"tabii ki gerginim ama üzgün olursak bu iş böyle yürümez değil mi? hm?" ikisi de başını salladığında tebessüm edip saçlarını sevmişti iki oğlanın. "ayrılacağız dedik ama yine de bir yürüyoruz. biraz ileride ayrılalım ve öyle arayalım. biz neden burada geldik ayrıca? sahilde 4 kişi mi arayacağız?"

"bilmiyorum hyung, hepsi o bozuntu jeon yüzünden. beni sinirlendirdi. her neyse, aramaya devam edelim. ben sağ tarafa gidiyorum."

herkes bir yer belirlenip ayrıldığında tek tek etrafa bakmaya başlamışlardı.

;

jungkook sahil kısmına geçip denizin yakınından yürürken ellerini ceplerine yerleştirip kimsenin olmadığı yolda ilerliyordu. berbat hissediyordu. hiçbir gece uyuyamamış ve taehyung'u bulmak için bir şeyler denemişti. onu bulup ondan özür dilemek istiyordu. herkesin içinde yüzüne bir tokat yese dahi umurunda değildi. gerçekten onu çok üzmüştü ve ne yapacağını bilmiyordu.

derince bir nefes verip ne ara bu kadar yürüdüğünü anlamadan arkasına döndü. çok uzun bir yol yürümüştü ve sahilin sonuna doğru gelmişti. geri dönmenin iyi olacağını düşünürken duyduğu hıçkırık benzeri sesle olduğu yere çakıldı. bu saatte burada kim olabilir diye düşünürken birkaç adım attı. hemen biraz ileride arkası dönüp birisini görmüştü. kapşonlusu kapalıydı ve içi çıkana kadar hıçkırarak ağlıyordu. kaşları çatılırken kalın ve derin bir sesle konuşma duyunca dudakları aralandı. ona yürümeye devam ederken sesleri daha iyi alıyordu. birisiyle konuşuyor gibiydi ve ilerledikçe sesi tanıması zor olmamıştı sanki.

hemen biraz bankın arkasında durup
dinlemeye devam etti. bedeni kaskatı kesilmiş bir şekilde duruyordu. ağzından sadece "taehyung" kelimesi fısıltı hâlinde çıkmıştı. taehyung birkaç saniye duraksayıp tekrar ağlamaya devam etti.

"görüyor musun yeontan? aklıma girdi şimdi yine. adımı sayıklayıp duruyor."

jungkook gözleri dolarken ilerleyip yavaşça küçüğünün yanında durdu. elini yavaşça küçüğünün omzuna koyup yüzüne doğru baktığında dudaklarından hıçkırık kaçmıştı büyüğün de.

"taehyung..."

taehyung donup kalmış öylece bakarken titreyen bedeniyle ayağa kalkmıştı. kıpkırmızı gözleri kocaman olmuş, soğuktan kuruyan dudakları aralanmıştı.

"bay jeon... siz," duraksayıp gözlerini kırpıştırdı. "siz... nasıl oluyor? nasıl geldiniz ve beni buldunuz?"

o kadar şaşkındı ki kırgın tarafı henüz ortaya çıkmamıştı. titreyen bacaklarla kendini tekrar oturmaktan ısınmış banka bırakmıştı. ağlamaya devam ederken jungkook gözleriyle onun her yerini kontrol ediyordu. dokunamıyordu küçüğüne ama bedenine bakıp kontrol etmek istiyordu. zaten soğuktan donduğunu uzaktan birisi görse bile anlardı saniyesinde.

"taehyung," başka bir şey demeden ismini sayıklarken yavaşça dizleri üzerine çöktü. "seni... seni buldum." taehyung öylece hareketlerini izlerken iki beden de şaşkınlık içerisindeydi. "seni buldum, seni tanıdım."

taehyung dudakları titrerken badem gözlerine bakmıştı öğretmeninin(?). "seninle konuşmam gere-" küçüğü elini kaldırıp onu durdurduğunda sesi kesilmişti. "gitmeniz gerek, lütfen. ben kendi hâlinde yalnız şekilde buradayım. zaten geri dönerim. lütfen gidin, kimseye de bir şey demeyin. lütfen gidin. ben... ben kırgınım. beni bu şekilde görmeyin, görmemelisiniz. lütfen gidin!" sesi sonlara doğru çok çıkarken bedeni tümüyle titremeye devam etti.

naughtyUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum