruşturdu birinin fikrine ihtiyacı vardı. Aslında fikre de gerek yoktu çünkü kaftanın kendini kemeri vardı.

"Takma." Diyen kocasıyla omuz silkerek elindeki kemeri makyaj masasına bırakıp kaynanasının aldığı seti kutunun içinde çıkardı. "Maran yardım etsene." Genç adam karısının yanına ilerleyerek elindeki gerdanlığı aldı Avin saçlarını topladığında Maran dikkatlice gerdanlığı boynuna taktı.

Ellerini Avinin karnına sararken başını boynuna gömdü. Dudaklarını hafifçe boynuna değdirdi. " Kokun parfümlerin en güzeli." Maranın efsunlu sesiyle Avinin dudakları yukarı doğru kıvrıldı. İçinde uçuşan kelebeklerle yüzündeki gülümseme derinleşti. Ellerini Maran'ın ellerinin üzerine koydu. Bakışları aynadaki görüntülerine değince gözlerinin için parladı.

Övmek gibi olmasın gerçekten de birbirine yakışan en güzel çift olabilirdi...

Maran başını usulca geri çektiğinde  ikisinin bakışları aynada kesişti. İkisi de anlamlı bakıyordu birbirine... Biraz aşk Birazda sevgi..

"Hadi Maran annen yine söylenmesin geç kalmayalım." Maran gülerek geri çekildiğinde Avin kocasının gömleğin yakalarını düzeltti.

Bakışları açıktı olan göğüs kafesine takılırken  kaşlarını kaldırdı. Neden üç düğmesini açıyordu bu adam?

"Niye üç düğme Maran kendini kime gösteriyorsun?" Maran şaşkınlıkla baktı kadına bir ara durdu doğru mu anladım diye..

"Ne alaka göstermek?" Bir kaç saniye karısının gözlerine bakarken birden yüzündeki şaşkınlık silindi ve keyifle sırıttı. Anladığı kadarıyla karısı kıskanıyordu..

Buda hoşuna gitmişti..

"İki tane açık olsun." Elini sertçe Maran'ın açıkta olan göğsüne vurdu. Sesi uyarının biraz daha üst seviyesindeydi. Maran acıyla dişlerini birbirine bastırdı hırıltılı bir ses çıkardı.

"Lan ne yapıyorsun bağrımı deldin." Avin gülerek ayaklarının üzerine yükselip kocasının boynuna özür babında masum bir öpücük kondurdu... Maran anında gevşerken yüzünde geniş bir gülümseme açıldı..

Maran'ın arzuyla yanan bakışları Avinin dudaklarına kayarken, Avin dudağının kenarını dişledi. Tek gözünü kırparak manalı bir gülümsemeyle kapıya yöneldi.

"Hadi çıkalım." Şu an yaptıkları doğru değildi bile bile Maran'ın ayarlarıyla onuyor sonrada hiçbir şey olmamış gibi  yapıyordu. Maran ters bir bakış atarak karısıyla beraber odadan çıktı..

Avlu insanlarla dolarken düğün havası çoktan başlamıştı. Bugün mutluluk Mirşad konağına ev sahipliği yapıyordu.

Deran elinde su kolisi taşırken merdivenlerden inen yengesiyle duraksadı. Beğeni dolu bakışları merdivenlerden inen güzelliğin üzerinde gezindi.

"Bu kadar süslenmene gerek yok sen zaten güzelsin gevree." Avin kahkaha atarken, Alaz hızlı adımlarla yukarı çıkarak babasının yanına geçti.

"Baba Şahvarlar geldi." Diyip başını çevirdi merdivenlerden inen yengesine baktı.

"Avzer amcalarda geldi." Avin amcasının adını duyduğunda adımlarını hızlandırırken Maran basamakları inmeye devam ederek sorusunu yöneltti.

"Hejar Daryalı almaya gitti mi?" Alaz evet dercesine başını salladı. Sabah karısıyla yataktan çıkmadığı için dostunu karşılamaya gidememişti. Maran çardağa geldiğinde babasıyla birlikte gelenleri karşılamak için aşağı indi.

Avin kalabalığın arasından geçerek önce amcasının daha sonra da yengesinin elini öpüp sarıldı.

Yaşlı kadın uzun uzun Avinin yüzüne baktı. Onu böyle iyi görmek mutlu etmişti. Dualarında her zaman Avin vardı. Ailesi tarafından yüzü gülmemişti ama bundan sonra yüzü gülsün diye dua ediyordu..

"İyisin kızım." Avin Hevidar hanıma içtenlikle gülümsedi. Hep şefkatle bakıyordu bu kadın diğer çocuklarından asla ayırmamıştı Avini...

"İyiyim yenge." Diyerek hemen Hevidar hanımın arkasında duran kuzeni Avazın karşısına geçti. Artık ona olan kızgınlığı geçmişti Destanı da Avazı da affetmişti.

"Hoş geldin." Avaz kuzenini kolları arasına alıp sıkıca sarıldı. Avin Avaz için hep farklı bir kuzen olmuştu bunu her zaman söylüyor ve gösteriyordu.

"Hoş buldum gelin ağam." Gelin ağam kısmını bastırarak söylemesi Avinin göz devirmesine neden olurken, Avazla kısa bir laf dalaşından sonra Destanla sarılıp kucağındaki Masalı da öperek diğer çocuklara geçti.

"Rona nasıl büyümüşsün." Küçük kız üzerindeki tatlı gelinliğini Avine göstererek konuşmaya başladı. O kadar tatlıydı ki Avin eriyebilirdi bu tatlılık karşısında.

"Evet büyüdüm güzel olmuş muyum?" Avin yüzünü oldukça Rona gibi tatlı bir hale getirip konuştu.

"Benden daha güzel olmuşsun." Derken elini çeken Adarla bakışları yakışıklı çocuğa kaydı. Herkes merakla Adara döndü.  Kadınlar konusunda babasına çektiğini her zaman kanıtlıyordu.

"Sen daha güzel olmuşsun." Küçük çocuğun sözleri ile herkes kahkaha attı. Maran ise gözlerini kısarak küçük çocuğa uyarı dolu bakışlar atıyordu.

Maran küçük bir çocuğu mu kıskanıyordu daha neler?

Avin Maranı uyarıp dizlerini kırarak Adarın önüne çöktü. Adar Avinin yüzünü avuçlarına alıp burnunu burnuna sürttü. Bunu herkese yapmıyordu Destan şaşkınlıkla bakıyordu oğluna.

"Ben büyüyünce seninle evlenirim Avin."

"He Adar He." Maran'ın alaylı sesiyle Avaz kahkaha atarak dostuna döndü. Maran'ın bakışları değişirken Avaz tek kaşını kaldırdı bu bakışlar pek normal değildi dostunu fazlasıyla tanıyordu...

Avaz anlamsızlığa boğulan bakışlarını dostunun sert çehresinde gezdirdi. Bir şey olmadığı takdirde Maran böyle bakmazdı burnuna hiç iyi kokular gelmiyordu.

Avin Adarın küçük ellerini avuçlarına alıp birer öpücük kondurdu. "Sen büyü sonra gel evleniriz yiğidim." Adar Avinin kehribar gözlerine baktı. Sözünü alacaktı çünkü o Avaz Koçbarın oğluydu..

"Söz mü?" Maran tekrar Avaz döndü cocuğu da kendine benzetmişsin dercesine bakıp efesle kınadı.

"Destan cocuğu bundan uzak tut kendine benzetmiş iyice." Destan Maran'ın sözleriyle gülerken Avaz bozulan suratını belli etmedi.

Destan kocasının varlığını unutarak sitemle cevapladı Maranı. "Babası Maran nasıl uzak tutayım ama bende şikayetçiyim." Avazın kaşları çatıldı inanmayarak baktı karısına ve dostuna.

İkisi de varlığını inkar ederek konuşuyordu. Varlığını belli  dercesine sesini yükseltti.

"Bilgilendirmek isterim burdayım ben."

"Arkandan mı konuşalım Avaz yüzüne konuşuyoruz işte ne güzel." Avaz hafif öfkeyle dostuna ters bakışlar atarak karısına döndü alındığını belli eden bir tonda konuştu.

"Demek şikayetçisin peki Destan hanım evde görüşürüz." Kesinlikle evde bu konunun üzerinde duracaktı demek ki Adarın ona benzemesinden rahatsızdı güzel karısı...

Destan kocasına aşk dolu bakışlar attı. Avazı nasıl dize getireceğini çok iyi biliyordu eve gidince gerekeni yapacaktı kocasına.. 

Şahvar aşireti bütün ağırlığıyla konağa girerken bütün bakışlar onlara döndü. Saygı değer bir aşiretti...

Yaşlı adam vakur tavrıyla elini Nadir ağaya uzattı. "Hayırlı olsun Nadir ağa."

Nadir ağa duruşunu bozmadan aynı uzatılan eli tutup sıktı. "Sağolasın Celil ağa." Mirşad kadınları Şahvar kadınlarla selamlaşırken Mirşad erkekleri de Şahvar erkekleriyle selamlaşıyordu..

"Oğlun gelmedi daha?" Nadir ağanın sorusu üzerine Yaşlı adam parmakları arasında çevirdiği tespihi avucunun içine aldı.

Göğsü kabaran yaşlı adam yanında duran adamın yüzüne baktı gururlu bakışlarıyla oğlunun adı geçtiği yerde gururlanıyor göğsü kabarıyordu..

"Bir hafta sonra gelecek topraklarına." İki adam sohbet ederek masalara geçti.  Deran,Alaz,Jorin  düğün için koşuşturma içindeydi. Maran Avazı alarak çalışma odasına çıkarken  Avin ise misafirlerle ilgileniyordu..

Odaya girdiklerinde Avaz çatık kaşları altında dostuna baktı. Maran elini sakallarına götürüp kaşıdıktan sonra sıkıntılı bir nefes vererek sert bakışlarını Avaz çevirdi.

"Avin sana can borcum olmadığını öğrenmiş." Fark etmeden sesini yükseltirken Avazın yüzündeki anlamsızlık büyüdü. Maran'ın bu çıkışını bekliyordu konu ne zaman Avin olsa Maran kendini tutamıyordu.

"Ne olmuş yani?" Maran sinirden gülerek Avazın karşısına dikildi. Bu konunun ortaya çıkmamasını  istemişti. Şimdi rahatlıkla ne olmuş mu diyordu?

"Siktir!" Avazın bu  kadar rahat olması her seferinde Maran'ın sinirlerine dokunuyordu.
" Avin dün gece bana dedi ki insan bu kadar kısa bir süre de aşık olamaz."

Ellerini ensesine atan genç adam keskin bir nefes verdi. Avaz rahat tavrını bozmadan çattığı kaşlarını düz bir hale getirdi. Maran'ın aksine sakindi.

"Söylesene oğlum ben seninle evlendikten sonra sana aşık olmadım diye." Maran dişlerini birbirine bastırarak dostuna ölümcül bakışlar attı.

"Senin rahatlığını sikeyim Avaz." Dudaklarından dökülen ani küfür ile Avaz ters ters Maran'a baktı.

Avazın tavrı daha da gerilmesine neden olurken burnundan soluyarak dudaklarını ısırdı.. Bu konu ne kadar konuşulursa konuşulsun hep başa  dönüyordu ve bu Maran'ın canını sıkıyordu..

"Şimdi açık olalım Avine evlendikten sonra aşık olmadın bunu bir anla o düğünden sonra senin ayarların bozuldu zaten."

"Siktir lan aşk değildi."

"Evet evet kesinlikle hoşlantıydı o yüzden evlendin onunla." Maran Avazın üzerine yürüdüğünde Avaz ellerini teslim olurcasına kaldırdı. "Sakin ol bir şey demedim."

"Elimde kalırsın ha dikkat et!" Açıkça tehditini savurduktan sonra kapıya ilerledi. "Hadi inelim." Avaz ikiletmeden odadan çıkıp aşağı indi..

Maran'ın bakışları Konağın kapısına değdiğinde gülerek kendisine bakan Daryalı görünce kendisi de güldü.

"Dostum." İki dost birbirine sarıldı.

"Maran ağam." Daryal ellerini genç adamın sırtına vurarak geri çekildi. Marandan biraz kısa sarışın yeşil gözlü bir adamdı Daryal...

Askerde tanışan iki genç arkadaş zamanla iki dost olmuşlardı. Maran bir kaç kere Daryalın memleketine gitmiş Daryalda bir kaç kere Mardin'e gelip gitmişti.

Maran dostunu alıp yerlerine geçtiğinde korna ve zılgıt sesleri daha yakından gelmeye başladı. Bütün bakışlar kapıya döndüğünde Siyabend Mirşad gelini Zana ile avluya giriş yaptı..

Alkışlar çalandı zılgıtlar yükseldi müziklerle halaylar kuruldu. Konağı büyük bir coşku sardı. Oldukça kalabalık bir düğün olmuştu..

Zana ve Siyabend avlunun ortasında bir kaç halay çektikten sonra yerlerini alıp oturmuşlardı. İkisi yan yana oldukça güzeldi kadınlar Zana'ya bakmak için yanına gidip duvağını kaldırıp bir kaç nazar duası okuyorlardı.

Güzelliğiyle hal ve hareketleriyle herkes tarafından övülen genç bir kızdı..

Avin gelinin yanına geçerek hafif kulağına eğildi. "Dünkü heyacanla bugünkü heyacan aynı mı?" Zana iki dudağını yavaşça aralayıp içinde tuttuğu nefesi usulca özgürlüğüne bıraktı.

Terlenen avuç içlerini gelinliğine sürdü. Kendisinin bile duymakta zorlandığı sesiyle yanıtladı Avini. "Bugün daha beter düşüp bayılmazsam iyi." Siyabend başını çevirmişti yengesiyle müstakbel eşinin rahat konuşması için...

"Su ister misin getireyim." Zana başını yavaşça iki yana hareket ettirdi.

"Su değilde bir an önce şu gelinlikten kurtulmak istiyorum acayip kasılmama neden oluyor ipleri çok sıkı bağlamışlar."

Avin üzgün bir ifade ile genç kızın sırtına baktı. İçinden hangi gerizekalı bağladı diye söylemek istese de geri çekti kendini.

"İstersen yukarı çıkalım gevşetelim." Zana buna da hayır diyerek başını salladı. Şimdi herkesin içinden kalkıp giderse laf söz olabilirdi. Dişini sıkacaktı düğün bitene kadar..

"Dayanabilirim diye düşünüyorum."

"Peki sen bilirsin ben burdayım istediğin zaman seslen." Arkasını dönüp gideceği sırada Maran  yanlarına geldi.

Dalgaya vurarak amcasına takıldı. "Amca zava(damat) olmuşsun." Siyabend elinin tersiyle alnındaki teri silip Maran'a baktı. Heyacanı her halinden belli oluyordu.

"Öyle bir şey olduk yeğenim sen söz vermiştin hayde halayın başına gir de görelim seni." Avin havalandırdığı kaşlarıyla kocasına döndü. Maranı hiç halay başı olarak görmemişti.

"Maran halay başı mı olacak?" Yüzündeki şaşkınlık sesine de işlerken Maran kaşlarını çattı ne vardı bunda halay başı olamaz mıydı?

"Niye bu kadar şaşırdın hatun?" Avin  alt dudağını sarkttı. Yani şimdi Maran gibi bir adamı halayın başında düşünemiyordu şaşırmakta bir yandan haklıydı..

"Merak ettim hadi halaya gir yiğidim seni halay başı olarak görmek istiyorum." Siyabend ve Zana'nın dudakları o şeklini alırken Maran masanın üzerine duran kırmızı mendili alarak karısına döndü.

"İzle bakalım kocanı Mirşad gelini." Maran müziklerle ilgilenen çocuğa el işareti yaptığında halay çemberi durdu Maran elindeki mendil ile halay başına geçtiğinde Deran abisinin eline Hejar Deranın, Alazda Hejarın eline geçti.

Halay müziği çaldığında Maran elindeki mendili yavaşça sallamaya başladı. Herkesin odak noktası Maran olurken Maranın odak noktası ise kehribar gözlü kadınıydı..

Avin şaşkınlık içinde halay başında müzikle uygumlu   şekilde hareket edip mendilini sallayan adamı izledi.. 

Sallama oynayan, MARAN  MÎRŞAD göze bir değişik geliyordu.

"Oynamaz demiştim." Ağzı bir karış açık kalan yengesiye kısa çaplı bir kahkaha attı Jorin. Avinin bu kadar şaşıracağını tahmin etmemişti kendisi de şaşkındı aslında Maran pek halay çeken bir adam değildi..

Avinle evlendiğinden  beri değişmişti yapmayacağı şeyleri yapar olmuştu güzel bir şey miydi evet ama şaşırtıyordu...

Halay bittiğinde Avin koşar adımlarla halayın başında çıkmak üzere  olan kocasının yanına  vardı. Elindeki mendili alacağı sırada Maran mendili arkasına aldı ne oldu dercesine bir bakış attı.

"Hayırdır Avin?"

"Halay çekeceğim mendili verir misin sıra bende cida oynamazsam içimde kalır sonra derdini sen çekersin." Maran katiyen izin vermeyecekti. Avin bu oyun oynarken kendinden geçiyordu kesinlikle hazır değildi buna..

"Normal bir halay çekeceksen oyna ama o oyunu oynama." Kötü oynadığında değildi aşırı güzel oynadığından izin vermiyordu zira Avin o oyunu oynadığında herkes büyülenerek bakıyor kadını erkeği. Buna da defalarca tanık olmuştu.

"Ya hayır Maran verir misin şu mendili insanlar bekliyor halay durdu." Mendili almaya yeltendiğinde Maran'ın sert bakışlarıyla karşılaşınca kendisi de kocasıyla aynı yüz ifadesine büründü kısasa kısas..

"Maran!"

"Avin!"

Avin başını çevirdiğinde herkesin göz hapsinde olduğunu  fark edince dudakları kıvırttı. İnatlaşırsa durum hoş olmayacaktı. Bakışlarını yavaşça kocasının sert yüz hatlarına çevirdi.

Şimdi oyuncu rolüne bürünme vaktiydi güzel oyunculuğuyla, Maranı etkilemeyi başarırsa kısa bir zaman sonra oyunculuk ajanslarana baş vuracaktı.

Yüzünü düşürüp ağlamaya yakın bir sesle konuşmaya başladığında Deran kahkaha atmamak için dudaklarını sıkı sıkı birbirine bastırdı.. Avinden korkulurdu..

"Tamam beraber çekelim hadi lütfen." Bakışlarını çekmeden Maran'ın tepkisini ölçtü biraz daha abartması lazımdı yoksa Maran yumuşayacak gibi durmuyordu.  "Yoksa sen istiyorsun  içimde kalsında hasta mı olayım yataklara mı düşeyim?" Maran hayır dercesine başını sallarken cümlenin tuhaflığıyla kaşlarını çattı.

Karısının hasta olup yatakları düşmesi isteyeceği en son şey bile değildi.

Avinin yataklara düşmesi demek Maran'ın ömrümden bir yılın gitmesi demektir...

"Lanet olsun ki sana asla hayır diyemiyorum." Boğazını hafif temizleyerek uyarısı yaptı. "Ama ortaya geçmeyeceksin ve en önemlisi çok hızlı oynamayacaksın." Buna kendisi bile inanmıyordu kaldı ki karısı dediğini yapacaktı?

Avinin yüzünde kocaman bir  gülümseme peyda olurken yüzünü Maran'ın yüzüne yaklaştırdı. Bazı zamanlar ikisi de oldukları ortamı unutuyordu.

"Çok şansız bir adamsın Maran seni öpecektim
ortam müsait değil." Maran etrafına bakınıp rahat bir tavırla sorusunu yöneltti.

"Dudaklarımdan mı?" Avin göz devirerek Maran'ın elindeki mendili aldı. Aklı hemen başka şeylere gidiyordu bu adamın.. Öpmek sadece dudaktan mı oluyordu.

Ayrıca onca insanın arasında böyle bir şeyi nasıl düşünür ve nasıl sorardı?

"Hayır tabiki  yanağından." Maran omuzlarını düşürerek ağzının içinden bir küfür savurdu.

"Siktiğimin şansı hiç benden yana değil millette bok gibi şans var." Avin gülerek halay başına girdiğinde Maranda karısının eline girdi.

(Burhan toprak kale kale) çaldı. Herkes oynamak için hazıra geçtiğinde Avin parmaklarını Maran'ın parmaklarıyla iç içe geçirip mendili göğüs hizasına kaldırarak sallamaya başladı.. 

İfadelerdeki şaşkınlık büyürken, Şahnaz hanım herkesten daha şok olmuş şekilde halay, başındaki çocuklarına ve oğluna bakıyordu elini açık kalın ağzına bastırdı.

Avin mendili gelişi güzel sallarken halayın verdiği çoşkuyla, Maranla omuzlarını uyumlu şekilde hareket ettiriyor halaydaki  herkes ikiliye ayak uyduruyordu.

Halay çemberi daha da genişlerken Avin hem oynunu devam edip hemde iki dudağı arasında konağı saracak bir zılgıt çaldı. Maran'ın bakışları yanında halayın hızlı temposuna ayak uyduran kadına döndü.

İkisi nefes nefese halayın hakkını veriyorlardı. Avinin gülen gözleri kocasına döndüğünde mendili tutan eliyle, Maran'ın alnındaki teri silerek tekrar halaya döndü.

Maran karısıyla uyumlu şekilde oynamaya devam ederken Şahnaz hanım yanındaki kızına döndü. "Bir yaşıma daha girdim oğullarımı görüyorsun bu kız çocuklarımı da kendine benzetti Alaz,Deran, Hejar neyse de Maran'a bak Maran'ın hiç cida oynadığını gördün mü?"

Havin başını usulca sallarken oda annesi kadar şaşkındı. Ailesine neler oluyordu böyle eski çocuklardan eser kalmamıştı...

Avin bakışlarını etrafta gezdirirken tırnaklarını kemiren  genç kızla keyifle güldü Ezmira kıskançlıktan kuduruyordu.. Tırnaklarını yiye yiye izliyordu halay başındaki karı kocayı...

"Hadi Maran düşmanlarımızı çatlamak için ortaya geçip oynayalım da millet çift görsün birileri de tırnaklarını yesin." Avinin imalı sözleriyle Maran'ın gözleri büyürken hızla başını sallayarak karşı çıktı.

Evet halaya girmişti ama dahası onu aşardı ortaya geçip oymak hiçte Maran'a göre değildi.

"Avin ayarlarım gittikçe bozuluyor lan niye bu halay bitmiyor." Avin kocasına kızgın bir bakış atarak Derana kaş göz hareketi yaptı.

Avin mendili sallayarak ortaya geçerken Deran sesini abisine duyurmak istercesine yükseltti.

"Yengem isterde ben onunla ortada oynamaz mıyım?" Maran ve Hejarın elini bırakıp iki parmağını ağzına götürüp ıslık çalarak ortaya geçtiğinde Maran ölümcül bakışlarını kardeşine yolladı lakin Deran umursamadı.

Avin Deranla karşı karşıya geldiğinde Avin boşta duran elini havaya kaldırdığında Deran, parmaklarını yengesinin parmaklarıyla iç içe geçirip aynı anda omuzlarını sallayarak, karşı karşıya mendillerini salladılar az önceki çoşku Avinle Deranın ortaya geçmesiyle daha da büyüdü.

Zılgıtlar ve alkışlar hava da uçuştu.

Maran bakışlarını insanların üzerinde gezdirirken herkesin odak noktasında Avinin olduğunu görünce burnundan öfkeli nefes verdi.

Kendine en alasınadan bir küfür savurdu mendili verirse olacağı buydu... Halay Avinin göbek adıydı. Niye şaşırıyordu ki?

"Bu nasıl bir halay aşkı kadın kendinden geçiyor sikeyim böyle işi halayı da kıskanmazsın Maran." Hejar kendi kendine konuşan abisine yaklaştı.

"Bir şey mi dedin ağabey?" Hejarın sesiyle kendine gelen genç adam hayır dercesine başını salladı.

Bakışları tekrar Avinle Deran döndü. İkisi karşı karşıya omuz omuza oynuyordu birilerini çatlatmak istercesine....

Maran pes ederek halaydan çıkıp kendini bir köşeye attı. Jorin bir bardak soğuk suyla abisinin yanına geldi.

"Buyur ağabey." Maran bardağı alıp bir dikişte soğuk suyu içti zaten böyle bir şeyin üzerine insan bir bardak soğuk su içerdi...

Jorin elindeki küçük havluyu abisine uzattığında Maran havluyu alıp yüzünü sildi. Terden sırılsıklam olmuştu. Havluyu tekrar kardeşine verip müzikle uğraşan çocuğa döndü baş hareketliyle bitirmesini istediğinde müzik birden durdu..

Avinin kızgın bakışları anında kocasına döndü. Yok artık dercesine baktı. Bunu yanına bırakmayacaktı ne güzel şurda birilerini çatlatıyordu ama kocası olacak muazzam şerefsiz içine etmişti.

Halayın durmasıyla Avin ve diğerleri soluklanmak için mutfağa geçerken Zana ve Siyabend reyhani oynamak için avlunun ortasına geçtiler...

Herkesi hayran bırakan ikili kendi yörelerinin oynunu hakkıyla oynadılar.. Bir iki halay çektikten sonra tekrar yerlerine geçtiklerinde Daryal dostuna döndü.

"Sözün vardı?"

Maran bıkkınca nefes verdi. Önüne gelene söz verirse olacağı buydu. Şimdi nasıl ortaya geçip başka bir yöre ait bir dansı oynayacaktı?

"Söz verdik demi?" Dedi tereddütle Daryal kaşlarını kaldırarak başını usulca aşağı yukarı hareket ettirdi. Birine söz verdirirse onu yerine getirmesi için gereken baskıyı yapardı..

Maran gelinle damadın yanında olan karısının yanına ilerlerken Daryal müzikle uğraşan genç çocuğun yanına geçti. Çocuğa çalacağı dansı söylerken Maran boğazını temizleyerek karısına sorusunu yöneltti.

"Avin ne yapıyorsun?" Avin doğrularak kocasının yanına geçti.

"Sohbet muhabbet." Maran alt dudağını ısırarak elini ensesine attı. Avinin yüzüne meraklı bir ifade yerleşirken kocasının ağzındaki baklayı daha bir merakla bekledi..

"Sana bir şey diyeceğim umarım bilmiyorsundur." Zana ve Siyabend de Avin kadar meraklanmıştı. Maran'ın bahsettiği şey tam olarak neydi.

"Ne?" Maran ensesindeki elini kirli sakallarına getirerek kaşımaya başladı.

"Çerkes dansını biliyor musun?" İçinde bir umut hayır bilmiyorum demesini bekledi lakin Avinin kıvrılan dudaklarıyla gözlerini yumdu. Lanet olsun bilmediği bir şey var mıydı?

"Biliyorum o dansa  başka bir zaafım var çok asil çok güzel hayallerimde hep kocamla bir gün bu dansı oynamak vardı."

Maran sessizce mırıldandı. "Senin hayaline kurban olayım deli kadın." İfadesini toplayarak kaşlarını çatıp yüzünü iyice karşısında duran kadının yüzüne yaklaştırdı.

"Millet ne hayaller kuruyor senin kurduğun hayale bak millet mi değişik yoksa sen mi çözemedim." Avinin öfkeden parlayan gözleriyle karşı karşıya gelince hafif bir tebessüm etti. "Neyse biliyorsan oynayalım?"

"Cidden mi?"

"He cidden." Siyabend gülerek başını sola çevirdi. Ne değişikti  ikisi bazen çok gülüyordu. Fark ettiği bir şey daha vardı Maran eskisi gibi değildi. Oda Avinle değişiyordu ya da ayak uyduruyordu her şeyine..

Halay bitince Daryal dostuna gözleri ile avlunun ortasını işaret ederek kalkmasını istedi. Maran elini ağır bir hareket ile Avin'e uzattı. Tutmasını bekleyen bakışları gizli bir aşkın perdesi ile uçuşuyordu. Avin ona uzatılan eli hafif bir tebessüm ile tuttu. Zarif adımlarla avlunun ortasına doğru yöneldiler.

Maran oyunu bilip bilmediğini sorduğunda kendinden emin bir şekilde çıkan sesi ile bildiğini söylemişti. Farklı milletlerin örf ve adetlerine ilgisi vardı ve çekinmeden uygulamaya da geçiyordu Avin. Zamanında merak edip öğrendiği için kendini tebrik etti. Kim bilebilirdi ki zamanında bir hevesle öğrendiği oyunu kocası ile karşılıklı oynayacağını.

Maran ise derin bir nefes almış hasret ile karısına bakıyordu. Daryal'ı ziyaret etmeye gittiğinde dostunun bir gün eşinle oynamanı isterim diyerek rica da bulunduğu o asil dansı bu gün karısı ile karşılıklı bir şekilde oynayacaktı. Buraya gelmeden önce sayısız kez izlediği dansın hareketlerine hakimdi.

Ağlatan dans müziği bütün konağı esir aldığında herkesin bakışları da avlunun ortasında Maranla Avine dönmüştü.

Aşkın ve ateşin dansı olarak bilenen bu dansı oynamak her çiftin harcı değildi.

Avin bir tarafa Maran ise diğer tarafa doğru açıldı. Aşk ile bir bütün olan gözler yanarak birbirine sabitlendi. Avin kuğu gibi süzülmeye başladı. Maran vakur bir tavırla süzülen kuğunun etrafında dönmeye başladı. Zaman kavramını yitirdiğinde yanan iki yürek koca pistin ortasında herkesi unutarak hasretle danslarını oynadılar.

Acıların kıyısından süzülüp buraya gelen hayatları destansı idi.

Avin'in bakışları odun, Maran'ın özlem dolu bakışları ile çatıştığı andan itibaren nefesler tutulmuş yürek ise feryat figandı. Herkes büyülenmiş bakışları ile karı kocayı izliyordu. Uzak oldukları bir yörenin dillere destan dansını o kadar güzel oynuyorlardı ki imrenmeden durmak mümkün değildi.

Maran, Avin'in etrafında kollarını açıp bir sağa bir sola dönüyor yanan bakışlarını bir saniye bile olsun ona odun olan harelerden çekmiyordu. Avin'in içini kavuran bakışları çok şeye ev sahipliği yapıyordu.

Aşka, hasrete, vuslata...

Asil dansın sonuna geldiğini belli eden müzik ile nefesler tutuldu.

Avin oynadığı oyunun hakkını vererek kocasının etrafında son bir kez döndü. Gözleri ile beni küle çevirdi adam diyordu adeta.

Yürekler ağıza geldi, Maran Mirşad kendine has tavrı ile dansı bitirdiğinde koca konağı alkış tufanı tuttu.

Aşk sandığın kadar değil yandığın kadardı..

Daryal oyunun bitmesi ile Avinle Maran'ın yanına gelerek tebriklerini ve nasıl beğendiğini dile getirdi. Evet dostunun oynayacağını biliyordu ama böyle güzel bir görüntünün ortaya çıkacağını düşünmemişti Maran ve Avin sadece Daryalı değilde herkesi şaşırtmıştı..

"Çok yakışıyorsunuz hep mutlu olmanız dileğiyle." Genç adam dostunun gözlerindeki aşka bir kez daha şahit oldu.

Bir insan gözleriyle bile sever miydi?

"Teşekkür ederiz dostum." Dedi bütün samimiyetiyle Bugün herkes için farklı ve unutulmaz olmuştu. Siyabend Mirşad dillere destan bir düğün yapmıştı.

Takılar takılıp bir kaç halay daha çekildikten sonra düğün bitmiş, Mirşad konağı sessizliğe bürünmüştü herkesin yüzünde tatlı bir yorgunluk vardı.

Herkesin hayal ettiği gibi bir düğün olmuştu.. Avin Zana'yı odasına çıkartmış Maran ise amcasıyla çardakta karşılıklı sigara içiyordu.

"Erdin muradına."

Siyabend dudakları arasındaki sigarayı çekip zehiri havaya solarken yüzünde mutluluğunu belli eden bir ifade vardı. Uzun zaman sonra gelen en güzel mutluluktu.

"Yani sanki bilmiyorsun kaç yıldır bu anı bekliyorum." Maran amcasının ciddiyeti karşısında elindeki sigarayı söndürüp ayağa kalktı. Amcasının kolundan tutarak onu da ayağa kaldırdı.

"O zaman daha fazla bekleme amcacım yengem seni bekliyor." Siyabendin şaşkınlıktan gözleri büyüdü. Maran ne demişti amcacım ve yengem mi Zana'ya yenge demişti.

Kolunu hızla Maran'ın parmakları arasında kurtardı. Kızgın bakışlarını doğrudan Maran'ın suratına dikti.

"Siktir Maran dalga geçiyorsun."

"Lan niye dalga geçeyim sen amcam değil misin Zana da yengem oluyor bu durumda ara da yenge derim." Siyabend kara gözlerini kıstı tehdit dolu bakışlar atarak merdivenlere yöneldi.

"Gözüme giriyorsun yeğenim."

"Siktir git Siyabend!" Maran'ın bağırmasıyla genç adam adımlarını hızlandırdı. Şimdi durduk yere niye böyle celallenmişti bu adam..

Maran ellerini pantolonun ceplerine atarak bakışları Mardinin ışıl ışıl parlayan manzarasına dikti yorgun bir nefes verirken gözlerinin önüne gelen güzel anılarla yüzünde küçük küçük tebessümler beliriyordu.

Bugün oynadıkları halay ve dans Maran ağa için çok ayrı bir yere sahip olacaktı. Son günlerde fazlasıyla mutluydu lakin yüreğinde bir yerlerde korku vardı.

Yine bir şey olacak diye yüreği ağzına geliyordu. Artık eskisi gibi değildi daha dikkatli daha temkinli davranıyordu.

Dışarı çıksa bile aklı hep Avindeydi hala deli gibi korkuyordu bu sefer de ellerimin arasında kayıp giderse diye.. Ve o korku yüreğini darma dağın ediyordu...

Düşünceler içinde boğuşurken kardeşlerin sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı..

"Lan yeter." Arkadan gelen bağırışlarla sesin geldiği tarafa döndü Maran. Hejar ve Deran durmadan birbirine laf atıyordu. Biri fazla kızgındı diğeri ise eğleniyordu.

"Lan oğlum evleneceksin işte." Deran duyduğu kelimelerle dişlerini sıkarak kardeşinin üzerine yürüdü. "Annem sana kız beğenmiş işte ne atar yapıyorsun."

Deran sinirden sırıtarak öfke saçan gözlerini kardeşinin Ela gözlerine sabitledi. Hejar korksa da belli etmiyordu bu konu Deranın hassas yanıydı.

"Oğlum beni deli etme evlenmeyeceğim ben çok meraklıysan sen evlen."

Hejar inadına Deranla uğramaya devam ediyordu birazdan yiyeceği dayakları hesaba katmadan. "Anam sana bakmış ama."

Deran kardeşine dalacağı sırada Maran'ın kükreyen sesi sardı çardağı.

"Lan şerefsizler ne yapıyorsunuz?" İkisinin ensesinden tutarak kızgın kızgın ikisine bakıyordu. İkisi de süt dökmüş kedi gibi durdular..

Bir kaç saniye sonra ikisi aynı anda konuşmaya başladı.

"Ağabey bu senin kardeşin damarıma basıyor anam sana kız bulmuş diyor."

"Ağabey bu senin kardeşin var ya her şeye itiraz ediyor."

Maran enselerini biraz daha sıktığında ikiside acıdan inledi. Bu ikilinin kavgaları hep böyle saçma nedenlerden ötürü oluyordu.

"Siz manyak mısınız lan eşşek kadar oldunuz ama hala aynı boksunuz." Sert bakışlarını Derana çevirdi. "Sen istemediğin müddetçe kimse seni evlendirmez." Bakışlarını Derandan alıp Hejara döndü. "Sen dalga geçeceğine sana verdiğim dosyaları incele yoksa anamın bulduğu kızı seninle evlendiririm." Açıkça tehditini savurduktan sonra iki kardeşini de geriye itti.

İkisi ensesini tutup  birbirine kızgın bakışlar atarak odalarına çekildiler. Maran bir kaç dakika çardakta kalıp oda herkesten sonra odasına çıktı...

Avinin odadan çıkmasıyla Siyabend ve Zana baş başa kalmıştı. Genç kız yatağın üzerinde heyacandan gelinliğini avuçlarına almış oturuyordu. Siyabend yüzündeki mutlulukla karşısına geçtiğinde Zana da ayaklandı.

İkisi de birbirinden heyacanlıydı ama kavuştukları içinde mutluydular... Siyabend gelininin duvağını kaldırıp elindeki kutunun içinden yüz görümlüğü için çıkardığı kolyeyi karısının boynuna taktı.

Dudaklarını yavaşça alnına bastırdı. Uzun bir soluk içine çekerek geri çekildiğinde Zana'nın Zümrüt yeşili gözlerine baktı.

"Yüreğime hoş geldin Zana." Zana'nın yanakları hafif kızarırken parlayan gözlerle baktı adama. Oda tıpkı Siyabend gibi uzun zamandır bekliyordu.

"Sonunda Siyabend." Yüzündeki tebessüm şekillendi.. İki gençte muradlarına ermişlerdi... Siyabend yüreğine düşen güzel kadını ömrünün sonuna kadar sevecek koruyup kollayacaktı.

Her şeye rağmen hep el ele göz göze olacaklardı. Sevdaları da hiç bitmeyecekti.

Zana ve Siyabend hikayelerini kendileri yazdılar sonunda mutluluk onların oldu...

-
Dünün tatlı yorgunluğu atılmış sabah herkes aynı saatte kalkıp dağılmıştı konaktan. Zana ve Siyabend balayına giderken Alaz ve Jorin okula diğer kalan herkes şirkete geçmişti.

Avin uzun zaman sonra kaldığı yerden stajını görmeye devam etmiş hazırlanıp şirkete gitmişti. Avukat olmak için çok engelden geçmişti şimdi ise sadece stajını görüp avukatlık kimliğini alarak resmî bir avukat olacaktı.

Şirkette avukatlarla disiplinli şekilde çalışıyor en ufak bir detayı bile atlamıyordu.. Bir işi öğrenirken titiz çalışıyordu..

Saatlerdir odasında çağrı beyle bir kaç konu üzerinde konuşup tartışıyordu. Saatlerdir kocasının yanına bile gitmemiş kimsenin rahatsız etmemesini söylemişti.

Beliz elindeki dosyayla odaya girdiğinde Maran başını masadan kaldırıp genç kadına baktı.

"İstediğiniz dosya Maran bey." Dosyayı hemen masanın üzerine koyup Maran'ın karşısına geçti. "Başka bir isteğiniz var mı?"

Maran elinin altındaki dosyayı açarak başını kaldırmadan isteğini belirtti. "Avin hanımı çağırır mısın?"

Beliz bakışlarını genç adamın üzerinde gezdirip  çekingence normal ama kısık bir tonda devam etti. "Odasında Çağrı beyle bir kaç dava hakkında konuşuyorlar kesinlikle rahatsız etmeme mi istedi."

Maran dosyaya gömdüğü başını usulca kaldırırken kaşları öyle mi dercesine havalandı yüz ifade anında değişirken nefesi alış verişleri hızlandı. Oysa anlaşmıştı şirkette en az iki defa benim odama geleceksin demişti Avinde kabul etmişti. Şimdi neden gelmiyordu.

"Tamam sen çıkabilirsin." Belizin çıkmasıyla Maran oturduğu  yerden kalktı. Odasından çıkarak çaprazındaki odaya kapıyı çalmadan tabiri caizse daldı.

"O zaman ben hepsini not alıyorum." Diyen Çağrı ile Avinin bakışları kapıya dönerken, sert sesiyle kocasının yüzüne söylenmekten geri durmadı.

"Kapı neden var Maran bey hayırdır bir şey mi oldu?" Çağrı patronunun bakışlarını fark edince önündeki kağıtları toplayıp izin isteyerek odadan çıktı.

Maran adamın çıkmasıyla karısına döndü.

"Maran bey mi? Bu ne ciddiyet Avin hanım?"Avin ciddi misin dercesine kızgın bir bakış attı. Kapıyı çalmadan odaya giriyordu ve  bir de üste mi çıkıyordu? 

Avin sinirle önündeki kağıtları toplamaya başladı. Maran kapıyı kapatarak karısının yanına ilerledi.

"Biz şirkette ciddi olacağız demedik mi?"

"Evet ama Çağrıyla ciddi olacaksın demedik ayrıca ben sana çağrıyla değil Ahmet beyle çalışacaksın demiştim niye kuralları mı çiğniyorsun."

Avin duraksayıp kocasına dönerek göz teması kurup dudaklarına yaklaştı kışkırtıcı sesiyle konuştu. "Senin kurallarını çiğnemek zevk veriyor Aslanım." Maran seslice yutkunduğunda Avin keyifle güldü bir adım geriye atıp devam etti.

"Benim bir işim var arabanı alabilir miyim."

Maran şaşkınlık içinde karısına bakıyordu bazen çözemiyordu bu kadını. Deliydi ve aklına eseni yapıyordu..

"Odam da nereye gideceksin?" Avin tavrını değiştirmeden küçük bir tebessümle cevapladı kocasını.

"Teşekkür ederim heyatım bir kaç eksiğim var onları halledeceğim." Dönüp gideceği sırada Maran bileğinden tutarak kendine çevirdi. 

Açıkta kalan kül rengi saçları Maran'ın yüzünü yalayıp geçerken kokusu adamın ciğerlerine nüfus etti.

"Yanına birini verelim." Sesine yansıyan korku geçecek gibi değildi. Şimdi Avin tek çıkarsa aklı onda kalacak hoş her saniye aklı ondaydı..

Avin usulca başını salladı. Korkarak yaşanmayacağını biliyordu. Hem korumaya falan ihtiyacı yoktu kendisini özgür hissetmiyordu.

"İstemiyorum Maran." Net bir şekilde cevabını verip bileğini parmakları arasında çekerek odadan çıktı. Maran'ın odasına geçip masanın üzerinde duran anahtarı alarak şirketten çıktı..

Arabaya atladığı gibi navigasyonda girdiği adrese doğru yol aldı. Dün Şilanın kim olduğunu öğrenmişti şimdi ise onunla konuşmaya gerekirse yardım etmeye gidiyordu.

Öğrendiği kadarıyla Maranların pek ilgisi alakası olmayan bir aşiret kızıydı babası Emin ağa katı ve adetlerine fazla bağlı olan bir adammış bir an aklına babası gelince elleri arasındaki direksiyonu sıktı sinirden.

"Siktirin ya hepiniz mi aynı olursunuz!" Ağzına küfür yakışmıyor olabilirdi ama zorla küfür ettiriyorlardı.

Yaklaşık kırk dakikalık yolun sonuna geldiğinde arabayı büyük bir Konağın önünde durdurdu adres burası olmalıydı. Arabayı park ederek arabadan indi telefonunu kotun arka cebine koyup kapıya doğru ilerledi.

Kapıda duran iki adam karşılarında gördüğü kadınla şaşırmış bir ifadeye büründüler. Mirşadlardan kimse bu konağa gelmemişti yıllar önce belki.

"Ben Şilanla görüşmeye gelmiştim de acaba kendisi evde mi?" Adamlar birbirine bakıp daha sonra kulaktan kulağa bir şeyler söyledikten sonra biri kapıda kalmaya devam etti diğeri ise içer girdi.

"Biraz beklerseniz." Avin sahte bir tebessümle etrafına bakındı. Derin bir nefes alıp verdi nedensizce gerilmişti. Bir kaç dakika sonra içeri giren adam kapıya geldi.

"Buyrun." Avin baş selamı vererek avluya girdi. Konağı bir göz ucuyla inceledi Mirşadların konağı kadar büyük bir konaktı..

Etrafına bakınırken duyduğu vakur sesle bakışları merdivenlere döndü.

"Gelin ağa hoş gelmişsin." Orta yaşlarda sert görünümlü bir kadın üzerinde siyah işlemeli bir elbise saçlarında ise siyah bir tülbent vardı.. Gözlerine çektiği sürme kara gözlerini daha da ortaya çıkartmıştı.

"Hoş buldum." Avin kadını tanımıyordu lakin kadının ses tonu Avini tanıyormuş gibi çıkıyordu. Gülnaz hanım avluya indiğinde Avinle karşı karşıya geldi.

Kara gözleri karşısında güzel kızın üzerinde gezindi belli etmese de bakışları beğeni doluydu. Avinin adını çok duymuştu..

"Kızımla ne gibi bir konuşman vardır?"Şiveli sesi Avinin hoşuna gitmişti ne kadar sert görünümlü olsa da bir yerde yumuşak bir yanı olduğunu fark etmişti.

"Şey ben bir proje yapacağımda genç kızlarımızla ilgili onlara bir kaç sorum olacaktı eğer izniniz olursa Şilanla da yapmak istiyorum."

Kaşlarını hafif çatan kadın bir müddet Avinin ifadesini ölçtü. Samimiyetine baktı.

"Emin ağa gelmeden konuşmanı bitir gelin ağa kapıma gelen kimseyi çevirmem kısa olsun." Diyerek sesini yükseltti. "Ayşe Mirşadların gelinine yolu göster."

"Teşekkür ederim." Diyerek yanına gelen kadınla birlikte yukarı çıktı. Geldikleri odanın önünde kadın bir kere kapıya vurdu gel sesini duyunca kapıyı yavaşça araladı.

Şilan karşısında gördüğü kadınla kısa çaplı bir şok geçirse de belli etmedi. Ayşe'nin ordan ayrılmasıyla Avin kapıyı kapattı.

Şilan hızlı adımlarla Avinin yanına ilerledi sıkıca sarıldı ne tepki vereceğini bilmeden. "Geleceğini düşünmemiştim."  Kalbi gümbür gümbür atıyordu.

Avin aynı şekilde sarılıp elini saçlarına koyarak şefkatle okşadı. "Kim olursa olsun yardıma ihtiyacı olan herkese yardım ederim." İkisi geri çekildiğinde Şilan Avinin elini tutarak yatağın üzerine oturttu ve olan biten her şeyi anlatmaya başladı.

"Avin sadece bir tane değil binlerce Avin var sende onlardan birisin." Hüzünlü sesini toparlamaya çalıştı. "Seni burdan çıkaracağım ve akşam o misafirler gelmeyecek gelse de eli boş gidecekler."

Güven veren sesi Şilanı gülümsetmişti. "Ama şimdi burdan çıkmamız lazım." Arka cebine attığı arabanın anahtarını çıkarıp genç kıza verdi. "Bunu al arabam Konağın önünde herkesin dikkatini dağıtınca sen, kimseye görünmeden arabaya  bin."

"Tamam." Avin önden  odadan çıkıp adımlarını merdivenlere yöneltti, bakışları etrafı kontrol ederken nasıl bir yaygara çıkaracağını düşünüyordu.

"Konuşman bitti mi gelin ağa?" Duyduğu vakur sesle arkasını döndü. Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi.

"Evet bitti akşam misafirleriniz varmış hayırlı olsun." Yaşlı kadın çatık kaşları altında genç kadına baktı. Gözlerindeki öfkeyi açıkça belli etti. Kızı nasıl olurda bir yabancıya bunu söylerdi.

"Hayırlısıyla olacak." Eliyle yolu işaret etti. "Hayırlı günler Mirşad gelini." Avin baş selamı vererek kalan merdivenleri indi. Son kalan basamakta bilerek tökezledi acı dolu bir inilti kopardı iki dudağı arasında..

"Ah." Elini sıkıca ayak bileğine götürdüğünde Gülnaz hanım ve diğer herkes genç kadının yanına koştu. Yaşlı kadın korkuyla Avine baktı.

"İyi misin." Avin dişlerini sıkarak bileğini tutmaya devam etti. Bakışları Şilanı bulunca tekrar bir inilti daha kopardı.

Gülnaz hanım gür sesiyle bağırdı. "Seymen Mithat buraya bakın." Konağın kapısı açıldığında iki adamda avluya girip Gülnaz hanımın yanına ilerledi.

"Yardım edin yukarı çıkaralım Ayşe sende buz falan getir." Ayşe mutfağa girerken Şilan annesinin Avinle ilgilendiğini görünce fark ettirmeden hızlı adımlarla çıkışa ilerledi Avin genç kızı fark edince tekrar bağırdı acı içinde..

Lakin bu sefer fazlasıyla zorlamıştı boğazını acısını hissetti.

Bütün ilgiyi üzerine çekerken Şilan konaktan çıktı. Seymen eğilip Avini kucağına alacağı sırada genç kadın elini kaldırdı yaklaşmaması için.

Adam öylece durduğunda Avin sesini toparladı.

"İyiyim ben gitmem gerek." Telaşlı hali gözlerden kaçmazken herkes şaşkınlıkla baka kaldı. Avin arkadakilere kısa bir bakış atarak topuklara vurduğu gibi konaktan çıktı arabaya ilerledi direksiyon başına geçtiğinde beklemeden anahtarı alıp arabayı çalıştırdı.

Arabanın hareket etmesiyle adamlar kapıdan çıktı. Avin nefes nefese sakinleşmeye çalışarak arabayı sürmeye devam etti.

Şilan korkuyla genç kadına döndü. "Bizi öldürecekler." Korkudan eli ayağı titriyor kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.

Avin gülerek başını iki yana salladı. "Bir bok yapamazlar." Aynadan arka tarafı kontrol ederek biraz daha yüklendi gaza. Tek eliyle direksiyonu sabit tutarken diğer eliyle telefonunu çıkarıp rehbere girdi.

Şu an yardım isteyebileceği tek kişi Çağrıydı..

Bir kaç  saniye sonra açılan telefonu hoparlöre verdi. Nefes nefese Çağrının konuşmasına izin vermeden söze girdi.

"Çağrı Şilanı getiriyorum konağa götürürsem Şahnaz hanım sorun çıkarır hatta hepsi çıkarır en azından bu gece o misafirler atlatılana kadar ona bir yer bulmamız lazım."

"Tamam ben şimdi şirketten çıkıyorum sana bir adres atacağım şu an kalabileceği tek yer orası." Avin telefonu kapattığı gibi çağrıdan mesaj geldi mesaj kısmına girerek adrese göz attı.

Bakışlarını telefondan çekerek yanındaki kıza döndü güven verircesine gülümsedi. "Bu akşam istemediğin  bir şeye evet demeyeceksin." Şilan gözlerini yumarak derin bir nefes verdi.

Zaten Avinden başkasına güvenemezdi...

.2 saat sonra.

İki saat içinde Mardin tamamen karışmış Emin ağa kızının yokluğunu duyduğu anda büyük bir kıyamet koparmıştı. En son Mirşadların gelinin konağa geldiğini öğrenen adam önce konaktakilere kök söktürmüş daha sonra da adamlarını toplayıp konağı basmıştı.

Mirşad konağındakiler neye uğradığını şaşırırken doğrulan silahlar ise herkesin yüreğini ağzına getirmişti.

Maran ve kardeşleri tam zamanlamada konağa ayak basarken, Emin ağanın demir kadar sert ve gür sesi Mirşad konağına bomba gibi düşmüştü.

"Kızım nerde!" Sesi kulak zarlarını yırtacak kadar sert çıkarken iki aşiret adamı da karşı karşıya gelmişti. Avinin yaptığı kendince doğru ama onlara göre yanlış olan iki aşireti birbirine düşürmüştü.

"Kızın burda değil topla adamları çık git konağımdan." Nadir ağa da karşısındaki adam kadar gergin ve sinirliydi kimse ama hiç kimse konağını böyle basamazdı.

Maran yatıştırıcı bir sesle araya girdi sesi sakin ama uyarı doluydu.. "Silahlarınızı indirin sorununuz neyse çözelim." Sesi adamlara ulaştığında Emin ağanın  baş hareketiyle adamlar silahları indirdiler..

"Senin karın benim kızımı kaçırmış." Konağın avlusuna düşen sözlerle herkes beyninden vurulmuşa döndü.

Maran'ın kaşları derince çatıldı duyduğu sözleri algılamaya çalıştı lakin biraz zorlanıyordu. Aklına şirketteki konuşmalar gelince dişlerini sıktı. İçinde bir umut yapmamış ol diye geçirdi.

"Ne diyorsun sen Emin ağa ne kızı ne kaçırması?" Nadir ağa şaşkınlığın hüküm sürdüğü sesiyle soruyu yanıtladığında Emin ağanın öfkesi biraz daha harlandı.

Maran tek kelime etmedi benim karım yapmaz diyemedi. Durdu öyle bakışları herkesin üzerinde geziniyordu. Şimdi ne yapması gerekiyordu birazdan her şey karışacaktı.

"Bugün gelinin konağıma gelmiş ondan sonra kızım ortadan kaybolmuş olayın büyümesini istemiyorum kızımı verin gideyim akşam misafirlerim var." Diyerek Maran'a döndü Maran'ın sessizliği adamı şüpheye düşürdü.

"Karın nerde Maran ağa?"

Deran ve Hejar çatık kaşları altında abisine bakarken bütün bakışlar Maran'a döndü. Maran konuşacağı sırada Konağın kapısı açıldı Avin sessizce avluya giriş yaptı.

Şaşırmamış gibi kendisine dönen bakışlara döndü. Anahtarı arka cebine koyarak rahatça bir kaç adam attı.

"Kızım nerde?" Yaşlı adamın sert sesi üzerine Avin rahatlığından ödün vermeden hafif bir tebessüm kondurdu çehresine.

"Daha erken toplanmanızı bekliyordum." Maran'ın kaşları havalanırken ifadesi hayretle doluydu.

"Gelin hanım doğru mu bu adamın dedikleri?" Avin kayın babasına dönerek başını evet anlamında salladı.

"Emin ağanın kızını kaçırdım doğrudur."

"Sen ciddi misin?" Maran kendine hakim olamamış sesini haddinden fazla yükseltmişti. Burda kızdığı  şey kızı kaçırması değildi o konağa gittiğiydi. Avin rahatça kocasına döndü.Yüzündeki sinir bozucu ifade hala yerindeydi amacı karşısındakiler çatlatmaktı.

Ve bunu başarıyordu...

"Evet ciddiyim." Cesurca cevap vermesi ise yaşlı adamları şaşırtıyordu. Lanet olası cesareti bir gün başına büyük bir sorun getirtecekti.

"Başımıza daha ne işler açacak." Kendi kendine söylenen kaynanasını işitmesiyle başını yukarı kaldırdı. Ama Şahnaz hanımın istediğini ona vermedi geri adamlara döndü.

Emin ağa adamlarına baş hareketi yaptığında adamlar Avine doğru atak yapacakları sırada Maran elini hava kaldırıp gür sesiyle konağı inletti.

"Sakın!" Adamlar oldukları yerden kıpırdamadılar. Bakışları ateş saçan adamın yüz hataları gerildikçe geriliyordu..

Ortamdaki gerginlik daha da büyüyordu.

"Kızımı getir yoksa hiç iyi şeylere sebeb olmayacaksın!" Avin öylemi dercesine korkusuzca yaşlı adama baktı. Maran olacakları bildiğinden karısına çevirdi bakışlarını.

"Kız nerde Avin?" Genç kadın kocasının sert sesiyle anlam veremese de ona karşıda duruşunu bozmadı. En azından bu gece kimse o kızın yerini öğrenmeyecekti.

"Cehennemin dibinde Maran gidip getirecek misin?" Maran karısının sözleriyle tıslarcasına güldü.

Sabrı yavaş yavaş tükeniyordu. Bu kadın manyak mıydı neyin ortasında olduğunu bilmiyor muydu bu adam kızını almadan giderse kan dökülürdü..

"Avin." Dişleri arasında tıslarcasına karısını uyardı. Ancak Avin uyarsını ciddiye almayacak kadar korkusuzdu.

"Ben hiçbirinize kızın yerini söylemiyorum sizde evinize giden Emin ağa." Yaşlı adam korkutucu ifadesini Avine çevirip bağırdı.

"Şilanın yerini şimdi söylemesen olacakların sorumlusu ben değilim sen benim kızımı kaçıramazsın kimsin sen ne hakla konağıma kadar girip kızımı kaçırırsın?"

"Peki sen ne hakla kızının rızası olmayacak şeyler yaptırıyorsun." Cesareti takdire şayandı lakin karşısındaki adamı tanımıyordu hoş adamda onu tanımıyordu.

"Ben babasıyım onun hakkında elbetteki doğrulara karar veririm onun iyiliği
için onu korumak için yapıyorum bunları." Avin gülerek bir adam daha attı onlara doğru.

Korkusuzca kelimeleri bastırarak yüzlerine bağırdı.

"Babası olman ona istemediği şeyleri yaptıracağın anlamına gelmiyor, doğru kararları sen değil Şilan verir çünkü bu onun hayatı. Ayrıca bu koruyup kollamak değil bu daha çok zorbalık, ve şunu kafanıza sokun kız çocuklarınızı korumadan önce erkek çocuğunuzu adam gibi insan gibi yetiştirin hem kendi kızınızı hemde başkalarının kızını korumuş olursunuz."

Nadir ağa haddini aşan geliniyle araya girdi. Birinin dur demesi gerekiyordu. Avin bazen haddini ve saygısını fazlasıyla aşıyordu üstelik üslubuna dikkat etmiyordu.

"Gittiğin yol yol değil gelin hanım yanlış yapıyorsun kızın yerini söyle olay büyümesin elalemin işlerinde karışma."

"Sizin doğrularınızla yolda yürüyeceğime kendi yanlışlarımla yürürüm." Keskin  bir nefes vererek Emin ağaya döndü yazık dercesine bakıyordu adama. "Yapacağınız tek şey babalık yapmak onunda becermiyorsunuz." Diyerek merdivenlere yöneldiğinde Maran'ın kükreyişiyle durdu.

"Avin kızın yerini söyle uzatma bir daha bu işlere karışma."

Avin hayal kırıklığı içinde kocasına bakarken Maran adamların ters bir hareket yapmaması için dikkatleri üzerine çekiyordu. Avin biraz daha ısrar ederse konağı silah sesleri saracaktı.

"Takvimler değişiyor mevsimler değişiyor ama siz insanların cahil zihniyeti değişmiyor çok üzülüyorum."

Maran'ın yüreği tir tir titriyordu yine Avine bir şey olacak diye.. Avine bakarken gözlerindeki korkuyu belli ediyordu görsün anlasın diye lakin Avin görmeyecek kadar sinirliydi...

"Zamanınız daralıyor Maran ağa bu iş böyle olmayacak." Emin ağa adamlara tekrar baş hareketi yaptığında adamlar silahlarına saldırdı.

Büyük bir çığlık koparken Maran hiddetle adamlara ve Emin ağaya döndü.

"O silahlardan tek bir kurşun çıkarsa sende ölürsün Emin ağa." Yutkunarak devam etti adamı yumuşatacak konuşmaya. "Kızını sana vereceğim."

Kocasının sözleri karşısında çılgına dönen Avin öfkeyle kuşatılmış sesiyle bağırdı kocasının yüzüne..

"Sakın o zihniyetsizler için karşımda durma Mirşad çünkü ben seni karşıma alırsam bu memleketin temeli sarsılır."

-

Bölüm nasıldı?

En beğendiğiniz sahne?

Maran ve Avin?

Diğer bölüm tahminleri?

-

İnstagram diyartöre6 takip etmeyi unutmayın bölümden sonra alıntı atıyorum.

İlk bölümlere oy vermeyenler dönüp oy verebilir mi?

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

3.5M 218K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
3M 153K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
Yürek Sızım بواسطة Elanur

غموض / الإثارة

41.4K 1.8K 9
... Güzelliğiyle Mardin'e nam salmış bir çok kişinin onun okyanuslarına yenilmesine rağmen 19 yaşına kadar kimseye gönlünü vermeyip eli eline değmemi...
1.3K 101 5
Güle ulaşmak için dikenlerinde kanamak gerekir.