BÖLÜM 16

9 3 0
                                    

''Seni affedecek kadar olgunum ama tekrar güvenecek kadar aptal değilim.''

-William Golding

(Bir ay sonra)

Her geçen gün daha da kötüleşiyordum. Yüzümdeki yaraların hiçbiri kalmamıştı. Sadece dudağımın kenarında küçük bir morluk kalmıştı. Fakat ağzımdan gelen kan çoğalmıştı.

Bugün bir aydır yaptığım gibi görev gidecektim.

Dudaklarıma kırmızı bir ruj, gözlerime siyah bir lens, saçlarıma siyah uzun düz bir peruk ve son olarak ta simsiyah açık bir elbise. Elbise sırtımı açıkta bırakıyordu. Her ne kadar bu kısmı beni rahatsız etse de bana verilenler bunlardı. Bugün ben Camila James'tim.

Göz makyajım kırmızıydı. Göz alıcıydı. Takip edeceğim kişi 30'lu yaşlarının sonunda olan Alex Cupborn isimli bir adamdı. Alper ve Nihan'a çıkacağımı söylemiştim. Onlar çoktan uyumuştu çünkü saat 23.15'ti.

Arabama bindiğimde patronu aradım.

''Çıktın mı?''

''Şimdi çıktım.''

''Güzel, sana attığım konuma git.'' Bana attığı konuma gittim. Öksürük krizlerimi ertelemek için bir ilaç içiyordum, arabayı durduğumda da onu içmiştim. Patronum vermişti.

Burası bildiğim barlara benzemiyordu. Oldukça lükstü.

İçeriden gelen ışıklar göz alıcıydı. Böyle bir yerin İstanbul'da olduğuna şaşırmıştım.

Kapıdaki güvenliklere sahte kimliğimi gösterip içeri girdim.

İçeride çalan şarkı, Doja Cat'in Woman şarkısıydı.

Şarkıya eşlik eden insanlar gerçekten çok güzel dans ediyorlardı.

Bar bölümüne gidip kırmızı şarap aldım. Şaraptan birkaç yudum aldığım sırada takip ettiğim adam görüş açıma girdi. Duygusuzca şarabı yan masalardan birine bırakıp adama doğru yürümeye başladım. Sarı saçlarını şekillendirmiş, mavi gözleri öne çıkmıştı. Gülümsemeye çalışarak adamın yanında durdum. Mavi gözleri siyah lenslerimi süzdü.

''Merhaba.'' Dedim sanki bozuk bir Türkçe ile konuşuyormuş gibi.

Adam şaşırarak cevap verdi.

''Merhaba, güzel bayan.'' Gülümseyerek elini sıktım.

''Ben Camila James memnun oldum.''

''Ben Alex Cupborn.''

''Dans etmek ister misiniz?'' Gözlerimi kıstım birkaç dakika düşündükten sonra başımı salladım.

Elindeki viski bardağını yanındaki masaya bıraktı ve beni elimden tutup dans eden insanların arasına götürdü.

Etkilenmiş bir ifadeyle sırtımı izlediğini fark ettiğimde arkasına ben geçmek için yavaşladım. Tam da dediğim gibi olmuştu. Dans eden insanların yanına geldiğimizde bir eli belimi tuttu, diğer eli elimde kaldı.

Bende bir elimle rahatsızca onu boynundan tuttuğumda gülümsüyordu. Aldırış etmeden dans etmeye devam ettim.

Gözleri bir kez olsun benden ayrılmazken, benim gözlerimi bir kez olsun onun gözlerini bulmuyordu. Hep başka yerlere bakıyordum. Etrafı arıyordum.

Kimsenin bize bakmadığını gördüğümde tüm gücümle onun kolundan çekip üst katlarda boş bir odaya götürdüm, çantamdan iğneyi çıkarıp koluna uyguladım. Bu sayede yüzü dışında her yeri uyuşacaktı.

EN DERİN OKYANUSDove le storie prendono vita. Scoprilo ora