20 | Çetrefilli Ateşkes

Start from the beginning
                                    

"Panter misin nesin kızım, dursana!" Lâkin beni umursamadı ve koşarak kızlar tuvaletine girdi. Ardından girdim ama çoktan kabinlerden birine girip kapıyı kilitlemişti. Hepsini tek tek çaldım, aslında yumrukladım, fakat hanımefendi cevap verme gereğinde bile bulunmadı. ben de ulusa seslenircesine bağıra bağıra konuşmaya başladım.

"Gökçe, saçma sapan çocukça hareketlerinden hoşlanmadığımı biliyorsun," Bunu sırf tahrik etmek için söyledim, cevap vereceğinden emindim fakat Gökçe beni yanıltarak tek kelime bile etmedi. "Bir şey olsa elbet söylerim yani ne diye dürtükleyip duruyorsun, bir şey mi var, diye. Olmasa da olduracaksın sen bu gidişle yani. E be kızım, ne diye sitem ediyorsun? Ne güzel bir şey yok işte. Bundan daha güzel bir şey mi olur?"

"Yalan söylemeye devam ettiğin sürece seninle asla konuşmayacağım Ilgın Keskin, haberin ola." Konuştuğu an sesinin hangi kabinden geldiğini anlayıp direk onun kapısının önüne gittim.

"Ya Gökçe, söylemem gereken bir şey olsa söylerdim öyle değil mi?" Yelkenler suya mı iniyordu ne? "Az önce söylencek bir şey yok diyordun şimdi de söylemem gerekse söylerdim. Kendinle çeliştiğin anlar çok azdır ve ben bunun sebebini biliyorum. Basbaya yalan söylüyorsun!"

Bir sabır çekerken, derince soluklandım. Bu kızın bu kadar zeki olduğunu da öğrenmiş olduk iyi mi? Sen bunca yıl gizle zekiliği, en olmadık anda çıkar ser ortaya. Oluyor mu?

"Gökçe, canım arkadaşım..."

"Aha! Kesinlikle yalan söylüyorsun! Canım da dediğine göre bunu tescillendirmiş olduk! Çıkmayacağım sen gidene kadar, git başımdan Ilgın!"

Rabbim, biliyorum sınıyorsun ama yani ben birazdan bu kızın kafasını kopartıp içi doldurma hayvan gibi evimin holünde duvara asacağım o olacak!

"Paşa keyfin ne isterse onu yap Gökçe Şenay, ne isterse!"

***

"Disiplin cezası mı alacak?" diye sordum merakla. Batın gözlerimin içine baktı. Ardından "Saçmalama, Yakup Amca gelecek okula. Konuşacaklarmış. Son sene diye alsa alsa kınama alırmış."

Derin bir nefes aldım. Polis olmak isteyen birinin disiplin cezasının olması hiç hoş olmazdı doğrusu. Bu yüzden disiplin cezası almayacak oluşu içimi rahatlatmıştı.

"Murat sana ve etrafındakilere zarar mı verecek Ilgın?"

Sorunun ardından kaskatı kesilmeme engel olamadım. Bu nasıl bir soruydu Allah aşkına, gelen geçen bunu sorup duruyordu. Eh be Kutay, ne olurdu tutsaydın şu çeneni? Bir şey anlattık pişman ettin.

"Düşmanlık var ya aramızda, Kutay öyle bir çıkarımda bulunmuş herhalde." Arkadaşlarıma yalan söylüyor olmak canımı yaksa da, elimde değildi. Her biri Murat Yaşar tehdidi altındayken hele de, buna mecburdum. Tek bir kişiye daha bunu söylemeye cesaretim de yoktu hem. Ne kadar çok insan bilirse, o kadar çok acı verici oluyordu. Misal Kutay'a söylemeden önce daha tereddütsüzdüm. Yapacağım hataların detaylarını bu kadar geçirmiyordum aklımdan fakat Kutay'a söylediğim andan beri hata yapmaktan daha çok korkar olmuştum.

"Ilgın seni yıllardır tanıyorum. Ne zaman yalan söylesen anlayacak kadar iyi tanıyorum!" diye konuştu Batın. Dizlerinden kırmış olduğu bacaklarına kolunu sarıp öne doğru eğilirken bakışlarını üzerimden çekmedi. Bir şeyler arar gibiydi. Ya da çözümleyemediklerini görmeye çalışıyordu, bilemiyorum.

"Yalan söylemek zorunda bırakma o zaman beni, bırak sorma. Ben bakıyorum başımın çaresine. Şayet bakamazsam, geleceğim ilk insansın." Aslında teorik olarak ilk insan o olmadı. Gürkan'dan yardım istemek durumunda kaldım. Çünkü Murat Yaşar onun kuzeniydi ve başka çaresi yoktu.

Romantik Komedi [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now