TOUCH

Por Ros_anya

2.6K 1.1K 1.3K

"Jesse ellerini yüzümden çekti ve omuzlarıma indirdi, beni sarsmaya başladı. Hem sarsıyor hem bağırıyordu. Am... Mais

BÖLÜM 1 : GİRİŞ
BÖLÜM 2 : YENİ BAŞLANGIÇ
BÖLÜM 3 : ORMANDAKİ GÖZLER
BÖLÜM 4 : HASTANE
BÖLÜM 5 : OKULUN İLK GÜNÜ
BÖLÜM 6 : IŞIK
BÖLÜM 7 : SİYAH VE BEYAZ
BÖLÜM 8 : VERA'NIN SIRRI
BÖLÜM 9 : ANLAMSIZ
BÖLÜM 10 : SESSİZ
BÖLÜM 11 : ORMANA DOĞRU
BÖLÜM 12 : GECE
BÖLÜM 13 : KIRMIZI GÖZLER
BÖLÜM 14 : KARAVAN
BÖLÜM 15 : UYUYAN MELEK
BÖLÜM 16 : EVE DÖNÜŞ
BÖLÜM 17 : WILL
BÖLÜM 18 : SARIŞIN
BÖLÜM 19 : KAHVERENGİ KUYU
BÖLÜM 20 : SİHİRLİ KREM
BÖLÜM 21 : ZİHNİMDESİN
BÖLÜM 22 : KIZIL TİLKİ
BÖLÜM 23 : AARON
BÖLÜM 25: PRENS
BÖLÜM 26: ATEŞ
BÖLÜM 27 : ÖZÜR DİLERİM

BÖLÜM 24 : VIDEO

64 43 44
Por Ros_anya

Aynamın karşına oturmuş başıma pansuman yapıyordum. Düşerken acı hissetmemiştim ama şimdi çok ağrı veriyordu. Ve çok kanıyordu. Çantadan çıkardığım pamukla önce güzelce kanı temizledim, yarayı görebiliyordum. Aynaya daha çok yaklaşarak kesiğin derinliğini ölçmeye çalışıyordum. Tahminen üç santim kadar bir kesikti ama neyse ki derin değildi. Yani fazla derin değildi. Mikrop kapmaması için yarayı dezenfekte ettim ve üzerini kapattım. Biraz daha aynaya baktıktan sonra yavaş hareketlerle yerimden kalkıp kullandığım eşyaları toparladım ve çantaya doldurdum. 

Ev çok sessizdi. Saate baktım, gece yarısını çoktan geçmişti ve Vera bana tek bir kelime bile etmeden ortadan kaybolmuştu. Benim bilmediğim bir arkadaşında kaldığını söylüyordu. Ve buna inanmamı bekliyordu. Yatağın üzerinde duran telefonuma uzanıp bir kez daha aradım ama yine kapalıydı. Telefonumu yatağa fırlatıp ilk yardım çantasını aldım ve alt kattaki banyoya doğru yürümeye başladım.

Bu kattaki ilk oda Nora'nındı. Önünden geçerken yavaşladım. Biraz dinledim ama hiçbir ses duyulmuyordu. Banyoya kadar gelip elimdekileri yerine bıraktım.  Varya'nın odası bu koridorun en sonundaydı. Banyodan çıkıp biraz bekledim. Daha sonra yavaş adımlarla Varya'nın kapısına kadar gittim ve kulağımı kapıya doğru uzattım. İçeriden mırıltı gibi kısık sesler geliyordu. Biraz daha yaklaştım. Telefonla konuşuyordu sanırım ama konunun ne olduğunu anlayamıyordum. Duyamaya çalışıyordum. Varya'nın sesi gittikçe yükseliyordu. Sinirlendiğini düşünüyordum. Son duyduğum şey bunu ona ödeteceğim olmuştu. Sonra ses kesildi. Artık çıt çıkmıyordu. O an dövmemde bir sıcaklık hissettim. Gittikçe artan bir sıcaklık. Etrafıma baktıktan sonra hızlı adımlarla banyoya girdim. Ben banyoya girer girmez Varya odasından çıktı. Ucuz atlatmıştım resmen. Beni o şekilde yakalaması hiç iyi olmazdı. Hemen aynanın karşısına geçtim. Elimi ıslatıp yüzüme sürdüm aceleyle. Sonra da saçlarımla oynuyormuş gibi yapmaya başladım. Kapı sertçe açıldı. Aynadan gelenin Varya olduğunu gördüm ve hiç dönmeden konuşmaya başladım.

"Klozetin suyu gözlerini bozdu galiba banyo dolu görmüyor musun?!"

Ellerimi göğsümde kavuşturup sakince arkamı döndüm. Sinirle bana bakıyordu. Ama onu umursamayacaktım.

"Neyse zaten işim bitmişti "

Kapıya doğru ilerledim. Yanından geçerken de omzuna çarptım. Gerilemek zorunda kaldı ve bu beni memnun etmişti. Mutlu bir şekilde sakince odama kadar çıktım. Odama girip kapıyı da kapattıktan sonra yüzümdeki ve tavırlarımdaki  her şey değişmişti. Mutsuz, umutsuz ve endişeli halimle kendimi yatağa bıraktım.

Ormandaydım hava karanlıktı. Ayaklarım... ayaklarıma baktım. Benim değillerdi ve yerden de daha yüksekteydim. Bu ben değildim Vera'ydı. Vera'nın bedenindeydim. Bu bir rüya olmalıydı. Ormandaydı ve karanlıktı her yer. Koşuyordu ama ben koşmuş gibi hissetmiyordum. Birine yetişecekmiş gibi acele ediyordu. İleride kimseyi göremiyordum. Ağaçlar çok fazlaydı. Önümü bile göremiyordum. Yavaşlamıştı artık koşmuyordu. Yukarı doğru baktı. Gökyüzü görünmüyordu. Ağaçlar birbirine çok yakındı. Etrafımızdan gelen sesler duymaya başladık. Temkinli bir şekilde etrafına bakıp seslerin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu Vera. Hızlı bir rüzgar hissettik, etrafımızda dönüyordu. Ne yapacağını bilemez halde sağa sola bakınıp duruyorduk. Sol taraftan gelen bir el gördük ve bizi rüzgar çemberinden çekip çıkardı. Yüzü görünmüyordu. Çok karanlıktı. Ama sesini duyuyordum.

"Vera iyi misin?"

Kane'in sesiydi bu. Vera ses çıkarmamıştı ama başını salladığını hissediyordum. Bu karanlıkta görebileceğinden hiç emin değildim. Kane'in yardımıyla yerden kalktık  ve hızla oradan uzaklaştık. Beynimin içinde Vera'nın sesini duyuyordum.

"Anya"

"Anya"

"Uyan!"

Omuzlarından sarsılarak uyandım.  Vera beni sarsıyordu. Hızla yatakta doğruldum. Etrafıma bakındım. Ardından Vera 'ya baktım. Baştan aşağı süzdüm. Sonra ellerimi başıma götürdüm. Derin nefesler alarak biraz öylece oturdum. Sakinleşince daha net hatırlamaya başlamıştım. Rüyamdakiyle aynı görünüyordu Vera. Kıyafet ve ruh hali olarak. Tekrar başımı kaldırıp Vera'ya baktım. O da bana bakıyordu, endişeliydi. Başımı iki yana salladım ve saate baktım sabahın beşiydi. Sanki bir kaç dakika geçmiş gibi hissediyordum ama saatler geçmişti. Vera ya doğru baktım. Gözlerimi sıkıca kapatıp bir süre bekledim. Nefesimi de tutmuştum.
Tuttuğum nefesi bırakırken konuştum.

"Ne zaman geldin sen?"

Korku ve endişeyle bakıyordu gözleri. Tereddüt ediyordu bana söylemek konusunda. Buna inanamıyorum.

Ellerini saçlarına götürdü ve biraz karıştırdı. Hala ondan bir cevap bekliyordum. O ise sessiz kalıyor ve yüzüme bakmamak için uğraşıyordu. Bakışları odamın her yerindeydi, gözlerim hariç. Sessizliğe bir son vermek için konuşmaya karar verdim.

"Peki o zaman soruyu değiştiriyorum,  Kane ile ormanda Ne yapıyordun? Orada neler oldu?"

Bunu beklemediği her halinden belli oluyordu. Şaşırmıştı. Bu hali birkaç dakika sürmüştü. Kendine geldiğinde gözleri kapalı bir şekilde konuşmaya başladı.

"Sen nereden biliyorsun bunları?"

"Önemi yok. Sen sorularıma soruyla mı cevap vereceksin?"

"hayır"

Gözlerini açmıştı ama bana değil de kucağında birleştirdiği parmaklarına bakıyordu. Ben konuşmadan tek kelime etmiyordu. Ayağa kalkıp balkon kapısına kadar yürüyüp önünde durdum ve dışarıya bakarak tekrar sordum.

"O halde sorularıma cevap verecek misin?"

Cevap verebilmesi birkaç saniye sürmüştü. Yorgun bir sesle konuşuyordu, derinlerden gelen.

"Cevabını bulduğumda, evet"

"Peki"

deyip önünde durduğum kapıyı açtım ve kendimi esen rüzgarın huzurlu dokunuşlarına bıraktım. Onu istemediği şeyleri yapmaya zorlayamazdım. Konuşmak istediğinde ya da kendi deyimiyle cevapları bulduğunda bana geleceğini biliyordum. 

Kollarımı göğsümde birleştirip başımı yukarı kaldırdım ve temiz havayı içime çektim. Güneş yükseliyordu ağaçların arasından. Okula gitmek gibi bir zorunluluğum olmasaydı burada böylece kalmak isterdim. Ama içeri girmeli ve hazırlanmaya başlamalıydım. Jesse'i görmek ruhuma iyi gelecekti ve bunun için bir an önce okula gitmeliydim.

Odama geri döndüğümde Vera yoktu. Yatağımı toparlayıp etraftaki eşyalarımı düzenledim. Giyecek bir şeyler almak için dolabıma yöneldim. Siyah triko uzun kollu dizimin hemen altında biten elbisemi giymek istiyordum. Üzeri için de deri ceketimi çıkarmış yatağımın üzerine koymuştum. Saat 6'ya geliyordu. Bu da duş almak için vaktim var demekti. Hızlı adımlarla merdivenleri inip banyoya girdim, boş olmasına sevinmiştim.

~ 

Saçlarımı kurutup bağladım ve elbisemi de tek seferde geçirdim üzerime. Hafif bir makyaj yaptıktan sonra kaşımdaki yaranın da pansumanını yeniledim. Odadan çıkmadan önce son kez aynanın karşısına geçip baktım, iyi görünüyordum.

Vera'nın kapısını iki kere tıkladım, sağ omzumu kapıya yasladım ve ses vermesini bekliyordum. Kapı birden açılınca öne doğru sendeledim ama hemen toparlandım. Tebessüm ederek içeri geçti Vera. Bende peşinden girdim, hazırlanmıştı ve odasını topluyordu. Açık renk kot pantolon üzerine gömlekli gri sweatshirt giymiş, saçlarını dağınık topuz yapmıştı. 

"İyi görünüyorsun"

yaptığı işe devam ederken hafifçe bana dönüp gülümsedi.

"Sende öyle"

Birbirimize karşılıklı tebessüm ediyorduk. Bildirim sesiyle elimdeki telefona baktım. Grace grup konuşmasına mesaj yollamıştı. Mesajı okurken aynı zamanda da Vera'ya bilgi veriyordum.

"bugün derslerden sonra antrenman varmış. Yanıma kıyafetlerimi almalıyım. Sen eve nasıl döneceksin?"

"Düşünme sen onu. Benimde işim var zaten hemen dönmeyeceğim eve."

Elindeki yastığı yatağına bırakırken duraksadı, kaşlarını çatıp yüzüme baktı. Yara bandını yeni fark etmişti.

"Kaşına ne oldu?"

Omuz silkerek cevapladım

"Önemli bir şey değil, Varya ile tartıştık sadece"

 "Neyse, ben odamdan çantalarımı alıp aşağı inerim. İşin bittiğinde gelirsin."

Sadece başını sallamakla yetinmişti. Bende odama geçtim. İkimiz de her şey yolundaymış gibi davranmaya çalışıyorduk. Öyle olmadığını, aramıza mesafe girdiğini biliyordum ve bunu sadece Vera değiştirebilirdi. O zamana kadar böyle davranmaya devam edecektim. 

Spor çantamın içine siyah tayt ve bisiklet yaka siyah ince bluzumu ve şapkamı koyup fermuarını kapattım. Yatağımın üzerinde duran deri ceketimi giyip spor çantamı omzuma astım. Kitaplarımı koyduğum okul çantamı da alıp çıktım odamdan.

Girişe indiğimde Nora mutfaktaydı, kahvaltı için tost yapıyordu. Çantalarımı portmantoya gelişigüzel bırakıp mutfağa geçtim.

"Günaydın"

Neşeyle yüzüme bakmıştı. Dün olanlar yüzünden kısa süre için üzgün hissetmiştim, onu üzmek beni de üzüyordu.

"Günaydın canım. Kaşın nasıl?"

"Merak etme önemli bir şey yok. Varya ne durumda?"

"Bugün okula gitmeyecek ama iyi"

"Üzgünüm Nora. Sadece senin için"

Sessiz kalmıştı. Bir annenin en büyük sınavı çocuklarıydı sanırım. Ve Nora bu sınavda çok zorlanıyordu. Bir süre daha tezgahın başında bekledikten sonra çıkmak için hareketlenmiştim ama Nora izin vermemişti.

"Geldiğinden beri doğru düzgün yemek yemiyorsun. Bugün kahvaltını etmeden seni hiçbir yere göndermeyeceğim. Şimdi otur bakalım"

İtiraz etmeden dediğini yaptım. Sesindeki anne şefkati duymaya en çok ihtiyacım olan şeylerden biriydi. Nora beni kızlarından ayırmıyordu biliyordum, o hep böyleydi. Ama yine de o yabancılık duygusu hep bir yerlerden kendini belli ediyordu. Ayrıca Varya gibi onu yormakta istemiyordum zaten.

Hazırladığı tostumu yerken Vera'da  gelmiş ve hemen yemeye başlamıştı. Çok geçmeden tostlarımızı bitirip temizlenmiştik.

"Ellerine sağlık"

Vera ile aynı anda konuşmuş, sonradan gülmeye başlamıştık. Nora sesimizi bastırarak konuşmuştu.

"Afiyet olsun kızlar, hadi geç kalacaksınız artık çıksanız iyi olur"

Nora haklıydı, çıkmalıydık. Ayakkabı dolabından siyah süet topuklu kısa botlarımı ve spor ayakkabımı çıkardım. Spor ayakkabımı çantaya koyup botlarımı giydim ve kapıdan çıkıp Vera'yı beklemeye başladım. O da beyaz sporlarını giyerken kendini dışarı atmıştı.

~ 

Okula geldiğimizde etraf çok kalabalıktı. Park yerine ulaşmak için ciddi çaba sarf etmiştim. Normalde daha erken geldiğimiz için boş oluyordu. Spor çantamı arkaya bırakıp okula doğru yürümeye başladım. Vera'da arkamdan koşarak bana yetişmişti. Konuşmadan merdivenlerden çıkıp sınıflarımıza ayrıldık.

Benim dersim en üst kattaki sınıfta olduğundan merdivenlere devam ettim. Topuklarımdan çıkan ses yankılanıyordu. Kata geldiğimde kapının önünde bekleyen 3 kişiyi görüyordum. Jesse ve arkadaşları her zamanki gibi eğleniyorlardı. Yaklaştığımda beni fark etmiş ve gözlerini gözlerimden hiç ayırmadan bana doğru yürümeye başlamıştı. Kollarını açarak yaklaşan koca bebeğe gülmeden edemedim. 

Kolları bedenimi bulduğunda içim huzurla dolmuştu. Kısa ama sımsıkı bir sarılmanın ardından saçlarımı öpüp geri çekildi. Elimden tutmuş arkadaşlarının yanına çekiştiriyordu beni.

Uzun boylu ve oldukça yakışıklı iki gencin yanına ulaşmıştık. İkisi de beyaz tenliydi, koyu renk saçları ve yapılı vücutları tıpkı Jesse'e benziyordu. Yeşil gözlü ve kıvırcık saçları olan çocuk -ki bu çocuğu daha önce de dersten kovulduğum zaman ormanda Jesse'in yanında görmüştüm- kendini tanıtmak için öne çıkmıştı.

"Selam, sonunda tanışabildiğimize sevindim Anya. Ben Ajax"

"Bende memnun oldum Ajax"

gülümsemiş ve diğerine dönmüştüm

"Ah bende Lucas"

Biraz utangaç görünüyordu Lucas, sert yüz hatları ve hafif kirli sakalının yüzüne verdiği erkeksi ifadenin aksine. Ona da gülümseyerek cevap vermiştim

"Memnun oldum"

Cümlemin hemen peşinden Ajax heyecanla söze atılmıştı

"Sonunda artık birliktesiniz değil mi? Yani artık Jesse'in  aşkımdan ölüyorum yakarışlarını dinlemeyeceğiz ya da kıskançlıktan girdiği öfke krizleri sona erecek değil mi?"

Jesse Ajax'in omzuna hafifçe vurup kahkaha atmaya başlamıştı. Ben sadece şaşırmış ve çok mutlu olmuştum. Jesse'e dönüp sordum

"Ne yani, sen arkadaşlarını mı darladın ?"

Cevap Lucas'tan gelmişti

"Hem de seni gördüğü ilk andan beri" 

Kaşlarım havada Jesse'e dönmüştüm. Gülümseyerek konuşuyordum. Onun bana söylediği cümleyi hatırlatacaktım

"Senin kadar olmasa da, öyle mi?"

Gözlerimin içine bakan Jesse'den hiç ses çıkmamıştı. Ama ben cevabı biliyordum. Bakışları yukarıya, kaşıma çıktığında bedeninin sertleştiğini hissetmiştim. Elimdeki elinden anlamıştım bunu, gerilmişti ve öfkeleniyordu. Elimi yara bandına götürürken konuştum

"Küçük bir yara sadece, kardeşler arasında yani önemsiz"

Ortamı yumuşatmak için sevimli tavrımı kullanacaktım

"Hem sen bir de onu gör"

Gözlerindeki öfkeli ifade gitmiş, bedeni de normale dönmüştü.  Beni kendine doğru çekip kulağıma fısıldadı

"Seninle ilgili olan her şey önemli benim için. Sana zarar gelmesine katlanamıyorum"

Nefesi tenimi yakıyordu. Gözlerimi kapatmıştım sesini dinlerken. Arkadaşlarının yanında olduğumuz aklıma geldiğinde hemen açmıştım gözlerimi ama koridorda yalnızdık. Bu anı değerlendirmek adına uzanıp yanağına minik bir buse kondurmak istemiştim. Ona doğru uzandığımda yüzünü çevirmişti ve yanağı olan hedefim dudaklarına dönüşmüştü. Artık geri çekilmek için çok geçti ve çekilmemem için belimi saran kollarını sımsıkı birbirine kenetlemişti.

Küçük bir öpücükten sonra başımı omzuna yaslayıp beni bırakmasını beklemeye başladım. Öğretmen geliyor olmasaydı bırakmaya niyeti olduğunu zannetmiyordum. Birlikte sınıfa girip cam kenarındaki en arka masaya oturduk. Ders anlatmaya başlamıştı öğretmen, sessizce kendisine bakan yaklaşık 25 uykulu yüze. 

~

Başımı masaya koymuş Jesse'i izliyordum. Önündeki deftere dikkatle bir şeyler karalıyordu. Bazen gözlerini kapatıyor, hatırlamaya çalışıyormuş gibi, sonra tekrar aynı ciddiyetle geri dönüyordu yaptığı karalamaya. Buradan ne yaptığını göremiyordum, çok odaklanmış olduğu için hareket edip odağını dağıtmak da istemiyordum. Ne zaman bitireceğini de bilmiyordum. Onun eşsiz yüzünü izleyerek beklemeye karar verdim. Başımı masanın üzerinde birbirine bağladığım kollarıma koyup Jesse'e döndüm.

Yüzüne bakarken zihnime doluşan düşünceler duygulandırmıştı beni. Tanıştığımızdan bu yana pek çok şey yaşamıştık. Her şey o kadar ani ve beklenmedik gelişiyordu ki, aramızdaki yoğun duyguyu düşünüp anlayacak zamanımız olmamıştı hiç. Ölümle yüz yüze gelmiştik, hem de fazlasıyla. Belki de bu yüzden bu kadar tutunmuştuk birbirimize, bağlanmıştık. Ölümle tanışanlar farkındaydı aslında gerçeklerin. Çünkü yaşarken bilmek gerek sevdiklerimizin kıymetini ve çok geçmeden fark etmek gerek ne kadar büyük sevdiğimizi.

Bu kadar şey yaşanmış olmasaydı da severdim onu eminim ama şimdiki kadar derin bağlanır mıydım ondan emin olamıyorum. Artık Jesse hayatımın merkezindeydi, kendi canımdan kıymetliydi benim için. Ruhu, ruhuma nefes olmuştu.

Yüzümde hissettiğim eller zihnimin hüzünlü kuyusundan çıkarmıştı beni. Gözümden süzülen ve farkında olmadığım yaşları siliyordu Jesse. Doğrulup yüzümdeki ellerini tuttum ve aşağı indirip kucağımda parmaklarımızı birleştirdim. Merakla yüzüme bakıyordu, ben ise ellerimize.

"İyi misin güzelim?"

Sakin tutmaya çalıştığı sesindeki endişeyi hissetmiştim. Yutkundum ve gözümden akan birkaç damla yaşı elimin tersiyle silerken yanıtladım sorusunu

"Evet hem de hiç olmadığım kadar"

"Ağlıyorsun ama"

Tatmin olmamıştı cevabımdan ve haklıydı. Fısıltıyla

"Biliyorum"

Deyip ellerimizi ayırdım ve kollarımı boynuna doladım. Saçları yüzüme değiyor, şampuanının kokusu içime doluyordu. Neler olduğu hakkında bir fikri olmadığı halde üstelemiyor ve boğmuyordu beni. Sarılmamız bittiğinde kulağına onu çok sevdiğimi fısıldamış ve öyle ayrılmıştım.

Yüzümü ellerinin arasına alıp gözlerimin içine bakarak konuştu.

"Gözyaşının düştüğü yer benim mezarımdır"

Parmaklarıyla göz çevremde kalan son yaşları topluyordu. Kurduğu cümlenin üzerine söyleyebilecek bir sözüm yoktu. Ne söylesem yetersiz kalacaktı, bu yüzden susmayı seçmiştim.







Continuar a ler

Também vai Gostar

6.6K 175 24
Bu kitap sizin için oylarınız benim için Eksik etmeyin olur Sonrası yazık olur
Hafıza Kaybı Por hayal

Literatura feminina

2.9M 53.6K 19
"Orada!" "Kim orada lan?" "Oğlum geçen aylarda Fransız bir diplomatın kızı kayıplara karıştı ya, o kız işte."
11.5K 1.4K 28
Gereksiz Taehyung 💔 Ne var Gereksiz Seni seviyorum 💔 Güzel Bende senden nefret ediyorum Bir tarafta nefret; diğer tarafta ise aşk Kim kazanır siz...
İMANBOY Por pearlyblack0816

Ficção Adolescente

1.4M 108K 62
Okulun "playboyu" ve okulun tek kapalı kızı. Lise de başlayıp hayatlarının bir çok yerinde yollarının kesiştiği bu ikilinin yaşadığı maceraları ele...