Bana da Gönder Bakalım Aşk Sözlerini.

5.9K 293 40
                                    

Duydum;
Senin kaleminden dökülürmüş en nadide aşk sözleri..
Sen yazarmışsın en acıklı aşk şiirlerini..
Yazdığın her hecenin ayrı bir duygusu varmış.
Ya benim kalemim.
Duygu yok benim hecelerimde.
Sözlerim anlamsız.
Şiirlerim de hayatım gibi kafiyesiz.
Umutsuz mısralar arsında kurumuş mürekkep kalıntılarıyla.
En berbatlara sahip şiirlerim.
Ama bana bir sorsana neden bıkmıyorum?
Neden yırtıp bir köşede yakmıyorum.
Düşünüp kafanı yorma.
Söyleyeyim.
Çünkü ben her şiirime seni yazıyorum...

"İki gündür uyumuyorum o ödev için. Üç dört gündür yastık yüzü görmedim. Lanet kafam ağrıyor. Kahve ve enerji içeceği kilo yaptı. Koltuk köşelerinde dalıyorum ve boynum tutuluyor. Teyzemi ihmal ettim. Ve Ada artık sıkılmaya başladı. Eğer o juri o ödevi beğenmesse ne yapacağımı tahmin edin. Yarım saate çıkıyoruz. Ödevi getireceğim."

Özgür. Telefonda bağırırken bende yataktan onu izliyordum. Ödevini bu gün teslim edecekti. Bence muazzam bir müze maketi olmuştu. Falçatayla uğraşırken sağ elinin avuç içi ve bileği hizasını derince kesmişti. Bu yüzden sargıdaydı. Bu gün çok sinirliydi. En iyisi hiç bulaşmamak. Telefonu kapatıp yanıma uzandı. Saçlarımı okşadı.

"Günaydın."

"Sana da günaydın aşkım. Gerçi hiç uyumadın heralde."

"Aynen. Yorgununluğum hadsafhada. Ödevi verip eve geri geleceğim ve uyuyacağım. Belki bir kaç gün uyurum."

Gülerek onu kendime çektim. Kafasını karnıma gömdü. Uyuması gerekiyordu. Ama şu an değil. Kafasını kaldırıp yüzüme çevirdim. Göz altları morarmıştı. Yüzü düşmüştü. Gözlerini kıstı.

"Bakma bana çok çirkinim."

"Hayır aşkım çok güzelsin. Sadece yorgunsun. Beni dış güzelliğin değil gözlerinin içindekiler ilgilendiriyor."

"İris, kornea, retina, glob, sklera, pupilla..."

"Özgür. Sevgilim bu espiriler hiç hoş değil." Bana gülümseyip beni kendine çekti.

"Kalkmak zorundamıyız Ada?"

"Evet."

"Harika az daha yatalım." Ben kalkacakken beni tutup çekiyordu. Aynı şeyi dördüncü kez tekrarlayınca durdum.

"Yeter sevgilim. Kızmaya başladım."

"Yaa." Aynı şeyi tekrar edince kolunu ittim. Pes etti sanıp kalkacakken beni tekrar çekti kucağına.

"Hadi lütfen kalkalım kahvaltı edelim. Ödevini teslim ve uyu."

"Tamam. Bana giyecek birşeyler versene."

Hızla kalkıp dolabına ilerledim. Evet artık onun odasında yatıyordum yani genelde. Ödevini yaparken onu izleyip uyuya kalıyordum. Üzerine giymesi için. Gömlek, kapşonlu salaş ceket ve siyah streç pantalon çıkarttım. Çift kişilik yatağının ucuna koydum.

"Beş, on dakikaya mutfakta ol."

"Tamam anne."

Odama geçip üzerimi giyindim. Saçımı sıkı bir at kuyruğu yapıp gözlüklerimi taktım. Berkan ve Eylül'ü kaldırdım. Ardından mutfağa adımladım. Kahvaltı yine bana kaldı. Zaten ya ben ya da Eylül hazırlarız. Özgür elinde telefonuyla mutfağa girdi.

"Biliyor musun Ali ve ailesi kız istemeye gidiyor. Sözleyecekler çocuğu. Seneye de  askere gidecek. Öbür sene düğün. Ben daha mezun olmadan çocuğu olur bunun."

Kalemin Kalbime DokunduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin