Hüseyin amca da böyleydi maalesef, normalde kibar bir adam sayılırdı ama ara ara ağzı bozuluyordu. Eski nesillerin o meşhur küfürbaz haydolarından olmadığı için şükretsem de bu duyduğum biraz beklenmedik olmuştu. "Yıkmışımdır Hüseyin amcam, özür dilerim. Benim arkadaş sana bir yumruk atmış, ondan da haberim yoktu. Kapıya icra celbi gelince sinirlenmiş herhalde, e biraz da psikolojisi bozuk. Başında ana yok baba yok."

Gökalp'in ailesi gurbetteydi ama Hüseyin amca "Allah rahmet eylesin, yetim mi o çocuk?" diye sorduğunda "Sorma, sokaklarda büyümüş," diyerek yanlış anlaşılmaya ayak uydurdum. "Vah vah," dediğini duydum arkadan sesi gelen Emine teyzenin. Hasta bir kadındı ve etliye sütlüye karışmazdı, onunla karşılıklı diyalogta bulunduğum anlar çok sınırlı olduğundan tanımıyordum bile.

"Tamam Aylin, bana paramı gönder, bir daha da rahatsız etme bizi kızım. Sen sağlam bir pabuç değilsin, peşindeki adamlarla bizi muhatap etme." Duyduğumu anlamakta biraz zorlandım önce, sonra da kaşlarım çatık bir halde "Bak şimdi," dedim. "Benim arkadaşım yaptı bir eşeklik ama senin de oğulların benim telefonuma mesaj atıyor. Huzur vermeyeceklermiş bana, öyle yazmışlar."

Hüseyin amca "Hadi git işine," dedi, sesi de bir anda yükselmişti. "Ne ben ne de Emine, ikimiz de çocuklara tek kelime etmedik. Bir de iftira atıp canımızı sıkma."

Karşımdaki adama tam cevap verecektim ki bir anda telefonu yüzüme kapattı, ekranla bakıştığım esnada ise içim büyük bir huzursuzlukla dolmuştu. "Yok ya, yalan söylüyordur. Kim çocuklarına böyle bir ithamla gelinsin ister ki?"

Kafamı sağa sola salladım, "Kimse istemez."

İstememeliydi.

...

"Çekiştirip durma!"

Taksiden inmem için kolumdan tutarak, ısrarla beni dışarı çeken arkadaşımı uyardıktan sonra dikkatli adımlarla dışarı adımımı attım. Bu topuklularla dikkatsizlik yapma gibi bir lüksüm yoktu, saniyesinde kendimi iki üç kırıkla hastanede bulurdum.

"Çok uyuşuksun," diye söylenen arkadaşıma göz devirdim. "Giydirdin bana bu topukluları, bir de çekiştiriyorsun. Hayır bileğimi falan burkarsam ne olur hiç düşündün mü?" diye sordum arkadaşıma, o ise "Düşünmedim," dedi ama benimle zerre ilgilenmiyordu. "Kanlılarım peşimde diyorum, nasıl kaçacağım sakat ayakla?"

"Bir şeyi de abartma Aylin ya, mesaj atıp korkutmak istemişler işte. Gelip dövecek halleri yok, keyfimi bozma. Bugün kafamızı dağıtmaya geldik tamam mı?" Arkadaşım hevesle olduğu yerde duramazken, uyuşuk tavırlarla taksinin kapısını kapattım. "Altı üstü bir bara geldik ve bu senin her hafta sonu yaptığın bir şey." Ona bir adım yaklaşarak, benden birkaç santim kısa arkadaşıma dik dik baktım. "Ne bu heyecan? Dökül artık."

Dişlenen dudaklar, asla kaçırılmayan gözler ve hafifçe yukarı kalkmış kaşlar.

"Yine ne haltlar yedin sen?" Sesim yüksek çıkmasın diye ekstra çaba göstererek, koluna koyduğum elimle hafifçe etini sıktım. "Ah, canımı yaktın!" Benim aksine Yeşim bağırmakta bir sıkıntı görmemiş olmalıydı. "Daha da çok canını yakmadan söyle artık, neler karıştırıyorsun?" Derin bir iç çekti, omuzlarını düşürdü ve yavru köpek bakışlarını devreye soktu. "Kızacaksın bana."

DİP: ACININ KRALLIĞI जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें