"Yerlerimiz şurası, gördün mü? Kerem en önden ayarlamış benim için." Serra yüzünde kendini beğenmiş bir gülümsemeyle sevimli olduğunu düşündüğü bir şekilde hava atıyordu. Yakında dans ekiplerine de seçileceğine emindim.

Gülümseyip gösterdiği tarafa geçtim ve oturdum. Sahnenin tam kenarında yerde oturuyorduk. Arkam hınca hınç doluydu ve birkaç dakika içinde popomdaki kemikler derime saplanmaya başlayacaktı eminim. Yine bir şey demeyip uslu uslu durdum.

Zaten program bant kaydı ile yayın yapıyordu. Belki arada bir mola verilirdi.

Işıklar sönüp de spotlar yandığında hoparlörlerden sesler gelmeye başladı. Jüri üyelerini davet eden sesler... Hiçbirini tanımadığımı fark etmem birkaç saniyemi aldı. Gerçekten tanımıyordum. Kırklarında olduğunu tahmin ettiğim sarışın bir kadın, ondan daha genç olduğuna emin olduğum esmer bir kadın daha ve bir de otuzlarında görünen popçu tipli bir adam. Adamın yakışıklı olduğunu düşündüm, güzel bir yüzü ve fiziği vardı. Ayrıca üzerindeki kıyafetler de belli ki özenle seçilmişti.

"Bak bu Dream."

"Dream mi?" kaşlarımı çatarak Serra'ya baktım.

"Rapci var ya, hep kulüplerde çalıyor."

Kulüplere pek gitmişliğim yoktu. Usulca başımı salladım. Popcu değilmiş demek ki. Başımı kaldırıp tekrar adama baktım bir anlığına dönüp o da bana baktı ve gülümsedi. Kendimi başımı çevirmekten alıkoyamadım. Neden böyle saçma şeyler yapıyordum bilmiyorum.

"Kerem Dimas'ın arkasında dans ediyor. Çocuk o kadar popüler oldu ki..."

"Kerem mi?"

"Yok Dimas."

"Çok mu yakışıklı?"

"Sahnede inanılmaz görünüyor." Verdiği cevap dolambaçlı gibiydi. Umursamadım. "Bak çıkıyorlar."

Gözlerimi sahneye çevirdim. Serra'nın ona tapan arkadaşlarından biri olan Kerem de sahnede yerini almıştı. Neden bu yakışıklı çocuklar bu kızlara tapıyordu merak ediyordum. Kız arkadaşı Serra'ya laf eden erkeklerin sevgilileriyle kavga ettiklerine tanık olmuştu bu gözler. Serra yeşil gözleriyle sahneyi işaret etti tekrar. Ona baktığımı fark etmemiştim bile.

Sahnedeki çocuk oldukça iyi dans ediyordu ve sahneye yakışıyordu doğrusu... yani şu Dimes yok Dimas. Kıkırdadım. Bu seste kimsenin beni duyması mümkün değildi ancak solunda kalmama rağmen çocuk başını çevirip bir anlığına bana öldürücü bir bakış attı... ya da bana mı öyle gelmişti?

Çocuğu dikkatlice izlerken buldum kendimi. Uzun ince bedeni daha çok uzak doğululara benziyordu ama sıska değildi. Gözlerinde siyah kalem vardı, makyaj yapmaktan gocunmamıştı. Sert ifadesi köşeli çenesine uygundu ancak özenle dağıtılmış siyah saçlarının gölgesinde kalıyordu. Yüzünün olağan üstü bir yakışıklılığı yoktu ancak sahnede çok karizmatik göründüğünü söylemek zorundaydım. Sesi de bir pop şarkıcısı için normaldi. Abartılacak bir yanı yoktu, rapci adam ondan daha iyi görünüyordu.

Kemiklerimin kalçama batmasıyla kıpırdandım ve hafif doğrulup spor çantamı altıma kaldırdım bir anlık kafamı kaldırdığımda sahnedeki çocuğun öldürücü bakışlarıyla karşılaştım. Keskin gözlerini üzerime dikmişti ve oldukça soğuk bir ifadesi vardı.

Dansın arasında boş olduğu anda bize doğru yaklaştığını fark ettim. Ne yapmayı planlıyordu? Bana neden öyle bakıyordu ki? Yanımıza ulaştığında etrafımdaki çığlık çığlığa olan kızlara gülümseyerek elini uzattı. Gülümsemesi asla gözlerine yansımıyordu ama bembeyaz dişleriyle gülümsemesi dikkati gözlerinden uzaklaştırıyordu. Bu kadar sıradan bir çocuk gülümsediğinde neden... göğsümde bir şeyin pıt diye attığını hissettim. Kenetlenmiş gözlerimizi ayırıp başka tarafa çevirdim. Çocuk arkadaki kızlara uzanmak için üzerime eğildiğinde yanağının yanağıma değmek üzere olduğunu hissettim. "Defol." Bu tek kelime kulağımı ılık bir rüzgar gibi sıyırmıştı ve çocuk sahnedeki yerine geri dönmüştü. Bir an her şeyi hayal edip etmediğimi düşündüm. Neden bana defol desindi ki?

Rapci erkek jürinin gözlerinin üstümde olduğunu fark ettim o an. Neden bu kadar odak noktası olmuştum ki bir anda? Neden? Adam yanına birini çağırıp kulağına fısıldadıktan sonra bir şey olmamış gibi sahneyi izlemeye devam etti. Belki de gerçekten bir şey olmamıştı.

Performansın sonunda bir alkış koptu ve Çocuk mikrofonuyla sahnede yalnız kaldı. Jüriler çocuğu överken çocuk aksanlı konuşmasıyla teşekkür etti.

"Aslında senden opera duymak isterdim." Dedi genç jüri. "Her türü söyleyebilmek lazım biliyorsun."

Bir anlığına çocuğun dudaklarından küçük bir sırıtışın geçtiğini düşündüm. Ama ifadesiz bir suratla öylece duruyordu. "Bir dahaki sefer."

"Neden şu an biraz mırıldanmıyorsun?"

Opera mırıldanmak mı? Operanın mırıldanılacak bir şey olduğunu sanmıyordum.

"Bir sonraki şarkımı sizin için seçeceğim." Dimas gülümsedi. Gözlerindeki karanlık aydınlanmıyordu. Çocuk konuşurken ve yüz ifadeleri değişirken ortama büyülü bir enerji yayıyor gibi görünüyordu.

"Çok seviniriz." Dedi yaşlı kadın jüri. "Çocuğu provasız zorlamaya gerek yok."

Dream dudak büktü. "Pekala, yapması zor tabii haklısınız."

Dimas'ın dudakları bir an için seğirdi. Bunları ben mi hayal ediyordum emin değildim. Orkestraya dönüp bir şeyler mırıldandı ve mikrofonunu tekrar eline aldı. Ortamın ışıkları tekrar değişti.

Dimas'ın suratı da ışıklar gibi karardı ve farklı bir ifadeye büründü. Şarkıya başlayan suratı daha da değişti ve yüzüyle bir hikaye anlattığını fark ettim. Fransızca şarkının sözlerini biraz anlayabiliyordum ve hikayenin gidişatıyla sesi ve mimikleri olayı ayrı bir boyuta taşıyordu.

Uzun zamandır ilk defa etkilendiğimi hissettim. Gözlerim sahnede sesiyle oyunculuk yapan bu çocuğun her hareketini izliyordu. Normal bir erkek opera sanatçısı gibi şarkı söylerken birden tiz bir sese geçti ve... çıkardığı ses kadın sesi civarlarında olmalıydı. Gözlerim faltaşı gibi açılarak bakakaldım.

Sesi büyüleyici bir güzellikteydi ve yüzündeki değişimler... değişik hissettiğimi saklamama gerek var mıydı? Ona baktıkça ışıltısından kör olmaya başlamıştım. Şarkıyı ortasında birden kestiğinde kendime geldim. Çığlık çığlığa ayağa kalkıp alkışlayanların arasında oturduğum yerde yanaklarımdan ellerime damlayan göz yaşlarını fark ettim. Gözlerimin dolduğunu dahi hissetmemişken... yanaklarımı silip ayaklandım. Arkamı döndüm ve kalabalığın arasından geçip nefes almak için dışarı koştum. Yüzünden karanlığın geçtiği ve şeytan gibi bakan bir çocuğun sesi nasıl bir melek gibi olabilirdi? Abartı tasvirlerden hoşlanan biri değildim ama sesi gerçekten dünyadan olamayacak bir güzellikteydi.

Toparlanmak için elimle yüzümü yelledim. "Merhaba, Gece Hanım değil mi?" hanım mı? Adımın yanında ilk defa hanım kelimesini duyuyordum. Bana yaklaşan iri adama baktım.

"E-evet."

"Kerem bey dansçı olduğunuzu söyledi. Acilen haftaya olan program için dansçı arıyoruz. Kerem bey de sizi önerdiği için...programınızda yer var mıdır?"

Kerem bey beni mi önermiş? Kerem benden hiç hoşlanmaz, nasıl olur da Serra yerine beni önerir ki? "Beni önerdiğine emin misiniz? Serra daha iyi..."

"Dansçılarımızın uzun saçlı olması gerekiyor görüntü açısından. Kendisinin saçları kısaymış."

"Ah..." ne komik bir sebepti bu böyle...acaba şans yüzüme gülmeye mi başlıyordu?

"Ne diyorsunuz vaktiniz var mıdır?"

"Tabii ki."

"O zaman ajansınızla iletişime geçeceğiz. Size çalışma takvimini vereceklerdir.

"Teşekkür ederim..." adam yanımdan uzaklaşırken şok içinde duvara yaslandım. Neler oluyordu?

*

"Dimas'ın dansçısı mı?" 

Hai finito le parti pubblicate.

⏰ Ultimo aggiornamento: Feb 03, 2020 ⏰

Aggiungi questa storia alla tua Biblioteca per ricevere una notifica quando verrà pubblicata la prossima parte!

DİMASDove le storie prendono vita. Scoprilo ora