30/FİNAL

302 32 71
                                    

Meydandaki şarkıyı mutlaka dinleyerek okuyun. Aral'ın söylediği şarkı olur kendileri...





Zaman durmuştu sanki. İlk geldiğimizde kalabalık olan sahil kenarında bir anda ben ve Aral'dan başka kimse kalmamıştı. Sıcak olan havayı bir rüzgar esir almış bedenimi yalayıp geçiyordu. Kayalıklara çarpan dalga seslerine sadece benim kesik nefeslerim eşlik ediyordu.

Onun kollarındaydım. Nefes almakta zorlansamda onunkolları arasındaydım. Tişörtüne uçurum kenarında sallanırken beni hayatta tutabileceğine inandığım bir dal parçası gibi sıkı sıkıya tutunmuştum. Nefes alamıyordum. Boğazım git gide daralıyor gibiydi.

Aral'da böyle son vermişti hayatına değil mi? Boğazında sarılı bir urganla. Belki de ona yaptıklarımın bedelini yaşıyordum şimdi. Kim bilebilir?

İnce, uzun parmakları saçlarımı okşarken diğer eli belime dolanmış sıkıca tutuyordu beni. Kafamı göğsüne yaslamış nefes almaya çabalıyordum ama nafile. Boğazıma dolanan her neyse bir türlü kurtulamıyordum.

Yoksa ölüyor muydum?

Başladığımız noktaya geri mi dönecektik? Peki Aral neden geçen seferki gibi beni kurtarmak yerine öylece duruyordu? O da mı yanına gitmemi istiyordu? Belki de onun yanına gitme vaktim gelmişti. Ölünce hayal kurabilecek miydik acaba? Bizimde gerçekleştirmek istediğimiz hayallerimiz olacak mıydı? Hayallerimizi çekinmeden dile getirebilecek miydik?

Kafamı göğsüne mümkünmüş gibi biraz daha bastırdım ve gözlerimi sıkıca yumup "biliyordun" dedim fısıltıdan farksız bir şekilde ama sorun değildi fısıldasam bile duyardı o beni. Bir zamanlar kimsenin duymadığı yardım çığlıklarımı duyduğu gibi. Beni babama götürüp barışmamızı ve Buse'yi son bir defa görmemi sağlamıştı çünkü bunun olacağını bildiği gibi babamı affetmediğim için pişman olacağımı ve Buse'yi son kez göremediğim için üzüleceğimi biliyordu."Yanına geliyorum" dedim yeniden fısıldayarak.

Dediklerimi duymazdan gelip "canın yanıyor mu?" dedi titreyen sesiyle. canım yanıyordu hemde fazlasıyla ama bunu ona söylersem benden daha fazla acı çekeceğini adım gibi biliyordum. Yumduğum gözlerimi açtım ve kafamı kaldırıp kusursuz yüzüne baktım. Bana maviyi sevdiren gözlerine baktım. İçinde birkaç umut kırıntısı aradım ama umut mavisi gözlerinde en ufak bir umut kırıntısına rastlamadım.

Gözlerinin rengi solmuştu sanki. Sanki...Sanki...Sanki umut barındırmıyordu artık.

"Acı-mıyor?" dedim ve o anda göğsümün üzerinde hissettiğim acı ile büyük bir inleme döküldü dudaklarımdan. Aral beni kolları arasında daha çok sıkarken "berbat bir oyuncusun prenses" dedi ve sol gözünden süzülen bir damla yaş düştü yanağıma. Yine ağlıyordu. Ağlamaktan çekindiğini hiç görmemiştim hele ki söz konusu ben olunca. Gözyaşlarını hiç sakınmamıştı benden.

"Kutsandım" dedim bana dediği şeyi anımsarken. "Kutsandık" dedi mavi gözlerini yaşlar istila ederken. O an acımın sanki biraz dindiğini hissettim. Sanki yanağıma düşen gözyaşı acımın bir kısmını yüklenip gitmişti.

Titreyen elimi yapıştığım tişörtünden ayırıp yanağına yerleştirdim ve yarım yamalakta olsa gözyaşlarını sildim. Daha sonra yanağını avuçlayıp yavaşça okşadım. O ise gözlerini yumup yanağını avcumun içine yasladı.

"Ağlama" diye fısıldadım. "Umut mavisi gözlerinin ağlamasına dayanamam."

Gözlerini açıp gözlerime baktı ve "elimde değil onlarda senin acı çekmene dayanamıyor" dedi. Ne yaparsam onu, onun beni seviğinden daha çok sevemeyeceğimi düşünüyordum.

UMUT MAVİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin