6. KADERİN ÇİZDİĞİ İZLER

Beginne am Anfang
                                    

''Merhaba yabancı.''

''Hey, moruk kardeş bize yemek getirmiş!'' Arkadan gelen sesin sahibini göremesem de hızla yanımızda belirdiğinde görebilmiştim. Diğerinden yaşça küçük olduğu belliydi. Kıvırcık saçlarını savurduğunda gözlerinde ki parıltıyla bana baktı.

"Selam küçük yemeğim, birazdan seninle güzel bir ziyafet çekeceğiz. Merak etme, hiç acımayacak.'' Ardından gülerek bana daha fazla yaklaştığında o da diğeri gibi kaşlarını çatarak geri çekildi. Şaşkınlıkla diğerine baktığında o hâlâ çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Korkudan artık bacaklarımın tutmadığını hissetmeye başlamıştım.

"Rahat bırakın kızı.'' Arkadan tok bir sesin gelmesiyle dibimde olan iki vampir arkasına döndü. Bir sesin aksine kapıda iki kişi vardı. Biri, omzuna dökülen sarı saçları olan bir kızdı. Fakat sarı saçlarının aksine yüzü hiç masum durmuyordu. Hızla kıvırcık saçlı olanın sırtına atladığında adam homurdandı.

''Ne yapıyorsunuz burada?'' Kızın gözleri bana döndüğünde beni daha yeni fark etmiş olacak ki kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. ''Aa! Sen de kimsin?''

''İn üstümden Beatrice!'' Kıvırcık saçlının homurdanmasıyla omzunu silkti.

''Yoo.'' Onunla daha fazla uğraşamadan kıvırcık saçlı olan adam, kızı yere attı.

''Oha hayvan! William, bazen bir kız olduğumu unutuyorsun!''

''Aynen ondan.'' Gözlerini devirerek söylediğinde kız hızla yerinden kalkarak omzuna sertçe vurdu.

''Benim burada ne işim var? Bırakın beni, gideyim.'' Çok fazla sessiz kaldığımı fark etmiştim. Artık sessizliğimi bozmalı ve onların amaçlarını öğrenmeliydim. Dediğim şeyle adı William olduğunu öğrendiğim adam, kaşlarını kaldırarak bana baktı.

''Aa sen konuşabiliyor muydun?'' Ona bakmadım. Hâlâ onlardan bir cevap bekliyordum. Tok sesli olan adam yavaşça adımlarını bana yönelttiğinde bakış açıma girdi.

''Buna Francis karar verecek.'' Sanırım diğerleri de her şeyden habersizdi. Sorgu dolu bakışlarıyla adama döndüler. Kaşlarımı çattım.

''Francis'de kim?''

''Bizi yalnız bırakın.'' Tanıdık gelen sert ve keskin sesle oraya döndüğümde ellerim buz kesmişti. Bu o buz gözlü adamdı. Yutkunarak gözlerimi kırpıştırdım.

Francis.

Gözlerimiz çakıştığında gözünü ayırmadan yavaş adımlarla bana doğru yürüdü. Yüzü eskisi gibi değildi. O kadar sert bakıyordu ki bana, bir an için kaçıp gitmek istedim. Yanıma geldiğinde artık aramızda bir adımlık mesafe vardı.

''Emir vererek konuşamazsın Francis. Sinirlendiriyorsun beni.'' Francis tok sesli olan adama cevap vermedi. Kararmış gözleriyle bana bakmaya devam ediyordu ve ben de gözümü ondan ayırmıyordum. İçimin derinliklerinde bir şey arıyor gibiydi. Onu bulacak ve beni mahvedecekti. Yutkundum. Diğerleri gitmiş gibi duruyordu. Etraf sessizleşmişti.

''Amacın neydi?''

''Ne amacı?'' Sesim titrediğinde içimden bir küfür savurdum. Korkmamalıydım ama karşımda duran bu adamla korkmamak elde değildi. Dişlerini sıktığında zaten çıkık olan elmacık kemikleri daha da ortaya serildi.

''Bana yalan söyledin.'' Hızla kafamı sağ sola salladım.

''Yalan söylemedim, hiçbir şeyden haberim yoktu.'' Sinirle burnundan soluyarak mesafeyi sıfıra indirdi.

Kaderin YadigârlarıWo Geschichten leben. Entdecke jetzt