1. Bölüm: Kılıç Üçlüsü.

Start from the beginning
                                    

Ece Tıp okuyordu. Hastanede tanışmıştık ve birkaç kez üst üste birbirimizden habersiz aynı doktora aynı gün ve saat randevu almıştık. Sonrasında da güzel bir dostluğumuz oluşmuştu. Ece de bu sene yatay geçiş yapmıştı.

"Bende eve gideceğim. İstersen çıkışta gel, tek olurum." Ece ayağa kalkıp koyu kızıl dalgalı saçlarını eliyle düzelttiğinde bende kalkmıştım.

Biri bizi izliyordu.

Biri bizi izliyordu, buna emindim.

"Hem yurt hem evde kalıyorsun Piraye zor olmuyor mu?" Ece bir şeyler söylüyordu ama şu an tüm dikkatim kaybolmuştu.

"Zor zor çok zor gerçekten, baya!"

Etrafıma bakındığımda herkes kendi halinde takılıyor gibi görünüyordu ve anormal hiçbir şey yoktu. Kolay kolay yanılmazdım.

"Gel öpeyim, gidiyorum ben. Haber veririm sana." Ece bir koluyla boynuma sarılmış ve yanaklarımı öpmüştü. Aynı şekilde karşılık verip bende kantinden ayrılmış ve fakülteme giriş yapmıştım.

203 numaralı amfideydi sınavım. Amfiye girip en arka sıraya geçtiğimde telefonumu sessize aldım ve çantamdan kalemimi çıkardım. Aklım hala dışarıda kimin bizi uzun süre izlediğindeydi ama şu an sınava odaklanmalıydım. Üç gözetmen hoca sınıfa girdiğinde yoklama kağıdı ilk sıradan son sıraya doğru dönmeye başlamıştı. Kağıt en son bana geldiğinde adımı soyadımı ve imzamı attım. Tam gözetmen hocaya kağıdı teslim edecekken sayfaların arasından küçük, sarı renkli bir post-it masaya doğru süzülerek düştü. Düşen kağıdı gören biri var mı diye etrafı kontrol edip kağıdı elime aldım. Bir yüzü boştu ama diğer yüzünü çevirdiğimde el yazısı ile, "biz seni buluruz." Yazıyordu. Ne olduğunu anlamıştım. Tebessüm edip notu aceleyle büzüştürüp cebime attım. Aramalarına gerek yoktu. Buradaydım, daima.

Siz beni değil, ben sizi bulmuştum.

Sınavın nasıl geçtiğine dair bir fikrim yoktu. Şu an tek düşündüğüm benimle ne zaman iletişime geçecekleriydi. Çünkü artık bir şeylerin hızlanması ve çözüme ulaşması gerekiyordu. Sınav bittikten sonra neredeyse koşar biçimde kampüsten çıkmıştım. İlk işim eve gitmek ve Aykan'ı aramaktı. Aykan cinayet büroda çalışıyordu ve ne kadar benim yüzümden başını belaya soksa da onun sayesinde büyük bir yol kat etmiştim.

Karla karışık yağmur çiselemeye başladığında kendimi binaya attım ve asansöre bindim, 2. Kata bastım. Yurtta kaydımın olması ve arada kalmam beni normal bir öğrenci gibi gösteriyordu ve bu yüzden şüpheleri üzerime çekmiyordum. Tek sıkıntı yurtta özel bir alanım olmamasıyla işlerimin aksamasıydı. Böyle bir şeye sahip olsam ev ile uğraşmazdım. Oda arkadaşlarım da iyi insanlardı. Bir evde kaldığımı bilen tek kişi de Ece'ydi. Ona da yurtta yapamadığımı, bu yüzden kuzenim ile ev tuttuğumu söylemiştim. Ev, Çiçeğin üzerine kiralanmıştı. Benim zorumla.

Asansörden inip cebimden anahtarlığı çıkardım. Ya da çıkarmama gerek yoktu. Kapı açıktı. İçerde kim vardı?

Elimi çantamın içine sokup küçük çakının sebatından tuttum. Yavaş hareketlerle çelik kapıyı itip içeri girdiğimde kimse yok gibi görünüyordu. Koridordan salona doğru ilerlerken koridora çıkan yatak odasını ve mutfağı da kontrol ettim, boştu.

Koridorun sonunda olan salon kapısını açıp hızla tuttuğum çakıyı çantamdan çıkardığımın anında tiz bir kadın çığlığı sesi kulaklarımı tırmalamıştı.

"Allah aşkına, Çiçek!" Sesim yüksek çıkmıştı çünkü kalbime inecekti. Bu saate burada ne işi vardı?

"Ya manyak mısın Piraye? Of." Elini kalbine koymuş, derin nefesler alıp veriyordu.

MELHAME Where stories live. Discover now