32.İKİ YÜZLÜLÜĞÜN ACISI

En başından başla
                                    

"Manyak mısın sen?" Az önceki sözlerine hitaben sinirle konuştuğumda, bana aldırmadan gülerek kısılan gözleriyle dudaklarını büktü.

"Eh... Biraz..."

Alay dolu eğlenir sesiyle sabır dilercesine bir soluk bırakarak asıl konumuza döndüm zihnimi kemirip bitiren şeyle. "Haberi gördün değil mi? Bu ne demek şimdi?"

Oldukça kısık çıkan sesimdeki endişe net şekilde hissediliyordu. Benim yaptığım yolculuğun anlaşılacağını elbette sanmıyordum fakat durumu yaşayan biri olarak, içimdeki endişeyi dindirebilmem mümkün değildi.

"Gördüm. Sakinleş biraz, sorun yok." Oldukça, hatta gereğinden de rahat çıkan sesiyle aniden adımlarım durdu.

Benim durmamla o da durduğunda, ne oldu dercesine başını iki yana salladı birde.

Çatılan kaşlarımla başım yana doğru eğildi bu defa ağırca. "Sorun yok mu? Yüzyıllar öncesinde taşa yüzümü kazımışlar Hakan. Eğer dijital ortamda o yüzün modellemesi yapılırsa, oluşacak kişi kimin yüzü sence?"

Kaldırdığım elimle kendi çehremi hayali bir yuvarlağın içine aldım. "Ben. Kabak gibi birebir kopyam oluşturulacak. Bunun yol açabileceği felaketi biliyor musun?"

Sorumla başını salladı aşağı yukarı. "Yani...Haliyle biliyorum tabii."

Kısılan gözlerimle bakışlarım yüzünde gezinirken, belirgin bir şüphe kuşattı içimi. Bakışlarım etrafta gezinirken, kimsenin dikkatinin burada olmadığından emin olduktan sonra yeniden konuştum. "Sen hani geleceği bilemezdin?"

Yeniden başını salladı beni onaylarcasına. "Doğru. Ama gereken durumlarda, gelecek boyutların koruyucularından ufak tefek bilgiler almam veya görüşümün genişlemesi söz konusu olabiliyor. Senin durumuna bakılırsa da, tüm insanlığı hatta tüm evreni etkilediği için normal olarak seninle ilgili senden birkaç adım önde olduğum anlar var."

Yukarı kalkan tek kaşımla, aklımdan geçeni anlamış gibi hızla devam etti. "Özel şeyler değil elbette. Algan'la aşk hayatını bilemem mesela. Neticede falcı değilim ben burada."

Dalga geçen sesiyle yüzüne ters bir bakış attığımda omzunu silkti. "Dediğim gibi, yalnızca insanlığı etkileyebilecek hayati şeylerde bu gerçekleşiyor."

Boynuma giden elimle nefes almak ister gibi tenimi aşındırırken, sakin kalabilmek için kendi kendimi yatıştırmaya çalıştım. Öyle bir şeydi ki bu, dehşete düşmemem mümkün dahi değildi. Göktürklerin yanına daha büyük bir amaç için yeniden gitmem gerekiyordu fakat bu, şimdi gözümü daha çok korkutmaya başlamıştı.

Ufak bir yardımda dahi bu karşılaştığım durumdan sonra, diğer türlü hakkımda döşenecek yazıtlar gelip geçti gözlerimin önünden. Belki de yüzümü saklamam gerekirdi ancak kendimi o kadar hazırlıksız bulmuştum ki orada, olan bitenin farkında bile değildim.

Kendimden uzaklaşan benliğim, içimdeki bambaşka yanı ortaya çıkarmıştı tarihin tozlu sayfalarının arasında. Soğukkanlı, bilinçli, savaşçı...

Tamamen benim zıttım bir karakterdi Asral.

Hera'nın aksiydi her şeyiyle.

Birinin canını aldığındaki o ilk endişe, şimdi aklıma düştükçe hissettiğimin yanında ince bir sızı gibi kalıyordu. Fazlasıyla garip ve olağandışı bir yaşanmışlıktı bu. Üstelik henüz başlangıçtı...

Hafifçe boğazımı temizleyerek sesli bir soluk bıraktığımda, omuzlarımı dikleştirdim bedenimdeki ölü toprağı silkelemek istercesine. "Tamam ya... Hallederim. Ne olacak yani? Elbet kalkarız bunun da altından."

ZAMANSIZ SEVGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin