"Bende sana onu soruyorum işte. Saat kaç? Ihım... Abi saat an itibariyle 13.16 gerisini sen düşün artık."

Sol elimin içiyle alnıma vurup doğruldum yataktan. Sahi bu kız nerdeydi?

"Nerdesin? Alayım seni."

"Abi sana inanamıyorum. Gerçekten inanamıyorum. Nasıl unutursun yaa."

Sonlara doğru sesinin artmasıyla telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Ben neyi unutmuştum ki. Ses vermediğimi anlayıp vereceğimi kestiremeyen kardeşim konuşmayı hemen devraldı.

"Tamam ya. Bugün bana sözün vardı. Dışarıya çıkacaktık. Malum okulun yok diye bugüne söz almıştım. Ama sen hakkını kaybettin."

"Ne yani gitmiyor muyuz?" dedim acınaklı ses takınarak. Kendimce affettirmeye çalışıyordum.

"Ne gitmemesi abi. Pardon unutkan abi! Yeri sen seçecektin ya hani ben seçiyorum. Sende tıpış tıpış geliyorsun. Hadi yarım saatin var konum atıyorum." deyip telefonu suratıma kapattı. Ah bu kız...
.
.
.

"Abi geliyor musun?"

"Geliyorum. Yoldayım."

"Hmm tamam. Abi yaa burası çok tatlı bir yer. Biz neden burayı daha önce keşfedemedik ki."

"Doğrudur Gizem. Gelince konuşuruz. Gelmek üzereyim"

"Tamam abi. Bekliyorum." deyip telefonu kapattı.

Cafenin yakınlarındaydım. Buralar neden bana daha önce gelmiş hissi veriyordu? Anlamadım. Kafamı iki yana sallayarak cafeye yakın bir yere arabayı park ettim. Cafeye girmemle ilerideki masalardan birinde bana el sallayan canım kardeşim Gizem ile karşılaştım. Hemen yanına gidip karşısındaki sandalyeye oturdum.

"Hoş geldin unutkan abim. Ya da uykucu mu demeliydim?" diyerek gülmeye başladı.

" Hoş buldum." diyerek somurttum. Bu hareketimle kendine çeki düzen verip yerinde dikleşti.

"Ee ne yiyoruz? Kahvaltı bile yapmadın ama.."

"Yok Gizem kahvaltı yapmayacağım. Ayılmak için çay içsem yeter."

"Tamam o zaman. Sonra pastamdan yemek yok ama. Çikolatalı ya hani bilmem anlatabildim mi?" deyip siparişleri vermek için elini kaldırdı.

En sevdiğimiz pasta çikolatalı pastaydı. Onu kullanarak benim kafamı karıştırmaya çalışıyordu. Ama benim canım yemek istemiyordu.

"Hoş geldi..." B-bu ses...

Hemen kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne baktım. Şaşkın hâlde bana bakıyordu. Peki Gizem neden konuşmuyordu? Hani siparişleri verecekti. Dilini mi yutmuştu bu kız? Peki ben neden hâlâ bakıyordum? Ya da o...

"Abi siz tanışıyor musunuz?"

Gizem'in konuşmasıyla yüzünü çekmişti benden. Bende gözlerimi kapatıp açtıktan sonra Gizem'in meraklı bakışlar atan  yüzüyle karşı karşıya geldim. Ne diyeceğimi bilemez hâlde dudağımı aralamıştım ki ses duyuldu yan tarafımdan.

"Hayır. Ya-ani abinizle tanışmıyoruz. Kusuruma bakmayın. Hoş geldiniz." diyerek memnun bir ifade takındı yüzüne.

"Hmm. Anladım. Bende sanmıştım ki..."

Gizem'in söyleyeceklerini kestirdiğim için hemen atıldım.

"Ee Gizem çikolatalı pasta istiyordun de mi yanına ne istersin abicim?"

Gözünü açıp kapattıktan sonra cevap verdi.

"Bilmiyorum, düşünmemiştim." dedikten sonra onun sesini duydum.

"İsterseniz vişne suyu tercih edebilirsiniz. Hem dengelemiş olur."

Gizem'in birden gözleri ışıl ışıl olmuş heyecanla konuşmaya başladı.

"Yaa. Biliyor musun bende çikolatalı pastanın yanına vişne suyu içerim. Bunu nasıl unuttuysam..."

Son cümlesini bana imalı imalı bakarak söylemişti. Ah Gizem...

"Tamam o zaman çikolatalı pasta yanına vişne suyu. Siz ne istersiniz?" deyip benim olduğum tarafa küçük bir bakış attıktan sonra siparişleri yazdığı kağıda odaklandı.

"Ben bir çay alayım. Başka bir şey istemiyorum."

İstemeden aynı cümleleri kurmuştum. Cevabıma karşılık kafasını sallayarak siparişi not aldı. Sonra Gizem'e bakıp konuşmaya başladı.

"Tamam hemen getiriyorum siparişlerinizi."

Yanımızdan ayrıldığında elimde bir acı hissettim.

"Ahh!"

Gizem elimi bükmüş hararetli hararetli bana bakıyordu.

"Anlat abi neler oluyor? Yaa kız çok güzel."

"Saçma sapan konuşma Gizem. Bir şey olduğu falan yok. Ağzını açmaya kalkma!" diyerek geçiştirmeye çalıştım.

"Öyle olsun!" deyip kollarını birbirine bağladı. Kırılmıştı bana...

"Fıstık"

"Sus abi. Beni kandıramazsın!" demesiyle saçını hafifçe çekmeye başladım.

"Abi yaa bırak!"

Affettiğini duymadan bırakmayacaktım.

"Tamam ya sustum. Ne yaparsan yap beni susturursun ama..."

Sonunda gülmeye başladığında biraz dozunu arttırarak saçını çektiğimde ellerini kaldırarak suçlu pozisyonunu aldı.

"Tamam bırak bir şey demiyorum." deyip elini uzattı. Bende memnuniyetle elini sıkmak için elimi saçından çektim.

"Anlaştık!"

"Anlaştık!"

Siparişlerimiz gelmiş, tek tek masaya koyuşunu izliyordum. En son benimkini bıraktığında bilekliğini taktığını fark ettim. Bu duruma gülümseyerek bakarken ayağımda bir acı hissettim. Karşıma baktığımda Gizem sinirle yüzüme bakıyordu.

"Afiyet olsun." deyip gideceği zaman Gizem konuşmaya başladı.

"Bu arada sen kusurumuza bakma. Hani oyaladık ya seni..." deyip bana sinirle bakmaya başlamıştı.

"Estağfurullah bu benim işim. Tekrardan afiyet olsun." deyip gitti.

Gizem de 'ben sana sorarım' bakışı atıyordu. Ne soracaksa...
.
.
.

PINAR'DAN

Eve doğru ilerliyordum. Bugün de işlerimi bitirmiş, yorgunluğumu atmak için can atıyordum. Yürürken gözüme bir market ilişti. Aklıma gelenle gülümsemeye başladım. Anneanneme bir şeyler alsam fena olmazdı hani. Bu düşünceyle markete doğru ilerledim. Markete ulaştığımda tatlı bir Amcayla karşılaştım.

"Buyur kızım ne istedin?"

"Hmm... Ben şu çubuklardan alacaktım." deyip sağ elimin işaret parmağıyla istediğim çubukları gösterdim. Amca da gülümseyerek çubuklara doğru ilerledi.

"Kaç tane olsun kızım?"

Anneannemin bu çubukları çok sevdiğini bildiğim için önceki düşündüğümün az olduğuna kanaat getirip cevap verdim.

"Üç tane olsun."

Başıyla onaylayıp üç tane çubuğu poşete koymaya başladı.

"Kızım sormadım. Yaşlılığıma ver. Başka bir şey istiyor musun?"

"Estağfurullah. Hayır teşekkür ederim." deyip uzattığı poşeti aldım.

"Hayırlı işler."

"Sağ ol kızım."

Gülümseyerek dışarı çıkmıştım. Güzel bir yer keşfetmenin mutluluğuyla eve doğru yürümeye devam ettim.

Kendinize iyi bakın. Allah'a emanet olun 🌹😊

PINARحيث تعيش القصص. اكتشف الآن