AKREP'İN ZEHRİ

_nidassa_

10.2K 1.1K 2.7K

Hayatı yalan üzerine kurulan bir kız. Arkadaşlarını haksız çıkartmak için masasına sevgilim diye oturtugu her... Еще

D. U. Y. U. R. U
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm:Gerçekler
4.Bölüm:Yüzleşme
5.Bölüm:Ev
6.Bölüm:Aydın KORKMAZEL
7. Bölüm:Mete ÇEVİK
8.Bölüm:Mina Haşmetoğlu
9.Bölüm :Kurşun Yarası
10.Bölüm :Rüya
11.Bölüm:Mezuniyet
12. Bölüm:Karışık Duygular
13. Bölüm
14. Bölüm:Eski Hayat
15. Bölüm :Davet
16. Bölüm: Uçuş
17. Bölüm :Rize
18. Bölüm: Aile
19. Bölüm:Kelebek
20. Bölüm:Hisler
21. Bölüm:"Aşıklar Tepesi"
22. Bölüm: İtiraf
23. Bölüm: Kırık Kalpler
25: Bölüm: 5 EYLÜL
26. Bölüm: Plan
~TEŞEKKÜRLER ~
27. Bölüm: İyi Uykular Peder
28. Bölüm : Deniz Kızı
29. Bölüm: NOT
30. Bölüm: Poisonous Scorpion
31. Bölüm :Barış Yemeği
32. Bölüm : Londra
33. Bölüm:İzler
34. Bölüm: Yara İzleri
35. Bölüm : Saklanan
36. Bölüm : Sır
37. Bölüm : Yalan
38.Bölüm: 12 Kasım
39. Bölüm: Kaza
40. Bölüm: Yaralı Yürekler

24. Bölüm:Küçük Bir İmza🖤

190 25 74
_nidassa_


Aydın odamdan çıkmıştı.
Ben ise hala kapıya bakıyordum.

Ayağa kalkıp üzerimi değiştirdim.
Aydından özür dilemeliydim.

Sevdiğim adamı böyle üzgün görmeye dayanamazdım.

Ona sormam gereken bir sürü şey vardı.

Üzerimi giyip koşarak aşağıya indim.

Herkes kahvaltı masasına oturmuştu. Aydın yoktu.

Kemal abinin karşısına geçip oturdum. Gözlerimle Aydını arıyordum.

Yoktu.

Bakışlarımı Kemal abide birleştirdim.

Kemal abinin halama soru sorması ile bakışlarım tabağa düşmüştü.

- Aydın nerde hala?

- bilmeyrum uşağumu sabah sabah biri dellendirmiş o da sinirli sinirli çıkıp gitti.

Onu sinirlendiren de kalbini kıranda bendim.

- Mina sende bavulunu topla kızım bu akşam İstanbul'a gidiyoruz.

Başımı tamam anlamında salladım.

Kahvaltıdan sonra odama çıktım. Bavulumu toplamaya başlamıştım.

Saat öğlen 4 de geliyordu. Ama Aydın hala ortalıkta yoktu.

Onu merak ediyordum.

Birlikte İstanbula gidicektik. Gelip bir an önce hazırlanmalıydı.

Aşağıya Serdarın yanına gittim.

- selam Serdar

- selam Mina hazırmısın bu akşam İstanbul'a dönüyoruz.

- şey evet hazırım ben bişey soracaktım sana.

- Aydının nerde olduğunu bilmiyorum Mina. Onu soracaksın sanırım. Telefonu da kapalı bakmıyor mesajlarıma.

- anladım. O gelicek mi İstanbul'a?

- yani bilmiyorum bir gelse konuşsak. Noldu ki, sabah ne dedin de çekip gitti?

- sonra konuşuruz Serdar.

Koşarak odama çıkmıştım.

Neden böyleydi. Aydın neden gelmiyordu.

***

Halamlarla vedalaşıp uçağa binmiştik. Aydın yoktu. Umrumda da değildi en küçük şeyde böyle çekip gidicekmiydi?

Serdar, babam ben ve Atıf uçaktaydık İstanbul'a 3 saatlik yolumuz vardı.

Telefonumu açıp müzik dinlemeye başladım.

Kaan Tangöze'den "bekle dedi gitti" çalıyordu.

Yüzümden küçük bir gülümseme geçti.

Şarkının sözleri bana Aydını anımsatıyordu.

"bekle dedi gitti
Ben beklemedim
O da gelmedi yar...

Ölüm gibi bişey oldu
Ama ama
Kimse ölmedi...

Gözlerimi yavaş yavaş kapatmaya başlamıştım.

***

Kolumun dürtülmesi ile uyandım.

Babam bana bakarak uyandırmaya çalışıyordu.

- efendim baba

- iniyoruz hadi kızım.

Başımı tamam der gibi sallayıp çantamı aldım.

İstanbul soğuktu.

Saat kaçtı acaba eve gidip uyumak istiyordum.

Eve gelir gelmez kendimi yatağa attım.

***
Saat 11 30 geliyordu Aydın gelmiş olmalıydı.
Koşarak aşağıya indim.

Babamla Serdar kahvaltı yapıyordu. Hevesle etrafıma bakınıyorum.

Aydın yoktu.

- günaydın kızım.

- günaydın bana.

İstemeyerek masaya geçip oturdum. Bir kaç bişey atıştırıp odama çıktım.

Aydının hesabına girip onu stolklamaya başladım.

Hiç bir şey paylaşmamıştı.

WhatsApp 'a girip mesaj kutusuna tıkladım en son 4 saat önce aktifmiş.

Telefonu yatağın üzerine atıp masama geçtim.

Üniversite sınavı sonuçları açıklanmıştı dün gece, daha bakmamıştım.

Bilgisayarı açıp sayfayı yeniledim.

Sayfa açılır açılmaz kocaman bir çığlık atmıştım.

İşte olmuştu kazanmıştım.

İstediğim üniversite oradaydı.

Zeynep'in gittiği üniversiteyi kazanmıştım.

Biraz sonra koşarak aşağıya indim.

Baba kazanmışım!

Babam anlamamış gibi şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

Üniversite diyorum!

Kazanmışım!

Babam masadan kalkıp bana sarıldı.

- aferim benim güzel kızıma. E o zaman bunu bu akşam kutlayalım olur mu?

Başımı olur anlamında salladım.

Odama çıkıp telefonumu aldım.

Haleye söylemeliydim.

Ama eğer şimdi ararsam Hale bana bir sürü şey soru sorucaktı Aydın ile ilgili ve ben gerçekten anlatmak istemiyordum.

Zeynebi aradım.

-selam Zeynep

- selam Mina nasılsın?

- iyiyim sen?

- bende. İyiyim.

- Zeynep artık bende seninle aynı üniversitedeyim.
Kazanmışım!

- gerçekten mi çok sevindim.

Zeynep le biraz daha konuşup kapatmıştık.

Dolabın karşısına geçip üzerime yeşil bir elbise aldım, bu elbise diz kapaklarımda bitiyordu.

Ayağımada yeşil bir. Stiletto giydim.

Hafif bir makyaj yapıp saçlarımı açtım.

Akşama hazırlanıyordum.

Balkona çıkıp bir kaç fotoğraf çekindim.

Bunları ınsta ya hikaye olarak attım.
Amacım Aydının hikayeme bakıp bakmayacağıydı.

1 saat sonra babam ben Serdar ve Hale ile boğazda bir. Restoranda oturuyorduk.

Hale de Boğaziçini kazanmıştı

Babamla yemek yiyip biraz sohbet ettik.
Hale yi de özlemiştim.

Aklıma gelen fikirle babama döndüm.

- baba biz burdan sonra biraz gezebilirmiyiz?

Serdar da gelir hem aklın bizde kalmamış olur.

- çok alkol almıcaksan ve geç kalmıcaksan olur.

Babama kocaman sarıldım.

Tamam merak etme.

Kadıköyde ki bir bardaydık burası mezuniyetimin olduğu yerdi.

Aydın'ı beni ilk kez öptüğü yerdi.

"Ah be kara gözlü çoçuğum neredesin "
Aydını özlemiştim.

Ne zaman gelicekti bir konuşsak her şey düzelicekti ama yoktu işte...

Serdar elinde ki kadehlerle masaya gelmişti.

Kokteyl içip bişeyler atıştırıyorduk.

Serdar ile Hale dansa kalkmıştı.

Bende masada telefonumla Aydının hesabında geziyordum.

Hikayeme bakmıştı ama cevap vermemişti.

6.kadehimi içerken koluma bir el dokundu.

Arkamı dönmem ile vücudum buz kesmişti.

- Cem?

- Mina

Bu Cem'di şu beni arkadaşımla aldatan eski sevgilim.

- ne işin var burda?

- Hale konumlu story paylaşmış bende geliyim bir selam veriyim dedim.

- iyi selamını verdin şimdi git dedim diğer kadehi elime alırken.

- belki konuşuruz bizim bir şansımız, daha olur diye gelmiştim Mina.

Yüksek sesli bir kahkaha atmıştım.

Biz mi? Biz diye bir şey yok ki Cem. Sen beni aldattın, başkasıyla yattın farkındamısın? Ne şansından bahsediyorsun?

Zaten şuan aşık olduğum bir adam var dedim.

- Mina özür dilerim bak gerç-

Serdar'ın yanıma gelmesi ile Cemin sözü yarıda kesilmişti.

- Bir sorun mu var Mina?

- Yok dedim.

Bu mu sevgilin dedi Cem tiksinir gibi.

- Hayır sen onunla daha tanışmadın.
Senden daha karakterli, yakışıklı, dürüst, nazik ve güçlü biri yani senden çok farklı belki adını biliyorsundur.

Aydın Korkmazel. dedim. Sanırım alkol etkisini gösteriyordu. Çünkü karşımda 2 tane Cem vardı.

Cem de Serdar da şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

- sen kimseye aşık olmazsın bu da geçici bir hevestir senin için dedi Cem.

- evet kimseye aşık olmam sanıyordum. O gelene kadar, kara gözleri gözlerime değene kadar.
Ona çok aşığım çook diye bağırmıştım.

Cemse yüzüme tiksinir gibi bakıyordu.

Masayı terkedip dışarı çıkmıştı.

Hale bana bakıp göz kırpmıştı.

- Mina sen kaç kadeh içtin ya Aydın abim içimden geçer göz kulak ol demişti birde bana.

Masaya yaslanıp Serdar'a bakmaya başladım.

- ne ne dedi sana Aydın?

- şey fotoğrafını görmüş nereye gidiyorsunuz diye sordu bara dedim.

Sen sarhoş olunca sürekli sorun çıkartıyormussun da o yüzden sana göz kulak olucakmışım.

Aydının beni düşünmesi aptal gibi sırıtmama neden oluyordu.

- söyle o Aydın abine madem bu kadar düşünüyor yanıma gelsin. Bana sarılsın. O göz kulak olsun.

Serdar bana gülümseyip koluma girmişti.

Arabaya doğru yürüyorduk.

10 dakika sonra hareket etmeye başladık.

- Serdar?

- efendim Mina

- Hale'ye aşıkmısın?

Serdar gülümsedi ama Aydının gülümsemesi kadar güzel değildi.

- aşığım Mina, Hale'ye çok aşığım hemde dedi.

Hale, Serdar'ın yanağına bir öpücük kondurmuştu.

İç çekerek bende çok aşığım dedim.

- Hale'ye mi?

- hayır Serdar Aydın'a çok seviyorum onu varya o kara gözlerini öpesim geliyor.

Hale ile Serdar halime gülmeye başlamıştı.

Gülmeyin yaa komik mi?

Aydını özledim ben dedim mızmızlanarak.

Onun kalbini kırdım...

Bu sırada eve gelmiştik.

Arabadan inip odama çıktım. Yüzümde ki makyajı çıkarıp yatağa girdim.

Pijama giymeye üşeniyordum.
Zaten başım da ağrıyordu.

Telefonumun çalması ile çantamı yanıma aldım.

Kemal abi arıyordu.

Bu saatte niye arıyordu ki?

Efendim abi?

Karşıdan su sesine karışık bardak sesleri geliyordu.

Ardından onun sesi Aydının.

Sesini duymam ile gözlerim dolmuştu.

Özlemiştim.

İnsan kuru bir sese aşık olur mu aşıktım işte her detayına aşıktım bu adamın.

Sessizce karşı taraftaki sesi dinlemeye başladım.

Aydın konuşmaya başlamıştı.

Beni sevmiyor Kemal. Gözlerimin içine baka baka umrumda bile değil dedi. Biliyormusun çok güzel bakıyor o bana bakınca hayat dursun diyorum.

24 yıllık yaşamımda gördüğüm en güzel gözler...

- sevmediğini nerden biliyorsun Aydın?

Bak ben bu zamana kadar çok aşık gördüm Aydın binlerce insan tanıdım ama kimse Minanın sana baktığı gibi aşkla sevdayla bakmıyordu.

Aşık sana belli neden ikinizde bu denli aşıkken uzak duruyorsunuz?

- kalbini kırdım çok kırdım hemde o çok yaralı varya Kemal.

Yarası yokmuş gibi davranıyorda en çok o yaralı.

Kocaman bir kalbi var tüm yaralarını saklamaya çalıştığı.

Birde çok güçlü hayranım böyle dimdik durmasına.

Ne ara ağlamaya başlamıştım bilmiyordum.

18 yılım gözlerimin önünden geçiyordu.

Bu kadar darbe alan yaralı kalbime iyi gelen tek şey Aydın dı şimdi onuda kaybetmiştim.

Burnumu çekip dinlemeye devam ettim.

Rakı içiyor olmalılardı.
Bardak sesleri geliyordu.

Aydın derin bir iç çekip konuşmaya devam etti.

Minaya güzel bir iltifat edince hemen yanakları kızarıyor, stresli olduğunda tişörtünün boynu ile oynuyor.

Uykusunda bazen mırıldanıyor.

Gülümsedim...

En sevdiği çiçek melisa çiçeği onun ferah ve sade görüntüsünü seviyor.

Saçları dedi ve durdu.

Saçları çok güzel kokuyor...

Melisa çiçeği gibi aynı sade olduğu halde göz alıcı...

Bugün dışarı çıkmışlar Serdarla. Eski sevgilisi gelmiş rahatsız etmiş Minayı

Mina da benim bir sevgilim var ona çok aşığım demiş.

Benim adımı vermiş.

Aşığım diye mırıldandım.

- bak aşık işte kız sana neden sorun çıkartıyorsun?

Serdar'a beni özledini söylemiş

Özledim... dedim

- Aydın gitsene o zaman neden üzüyorsun onu?

İlerde daha da üzülmesin diye.

Abi onu öptüm, ona aşık olduğumu söyledim.

Ama sonra düşündüm.

Benim karanlık hayatım onun saf ve temiz aşkı olmuyor. Bu kız hiç bir günahı yokken kaçırıldı türlü eziyetler gördü.

10 yıl ya 10 yıl annesinden babasından uzakta yaşadı.

Bu kızın kollarında annesi öldü...
Annesi olduğunu bilmeden sarıldı o kadına.

Ben Minayı ilk kez o gün depoda gördüm.

O kadar acı çekmiş ki o hali gözümün önünden gitmiyor...

İçim acıdı kıza.

Ben bir daha Minayı böyle bir belanın içine sokmam abi.

Unutur unuturuz.

Aşık bana farkındayım, ben de çok aşığım ama abi zararlı bir aşk bizimkisi imkansız bir aşk.

Ben artık aşk uğruna ölen insanlar istemiyorum.

Birlikte olmaz ama bir yerlerde yaşarız o ayrı ben ayrı yaşarız abi uzakta olsak nefes alırız.

- sen burda 3 gündür nefes alabiliyormusun Aydın?

Sen farkında değilsin belki ama bu kız 1 ayda senin herşeyin olmuş.

Sen bu kızdan ayrılamazsın.

Ayrılma dedim dudaklarımın arasından...

- ne yapıcaksın Aydın?

Gidicem, sevdiğim kadının yanına Gidicem abi ama başlamak için değil bu sefer bitirmek için...

Bizden olmuyor başından belli.

Sonunda pişman olmasını istemiyorum..

Üzülmesine dayanamam belki daha iyi biriyle.

Cümleyi tamamlamaya dilim varmıyordu.

Minayı bir başkasıyla düşünmek bile beni sinirlendiriyordu.

Aydın susmuştu.

Geriye masaya inip kalkan bardak sesleri kalmıştı.

Gözyaşlarım görüş alanını bulanıklaştırıyordu.

Yapma diye fısıldadım...

Aydınla Minayı böyle bitirme.

Telefonu kapatmıştım.

Hıçrıklarımın ardı arkası kesilmiyordu.

Banyoya girip suyu açtım.

Su bizi temizlerdi.

İki elimle yüzümü kapatmıştım.

Ağlamamalıydım.

Unuturdum zaman unuttururdu bana Aydını..

Olmuyordu hıçkırıklarım da gözyaşlarımda dinmek bilmiyordu.

Akan sular mı unutturacaktı bana Aydını.

Alkol mü?

Aynaya bakınca yine hatırlamıcakmıydım beni öpüşünü, dudaklarını, kara gözlerini...

***
Kaç saat o banyoda suyun altında bekledim bilmiyorum. Duvara bakarak Aydının söylediği her bir cümleyi düşündüm.

Aliyi dövdüğü gün beni öpüşünü hayelledim.

Kara gözlerini düşündüm.

"Benim aşık olduğum kadını kimse öpmeye cüret edemez" demişti bana.

Neden şimdi de benim sevdiğim kadını kimse sevemez demiyordu?

Neden ilerde bir başkasıyla olabileceğimi düşünüyordu?

Banyodan çıkıp üzerimi değiştirdim.

Saat sabah 9 a geliyordu.

Balkona çıkıp derin bir nefes aldım. Ağustos'un sonlarındaydık.

Eylül geliyordu.

Eylül hüzün ayı derlerdi hep.

Ne kadar saçma hiç bir ay hüzün ayı olabilir mi?

Hüzün insanın içindedir keder de, mutluluk ta, aşkta...

İçeriye girip aşağıya mutfağa indim.

Aysel abla mutfakta kahvaltı hazırlıyordu.

- kolay gelsin.

- saol kızım dedi.

Aysel abla şaşkın gözlerle bana bakıyordu.

- kızım sen iyimisin hasta filan mısın?

- iyiyim dedim gülümseyerek.

- ne biliyim kızım gözlerin şişmiş, kızarmış. Hasta gibi gözüküyorsun.

Aysel ablaya yaklaşıp sarıldım.

İyiyim iyiyim domuz gibiyim Aysel hatun.

Aysel abla gülerek karşılık vermişti.

Bişey mi istemiştin kızım kahvaltı birazdan hazır olur.

- şey Aysel abla ben pasta yapmak istiyorum da malzemeler nerde?

Bekle ben çıkarayım kızım.

Biraz sonra Aysel abla malzemeleri çıkarıp mutfaktan çıkmıştı.

Müzik açıp pastanın kekini yapmaya başladım.

Kaseye tüm malzemeleri koyup çırpmaya başladım.

Telefonumdan müzikler karışık çalıyordu.

Gelen şarkı ile yerimde biraz durdum.

Ceylan Ertem 'den "Esmer" çalıyordu.

Keki fırına verip şarkıyı son ses açtım.

Şöyle uzunca boylu yağız bir delikanlı,
Kara kaşlı kara gözlü .
Kalbi kendinden de esmer,
Kandırmacaymış meğer...

Aklıma Aydının düşmesi normalmiydi?

Gözyaşlarım birer birer yanaklarıma düşmeye başlamıştı.

Gözyaşlarımı silip pastanın kremasını hazırlamaya başladım.

Keki fırından çıkarıp ortadan ikiye kestim.

İçine yaptığım kremadan koydum.

Arasına da kestiğim malzemelerden doldurdum.

Diğer parçayı üzerine koyup.
Onun da üzerine krema sürdüm meyve ve çikolatalarla, süsleyip dolaba attım.

Soğuması lazımdı.

Ortalığı toparlayıp mutfaktan çıktım.

Odama geçerken koridorda Serdar ile karşılaştık.

- Mina?
- efendim Serdar.
- sen iyimisin böyle bitkin gözüküyorsun.

Gülümsedim.

İyiyim bugün biraz erken uyandım da o yüzden.

- anladım istersen sohbet filan ederiz canın sıkılıyorsa.

- saol Serdar.
Pasta yaptım dolapta biraz soğusun yanına da çay yapın kapıdaki adamlarla yiyin olur mu?

Bir dilimde Aysel ablaya ayırın.

Serdar başını tamam anlamında sallayıp mutfağa girdi bende odama çıktım.

Masaya oturup sipariş ettiğim Rusça kitaplarını açmıştım.

Her zaman dil öğrenmek istiyordum.

Rusça çalışmaya başladım.

Kaç saattir çalışıyorum bilmiyordum.

Saate baktım. 18.30 Du.

Pasta soğumuş olmalıydı. Aşağıya indim.

Serdar çayı demlemişti.

Pastadan banada ayırmışlardı.

Sabahtan beri bişey yememiştim.

Pastayı alıp yanında da bir bardak çay aldım.

Salona geçip televizyonu açtım.

Ev fazla sessizdi babam hala işten dönmemişti.

Televizyonda rastgele bir belgesel kanalını açtım.

Sessizce pastamı yiyordum.

Biraz sonra Serdar içeriye girdi.

- Selam Mina

Başımı salladım.

Yorgundum ve konuşmak istemiyordum.

- ne yapıyorsun?

Serdar'a seni anlamıyorum der gibi bakıyordum.

Ne yaptığımı gördüğü halde neden hala soruyordu.

- belgesel izliyorum Serdar gördüğün gibi.

- iyi iyi güzel.

Ee severmisin belgeselleri.

Serdarın neden bu kadar enerjik olduğunu anlamıyordum.

Başımı evet anlamında salladım.

Pastan çok güzel olmuş bu arada çoçuklar filan bayıldı.

Gülümsedim.

Mina neden konuşmuyorsun konuşsana.

- afiyet olsun deyip ayağa kalkmıştım.

- nereye?

Odama Serdar ne çok soru sordun ya dedim merdivenleri çıkarken bu çoçuk niye böyle garip davranıyordu ki salakmıdır nedir?

Aydın'dan;

Hala Rizedeydim. Saat 18.24 dü. Dün gece fena dağıtmıştım başım çatlıyordu.

Telefonu elime alıp gelen çağrılara baktım.

Serdar 12 kere aramıştı.

Ne vardı yine.

Minaya bir şey filan mı olmuştu.

Serdarı aradım ilk çalışta açtı.

- efendim Serdar noldu?

- abi neredesin sen ya sabahtan beri kaç kere aradım.

- uyuyordum duymamışım bişey mi var.

- sana sormalı abi. Minayla ne konuştunuz kız, ruh gibi dolanıyor evin içinde. Gece ağlamış belli gözleri kıpkırmızı şişmiş ne dedin de üzgün bu kadar kızı.

- ben onunla hiç konuşmadım ki Serdar.

Nasıl yani gözleri şiş niye ağlamış bu kadar.

Bana fotoğrafını çekip at hemen.

- abi nasıl çekeyim ben ya.

Serdar çabuk Minanın yanına git. Telefonu da kapatma bir sesini duyayım. Konuş biraz uzun tut konuşmayı tamam mı?

Serdar tamam deyip telefonu açık bırakmıştı.

İçime bir kurt düşmüştü.

4 gündür sesini duymuyordum.

Biraz sonra telefonda Serdarın sesini duydum.

- selam Mina

Mina cevap vermemişti sesini duymamıştım.

Serdar bu seferde ne yapıyorsun diye sormuştu.

Onu duydum 4 gündür hasret olduğum sesini.

"belgesel izliyorum gördüğün gibi"

Sesi yorgun ve sinirli çıkmıştı.

Hasta gibiydi sanki.

Serdara mesaj yazıp daha çok konuşturmasını söyledim.

-pastan çok güzel olmuş Mina demişti.

Mina pastamı yapmıştı?

- afiyet olsun dedi kısık bir sesle.

Şuan Minanın yanında olmak istiyordum.

Ona sarılmak istiyordum.

Yaralarını kalbimde hissediyordum.

Serdar bu seferde nereye diye bir soru sormuştu.

Mina sinirlenmiş olucak ki

"odama gidiyorum Serdar ne çok soru sordun ya" diye çıkışmıştı.

Bu haline Gülümsedim kızınca çok tatlı oluyordu.

Serdar adım adım Minayı takip et. Bana her dakika ne yapıyor söyle.

Bazı fotoğraflarını çek at. Çaktırma.
Evde yalnız, başına canı sıkılıyordur.

Haleyi filan çağır. Şu Cem itinin icabına bak bir daha rahatsız etmesin kızı.

Ben bu kızdan nasıl uzak durucaktım.
Kahverengi gözleriyle bana bakarken nasıl ona bakmıcaktım.

Güzelim pembe dudaklarını öpmeden nasıl dayanıcaktım.

"Ah be Mina, ah be güzelim bok mu vardı da aşık oldun bana. "

Bak şimdi de ben aşık oldum köpek gibi...

Sakallarımı sıvazlayıp bir sigara yakmıştım.

Halamlar tarlaya gittikleri için evde yalnızdım.

Ayaklarım beni Minanın odasına götürmüştü.

Onun balkonundaydım.

O gün burda birlikte uyumuştuk.
Uyurken çok masumdu.

En son o gün görmüştüm zaten halam gelmişti babamı öldürdüğümü söylemişti.

Mina'nın bakışını unutamıyordum...

Bana canavarmışım gibi bakıyordu.

Yatağına geçip oturdum. Yastığını kucağıma alıp burnuma dayadım.

Kokusunu içine çektim.

Melisa çiçeği kokulu bu kadına yenilmiştim...

Ve bu hayatımda ki en güzel alt oluştu.
En güzel galibiyeti...

Mina'dan;

Bugün tam bir buçuk hafta olmuştu. Her günüm aynı geçiyordu.

Babam dün akşam londraya uçmuştu.

Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım.

Karnım ağrıyordu kesin relg olmuştum.

Elime bir ped alıp lavaboya girdim. Tahminlerimde asla yanılmazdım.

Odamdan çıkıp aşağıya mutfağa girdim.

Aysel abla telefonla konuşuyordu.

Beni görünce gülümsedi.

- buyur kızım bir şey mi istedin?

- yok Aysel abla sen kimle konuşuyordun.

- kızımla konuşuyordum hastaymış da çorba tarifi soruyordu.

- hastaysa gitsene abla yanına.

- şuan çalışıyorum kızım

Aysel ablaya yaklaşıp yanağından öpmüştüm.

- git sen benden izin sana bugün ben yemekleri hallederim merak etme.

Kızına iyice bak iyileştir öyle gel.

Aysel abla bana sarılıp mutfaktan çıkmıştı.

Dolaba yaklaşıp kendime bir bardak soğuk su aldım.

Ee yaşadıklarımın ve Aydının üzerine bir. Bardak soğuk su içmek en iyisiydi.

Kahkaha atmaya başlamıştım.

Allahım cidden psikolojim hiç iyi değildi.

Arkamı dönmemle Serdarla göz göze geldik elinde telefonla bana bakıyordu.

- Mina iyimisin

- iyiyim Serdar neden sordun dedim hala gülüyordum.

- kendi kendine gülüyorsunda.

Yüksek sesli bir kahkaha atmıştım.

- yok bişey kendi kendimi gülüyorum aklıma bişey geldi de o dedim.

- tamam o zaman diyip çıkmıştı.

Bende mutfakta yemek yapmaya başlamıştım hem zaman geçerdi.

Listem baya kabarıktı. 8 çeşit yemek çıkarmayı düşünüyordum.

Saçımı topuz yapıp sebzeleri doğramaya başladım.

4 saat sonra

Tüm yemekler hazırdı.
Geriye bir tek Serdarı çağırmak kalmıştı.

Kapının önüne çıkıp Serdarı çağırdım.
Yanında Atıf da vardı.

Atıfı da yemeğe davet etmiştim ama o içeride yemek yemenin yasak olduğunu Aydın dan yada babamdan talimat alması gerektiğini söylüyordu.

- patronun kızı olarak yemeğe davet ediyorum Atıf geliyorsun bitti.

Atıf mahçup bir şekilde içeriye girmişti.

Sofrayı çoktan hazırlamıştım.

Serdar ile Atıf masaya geçmişlerdi.

Bende çay demliyordum .

Bugün gerçekten yorulmuştum bir elimi belime koydum.

Aydın'dan;

Serdar sürekli Minanın fotoğrafını çekip atıyordu.
Bir fotoğrafında elinde kitabı vardı bir elinde de sigara balkonda üzerinde tişörtle oturuyordu.

Serdarı arayıp üzerine bir şey almasını söylemiştim.

Diğer fotoğrafta ise salonda belgesel izlerken uyuya kalmıştı.

Yüzü çok sertti.

Attığı hiç bir fotoğrafta gülümsemiyordu.

Telefonuma yine Serdar dan bir bildirim düştü.

Bir videoydu.

Videoyu heyecanla açtım.

Mina arkası dönük bir şekilde su içiyordu bir yandan da kahkaha atıyordu.

Gülümsemesi çok güzeldi.

İstemsizce sırıtıyordum.

- aklıma bişey geldi de o yüzden gülüyorum Serdar demişti.

Gülmekten gözleri yaşarmıştı.

Bende küçük bir kahkaha attım.

Bu kız da hayat enerjisi vardı kesinlikle.

Ekranıma bir fotoğraf daha düştü.

Mina mutfakta yemek yapıyordu.

Saçlarını dağınık bir topuz yapmıştı.

Şortunun üzerine uzun bir tişört giymişti.

Bir elini beline koymuş ocaktaki yemekle ilgileniyordu.

Şuan ona sarılmak istiyordum.

Onu bu şekilde kendi evimde hayal etmiştim.

Keşke bizim için başka bir yol olsaydı. Keşke bambaşka bir şekilde karşılassaydık.

Telefonumun çalması ile bakışlarımı telefona geri çevirmiştim.

Cihan amca arıyordu.

Efendim Cihan amca.

  - Aydın ben Londradayım. Burda işim uzucak gibi. Mina evde tek kalıyor sen onun yanına geçsene.

  - tamam Cihan amca.

Cihan amcanın telefonunu kapatıp derin bir of çekmiştim. Mecbur İstanbul'a dönücektim.

Mina dan;

Mutfaktan çıkıp salona geçmiştim yapıcak hiç bir şeyim yoktu.

Merdivenlere çıkıp odama doğru yürümeye başladım.

Gözüme koridorun sonunda ki Aydının odası takıldı. Ayaklarım beni Aydının odasına götürmüştü.

Kapıyı açıp içeriye girdim.

Güzel kokusu tüm odaya sinmişti.

Odasında çoğunlukla siyah renkler hakimdi.

Biraz ilerleyip masasının üzerinde ki parfümünü elime aldım.

Hafifçe koluma sıktım.

Çok güzel kokuyordu, güzel bir parfümdü ama Aydının teninde bir başka duruyordu.

Parfümü bırakıp yatağına geçtim.

Yatağın üzerinde siyah tişörtü vardı.

Tişörtü elime alıp kokladım.

Sanırım artık kokusunada aşıktım.

Tişörtü üzerime giydim. Yatağına yatıp yastığına sarıldım.

Acaba şuan ne yapıyordu.
Ah doğru ya Mina ile Aydına kıyıyordu.

Gözlerimi yavaşça kapatıp uykuya teslim oldum.

                          ***

Burnuma gelen yoğun ağaç kokusuna karışık melisa kokusu ile yavaşça gözlerimi açtım.

Karşımda Aydın yatıyordu.

Kara gözleri ile bana bakıyordu.

  - Aydın?

  - efendim güzelim.

Aydına şaşkınlıkla bakıyordum.

Bir eliyle şaçlarımla oynuyordu.

  - sen ne zaman geldin buraya?

  - biraz önce geldim sevgilim. Saat daha çok, erken hadi sen uyumaya devam et.

Aydına biraz daha sokulup, yüzümü boynuna gömdüm.

  - seni çok özledim Aydın..

Aydın dudaklarını saçlarıma bastırmıştı.

  - hadi uyu.

Telefonumun çalması ile yerimden sıçramıştım.

Hava kararmıştı yanımda Aydın filanda yoktu.

  - hay ben böyle rüyaya.

Telefonu elime aldım.

Berk 4 kere aramıştı.

Ne vardı bu, saatte.

Saat gece 12'ydi.

Aydının odasından çıkıp kendi odama geçtim.

Soğuk bir duş gördüğüm rüyanın etkisinden çıkmama yardımcı olucaktı.

Duş aldıktan sonra saçlarımı nemli bir şekilde kalemle topladım.

Masaya geçip Rusça çalışmaya başladım.

2 saattir çalışıyordum artık sıkılmıştım.

Telefonumu alıp ınstagrama bakmaya başladım Aydın hikaye atmıştı.

Hemen profiline tıklayıp baktım.

Bir kahve fotoğrafıydı bu. Arka bahçede çekilmişti.

Mesaj kutusuna geçip mesaj yazmaya başlamıştım.

Böyle kaçarak olmucaktı.

**Afiyet olsun.

**saol Mina.

**evdemisin? diye sormuştum.

Yazıcağı cevabı bekliyordum.

**evet. Sen ne yapıyorsun bu saatte?

Masanın üzerinde ki defterleri çekip atmıştım.

Aydın cevabıma görüldü atıp bırakmıştı.

Telefonu bırakıp başımı geriye doğru attım.

Başım ağrıyordu.

5 dakika sonra kapı çaldı. Hemen ardından Aydın elinde 2 kahve ile bana bakıyordu.

  - müsaitmisin?

  - şey evet evet gel balkona geçelim.

Aydın elinde ki kahvelerde balkona çıkmıştı.

Masadan telefonumu alıp bende balkona çıktım.

Aydının yanına koltuğa oturdum bu mesafeden bile ıslak ağaç gibi kokan kokusu geliyordu.

Kahveyi elime alıp bir yudum aldım.

  - ne zaman geldin?

  - yarım saat önce geldim dedi.

Yüzümü ona dönmüştüm.

Saçları dağılmış, gözaltları hafif morarmıştı kaç gündür uyumuyordu.

  - neden bu kadar geç bindin uçağa?

  - uçakla değil kendi arabamla geldim.

  - yorgun gözüküyorsun Aydın.

İkimizde birbirimizin gözünün içine bakıyorduk.

Nihayet kara gözlerini görmüştüm.

2 haftadır hasret kaldığım kara gözler...

Kahve bardağını masaya bıraktım.

Aydın çok yakınımda oturuyordu. Gözlerini kırpmadan hareketlerini izliyordu.

Kokusu çok güzeldi.

Ama ben bu  kokuyu bizzat onun boynunda almak istiyordum. Bir anda uzanıp Aydını öpmeye başladım.

Aydın belimden tutarak kucağına çekmişti beni kollarımı boynuna sardım.

Çok özlemiştim.

İkimizde o kadar karışıktık ki suya hasret gibi birbirimizi öpüyorduk.

Şuan neden ağladığımı bilmiyordum.

Dudaklarımı Aydından ayırıp. Gözlerimi gözlerine diktim.

  - Aydın ben çok özür dilerim kalbini kırmak istememiştim sadece sana çok sinirliydim.

Özür dilerim dedim burnumu çekerek.

Aydın başparmağı ile yanağıma süzülen göz yaşını sildi.

   - şişt ağlama bakıyım.

  - seni çok özledim Aydın...

  - bende seni özledim güzelim.

Aydın kara gözlerini dudaklarıma indirmişti.

Bu haline Gülümsedim.

Baş parmağı ile yavaşça dudağımı araladı.

Dudaklarını dudaklarıma kapatmıştı.

İkimizde tutkulu bir şekilde öpüşüyorduk.

BU öpüşme bir çok şeyi anlatıyordu.

İçimizde ki özlemi, aşkı, gözyaşını, sevdayı her şeyi dahil ediyordu içine.

Bir elimle Aydının ensesini okşamaya başlamıştım.

Aydın saçımda ki kalemi çekip almıştı.

Kahverengi saçlarım sırtıma dökülmeye başladı.

İki eliyle belimi tutuyordu.

Bense kollarımı Aydının boynundan ayıramıyordum.

Aydın beni kucağına alıp ayağa kalktı.
İçeriye girip odadan çıkmıştık.

Ne o ne de ben dudaklarımızı ayırmamıştık.

Kendi odasına girip yatağa oturdu hala kucağında olduğum için bende onunla oturdum.

Başımı kaldırıp kara gözlerine baktım.

Gözlerinde ki parıltıyı görmek sanki tüm yıldızları görmek gibiydi.

Gülümsedim.

Gamzesini salarak o da gülümsedi.
Elleriyle belimi okşuyordu.

Kollarımı boynunda biraz daha sıkılaştırıp yüzümü boynuna gömdüm.

İçime derin bir nefes almıştım.

  Aydın da yüzünü saçlarımın arasına gömmüştü. Ara ara saçıma öpücükler bırakıyordu.

  - seni çok seviyorum dedim. Boynuna doğru fısıldıyarak.

  - seni çok seviyorum dedi kulağıma fısıldıyarak.

Yüzümü Aydına dönüp konuşmaya başladım.

  - sen çok yorgunsun ben çıkayım da sen uyu Aydın.

Aydın saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp bakışlarını bana çevirdi.

Birlikte uyuyalım bugün.

Ama önce senin şu saçlarını kurutalım olur mu?

Başımı olur anlamında sallamıştım.

Boynuna sarılıp yanağına bir öpücük bıraktım.

Aydın belime sarılarak beni banyoya kadar götürdü.

Sanırım bugün kucağından inmicektim

Hiç inesim yoktu.

Beni lavaboya oturtup saç kurutma makinesini çalıştırdı.

Saçlarımı tek tek özenle kurutuyordu.

Gözlerimi Aydından ayırmıyordum.
Şuan çok mutluydum huzurluyum.

Aydın huzur demekti.

Ellerimi Aydının omzuna koydum.

  - Aydınla Minayı burda böyle bitirmiceksin değil mi Aydın?

Aydın böyle bir soru beklemiyormuş gibi şaşırmıştım.

Kurutma makinesini kapatıp konuşmaya başladı.

  - bitiremiyorum ki sevgilim kıyamıyorum.

Belki bencillik ediyorum ama her zerrem de seni istiyorum Mina.

Ömrüm sonlanıcaksa senin yanında sonlansın.

Lavabodan inip Aydına sarılmıştım.

Biz senle sonsuz olalım sevgilim. Dedim.

Aydından ayrılıp yüzüne baktım.

  - hadi pijamalarını giyip gel.

Aydın banyonun kapısını kapatırken bende yatağa geçmiştim.

Aydına aşıktım ve bırakmak gibi de bir niyetim yoktu.

Biraz sonra Aydın üzerinde siyah bir tişörtle yanıma gelmişti.

  Beni göğsüne çekip yatırmıştı.

   - hani sen tişörtle rahat edemiyordun Aydın.

Aydın bir eliyle saçlarımla oynarken diğer elinide parmaklarıma dolamıştı.

  - evet rahat edemiyorum ama sen rahatsız olma diye giydim.
Rahatsız olmanı istemiyorum.

Yüzüne sırıtarak bakıyordum.

Mükemmel bir adamsın biliyorsun değil mi?

Boynuma küçük bir öpücük bırakmıştı.

  - size layık olmaya çalışıyorum Mina hanım.

Gür bir kahkaha atmıştım.

  - aslında şuan düşündüm de ben sizin çıplak göğsünüzden rahatsız olmam Aydın bey.

Aydın kocaman bir kahkaha atmıştı.

Burnunu burnuma sürterek.

  - aşığım sana deliler gibi.

Dudağına küçük bir buse bırakıp bende dedim.

Ve kokusuyla uyumaya başladım.

Bu kadardı işte bazen ıslak ağaç kokulu bir adam herşeyiniz olabiliyordu.

Bazen melisa çiçeği kokulu bir kadın kalbinizi fethedebiliyordu....

Продолжить чтение

Вам также понравится

Kader Oyunu ( Gerçek Ailem) Sude çeltik

Подростковая литература

80.8K 4.3K 32
Size bir gün gelip on yedi yılınızın çöp olduğunu ve çektiğiniz acıların boşa olduğunu söylüyorlar. Ne yapardınız? Kendimce en mantıklı olanı yaptım...
minik bebeğim(yarı texting) a.

Подростковая литература

937K 31.4K 57
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
YUVA _twclr

Подростковая литература

738K 36.3K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
TAKINTI 🌙

Подростковая литература

1.8M 31.7K 35
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...