***
Biri vicdan azabı, digeri en sevdiğinin bıraktığı yürek yangını ile kavrula kavrula akşam ettiler.

Ne vurup kırmak, ne kabuğuna çekilip uyumak ikisine de fayda vermemişti.

Adam elinde koca bir şakayık buketiyle geldi kapıya. Özürüne bu çiçekler şahit olsun istiyordu. Yüzü yoktu bakmaya, buketin arkasına saklanarak konuştu

- Bu kusurlu adamı kocalığa kabul eder misin?

Etmezdi Esma! Onun kabul ettiği kocası kusurlu olmaktan çok uzaktı. Kusursuzluğu, mükemmelliğinden değil, kusurunu bilip düzeltme gayretinden geliyordu.

Karşısındaki adam kusurlarıyla kabul görmek istiyordu, kusurlarından vaz geçmemek istiyordu.

Bu bile ikisinin farklı kimseler olduğunu kanıtlarken madem bile isteye evet demişti, çiçekleri kabul etti adamı da kabul etmiş gibi.

Madem hayat insanın kabul etmem dediğini, vazgeçilmezi olarak önüne koyuyordu, o da alışmayı deneyecekti.

Tarık yavan bir tebessümle karşılandığında işinin kolay olmadığını hissetti. Özürlerini başbaşa kaldıkları zamana saklayarak karısının herşey normalmiş gibi "çocuklar duymasın" tavrına uyum sağladı.

Kadın çocuklarıyla oyun oynuyor, sohbet ediyor ve günlük rutinine devam ediyordu herzamanki halleriyle.

Bu öyle incelikli bir iluzyondu ki kadının gözlerine bakmayan aradaki farkı anlayamazdı, fakat gözlerine bakan, oradaki yabancıyı açıkca görebilirdi. Korkusundan bakamadı Tarık.

Karısının eline iki fincan alıp gelerek içindeki zehri dökeceği saati bekledi.

***

Yaklaşık bir saat önce çocukları beraber yatırmışlardı.

Esma işleri olduğunu söyleyerek ilk kata inmiş, Tarık da eline , ikinci Tarığın kitaplarından birini alarak terasa geçmişti.

Kitap kader olgusundan söz ediyordu. Buraya göre her zaman önümüzde seçenekler vardı. Ne tamamen özgürdük ne de tamamen mahkum. Başımıza gelecekleri çoğunlukla seçtiğimiz adımlar belirliyordu.

Kıra döke sevmek bir seçenekti.

Yada bir süre önce bu vücutta hayat bulmuş adam gibi bir gün bile incitmeden sevmek bir seçenekti.

Eğer becerebilseydi ikincisini seçer, şimdi suçlu çocuklar gibi karısından gelecek azarı hevesle beklemezdi.

Hevesle bekliyordu çünkü bu karısının ondan vazgeçmediğini gösteren seçenekti.

***

Saat ilerlediği halde hala ortaya çıkmayan Esma, adamın içine bir kurt düşürdü. Okuduğu kitabın arasına bir ayraç koyup bırakmak, sonra da kaçak karısını girdiği delikten çıkarmak için ayaklandı.

Kütüphane kapısının aralığından süzülen ışıkla kaşlarını çattı, işim var diyen kadın burada oturup tek başına kitap mı okuyordu yoksa!?

Oyalanmadan kapı kulpuna asılan adam hızla içeri daldı. Pek çok manzara görmeyi bekliyordu, fakat yaklaşık beş adet selenin ortasına oturmuş oyuncak ayrıştıran bir kadın beklemiyordu. Çünkü bu işi pekala çocuklar kendileri de yapıyorlardı.

- Sevgilim ne yapıyorsun burda?

- Hı? Efendim?

- Burada tek başına ne yaptığını sordum.

- Hiçç, oyuncakları seçiyorum. Fazla olanları kaldıracağım.

- Söyleseydin beraber yapardık?

SerencâmМесто, где живут истории. Откройте их для себя