"Bu pat diye söylenecek bir şey değil."

Her ne olduysa fazlasıyla kötü bir olaya benziyordu, çünkü Pamir elini saçlarına atmış ofluyordu. Bugün extra bir mutsuzdum belki de ön görmüştüm bir şey olduğunu.

"Sena, baban-"

"Ne olmuş babama Pamir? "

"Sena, baban öldü. "

"Dalga mı geçiyorsun? " diye sakince sordum.

"Bak sakin ol, çok ciddiyim. Sana herşeyi anlatacağım. Önce sakinleş."

Gözyaşlarım kendiliğinden akmaya başladı. Ne saçmaydı şu an olanlar? Öz babamın ölüm haberini 20 gündür tanıdığım üst komşumdan alıyordum.

Aklıma gelen şeyle hemen gözyaşlarımı sildim ve kafamı kaldırıp ağlamaklı sesimle Pamir'e doğru konuştum.

"Sen.. Sen nerden biliyorsun bu olanları? Neden ilk bana gelmiyor da sana geliyor bu haber? "

"Sena, anlatacağım. Ama şu an bunları kaldırabileceğine inanmıyorum. Biraz toparlan sakinleş. Yarın seninle Adana'ya gitmek zorundayız."

Adana? Ömrümde sadece ismini duyduğum şehire neden gidiyorduk? Hemde babamın cenazesi varken?

"Pamir ben hayatım boyunca Adana'ya gitmemiş insanım, ne işimiz var bizim orda? " sorarken bile halâ ağlıyordum.

"Off, Sena nasıl anlatacağım bilmiyorum. Şu an annen Adana'da ve babanın cenaze işleriyle uğraşıyorlar. Bak sorgulama bu olanları tamam mı? Gel buraya. "

Diyerek zaten yanında olan bedenimi kafamdan nazikçe tutup göğsüne yasladı. Diğer elini de belime attı ve bir süre öylece saçlarımı okşadı. Aklımdan bir sürü soru geçiyordu. Ama benim tek yaptığım şey ağlayarak Pamir'in göğsüne biraz daha sinmek oldu.

Bütün bu olanlar, hepsine babamın tedavisi için katlanmıştım ve ansızın ölüm haberini almak boğazımda bir yumru gibi oturmuştu. Biri beni boğazlıyormuş gibi hissediyordum. Nefes alamıyordum.

Pamir'in ellerini tekrar saçımda hissettim. Bana en zor zamanlarımda yardımcı olmuştu. İlk mesaj attığı gün bir basımdan bu eksik deyip bir sürü küfür etmiştim. Ama şimdi farkediyorum ki Pamir en güzel kelimeleri en güzel iltifatları hakediyordu. İyi ki o gün çamaşırını düşürmüş bile dedirtiyordu.

"Bak lütfen ağlama, kalbin için iyi değil. Oluşan deliğin büyümesini istemeyiz değil mi?" Bugün kaçıncı kere şaşırdığımı saymayı bir süre sonra bırakmıştım. Bu adam sandığımdan daha yakındı bana. Benimle alakalı her şeyi biliyordu.

Neyi sevip neyi sevmediğimi, kahvemi nasıl içtiğimi, babamın ölümünü ve şimdi de kalbimin delik olduğunu. Bunlar beni gereksiz korkutuyordu.

"Pamir, neler oluyor? Sen bütün bunları nerden biliyorsun? Neden bana hiçbir şey anlatmıyorsun? " Göğsünden başımı biraz kaldırıp sorduğum soruya derin bir nefes vererek cevap verdi.

"Sonra Sena, sonra. "

Pamir'in konuşması üzerine aramızda daha fazla diyalog geçmedi. Hayat cidden zordu, yorucuydu, sıkıcıydı. Ve beni mutlu eden sayılı insanlardan bir tanesinin ölüm haberi beni beter yapardı.

"Sena, yeter artık. Ağlama lütfen. Hadi gel elini yüzünü yıkayalım. Sonra da sana yardım edeyim birlikte kıyafetlerini toplayalım, olur mu? "

Bir şey demeden iç çekişlerime devam ederken Pamir ellerimden tutup bir kaç denemede ayağa kaldırdı. Sırtımdan destek vererek banyoya kadar götürdü. Suyu açtı ve bir avucuna biraz su alıp yüzümü yıkadı. Ben hiç sesimi çıkartmazken Pamir yüzüme yakışan saçlarımı arkaya doğru atıp düzeltti.

Yüzünde anlam veremediğim bir gülümseme vardı. Neden veya neye gülümsüyordu acaba?

"Hadi gel bakalım. " diyerek tekrar belimden destek verdi ve yatak odasına kadar gitmeme yardımcı oldu. Odanın hâlini görünce yüzümü buruşturdum. Oda baştan aşağı cips kokuyordu. Her yerde kirli tabak ve bardaklar vardı. Ve yatağın üzerinde de bir adet laptop.

Pamir elinden geldiğince yatağı düzenleyip yatağa uzandırdı beni. Her ne kadar uykum yok desem de üstüme pike serip ayağa kalktı.

"Benim bir telefon görüşmesi yapmam gerekiyor. Ben gelene kadar uyumuş ol, tamam mı? "

Sesimi çıkartmadan başımı salladım sadece. Aslında bir yandan da merak ediyordum kiminle konuşacağını. Bu cenaze işleriyle alakası olabilir diyeydi aslında. Yoksa beni ilgilendirmezdi sonuç olarak. Pamir odadan çıkınca bir kaç dakika sonra bende ayaklandı. Sessiz adımlarla Pamir'in telefonla konuştuğu odanın kapısını dinledimeye başladım.

"Ne var? Niye arayıp duruyorsun?" dedi önce. Merakım git gide artıyordu.

"Sakın öyle bir hata yapayım deme!" Kaşlarım git gide istemsiz çatıldı.

"Beni dellendirme Yankı! Bak zaten sinirim tepemde, hıncımı senden çıkartmayayım. " Sinirle güldüm. Bir türlü kurtulamamıştım şu lanet adamdan.

"Ne demek 1 saat sonra uçağım var? İptal et, umrumda değil." Dinledikçe işin içinden birşeyler çıkıyordu.

"Bak sikik beyinli, kız zaten fazlasıyla üzgün bir de Adana'da seni görürse üzüntüsüne sinir de eklenecek. Gelme diyorsam gelme"

Yankı'nın Adana'da ne işi vardı?

"Ben amcama uydururum birşeyler."

Bu konuşmalardan dolayı zaten karışık olan kafam daha da karışmıştı. Sohbet farklı bir boyut kazanmıştı.

"Başlarım şimdi adetine de amcana da, ne bokunuz varsa yiyin. Sadece Sena'dan uzak dur o bana yeter."

Sohbetin burda biteceğini anlasam da kapı önünde Pamir'i bekledim. Yüzleşme zamanı gelmiş hatta geçiyordu bile.

Sesler kesildi ve ayak sesleri duydum. Halâ olduğum yerde put gibi duruyordum. Belki de olanlar fazla ağır gelmişti. Aklım fazlasıyla doluydu ve babamın ölüm haberi de üstüne gelince ruhsal bir çöküntüye girmiştim.

Pamir kapıyı açınca beni gördü ve bir kaç saniye afalladı. İşte bunu beklemiyordu, yüz ifadesinden de belliydi.

"Sena sen niye ayaktasın, uyu demedim mi ben sana? Hadi odaya çabuk." Konuşmaları duymadığımı düşünüyordu sanırım.

"Anlat! " dedim tek düze bir sesle.

"Neyi anlatayım? "

"Gerçekleri."

...

Bölümü yazarken Pamir'e 173627292. kez aşık oldum tşkler.

Ay cidden bunlar niye böyle soft oldu ya. Moralimi bozuyorlar 🥺

Neyse gidiyorm bb.

Üst Komşu | Texting Where stories live. Discover now