30//Arkadaş

6.7K 926 357
                                    

İyi akşamlar👋🏻👋🏻👋🏻

Taekook olmadığı için biraz sıkıldınız farkındayım ama merak etmeyin, bir sonraki bölüm buluşturuyorum sevgilileri🙃

Sınır, 300 yorum

İyi okumalar dilerim~~~

.........

Jeon Sarayı / Jeon Jeongguk'un Odası

Jeongguk yalnızca şeffaf tülüyle kapatılmış penceresinden içeriye batan güneşin son turuncu ışıkları sızarken odasında kendisi bile ne yaptığının farkında değilken dolanıyor, hafifçe büzdüğü dudaklarıyla attığı adımları izliyordu. Attığı bir sonraki adımla odanın ortasına serilmiş halıya çarpan ayağıyla parmak uçlarını halının kenarına takmış, kalın kenarı kaldırıp halıyı katladıktan sonra duraksamıştı. Yerinde durup kaldırdığı ayağıyla halıyı eski haline getirdi ve sıkıntıyla ofladı.

İçinde bulunduğu bu sıkıntılı ruh halinin birkaç sebebi vardı. Saraylarına, hatta diğer krallıkların saraylarına da, yapılan eş zamanlı saldırıların üzerinden çoktan bir haftadan uzun süre geçmişti ve işler normale dönmüştü. Jeongguk antrenman düzenine alışmıştı, kendisini henüz yalnızca iki haftadır düzenli antrenman yapıyor olmasına rağmen çok daha güçlü hissediyordu ve bu konuda bir sorunu yoktu.

Sorunu daha çok, yıllardır ona yuva olmuş bu geniş sarayda her tanrının günü hissettiği bunalma, kaçıp gitme isteği ve daha nice olumsuz duyguydu. Jeongguk odasına sığamıyordu. Sabahın erken bir saatinde gördüğü çok etkili olmasa da düzenli kabusları sebebiyle uyanıyor, yeniden uykuya dalamazken iç çekerek yataktan çıkıyordu. Bir şekilde, buna hakları olmasa bile bir haftadır erkenden uyandırılan hizmetçilerinin bile ona sinir olduklarını hissediyordu.

Sabah antrenmanından sonra kahvaltı yaparken midesi almadığı için az yiyordu. Bedeninin yavaş yavaş güçlendiğini hissederken aynı zamanda kilo da veriyordu ve öğleden sonralarını annesinin evlilik hakkında ona şimdilik erken olduğunu düşündüğü derslerini asabilmek için sürekli göle kaçıyordu. Gerçi, oraya gittiği her seferinde de aklına Taehyung'un son mektubu geldiği için kafasını dağıtmayı başardığı pek söylemezdi fakat yine de annesinden kurtulmasına yarıyordu.

Bir şekilde, hayatındaki tüm bu değişikliklerin sebebinin Taehyung'a bağlandığını hissedebiliyordu Jeongguk. Hissetmemek mümkün değildi zaten. Hayatının hiçbir diliminde evinde bir gün daha geçirmek istemediği olmamıştı ve şimdi bu şekilde hissediyor olmasının sebebini keşfetmek onun için çocuk oyuncağıydı.

Taehyung'u özlüyordu. Onu çok fazla özlüyordu ve gelmesi için gün sayıyordu. Ablası üç gün önce gönderdiği elçi en sonunda geri döndüğünde onların en kısa zamanda geri döneceklerini söylemişti kendisine ve Jeongguk sabırsız hissediyordu. Taehyung'u görmek, ona sarılmak için bekleyemiyordu. Sabırlı olmak hakkında nutuklar atan ve üstesinden gelebileceğini söyleyen de kendisiydi. Feci bir çelişkinin içindeydi. Oysa onu görmeyeli henüz yalnızca iki hafta olmuştu.

Yeni deneyimlenen hisler ve bunların çabucak çığırından çıkıyor olması, Jeongguk'u kar kış demeden düğün yapma isteğine yönlendiriyordu. Umurunda değildi. Düğününde ağaçlar yemyeşil olmasa ya da çiçekler açmamış olsa da olurdu. Sonbahar hiç de fena bir mevsim değildi. Öyle geliyordu. Tabi, annesi onunla bu konuda aynı fikirde değildi. Sonraki baharda mükemmel bir kutlama düzenlemeyi düşünüyordu.

İçini daraltan, kalbini sıkıştıran, onu kendi evinden soğutan ve her geçen gün çığ gibi büyüyen özlemi yetmezmiş gibi, Jeongguk bu yeni hislere yeni yeni alışırken bir önceki gün antrenman alanında pratik yapan nöbetçi askerlerin arasındaki konuşmaya şahit olmuş, zaten gereksiz bir şefkatle dolup taşan yüreğinin şu anda zindanda olan bedene karşı burkulmasına engel olamamıştı.

love story Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz