"Ondan hoşlandığını biliyorum, Hoseok. Gözlerine baktığım anda görebiliyorum. Ne kaybedersin, Hoseok? Hayır dese ne olur? En azından denemiş olursun."

Gözlerini dikkatli bir şekilde benim üzerime dikmişti. Söylediklerimi ölçmeye çabalıyordu, görebiliyordum. "Bilmiyorum, beni reddederse kötü hissederim." dedi, siyah kedi onun elinden kaçtı, peteğin yanında duran küçük kare yastığın üzerine uzandı. "Denemiş olmak daha iyi değil midir?" diye sordum, Kim Namjoon'un ona olan bakışlarını görebiliyordum bazı anlarda. Onu ümitlendirmek istemiyor olsam da bir adım atması için hareketlendirmenin bir zararı yoktu. Hoseok düşüneceğini söyledi.

Kapı çaldı. Ona şaşkın bir şekilde baktım. Benim evime birilerinin gelme olasılığının olması çok zordu. Kim Taehyung ile yeni ayrılmıştık. Hoseok evimdeydi. Seokjin hyung ve Jieun noona iki günlüğüne şehir dışındaydı. Ayağa kalktım, kapıyı araladığımda "Jeongguk abi!" dedi Minseok, onu kucağıma almak için uzandım. Kim Namjoon krem rengi bir kazak ve siyah pantolon ile kapımda dikiliyordu. "Hoş geldin, küçük bey." dedim, onun yanaklarını öptüm ve Kim Namjoon'u içeri davet ettim. "Seni görmek istediği için ağlayınca dayanamadım, Jeongguk. Bu saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim." dedi Kim Namjoon, bu ailenin nazikliği hoşuma gidiyordu. Hoseok ile onun hakkında konuşurken gelmesi de hoş bir tesadüftü.

Kim Namjoon ve Hoseok için kahve hazırlarken Minseok küçük kedi ile birlikte sıcaklığın ucunda oynuyordu. Kim Namjoon ve Hoseok, yan yana kanepede oturmuş, sessiz bir şekilde onları izliyordu. Kahveleri hazır ettim, üç kahve dolu fincanı tepsiye koydum ve içeri geçtim. "Minseok'u uzun zamandır görmüyordum, teşekkür ederim." dedim ona, uzandım, küçük çocuğun saçlarını okşadım. Hoseok'a benziyordu. Tüm yüz hatlarını abisinden aldığını haykırıyordu adeta.

"Jeongguk, seni iyi görmek bana harika geldi. Konferans salonunda yaşadıklarımızdan sonra iyi iletişim kuramayacak olmamızdan endişe etmiştim."

Kim Namjoon'un sözleri gülümsememe neden oldu. "Taehyung ilk senin hakkında konuştuğunda çok mutlu olmuştum. Onu mutlu görmek, beni mutlu etmişti. Konferans salonundan çıktığımızda bana o kişinin sen olduğunu söyledi. Mutluluk çöp oldu, Jeongguk. Korktum onun için ama teşekkür ederim. Onu tanıdın, anladın, sevdin. Bugün seni randevuya çıkarmış olmak çok mutlu etti onu." diye devam ettiğinde tek kelime edemiyordum. Benim hakkımda abisiyle konuşmuş olması tuhaf değildi ama yine de duymak garip hissettirmişti bana. Minseok süt istediğinde ayaklandım. "Ben hazırlarım." dedi Hoseok, onun mutfağa gidişini izlerken şaşkındım. Minseok konusunda en başından beri konuşmak istememişti benimle. Onun varlığından kaçıp durmuştu.

Mutfakta kardeşi için süt hazırlıyor olması hoşuma gitmişti. Hoseok için büyük bir adımdı bu. Minseok uyumuş olan kedinin kalkmayacağını fark ettiğinde yanıma geldi. Koltukta uzandı ve başını bacaklarıma koydu. "Jeongguk abi, benim bir ailem yoktu biliyor musun? Annem beni hiç sevmedi, babamı tanımıyorum. Namjoon abi beni sevdi, yanına aldı. Sen de beni seviyorsun. Benim bir ailem var artık." dedi, onun saçlarını okşarken ne diyebileceğimi bilmiyordum. Kapıda dikilen Hoseok dikkatimi çekti. Benim patili kupalarımdan birine koymuştu kahveyi. Orta masanın üzerine bıraktı. "Ben senin ailenim, Minseok. Benim yanımda güvendesin." dedi Kim Namjoon, ona süt içmesi için doğrulmasını söyledim. Minseok küçük kupayı ellerinin arasına aldı, onu kollarımın arasına aldım.

Hoseok koltuğa, Kim Namjoon'un yanına yeniden oturdu. O ikisini gözlemlediğimde birbirine yakıştıklarını kabul etmek gerekiyordu. Kim Namjoon gamzesini belli edecek bir gülümseme ile Minseok'un süt içişini izlerken Hoseok arada ona dönüyor, dikkat çekmemek için bakışlarını kaçırıyordu ardından. "Bir ara dördümüz yemek yiyelim mi?" diye sordum, Kim Namjoon onayladı. "Olur, Taehyung'un da hoşuna gider." dedi Kim Namjoon, Minseok sütünü bitirerek kupayı masanın üzerine koydu. "Uykun geldi mi? Gidelim mi?" diye sordu Kim Namjoon ona, Minseok burada kalmak istediğini söyledi. "Küçük bebeğim, eve gidelim ve orada uyuyalım, olur mu? Jeongguk abin sabah okula gidecekmiş, sen yalnız kalırsın." Kim Namjoon onu ikna etmeye çabalarken yüzü asıktı Minseok'un. Ayağa kalkarken gitmeyi istemediği belli oluyordu. Sabah dersim yoktu ama Taehyung ile kahvaltı sözüm vardı. Onu bu şekilde evden göndermek istemiyordum.

"Minseok-ah, yarın akşam ben sizde kalırım, olur mu?"

Onun saçlarını sevdim, yanaklarını öptüm. "Tamam ama söz ver, yarın akşam geleceksin." dedi, burnunu öptüm ve söz verdim. Kim Namjoon montunu aldı portmantodan. "İyi geceler." dediler kapıdan çıkmadan önce, Minseok kolunu boynuma doladı ve sıkı bir şekilde sarıldı. Kapıyı kapatmadan önce el salladım onlara. Hoseok'un hâlâ oturmakta olduğu salona geri döndüğümde siyah kediyi kucağına almış, tüylerini okşuyordu. Birkaç gündür garip tavırlar içerisinde olduğunun farkındaydım lakin o anlatmadan sormaya çekiniyordum. Hâl ve tavırlarının nedeninin biraz önce evden çıkmış adamdan mı kaynaklandığına anlam vermekte zorlanıyordum. "Eve gidecek misin?" diye sordum ona, burada kalacağına dair bir şeyler mırıldandı. Kedi mırlayarak döndü kucağinda, benden hoşlanmadığını görebiliyordum.

Hoseok onun için hazırladığım odaya kucağında kedi ile birlikte girdi. Her zaman bu odada kalırdı, birkaç kıyafeti ve pijama takımı giysi dolabında yer edinmişti. "Jeongguk." dedi gözlerini bana dikerek, ona iyi geceler dileyerek odadan ayrılmayı planlıyordum. Sözlerine devam etmesini bekledim. "Beni seviyor musun?" diye sordu, Hoseok'un ruh halini bu kadar dalgalandıran olayı merak ediyordum. "Hoseok sen benim kardeşimsin, elbette seni seviyorum. Biz beraber büyüdük. Bu soru nereden çıktı?" Gözlerini kısa bir süre odada gezdirdikten sonra yeniden bana çevirdi. "Bir kardeşin ortaya çıktı. Bilmiyorum, içimdeki bu korkulara engel olamıyorum. İnsanların ilk gözden çıkaracakları kişi olacağımı düşünmeden edemiyorum. Yoongi hyung, sen... Herkes beni terk edecekmiş gibi hissediyorum." Hoseok konuşurken yatağın kenarına ilerledim, yanına oturdum ve kollarımı ona doladım.

"Benim tek kardeşim sensin Hoseok, bir başkası değil. İnsanlar seni seviyor. Ben, Yoongi hyung, Seokjin hyung, Park Jimin. Bizim için gözden çıkarılacak kişi değilsin, çok önemlisin."

Kedi benim yaklaşmamdan hoşnut olmayarak Hoseok'un kolları arasından kaçtı, sıcak kalorifere yakın bir yere kuruldu. "Sen de benim kardeşimsin." dedi Hoseok, kediyi odada yalnız bırakarak çocukluğumuzda yaptığımız gibi beraber uyumak için benim odama geçtik. Hoseok benim pijama takımlarımdan birini giymek istedi. Çocukluk, ilk gençlik, üniversite anılarımız, yaşadığımız acılar, sayılı mutlu günlerimiz üzerine konuştuk. Gözlerim neredeyse kapanmak üzereydi. Komodinin üzerindeki telefonum titredi. Hoseok'u uyandırmamaya çabalayarak döndüm yatakta, Kim Taehyung mesaj atmıştı.

"İyi geceler sevgilim. Tatlı rüyalar gör, ben seni görmeyi dileyerek kapayacağım gözlerimi. Seni seviyorum, Jeongguk."

-

merhaba,
nasılsınız?

boy in the bubble' taekookWhere stories live. Discover now