5

12K 655 89
                                    

Bir an kırk gün kırk gece düğün yapacaklar diye ödüm kopsa da sonunda düğün bitmiş, artık herkes sessiz sedasız evlerine çekilmişti. Biz de öncesinde kötü bir hadise dolayısıyla girdiğimiz eve şimdi daha da kötü bir hadise dolayısıyla giriyorduk.

Evli olarak.

Geniş bahçeden içeri girerken aklıma dolan anılarla içime sıkıntı girse de daha fazla üzüntüyü yorgun bünyemin kaldıramayacağını bildiğimden bahçeyi incelemeyi bırakıp, siyah ceketin üzerinden bile belli olan sırt kaslarıyla önümden yürüyen adama döndüm.

Bu kadar olaya rağmen dik duruşundan hiç ödün vermeyen adam, yine büyük burnuyla ilerlerken arkasından kurbanlık koyun gibi gidiyordum ben de işte.

Ulan inşallah ilk gece falan diye canım götüme göz koymazdı bu.

Evden içeri ilk defa girerken herkesin odalarına geçtiğini anlamıştım. Biz insanlar tamamen dağıldıktan sonra geldiğimiz için çok gecikmiştik. İyi de olmuştu aslında, şu an kendimi kimseyle konuşacak hatta görecek kadar bile iyi hissetmiyordum.

Karanlık evin içinde ilerlerken zemin katı geçmiş ve merdivenlerden çıkmaya başlamıştık. Hiçbir fikrim yoktu nereye gideceğimize dair, sadece karşımdaki adamın yönlendirmesine güveniyordum. Umarım beni başka odaya falan atardı da onunla aynı odada yatmak zorunda kalmazdım.

Koridorun sonundaki odaya giderken nefesimin boğazıma takıldığını hissettim. Tamam baştan beri bu durumun içindeydik ama her şey o kadar hızlı olmuştu ki gerçekliğini kavramak için zamanımız olmamıştı. Şimdi ise evli olarak aynı odaya girmek için yürüyor olmamız içimin daralmasına sebep oluyordu.

Ne yapacaktık ki? Hiçbir şey olmamış gibi aynı yatağa mı girecektik?

"Gel" diyerek yorgun yüzüyle beni odaya sokan adama aynı yüzle bakıp içeri geçtim.

Odanın içi gerçekten çok modern bir şekilde dizayn edilmişti. Hemen kapının girişinde kocaman bir yatak (Ki bu yatak alınırken yengelerden biri iki koca adam ancak sığar yuvarlansınlar doya doya diyerek almıştı) onun hemen yan tarafında iki tane küçük beyaz komodin ve üzerlerinde de gece lambaları vardı. Yatağın karşısında kocaman bir dolap dururken, dolabın sağ tarafında da banyo olduğunu düşündüğüm kapı süslüyor, kapının hemen karşısında geniş bir kanepe, onun yanında da beğendiğim kitaplık duruyordu. Yatağın sağ tarafında ise küçük bir balkon kapısı vardı. Artık zamanımı en çok nerede geçireceğimi de anlaşılmıştı.

"Sen üzerini değiştir ben banyoda değiştiririm" derken omuzları düşmüş olan adama kafamı sallayıp, kanepenin yanında duran küçük bavuluma yöneldim ve içerisinden pijama niyetine giydiğim alt üst birbirine uyuşmayan takımı çıkardım. Hiç vakit kaybetmeden üzerime geçirip, Adar odaya girdikten sonra arkasından ben de banyoya girerek, elimi yüzümü yıkamıştım. Sonunda işlerimizi hallettiğimizde ikimiz de yatağın başında durmuş boş boş nevresimlerin üzerindeki desenleri izliyorduk.

Biraz yamuk mu duruyordu sanki şuradaki kare deseni?

"Ben başkasıyla uyuyamam!" Diyerek kollarını çocuk gibi bağlayıp bana dönmüş olan adama kaşlarımı alayla kaldırarak baktım. "Paşam başka özellikleriniz var mı böyle? Söyleyin de ona göre davranalım" dememle yine çenesini sıkıp sabır dilercesine kafasını iki yana sallamıştı.

"Var! Gece uyurken ses çıkarılmasını, ışık yakılmasını sevmem. Mümkünse mesanen patlayacak bile olsa tuvalete bile kalkmaya çalışma tamam mı?" Demesiyle ona dönüp kafa atmamak için kendimi zor tutmuştum.

"Ya kardeşim benim de seninle yatmak gibi bir derdim yok! Bak seninle şu konuda bir anlaşalım mı? Ne sen bana dokun ne de ben sana aha bak şuradaki koltuk var ya bir gün sen bir gün ben yatarak idare edelim bir süre"

Duydukları ile yüzünü buruşturup kanepeye doğru bakmaya başladı.

"Hayır!"

"Ne demek hayır lan?" Benim sabrımı sınamak için gönderilen bir varlık olduğuna emin olmuştum artık.

"Ben o rahatsız yerde yatamam kusura bakma" dediğinde olayın daha da uzamasını istemediğim için yatağın üzerindeki pikeyi ve sırf inat olsun diye iki tane yastığı da alıp kanepeye geçtim.

Bu hareketimle birlikte "Tamam neyse yarın da ben yatarım" diyerek kendince iyilik yaptığında gözlerimi devirip, götümü ondan tarafa olacak şekilde çevirdim ve gözlerimi kapattım.

"Yok ağam sen böyle yerlerde yatamazsın boşver, bizim gibiler ancak yatar kanepede falan. Sen koca yatağında yat!" dememle arkadan derince bir iç çektiğini işitmiştim. Adım seslerinden anladığım kadarıyla, yatağın benim olduğum tarafına geçmiş ve sırtımı acıtacak kadar sert bakmaya başlamıştı. Emindim yani, sırtım deliniyordu çünkü.

"Bak kardeşim, seninle çok açık konuşacağım. Bu evliliği ikimiz de istemiyoruz, zorla evlenmek bir yana üstüne bir de erkekle evlenmek hiç beklemediğim bir durumdu. Hayatım boyunca hiçbir erkekle bu şekilde bir ilişkide bulunmadım ve şu an benim için kolay değil" muhtemelen tepkilerimi merak ettiği için duraksadı. Ben de ona ayak uydurup, kendimi çevirdim ve ellerimi yanağımın altına koyarak onu dinlemeye başladım. Bal rengi gözlerini gözlerime indirip devam etti. "Tamam senin için de kolay değil biliyorum, o yüzden en azından birbirimize bulaşmadan şu işi halletmeye çalışalım. Eğer kabul ederlerse çok da bir zaman geçmeden ayrılır sen yoluna ben yoluma bakarım olur mu?" Dediğinde gülmek istesem de içimdeki burukluk yüzünden sadece kafamı sallamıştım. Bunun olmayacağını, bu gibi yerlerde zaten boşanma doğal bir olay değilken, üzerine berdel ile evlenmiş iki kişinin boşanması olağanüstü bir durum olurdu. Bu yüzden söyledikleri bir hayalden öte değildi ama şimdi bunu söyleyip ortalığı germek gibi bir derdim de yoktu.

"O zaman kurallar koymamız lazım, sonuçta en kötü ihtimalle bile uzun süre birlikte bu odada yaşamak zorunda kalacağız" dediğimde bana hak vermiş bir biçimde, elini çenesine atıp başparmağı ile kaşıdı.

"Tamam o zaman. Nelerden hoşlanmazsın" duyduğum cümle ile elimde olmadan gülmüştüm. "Ne gülüyorsun be!?" Derken o da hafiften gülümsemişti.

"Ne bileyim, komik değil mi sence de? Bir anda kendimizi evli bulduk, iki gün hatta iki dakika önce dövüşüyorduk, şimdi ise kime neleri sevmiyor, hadi onlara dikkat edelim diye konuşuyoruz" dediğimde ikimiz de gülmeye başlamıştık. İki haftanın sonunda ilk defa samimi bir ortam oluşmuştu aramızda.

"Of oğlum! Ben de anlamadım ki. Girdik bir işe şimdi elimizden geleni yapıyoruz işte" dediğinde kafamı sallayıp ona ayak uydurdum.

"Benim için ortamın ne olduğu önemli değil her türlü uyurum o yüzden sıkıntım yok benim" kafasını sallayıp beni onaylamıştı. "Ben de az önce söylemiş oldum zaten, onun dışında da dediğin gibi bir sen bir ben yatarız yatakta" onu onaylamak adına kafamı sallamıştım.

"Tamam o zaman" dememle o da gözlerimin içine bakarak "Tamam o zaman" diyerek beni taklit etmişti. Küçük bir gülümseme bırakıp ışığı kapatmak için yataktan kalkmasını izlemiştim.

Işığı kapatıp, yatağa girdiğinde de bir süre ikimiz de uyumasak da yorgun bedenlerimiz kısa süre sonra kendisini derin bir uykunun kollarına bıraktı.

AĞA / BERDEL / [BXB]Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum