15. BÖLÜM - DOĞRULARIN YANLIŞI

Start from the beginning
                                    

Hala beni tutmakta olan Elvis'ten kolumu sertçe çekerek kurtardım. Elimle üstünkörü elbisemi düzelttim ve tahtın basamaklarını inmeye koyuldum.

"Onları son kez uyarın," dedim karşılarına dikilerek.

"Bir dahaki sefere yanımızda bir..." İşaret ve orta parmağı hariç diğer parmaklarını kapattı ve geriye kalan iki parmağını kelimeyi hecelerken kapatıp açtı, "Tanrıçayla gelmezsek eğer Öz'lerinden canlı çıkan bir yabancı olmayacakmış," diye hafif alaycılıkla konuştu Pyro. Ona anlamsız bakışlarla bakarken Kale dikkatimi çekti.

"Varlığına inanmıyorlar, Diana," dedi.

Hayal kırıklığı ve öfke aynı anda beni ele geçirdi. Ancak bu kısa sürdü. Zamanımız daralıyordu ve bir an önce harekete geçmek zorundaydım.

"Pekâlâ, o halde gidelim," dedim prenslere bakarak. Krallara döndüm. "Siz ziyaretlere kaldığınız yerden devam edin." İki kola ayrılmak bize zaman kazandırabilirdi. Belki de evrenin bir köşesinde beni yormak istemeyen uslu ve tatlı soylular bulabilirdik.

Hareketleneceğim sırada Lucas bir adım öne çıkarak yolumu kesti. "Sen, ne-"

"Bilmem farkında mısın ama yürüyen bir ölü gibi görünüyorsun," dedi buz gibi ses tonuyla. Yıldız Kralı'nın gerildiğini ve uyarıcı bir şekilde boğazını temizlediğini duydum. Prensesler ve prenslerle çoktan arkadaşlık kurduğum için anne babaları gibi resmi takılmıyorlardı ve ben de bunu dert etmiyordum. Ama Lucas ve onun açık sözlülüğünü pekâlâ dert edebilirdim.

Ağzımı açtığımda Elio onu savunmak için konuştu. "Dinlenmen gerekiyor, Diana. Gökyüzü'nün Tanrıçasını görmek istiyorlar Yeraltı'ndan çıkagelmiş bir hayaleti değil," dedi ve söylemek için sıraya dizdiğim lafları yuttum.

Lucas yalandan korkmuş gibi yaptı. "Gerçek ölüler bile bu kadar korkutucu değil."

"Hey!" diye kızdım. Tamam biraz haklılardı ama hey! Zar zor yarattığım imajımı böyle yıkmalarına izin veremezdim. İşaret parmağımı onlara doğru salladım. "Sırf uykum gerçekten geldiği için gidiyorum, siz söylediğiniz için değil."

"Tabi tabi," diye mırıldanan Pyro'ya aniden döndüm. Kollarını göğsünde kavuşturdu ve omuz silkti. "Güzel görünmek senin de hakkın tabi," deyince krallar şok olmuş gözleriyle onlara bakıyorlardı. Güneş Kralı onu omzundan çekti ve sarstı.

"Ah, lanet olsun." Bir daha onlara bakmadan eteklerimi topladım ve bir portasyon yaratarak odama gittim. Aslında portasyonu ben değil Elvis yaratmıştı çünkü hiç halim kalmamıştı ama bunu kimse fark etmemişti.

Mia beni odada karşılayınca duraksadım. Onu özellikle çağırmadığım zamanlarda öylece girmiyordu içeri çünkü aramız epey açılmıştı. Çoğu zaman bir su elfinin benimle ilgilenmesine izin veriyordum ve sebebini Mia henüz bilmiyordu. Şu an o su elfiyle karşı karşıya durmuşlardı ve geldiğimi görünce ikisi de aynı anda bana bakıyorlardı.

"Çıkabilirsin Silya," dedim su elfine.

Su elfi zarif ama kafası karışmış adımlarla odadan çıktığında Mia kollarını göğsünde kavuşturmuş bana bakıyordu.

"Neler oluyor?" diye sordum.

"Günlerdir beni çağırmıyorsun. Seni merak ettim ve görüyorum ki yerime başkasını almışsın," dedi imalı bir tonda.

Bununla uğraşmak yerine kafamı yumuşak bir zemine koymak istiyordum ama sanrım şu anda başka şansım yoktu. Çenemi dikleştirdim, gözlerimi kıstım ve tek kaşımı kaldırdım. "Sesine ve tonlamalarına dikkat et," dedim otoriter bir tavırla.

Gökyüzü'nün İçinde - 2Where stories live. Discover now